SARAY YÖNETİMİ VE
GİDERLERİNİN SORUMLUSU 
Aşağıdaki okuyacağınız yazıyı
okumadan evvel Amerika Birleşik Devletleri Beyaz Saray ile alakalı bu hususları
gerçekten bilmediğimi itiraf ederek diyorum ki;
Bir Kimse Müslüman
Olmasa Bile İslamın Güzel Hasletlerini Hayatında Uyguladığı Zaman Cenab-I Hak O
Kimseye Veya O Topluma Dünyada Da Olsa Muhakkak O Hasletlerin Yansımasını
Veriyor.
Evet ABD zalim bir devlet gittiği
her ülkede kan ve gözyaşı bırakan bir devlet ama kabul etmek gerekir ki SÜPER BİR
GÜÇ
Bakıyorsunuz:
ABD Yönetim Sisteminde
Osmanlıyı Örnek Almış. Biz İse Osmanlının Dedikodusunu Yapıyoruz
- Sabah işe erken başlanıyor.
- Sosyal gönüllü teşekküller
oluşturulmuş.
- Eğitime üç yaşında başlatılıyor.
- Bir kuruş vergi kaçağı yok...
- Devlet malı devlet hizmetlerinde
kullanılıyor ama şahsi işler söz konusu olduğu zaman kesinlikle şahsi hesaplar
devreye giriyor.
*Biz bu güzellikleri Osmanlı da
gördük.
* Daha önceki İslam devletlerinde
gördük.
* Hülafa-i Raşitîn’in
yönetimlerinde gördük.
* Asıl kaynak sevgili
peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi Vesellemin uygulamalarında
gördük.

DEMEKKİ HER TÜRLÜ GÜZELLİK
KÜLTÜRÜMÜZDE, DİNİMİZDE VAR AMA UYGULAYAN YOK. BU NASIL MÜSLÜMANLIK.!
1981 yılında ABD Başkanlığı
görevine başlamasından yaklaşık bir ay sonra dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan
ve eşi Nancy Reagan, Beyaz Saray’da akşam yemeğini yedikten sonra hiç
beklemedikleri bir sürprizle karşılaşırlar.
Görevli garson yemeğin hesap
faturasını getirmiştir. Baş kahyanın bir garsonla gönderdiği hesap faturasında
sadece o akşamın değil son bir ayın bütün yemeklerinin hesabı da yer
almaktadır.
Sadece yemekler de değil…
Ağırladıkları kişisel
misafirlerin, bir aydır kullandıkları kuru temizleme hizmetinden, diş fırçası,
diş macunu, temizlik ve parfümeri malzemelerine kadar bütün kişisel
malzemelerin ücreti de miktarlarıyla beraber kaydedilmiştir.

Ronald Reagan, hesabın büyüklüğüne
şaşırsa da görevlinin getirdiği faturayı gülümseyerek alır ve muhasebeye
maaşından ödenmesi talimatı verir.
Kocasının aksine Nancy Reagan’ın
şaşkınlığı çok daha büyüktür. Anılarında, ‘kimse bize Başkan ve Eşinin Beyaz Saray’da
yaşarken yedikleri yemeklere ve kullandıkları günlük malzemelere para ödemek
zorunda olduklarından bahsetmemişti’ diye anlatıyor o şaşkınlık anını.
ABD eski Başkanı Bill Clinton’un
eşi Hillary Clinton‘ın, bu yıl yayınlanan “Hard Choices” kitabının tanıtım ve
imza gezilerinden birinde, Beyaz Saray’dan ayrıldıkları zaman, ‘borç içinde ve
beş parasız olduklarını’ söylemesi, sosyal medyada büyük yankı yapmıştı.
Hillary Clinton, sekiz yıl
kaldıkları Beyaz Saray’dan taşınınca Washington DC’de ve New York’ta mortgage
kredisiyle iki ev aldıklarını, bu kredi ile kızları Chelsea’nin Stanford
Üniversitesi parasının kendilerini, 2001 kışında 12 milyon dolar borcu olan
olan bir aile haline getirdiğini anlatacaktı.
Peki, 8 yıl boyunca yıllık
ortalama 500 bin dolar maaşı olan ve kira gideri olmayan bir aile niçin Beyaz
Saray’dan beş parasız ayrılacaktı.?

ABD Başkanları Beyaz Saray’a kira
ödemez ama onun dışındaki her şey maaşlarından kesilir.
Beyaz Saray, devletin ABD Başkanı
için tahsis ettiği misafirhanedir ve orada 4 ya da 8 yılını geçirmek zorunda
olan her aile, kendilerinin ve kişisel misafirlerinin bütün masraflarını
kendisi karşılamak durumundadır.
Sadece resmi devlet konuklarının
ağırlanma masrafını Amerikan vergi mükellefleri öder.
Geri kalan kişisel mutfak
giderleri, hizmet ve malzemelerin ücreti Başkan ve ailesine aittir.
Başkan takım elbiselerinin kuru
temizleme ücretini kendisi ödemek zorundadır.
Konutun başkan ve ailesinin
kaldıkları kısmındaki temizlikçi, garson ve hizmetçilerin çalıştıkları süredeki
saat ücretini de başkan öder.
Kısacası, kira ve elektrik
faturası dışında kendileri için harcanan her kuruşu devlete ödemek
zorundadırlar.
Çünkü, ABD bir monarşi değil bir
cumhuriyettir ve bu konut da bir ‘saray’ değil bir evdir.
Washington DC’de ‘’1600
Pennsylvania Avenue’’ adresinde bulunan dünyanın bu en ünlü evinin adı
Türkçe’ye yanlış şekilde ‘Beyaz Saray’ diye çevirlmiş olsa da, aslında İngilizce’deki
orijinal adı ‘White House‘ yani ‘Beyaz Ev‘dir.
Ve ABD’ye devlet başkanı seçildi
diye kimse, devletin parasını keyfince harcayamaz. Sadece bu ev içinde de değil
her yerde…
ABD Başkanı, şehir dışı tatil
masraflarını, hafta sonlarını geçirmek istediğinde Camp David’teki dinlenme
evinin hafta sonu masraflarını kendi cebinden karşılamak zorunda.

Yine örneğin başkan, ABD Başkanlık
uçağına, devlet delegasyonundan olmayan tek bir kişi bile bindirecekse,
(kardeşi bile olsa), bir ticari yolcu uçağının ‘first class’ uçak bileti
miktarınca devlete para ödemek zorundadır.
Gerald Ford’tan George W. Bush’a
kadar 6 başkan döneminde bu evin ‘baş kahyası (chief usher)’ olmuş Gary
Walters’ın deyişi ile, başkan ve ailesi bu evin 4 veya 8 yıllık kira
sözleşmesine sahip kiracılarıdır.
İstedikleri yemekler pişirilir,
malzemeler ve ürünler istedikleri markalardan seçilir ama parasını Amerikan
halkı değil, Başkan ve ailesi maaşlarından öder.
Ve doğal olarak fiyatın
yüksekliğine alışmaları zaman alır.
Çünkü başkanlar ve ailelerine
verilen hizmet 5 yıldızlı otel kalitesinde olduğu gibi başkanın bunlar için
ödeyeceği para da 5 yıldızlı otel fiyatları düzeyindedir.
Devlet konutu diye cüzi
ücretlendirme yapılmaz. Walters, ‘yemek, hizmet ve malzemelerin pahalı
olduğundan yakınmayan tek bir first aile hatırlamıyorum’ diyor.
George W. Bush’un eşi Laura Bush
da, “Spoken from the Heart” adlı anı kitabında, Beyaz Saray’da yaşamanın ne
kadar pahalı olduğundan yakınıyor.
Onu en çok zorlayan konulardan
biri de, hergün saçlarını yapan kuaföre, devleti temsil edeceği törenlere
giderken bile olsa, ücretini kendisinin ödemesi olmuş.

Bayan Bush kitabında, faturanın
aylık geldiğini ve Başkan ve eşi ile iki kızının bütün yemeklerinin,
kullandıkları bütün kişisel malzemelerin, kuru temizleme dahil tüm hizmetlerin,
garsonların ve temizlik görevlilerinin saat başı ücretinin, özel misafirlerinin
tüm masraflarının bu faturada yer aldığını yazıyor.
‘’Ülkenin First Lady’si olarak
giyeceğim kıyafetlerin de özel tasarım olması gerektiği şartı vardı ama
elbisenin ücretinin yanı sıra bu tasarımların ücreti de yine benden tahsil
ediliyordu.’’
ABD Başkanlarının maaşına en son
1999 yılında zam yapıldı. Buna göre ABD Başkanın çıplak maaşı yıllık 400 bin
dolar civarında. 50 bin dolar da görev tazminatı ödenir.
Bu her iki ödemede vergiye
dahildir. Başkan bunların gelir vergisini ödemek zorunda.
Bunların yanı sıra başkanın
gezileri için, vergiden muaf yıllık 100 bin dolar harcırah ödenir.
Ancak, Beyaz Saray faturasının
yüksekliği göz önüne alındığında bir ABD Başkanı, maaşının neredeyse tamamını
aylık giderlerine harcar.
Yani ayrıca bir serveti yoksa,
Beyaz Saray’da ‘ucu ucuna’ yaşamak durumunda…
Belki de bu yüzden Başkan Gerald
Ford, Beyaz Evi, ‘Bugüne kadar gördüğüm en lüks sosyal yardım konutu’ diye
tanımlamıştı.
Beyaz Ev, kompleks bir yapıdır.
Aynı anda hem bir konut, hem bir müze ve hem de bir devlet dairesidir.
ABD dünyanın süper gücü olmasına
rağmen, Beyaz Ev, dünyadaki en büyük devlet başkanı sarayı değil, aksine büyük
devletler içindeki en küçük devlet başkanlığı konutlarından biridir.
Sadece bir katından, dünyanın en
büyük devletinin yürütme organı yönetilir.
”1700’lerin dünyasında 13 kolonili
devlet için inşa edilmiş, bugün dünya lideriyiz. Bu ihtiyaca uygun çok daha
büyük bir saray yapalım” diyen tek bir başkan bile olmamıştır.
Kimsenin aklına böyle bir şey
gelmez. Çünkü, Beyaz Ev, ABD demokrasisinde ‘devamlılığın’ da sembolüdür.

Ve yine Beyaz Ev, kendi
toplumundan izole bir yer de değil. Dünyada, içinde başkan yaşadığı halde
halkının ziyaretine açık tek devlet başkanlığı konutudur.
Çünkü Amerikan tarihinin en önemli
kültür müzesidir. Haftalık ortalama ziyaretçi sayısı 30 bindir.
Başkanın penceresinin bir kaç on
metre uzağındaki bahçe demirliğinin önü ise ABD’nin en ünlü gösteri ve protesto
yeridir.
Beyaz Ev, başkanlar için kalıcı
bir ihtişam ve keyif sarayı değil geçici bir barınma ve hizmet yeridir.
Başkan Truman’a göre, ‘dışı çok
gösterişli bir hapishane‘den başka bir şey değildi.
Ronald Reagan ise, buradaki
yılları boyunca kendisini sürekli bir akvaryum balığı gibi hissettiğini
anlatır.
Michelle Obama da geçtiğimiz yıl,
‘’çok iyi dekore edilmiş bir hapishane’’ olarak niteleyecekti.
Bu eve kiracı başkanlar
aileleriyle gelir geçer. Mülk sahibi Amerikan halkı ve demokrasisidir.
Gerçekten ilginç değil mi.?
BU GERÇEKLER SİZ DE NASIL BİR ETKİ
MEYDANA GETİRDİ.?
Hayırlı akşamlar hayırlı vakitler.
Not: İsterseniz yazıdan önceki başlığı
bir kez daha okuyalım.!

@ #Medya
Günebakış
Ökkeş
Bölükbaşı, İstanbul – EKİM.2017 – okkesb61@gmail.com,
|