PİS BİR YAZI FATİH ALTAY'LIDAN;
Baştan Söyleyeyim, Kimseyi Anasıyla, Babasıyla, Kardeşiyle,
Amcasıyla, Halasıyla, Teyzesiyle Yargılamam. Kendi Seçimimiz Değildir Çünkü.
Kimimiz şahane bir aileye doğarız, kimimiz ise şanssız bir aile
ortamı içine düşeriz. Önemli olan sonrasıdır.
Çünkü sonrasını şekillendirmek, bazen çok zorlukla da olsa kendi
elimizdedir.
Şahane anne babalardan berbat evlatlar, berbat ebeveynlerden
harika çocuklar çıktığı görülmüştür.
Bu yüzden de dünyaya olumlu veya olumsuz katkı sağlamış kimsenin
soyu sopu beni ilgilendirmez.
Bu ülkeyi yönetenlerin de, bu ülkeyi ve Cumhuriyet’i kuranların
da aileleri hiçbir zaman ilgi alanıma girmedi.
Ben onların yaptıklarına bakarım, bıraktıkları eserlere, izlere.
Mustafa Kemal Atatürk’ünki de buna dahil.
Ama bu konuyla ilgilenen “Hakiki Tarihçiler” de var elbette.
Mesela Yunanlı tarihçi Vasilis Dimitriadis, Atatürk’ün bütün aile kayıtlarını buldu.
Tarihçi ve Balkan tarihi uzmanı Prof. Heath Lowry birkaç yıl önce bu
bilgileri benimle paylaşmıştı.
Dimitriadis’in, Mustafa Kemal’in ailesini anlattığı “Bir Evin Hikâyesi” adlı kitabı da zaten çok yakın zamanda Türkçe yayınlandı.
Yani ortada bir sır, bir bilinmezlik yok.
Peki nasıl oluyor da Mustafa Armağan gibi bazıları çıkıp uluorta Atatürkhakkında yalanlar söyleyerek hakaretler ediyorlar.
Yanıtı basit.
Bunlar tarihçi değil, dahası “adam da değil”.
Ortalıkta tarihçi diye dolanıp, utanıp arlanmadan tarih dergisi
falan çıkarmaya soyunan bu adamın tarihçiliği de yalan, adamlığı da.
Onun bunun kitaplarından, makalelerinden aşırdıklarıyla yayın
yapan, hakaret ve kin kusan, bu suçtan mahkûmiyetleri bulunan bu tip ve
benzerleri için “Hakaret Ve Yalan” bir geçim kaynağı.
Düne kadar Cemaat kapısında bağlı durup oradan atılan kemiklerle
beslenen bu zavallı, şimdi yeni geçim kaynağı olarak Cumhuriyet’e hakareti ve
yalanları kullanıyor.
Almanya’da hilafet ilan edip sonra geberen birinin ürettiği
düzmece belgeleri belge diye sunuyor.
Bu Cemaat kemikçisinin ilk vukuatı da değil.
Daha önce de motordan Dolmabahçe rıhtımına çıkan İngiltere
Kralı’na elini uzatıp yardım eden Atatürk için, “Kralın önünde yerlere eğiliyor”diye yazan da budur, Venizelos’la yan yana duran Mevhibe İnönü için, “İsmet karısını Yunan’ın koluna taktı” diyen de budur.
Anlayacağınız rezilliği dizi değil, gırtlağını bile aşmıştır,
kendi pisliği içinde boğulmasını sağlayacak seviyeye ulaşmıştır.
Bu FETÖ artığı pisliklerin adını burada tekrarlamak bile bu
köşeyi kirletir aslında ve asıl olan bu “hastalıklı ruhların” adını dahi anmamak, ama yakalarını da hukuk yoluyla
bırakmamaktır.
HERKESİN ANNESİ AYNI MESLEĞİ YAPMAZ GÜZELİM
Sadece Mustafa Armağan değil, birtakım başka
tipler de bu ülkenin kurtarıcı-kurucu kişisine türlü hakaretten geçim sağlıyor.
Bunların adı bazen Mustafa, bazen Süleyman, bazen Hasan olabiliyor. İsimleri önemli değil.
Bunlardan biri Atatürk’ün annesine, benim için önemi yok ama onlar için önemli gibi
görünen, dinine bağlı bir kadına utanmadan “Fahişe” deme cüretini gösteriyor.
Peki bunu niye yapıyor biliyor musunuz.?
Çok basit bir yanıtı var.
Ben de aklımın ermediği zamanlar böyleydim.
Annem ev kadını olduğu için, bütün annelerin ev kadını olduğunu
düşünürdüm.
Anladığım kadarıyla
bunlar da öyle.
Her Kadını Kendi Anneleriyle Meslektaş Zannediyorlar.
Not: Yazı İçin Kusura Bakmayın Ama Delirdim.
Fatih Altaylı,
İstanbul
10 Mayıs 2017
Çarşamba, 00:45:03 Güncelleme:10:10:34
@ Medya Günebakış
Ökkeş
Bölükbaşı, İstanbul – Mayıs.2017 – okkesb61@gmail.com,
http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,
https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi, okkesb@gmail.com,
Ökkeş
Bölükbaşı, İstanbul – Mayıs.2017 – okkesb61@gmail.com,
|