SORUMLULARI SAYIYORUM 
Soru:
1984'ten Önce Apocular'ın, Daha
Sonra PKK'nın Şehit Ettiği Asker Ve Sivillerin Sorumluları Kimlerdir.?
Bu sorunun yanıtının sadece yurt içerisinden aranması gerçek
sorumluları gizlemek içindir.
Tıpkı 15 Temmuz Darbe Girişiminin “kontrollü” olduğunu
savunmak gibi...
Darbe girişiminin arkasında ABD'nin, içerisinde CIA'nın
eğittiği Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) olduğu bütün çıplaklığı ile ortaya
çıkmasına rağmen, hala FETÖ'nün darbe girişimi için “kontrollü darbedir”
sözleri, bu ağır suçtan ABD'yi aklamaktan başka hiçbir mesaj
taşımaz...
Bu kara propagandaya bilmeden devam edenler gafil,
bilerek sürdürenler ise emperyalizmin ücretli-ücretsiz memurları-ajanlarıdır.
2 Kasım'da Şemdinli'de düzenlenen hain saldırıda şehit
olanların sorumlularını sorumluluk derecelerine göre sıralayalım: 
1.) PKK'yı kara gücü olarak istihdam eden ABD-İsrail,
2.) NATO,
3.) PKK ve FETÖ'ye yardım ve yataklık
eden AB ülkeleri,
4.) Meclis'te etnik temelde bölücü siyaset yapan HDP,
5.) “Kürt Açılımı” saçmalığını uygulamaya koyarak PKK ile
masaya oturan AKP hükümetleri
Ve:
6.) a- Türk Silahlı Kuvvetleri'ni arkadan ve içerisinden
vurarak yıpratanlar,
b- Cephe gerisinden bozgunculuk yapanlar,
c- Vatan Savaşı'nı “Saray Savaşı” diyerek siyası çıkar amaçlı
bir savaş gibi gösterenler,
d- “Hendek Savaşları”nda; güvenlik güçlerimizin “orantısız
güç” kullandığını, sivilleri
katlettiğini, insan hakları ihlalleri yaptığını rapor
düzenleyerek, Türkiye'yi uluslararası
kuruluşlara ihbar edenler,
e- PKK ve FETÖ'nün propaganda ve mali kuruluşlarına karşı
düzenlenen operasyonlara
milletvekillerini göndererek direnenler,
f- Kamu kaynaklarını terör örgütlerine yardım amacı ile
kullandıkları için görevden alınan
belediye başkanlarına; “direnin” ve “seçimle gelen seçimle
gitmeli” diyerek destek
verenler,
g-15 Temmuz Darbe Girişimi'ni “kontrollü darbe” olarak
niteleyip arkasındaki ABD'yi
gizleyenler,
h-“Kürt Açılımı” ihanetine “açık çek” verenler,
ı-Terör örgütü PKK ile görüşmelerin TBMM'nde açık olarak
yapılmasını önerenler,
j-PKK'nın siyasi uzantısı HDP ile eylem
birliği yapanlar ve kol kola girip yürüyenler,
barajı geçmesinden memnun olanlar, HDP'ye oy verilmesi için
çalışanlar,
k-Üniter devletleri parçalamak için kullanılan “ulusların
kaderlerini tayin hakkı”nı Kürtler
için de savunanlar,
l- İktidara geldiklerinde Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartı'nın çekince konulan
maddelerinin tümünü imzalamayı vaad edenler,
m-Türbanın TBBM'ye, oradan da ilkokullara kadar
girmesine sessiz kalanlar,
n- “Türban sorununu biz çözeriz” diyerek gericiliğin ve
dinciliğin resmileşmesine çanak
tutanlar,
o-Yaşanan bunca olumsuzluğa karşın, hala NATO'yu
müttefik kabul edenler,
p-Eğitim-Öğretim Birliği Yasası'nın delinmesini “Çocuklar
elbette dinini öğrenecek” diyerek
gerçek amacını gizleyenler,
r- Milli Eğitim Bakanlığı'nın İmam-Hatip Bakanlığına
dönüştürülmesini trene bakar gibi
seyredenler,
s- TSK'nın Suriye ve Irak'a askeri güç göndererek “İkinci
İsrail Koridoru”nu kesmesini;
“Ortadoğu bataklığına girmek” ve “macera” gibi
göstererek küçümseyenler,
t-”Yargıda Cemaat yapılanması olduğunu
söyleyemem” diyenler,
u-”Şeriat tehlikesi yoktur” diyerek bu konuya duyarlı olan
kesimlerin gevşek
davranmalarına sebebiyet verenler,
v-NATO'nun Libya'ya müdahalesini destekleyenler,
y-Vatanını savunan Esat'ı, her fırsat bulduğunda halkını
öldüren “diktatör” olmakla
suçlayanlar,
z-Ekmeleddin İhsanoğlu'nu Türk Ordusu'nun Başkomutanlık
makamına oturtmak için
CHP'lilere “tıpış tıpış oy verme” tuzağını
kuranlardır...
Türkiye'deki siyasal muhalefet, düşmanlardan yardım bekleyerek
ve düşman cephesinde mevzilenerek asla iktidara gelemez!
Türk halkı, belki çok ince kurgulanmış bazı
tezgahları göremez ama bu kadarını kesinlikle farkeder.
Kim düşmana karşı savaşan bu halkın ordusu
TSK'nın arkasında durursa, halk da onlara değer verip, baş tacı
yapar.
Türk halkı, “düşmanla işbirliği” içerisinde olanlar ile
“hırsızlık-yolsuzluk” yapanlar arasında bir tercih yapmaya mecbur bırakılırsa,
ikincilerin seçileceğine hiç kimsenin kuşkusu olmasın!..
Y-CHP bugüne kadar sürdürdüğü; ikircikli, tutarsız, pısırık
ve işbirlikçi politikaları ile başındaki 6 Ok'a inancı
olmayan yöneticileri değiştirmedikçeyerinde saymaya devam
edecektir...
CHP yerinde sayarken de atı çalan karşı devrimciler Üsküdar'ı
geçeceklerdir!
Görülen köy kılavuz istemez.! 
Av. Cemil Can
AHMAKLIĞIN LÜZUMU YOK.! 
Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 79. yıl dönümü dolayısıyla
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yayınlamış olduğu mesaj (1) tarihi
önemdedir.
15 Temmuz Darbe Girişimi'nden sonra, Ankara'da resmi ve özel
kuruluş binaları ile AKP Genel Merkezi'nin Türk Bayrağı ve Atatürk posterleri
ile donatılması (2) kırılma noktasıydı.
AKP, Beşiktaş ve Şişli İlçe başkanlıklarının, Atatürk'ü anmak
için Ankara'ya gelmesi ile cadde ve sokaklara astıkları bayraklar, neredeyse bir
ideolojiye dönüştürülen ve on yıllardır merkez sağın çevresinde beslenip
büyüyen geleneksel “Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı”nın, Batı kaynaklı
olduğunu gözler önüne serdi.
Türk halkına Ata'sını unutturmak mümkün değildir...
Bu hususta Cumhuriyet Tarihi boyunca en kötü sicile sahip
olan parti AKP'dir demekte bir yanlışlık yoktur.
Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil AKP'nin
günahlarını liste halinde yazdı. (3)
Yüze çıkamaz geçmişine ve haksız olarak İsmet Paşa'yı hedef
tahtasına oturtmasına rağmen, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla
Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki “Atatürk'ü Anma Töreni”ndeki
konuşması, (4) Türkiye'nin doğru rotaya yönlendirildiğini
göstermektedir...

Önce bir tespit yapalım:
Erdoğan'ı dinleyen 21 milyondan fazla seçmen vardır.
Ve bu seçmenlerin tamamına yakını onun ağzından çıkacak
sözleri, akıl süzgecinden geçirmeden doğru kabul etmektedirler.
Ne yazık ki, Türkiye'de siyasi parti liderleri bu konuma
yükselmişlerdir.
Daha da ilginci; muhalefet partilerinin liderlerinin
ağzından çıkan ve mutlak doğru olan “2 kere 2 dört eder” şeklindeki önermelere
bile, bu seçmen kitlesi kuşkuyla yaklaşmaktadır.
Kim ne derse desin; Türkiye'nin gidişatını belirleyen de bu
geniş yığınlardır.
Bu kadar önemli fonksiyonu yerine getiren AKP'nin tabanına,
Cumhuriyetin kurucusu olan Atatürk'ü tanıtmak ve onun tarihteki
yerini anlatmak küçümsenebilir mi?...

Erdoğan'ın Atatürk hakkındaki sözlerini değerden düşürmek
için; “samimi değildir”, “takiyye yapıyor” veya “oy toplamak için Atatürkçülüğe
soyundu” şeklindeki çıkışlar ne işe yarar ve Türk halkına ne gibi yarar
sağlarlar?
Diyelim ki, Erdoğan bu sözlerinde samimi değildir!
Bu söylemiyle hangi kesimin oyunu alabilir ki?
15 yıllık icraatı bir tarafta dururken, 2017'nin 10
Kasım'ında bu sözleri söyledi diye ona oy verecek bir tek kişi gösterebilir
misiniz?
O halde, Erdoğan'ı son çıkışı nedeniyle “samimiyetsizlikle”
itham etmek budalalıktır.
Elinizde samimiyeti ölçen bir alet mi var?
Atatürkçü olmak için sizden izin mi almak gerekiyor?
Bu sorulara yanıtın var mı.? Yok. 
21 milyon insanı ötekileştirme ve incitme hakkını nereden
aldınız?
Tam aksine, Cumhurbaşkanı'nın nihayet doğruları
gördüğünü ve bu doğruları halka anlattığını söylemek yapılacak en doğru
iştir...
Çünkü; “Erdoğan takiyye yapıyor” derseniz, onun ağzına bakan
milyonlar, Atatürk hakkında söylediği olumlu sözlerin yanlış
olduğuna inanırlar!
“Erdoğan doğruyu
gördü” derseniz, bu defa milyonların Atatürk hakkındaki yanlış bilgisinin
doğruya dönmüş olmasına tanıklık edersiniz...
Kabul etsenizde etmeseniz de; o sessiz yığınlar, onun “doğru”
dediğini doğru kabul ediyorlarlar...
Ahmaklığın lüzumu yok!..
***
Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolundan gidenler; bu
yolda yürüyenlerin çoğalmasını isterler ve bu şekilde mutlu olurlar...
Atatürk hakkında söylenen gerçekleri; “takıyye” olarak
niteleyenler ise, sadece kendi duygularını tatmin ederler...
Bu ikinci grupta yer alanlar, ne Türkiye Cumhuriyeti ne de
Türk halkı için iyi bir şey yapmış olmazlar!..
Yaptıkları işin adı:
Ötekileştirme politikalarını sürdürmektir, fitne
çıkartmaktır...
Yakın geçmişte, ötekileştirmeyi en başarılı şekilde yapan
Erdoğan'dı, şimdi bundan vazgeçmiş olmasına ancak sevinilebilir...
15 Temmuz'da AKP Genel Merkezi'ne Türk Bayrağı ile Atatürk
posterini asanlar son derece yerinde ve doğru bir iş yapmışlardır.
Önünde “İkinci Kurtuluş Savaşı” gibi ağır bir işi olan Türk
Milleti'nin, yegane harcının Atatürkçülük olduğu defalarca
kanıtlanmıştır...

Erdoğan'ın 10 Kasım nedeniyle söylediği sözler;
hem özeleştiridir hem de özür olarak kabul edilmelidir...
Şimdi özür dileme sırası:
“Atatürk'ü Dersim'de
katliam yapmak”la suçlayanlar;
19 Mayıs, 23 Nisan ve 29 Ekim bayramlarının
yasaklanmasına sessiz ve tepkisiz kalanlar,
Atatürk ve İsmet Paşa'ya sabah akşam küfredilirken ellerini
ovuşturanlar,
“Olmasan da olurduk”
diyenlere ses çıkartmayanlar,
Pırıl pırıl gençlere, “Hepimiz Seyit Rıza'yız” diye slogan
attıranlar,
“Şeyh Sait'in
heykelinin açılması”nı tebessümle ve sevinçle izleyenler,
Okul kitaplarından Atatürk'le ilgili bölümlerin
çıkartılmasına sevinenler,
10 Kasım Atatürk'ü anma törenlerinde kulağı ağıranlar, yurt
dışı seyahatlere gidenler, merasime katılmak zorunda olduğu
için katıldığını açıklayanlar,
“Atatürk ilkelerinin
bekçisi miyim?” diyenleri Atatürk'ün partisinden milletvekili seçtirenler,
Atatürk'ün heykellerine saldıranları timsah göz yaşları
dökerek gözetenler,
“Vatanı bir kadın
memesine satarım” diyenlerin avukatlığını yapanlar,
Atatürk ve İnönü'ye “iki ayyaş” diyenleri kınamayarak dolaylı
destek verenler,
Dersim'de isyan yapan eşkiyanın torunlarından CHP
adına özür dileyenler,
Ve;
Batı'nın “indirin” dediği Atatürk'ün resimlerini çöpe
atanları görmezden gelenler, özür dileme sırası size gelmiştir...

Türk halkının yeniden Atatürk'e sarılması son
derece önemli ve tarihi bir olaydır.
Atatürkçülük demek, Tam Bağımsız Türkiye demektir.
Cumhuriyet'e ve onun niteliklerine ilelebet sadakat
göstermektir.
80 milyon Türk halkının Atatürkçülük rotasına
sokulmasını küçümsemek; aymazlıktır, sapkınlıktır, ihanettir...
Bir tek, kayda değer başarıları olmadığı
halde, düşmansız yaşamayı başaramayan hasta ruhlu insanların
Atatürk'te birleşmeyi sindirememesi anlaşılabilir...
Bunun dışındakilerin kanından şüphe etmek gerekir!.. 
Av. Cemil Can
DİPNOTLAR:
|