TÜRKİYE EYALETLERE BÖLÜNECEK Mİ.?
1
numaralı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin İçişleri Bakanlığı'nın görev ve
yetkilerini içeren Bakanlığın
Görev Tanımındaki İki Madde Tartışmalara Yol Açtı: 
“Ülkenin idari bölümlere ayrılması, il ve
ilçelerin genel idarelerini, mahalle idareleri ve bunların merkezi idare ile
olan alâka ve münasebetlerini düzenlemek.”
“Mülki idare birimlerinin
kurulmasına, kaldırılmasına, sınır ve adlarının değiştirilmesine, merkezlerinin
belirtilmesine, mülki ayrılma ve birleşmeler ile köy, önemli mevki ve tabii yer
adlarının değiştirilmesine ait işlemleri yürütmek, mülki idare birimleriyle
ilgili yayınlar yapmak.”
Başkanlık sistemiyle birlikte, “Federasyon ve eyalet sistemine” geçiş
endişeleri artmışken, söz konusu maddeler bu endişelere tuz-biber ekti. Birçok
siyasi, aydın, hukukçunun yorum ve tepkisi şu oldu: 
“AKP'nin yeni devlet kurma ve
eyalet sistemini getirme niyeti ortaya çıktı.”
Açıkçası, kararnameyi gördüğümde ilk anda ben
de aynı düşünceye kapıldım. Ancak öncelikle 1985'te yürürlüğe girmiş olan
İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanuna baktım. Aynı
maddeler vardı. Kararname ile sadece “Bakanlar Kurulu ve Başbakan” ifadelerinin
yerine “Cumhurbaşkanlığı” ifadesi
konmuştu.
Nitekim İçişleri Bakanlığı da
birkaç gün sonra şu açıklamayı yaptı:
“1 No'lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile
belirtilen görev, 1985 tarihli kaldırılan İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun'da yer alan görev ve yetkilerin tekrarından ibaret olup,
yeni bir düzenleme değildir. 1985 sayılı kanunda da sözü edilen görev ve
yetkiler, il ve ilçe mülki sınırlarının belirlenmesi ve sınır uyuşmazlıkların
giderilmesi amacına ilişkindir.” 
ALTINDA EVREN VE ÖZAL'IN
İMZALARI VAR
Evet, yeni bir düzenleme değil, ama acaba ne
kadar eski? Daha önemlisi o maddeler, hangi ihtiyacın sonucu gündeme geldi ve
kimler tarafından hazırlandı?
İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkındaki Kanun'un asıl tarihi 1930. O tarihten 1985'e teşkilâtlanma ve kadro
yapılanmasında çeşitli değişiklikler yapıldı. Ancak böyle bir görev
tanımlanmasına gidilmedi.
Taa ki, 1980 darbesi sonrası Kenan Evren
Cumhurbaşkanı, Turgut Özal da Başbakan olana kadar.
Özal, 1983'te önce birkaç KHK ile bu kanunun
bazı maddelerini değiştirdi ve yeni bazı maddeler ekledi. İşte eklenenler
arasında 35 yıl sonra tartışma konusu olan o iki madde de vardı.
Peki, bu değişikliğin sebebi İçişleri
Bakanlığı'nın açıklamasındaki gibi sadece, “İl ve ilçe mülki sınırlarının belirlenmesi ve sınır
uyuşmazlıkların giderilmesi amacına” mı yönelikti?
Özal imzalı KHK'nın gerekçesine
bakalım. Bugünkü adıyla İçişleri Bakanlığı'na ilişkin Fatih Sultan Mehmet
döneminden itibaren yapılan düzenlemeler anlatıldıktan sonra Bakanlığın, 12
Eylül 1980'den sonra gelişen ve değişen şartlara uygun bir teşkilâtlanmaya
kavuşması ihtiyacının doğduğu, bu amaçla da yeni birimler kurulduğu vurgulandı.
Devamında ise özetle şu ifadelere yer verildi:
“Kamu hizmetlerinin hızlı, etkili ve verimli
bir şekilde yürütülebilmesi, herşeyden önce toplumun gelişen ve değişen
şartlarına kolayca ayak uydurabilen dinamik bir kamu idaresinin varlığına bağlı
bulunmaktadır... Türk idare sistemi ve bu sisteme bağlı temel kuruluşlar hızla
gelişen ve daha karmaşık bir yapıya sahip olmaya başlayan toplumumuzun gelişen
ve değişen ihtiyaçları karşısında büyük ölçüde yetersiz kalmış ve kamu idaresi
kendisinden beklenen hizmetleri tesirli, verimli ve ekonomik şekilde sağlayamaz
duruma gelmiştir... Bu ortak bünye rahatsızlığı şüphesiz İçişleri Bakanlığı
bakımından geçerli bulunmaktadır.” 
“Özal KHK'sında, tartışmalı o
iki maddenin gerekçesine ilişkin açıklama var mı?” diye sorarsanız; Yok.
Aksine, şöyle bölümler var:
“İçişleri Bakanlığı, Atatürk ilkeleri
doğrultusunda yurdun iç güvenliğini, ülke bütünlüğünü ve genel asayişi
sağlamak, kamu düzenini ve genel ahlâkı korumak, mülkî idare bölümlerinin
kurulması ve kaldırılması ile ilgili çalışmaları yapmak ve genel yönetimlerini
düzenlemek, mahallî idareleri yönlendirmek, kaçakçılığın men ve takibi ile ülke
seviyesinde sivil savunma, nüfus ve vatandaşlık hizmetlerini yürütmek üzere
kurulmuştur.”
“İçişleri Bakanlığının, iç güvenlik ve
asayişin sağlanması, kamu düzeninin korunması, yurdun iç politikası ve mülkî
idare bölümlerinin genel ve özel durumları hakkında hükümete bilgi verilmesi,
mahallî idarelerin vesayet makamı olarak yönlendirilmesi, sivil savunma ile
nüfus ve vatandaşlık hizmetlerinin yerine getirilmesi şeklindeki ana
fonksiyonlarına paralel olarak Bakanlığın görevleri belirlenmiş bulunmaktadır.”
Görüldüğü üzere gerekçede;
“Mülkî idare bölümlerinin kurulması ve kaldırılması ile ilgili çalışmaları
yapmak, mülkî idare bölümlerinin genel ve özel durumları hakkında hükümete
bilgi vermek, mahallî idareleri yönlendirmek” denirken, KHK'da, “Ülkenin idarî
bölümlere ayrılması” ifadesi yer aldı.
İşte o KHK'lar 1985 yılında kanuna dönüştü ve
bugüne kadar yürürlükte kaldı. Şimdi de 1 No'lu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
ile varlığını sürdürüyor. 
TESADÜF MÜ.?
Acaba 12 Eylül 1980 darbesinden sonra böyle
bir düzenlemenin yapılmış olması tesadüf müydü?
Zor, zira 1980 darbesinin arkasındaki
emperyalizmin 1960'lardan beri Türkiye'de“Eyalet
sistemi” istediğini biliyoruz. Bu konuda içimizde akla
gelen ilk iki isim ise Kenan Evren ve Turgut Özal.
Evren'den başlayayım; Ekim 1983'te Türkiye'nin
8'e bölünmesini ve zamanla valilerin halk tarafından seçileceği bir “Eyaletler yönetim biçimine” geçilmesini
öngören bölge valilikleri kararnamesi hazırladığı, bunu Özal'a gönderdiği,
ancak önceki Bülend Ulusu hükümetince Evren'in talebiyle hazırlandığı
gerekçesiyle Özal’ın bu kararnameyi reddettiği konuşuldu. Dönemin bakanlarının
da, “Üniter
devlet itirazları ile ordunun yaklaşımıyla ilgili kaygıları” dikkate
alarak, buna karşı çıktığı bildirildi.
Evren, bu projesiyle ilgili
olarak 23 yıl sonra 2007 yılında şu açıklamayı yaptı:
“Şimdi bölge veya eyalet sistemine geçilirse,
belki daha iyi olur. Kendi ihtiyaçlarını karşılamak için vergi bile
alabilirler. Dünyanın birçok yerinde var. Almanya'da, ABD'de var. Biz bunu
sekiz vilayet için düşünmüştük.”
Bu sözleri üzerine Evren hakkında Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından inceleme başlatıldığını kaydedip, Özal'a geçelim.
1987'den itibaren sık sık
“Eyalet sistemi” önerisinde bulunan hatta bir ara “Federasyonu tartışmalıyız”
diyen Özal, kafasındaki sistemin yol haritasını şöyle çizdi:
“İller sayısı 100'ü aşarken, büyük şehirli
iller de 'büyük il' olacak. Türkiye'de bu özelliğe sahip 16 il var. O 16 il,
civarlarındaki illerle irtibatlı olacak. Ama bu demek değil ki, Türkiye'deki
bütün illerin bir 'büyük il'le irtibatı olsun. Ona belki zamanla gidilir. Ama
bu, belki 'eyalet sistemi'ne doğru gidişin başlangıcı olur.” 
ÖZAL'DAN ERDOĞAN'A EYALET
SİSTEMİ.!
Burada
Özal'a ara verip, Erdoğan'ın da konuyla ilgili düşüncelerini paylaşalım.
1983'te 2. Cumhuriyet tartışmaları kapsamında,
“Osmanlı eyaletler sistemi benzeri bir şey yapılabilir” dediği malûm.
Sonrasında Başkanlık sistemini ve valilerin seçimle işbaşına gelmesini
savunurken, 2013 yılına kadar eyalet meselesine hiç değinmedi. Ancak 2013'te
bir tv programında şunları
söyledi:
“Dünyada gelişmiş güçlü ülkelere bakarsanız,
bunların hiçbirinde eyalet korkusu diye, eyalet endişesi diye bir şey yoktur.
Tam aksine eyalet yapılanmaları o güçlü ülkelerde çok daha süratle kalkınmayı
getirir ve demokraside özellikle siyasi rekabeti getirir. Bu, güçlenme
alametidir... Osmanlı'ya baktığımız zaman, o güçlü Osmanlı'da mesela çok daha
enteresan Lazistan eyaleti var, Kürdistan Eyaleti var. İniyoruz güneye yine
aynı şekilde eyalet sistemleri var. Niye Osmanlı güçlü ve oralarda hiç
çekinmeden rahatlıkla bunları vermiş. Şimdi ben MHP'ye endişeyle bakıyorum.
Haydi CHP'yi bu konuda farklı düşünürüm de. Ama MHP bir taraftan 'Osmanlı'nın
devamıyız' diyecek veya 'Osmanlı'yız' diyecek. Öbür taraftan Osmanlı'nın bu
devlet yapısındaki yaklaşım tarzını görmezlikten gelecek.”
Kısa bir süre sonra ise, “Kardeşlerim, Türkiye'nin üniter
yapısının en büyük savunucusu, şahsım olarak biz olduk. Eyaletmiş, federasyonmuş, şuymuş buymuş, hiçbiri bizim
gündemimizde yoktur, olmayacaktır” dedi.
Özal'a ara verip, Erdoğan'ın
sözlerini hatırlatmamızın sebebi şu:
Erdoğan'ın tv'deki o açıklaması üzerine
Özal'ın “Sır Küpü” olarak bilinen Cengiz Çandar 2 Nisan 2013'te “Eyalet Sistemi: Özal'dan
Erdoğan'a” başlıklı bir yazı yazdı. Çandar
önce Özal'ın kafasındaki “Eyalet
sistemini” özetle şöyle aktardı: “Onun
'Federasyonu tartışmalıyız' sözü, hiçbir ‘tabu’nun bulunmaması anlayışıyla
ilgiliydi. 
Türkiye’nin azami 10-12
‘eyalet’e bölüneceği bir idari yapılanmanın, hem gerçekçi hem ekonomik bakımdan
verimli ve hem de Kürt sorununun çözümüne önemli katkı yapacağı kanısındaydı. Sekiz-on ilin bir eyaletin içinde
toplanacağı bir ‘eyaletler’ yapısı vardı kafasında. Ege, İç Ege, Batı
Karadeniz, Doğu Karadeniz, İç Anadolu, Güneydoğu, Doğu, Akdeniz, Marmara gibi
isimler alacak, bazılarına farklı isimler verilebilecek olan eyaletler.
Güneydoğu ve Doğu eyaletlerinde öyle bir yapılanmaya gidilebilirdi ki, örneğin,
ezici Türk kökenli nüfusa sahip olan
birkaç vilayet de merkezi Diyarbakır olacak bir eyaletin içinde yer almış
olurlar, böylece bir yandan ‘etnik temelli bir idari yapılanma’ da olmamış
olur, ama seçimle gelecek valilerin yöneteceği eyaletlerde, eyalet
nüfusunun çoğunluğu Kürt olacağı için, vali de muhtemelen ‘seçilmiş bir Kürt
vali’ olacaktır. Özal’ın kafasındaki ‘eyalet sistemi’, kafasında önemli yer
tutan ‘başkanlık sistemi’ ile uyumluydu. Bu noktada şunu da belirtmekte yarar
var; Turgut Bey’in kafasındaki
‘başkanlık sistemi’ modeli, ‘ABD modeli’ydi. Bu arada, eyalet valilerinin
–hatta emniyet müdürlerinin- seçimle gelmesini düşünüyordu.” 
ERDOĞAN'IN AÇIKLAMALARINA,
YORUMLAR
“2014
itibariyle tarihinde ilk kez halkoyu ile cumhurbaşkanı seçecek Türkiye’de, bu
sıfatı elde etmesi en güçlü aday sayılan Tayyip Erdoğan’ın sözünü ettiği
‘eyalet sistemi’ Özal’ınkiyle benzerlikler gösteriyor. Çok benzer biçimde, Turgut Özal da 'Kürdistan' ve 'Lazistan'
sözcüklerini birkaç kez kullanmıştı. Erdoğan, 'Şu an için söylemiyorum, şu an
için bize tam aksine şu andaki yapı gereklidir' sözleriyle
‘federasyon-özerklik-eyalet sistemi’ tartışmalarının önünü kesmek ister
görünüyor, ama bir yandan da ‘böyle bir yaklaşım tarzının güçlü bir Türkiye
için faydalı Olabileceği’ne dikkat çekerek, Cumhuriyet’in 100. yıldönümünde, kendisinin ihtimal dahilindeki
dokuzuncu ‘başkanlık Yılı’nda tasarlanan ‘güçlü Türkiye’ye varılabileceğini ima
etmiş oluyor, ondan sonra ‘eyalet Sistemi’ne ilerlenebileceğinin ipuçlarını
veriyor.” 
NETİCE.!
Darbe dönemine ilişkin birçok düzenleme
kaldırılmış, hatta 12 Eylül darbecilerinin yargılanıp, mahkûm edilmesi
sağlanmışken, İçişleri Bakanlığı
Kanunu'ndaki bu kritik ve tartışmalı maddelerin muhafaza edilip,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesine taşınması haliyle dikkat çekiyor:!.
Keşke muhalefet, söz konusu kararnameye kuru
tepki göstermeyi bırakıp, İçişleri Bakanlığı Kanunu’ndaki o maddelerin
değişmesi için teklifte bulunsa, böylece AKP de 1 No'lu kararnamenin yol açtığı
endişeleri ortadan kaldırma fırsatını bulsa, iyi olmaz mı.? 
Müyesser Yıldız - 6.07.2018 - Odatv.com
@#MedyaGünebakış ©#MedyaGünebakış
Ökkeş
Bölükbaşı,
İstanbul-Temmuz.2018- okkesb61@gmail.com
http://www.medyagunebakis.com/--okkesb@turkfreezone.com,
|