RİZE'DE KARŞI DEVRİM PROVASI

Çay Heykeli Diyerek Sökülemeyen Atatürk Heykeli, Rize Belediyesi Tarafından 15 Temmuz Bahane Edilerek Söküldü.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

RİZE'DE KARŞI DEVRİM PROVASI

Çay Heykeli Diyerek Sökülemeyen Atatürk Heykeli, Rize Belediyesi Tarafından 15 Temmuz Bahane Edilerek Söküldü.

Rize’de Mustafa Kemal Atatürk’ün heykeli vinçlerle yerinden söküldü.

Daha önce çay bardağı heykeli konulacak denilerek Atatürk heykeli Rize meydanından sökülmek istenmişti. Ancak tepkiler üzerine geri adım atılmış ve heykelin yerinde kalmasına karar verilmişti.

Bu kez de Rize Belediyesi tarafından 15 Temmuz darbe girişimi kapsamında yapılacak yenileme bahane gösterilerek Mustafa Kemal Atatürk’ün heykeli Rize’deki meydandan sökülerek valilik önündeki tören alanına taşındı. 22.12.2016 13:45

BİR BARDAK SUDA KIYAMETİ KOPARMAYIN

Mehmet Bekaroğlu, Rize’de Yaşanan Atatürk Heykeli Olayı İle İlgili Olarak “Atatürk Heykelinin Yeni Kaidesine Konulmasında Sakınca Yoktur. Bir Bardak Suda Kıyamet Kopartılacak Bir Durum Yoktur” Dedi...

TBMM’de basın toplantısı düzenleyen CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, Atatürk heykelinin kaldırılmasına ilişkin açıklamada bulundu.

Rize’de Atatürk yeni tören alanına taşınmasıyla ilgili soru üzerine Bekaroğlu, “Ne İrtica Ne Atatürk’e Saldırı Vardır. Atatürk Heykelinin Yeni Kaidesine Konulmasında Sakınca Yoktur. Bir Bardak Suda Kıyamet Kopartılacak Bir Durum Yoktur. Rize’de Bu Anlamda Bir Problem Yok” ifadelerini kullandı.

Rize’de Cumhuriyet Meydanı’ndan Atatürk anıtı kaldırılmış, dev bir vince bağlanarak sökülen anıtın yerine, “15 Temmuz şehitler anıtı” konulacağı belirtilmişti.

Odatv.com- 23.12.2016 22:54


Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Aralık.2016 – okkesb61@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb@telmar.net,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi, - okkesb@gmail.com,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Aralık.2016 – okkesb61@gmail.com,

 

TEK İŞLERİ ATATÜRK HEYKELİYLE UĞRAŞMAK

Rize'de Atatürk Heykelinin Kaldırılarak Valiliğin Önüne Taşınmasının Yankıları Halen Sürüyor..

Rize'de Atatürk heykelinin kaldırılarak valiliğin önüne taşınmasının yankıları halen sürüyor.

Rize Belediyesi heykeli kamuoyundan gelen büyük tepkilere aldırış etmeden kaldırdı. Belediye, heykelin kaldırıldığı yere 15 Temmuz anıtı koymak için çalışmalarını başlattı. Heykelin kaldırıldığı günlerde Türkiye şehitlerine ağlıyordu.

Belediye daha önce aynı yere Atatürk heykelini kaldırıp çay bardağı koymak istemişti.

O dönemde gazeteci Soner Yalçın bu konuya dikkat çekerek 24 Eylül 2015'te "Utanın" başlığıyla bir yazı kaleme almıştı.

İŞTE O YAZI...

Ne diyordu şairimiz Bedri Rahmi Eyüpoğlu…

“bir ilimiz var adı Rize

durup dururken bir bardak çay sundu bize

Rize’de çayı kim yetiştirdi

Rize’de

Missisipi’ye karışan çayları öğretirler bize

Rize’de çayı kim buldu Rize’de

kimdi o sessiz sedasız

kumral kumral demlenen mübarek adam

adını öğretmediler bize

işte o güzel adamdan bre şahin aman

bi tane daha…”

Adı, Ali Rıza Erten (1887-1964)…

İstanbul Halkalı Yüksek Ziraat Okulu’ndan mezun oldu. Fransa’da İhtisas yaptı.

Ziraat okullarında öğretmenlik yöneticilik yaptı. Ziraat Genel Müdürlüğü görevinde bulundu. Milletvekilliği ve bakanlık yaptı.

Yıl, 1921.

1917 Bolşevik Devrimi’yle birlikte Batum sınırı kapatılmıştı ve bu durum Rize ve çevresinde işsizliği artırmıştı. Bölgede eşkıya ve isyanlar insanları bıktırmıştı.

Batum’da narenciye ve çay yetiştirildiğini görmüş Ali Rıza (Erten) Bey, Yeni Ziraat dergisindeki makalesinde Rize’de çay ve narenciye yetiştirmeyi önerdi.

Bölgenin ekonomik refahı için adımlar atmak isteyen genç Ankara Hükümeti, Ali Rıza Bey’in “Şimali Şarki Anadolu ve Kafkasya’da Tetkikatı Ziraiye” adlı Batum raporunu gündeme aldı, Rize’ye bir heyet gönderdi. Heyetin başında Ziraat Genel Müdürü Zihni (Derin) Bey vardı. Yıl, 1923 idi…

 

GİZLİCE GETİRİLEN TOHUMLAR

Adı, Zihni Derin (1880-1965)…

Selanik ve Halkalı Ziraat Mektebi’ni bitirdi.

Bursa’da öğretmenlik yaparken Milli Mücadeleye katılmak için Ankara’ya geldi. İlk Tarım Genel Müdürü oldu.

Çay ve narenciye fidanlığı kurmak üzere Rize’ye gönderilen Zihni Bey, hazineye ait Garal Tepesindeki 15 dekarlık arazide çalışmalarına başladı.

Sonuçlar iyiydi; bölgenin iklim ve bölge yapısı çay yetiştirmeye uygundu.

İlk çay tohumları Batum’dan bizzat Zihni Derin Bey tarafından, -sınırda geçişi engellenmesin düşüncesiyle- bir baston içerisinde getirildi.

Fidanlar halka dağıtıldı. Ne yazık ki bu ilk girişim -halkın bilgisizliği nedeniyle- yeterli ilgi görmedi.

Zihni Derin, bu konu ile ilgili yasa teklifi hazırladı. Tasarı, -o dönemin Rize milletvekillerinin desteğiyle- 6 Şubat 1924’te kanunlaştı.

Ardından Çay Araştırma Enstitüsü kuruldu ve Zihni Bey bu enstitünün başına getirildi.

Türkiye’de çay yetiştirme tekniği ve buna ait bilgilerin yetersiz olduğu düşünülerek Hindistan’da çalışmış “Dr.Mann” ile “Mr.Allen” adında iki İngiliz uzman Rize’ye davet edildi. İki yıl Rize’de kalan İngiliz uzmanlar yeterli gelişme göstermediler ve gönderildiler.

10 yıl umutsuzluk dönemi başladı. Umutların kaybolmasında bu iki İngiliz’in rolü neydi acaba.?

Sonuçta, istenilen üretim gerçekleşemedi.

Ama… Cumhuriyet Pes EtmediŞiirdeki “Bre Şahin” Atatürk pes etmedi…

Yıl, 1935. Rize’ye gelen ve Zihni Bey’in diktiği çay bitkilerini gören Başbakan İnönü olumlu kanaate vardı. Ankara Ziraat Fakültesi’nden bir teknik heyeti Rize’ye gönderdi.

GİZLİ ELLER DEVREDE

Adı, Şevket Raşit Hatipoğlu (1898-1973)…

Bursa Ziraat Okulu ve Halkalı Yüksek Ziraat Okulu’nda okudu.

Paris Ulusal Angronik Enstitüsü ve Berlin Yüksek Ziraat Okulu’nda master yaptı. Leipzig Üniversitesi’nde felsefe doktorası yaptı.

Dönüşünde Ankara Ziraat Fakültesi’nde doçent ve profesör olarak görev yaptı.

Çay konusunu araştırmakla görevlendirilen heyetin başındaydı.

Bu görev, onun Rize köylüsüne ithaf ettiği “Türkiye’de Çay İktisadiyatı” adlı kitabını yazması ve Tarım Bakanlığı’na sunması ile sonuçlandı.

Prof. Hatipoğlu bu araştırmaları yapmakla yetinmeyerek Tarım Bakanlığı ve hükümet nezdinde de ısrarlı çalışmalarla çay işinin yeniden ele alınmasında başrol oynadı. Tarım Bakanı olarak görev yaptı.

VE… YIL, 1937.

İlk yaş çay elde edildi ve 138 kilo kuru çay üretildi.

Bir yıl sonra, Çay ve Fidanlıklar Müdürlüğü Teşkilatı köylerde aktif çalışmaya başladı. Öğretmen Yusuf Ziya Kotil gibi aydınların çabalarıyla köylüler çay bahçeleri yapmaya ikna edildi. Yaş çaydan kuru çay elde etmek için kurulan basit atölyeler genişletildi.

Yıl, 1940… Çay Kanunu çıkartıldı. Yaprak üretimi 2700 kiloya çıktı, bundan 600 kilo kuru çay üretildi.

Bu arada “Gizli Eller” yine devredeydi. İstanbul’da yapılan Yerli Çayı Muayene sonuçları şaşkınlık yarattı. Raporda, “Sahte Ve Taklit” bir tür ot çayı olduğu yazıyordu. Raporu yazan eksper İranlıydı.!

İranlıdan şüphelenerek Cevizli Enstitüsü’nde çay tahlil ettirdi ve gerçek ve kalite çay olduğu ortaya çıkınca  İranlıya yol verildi.

Savaş yıllarında kuru çay üretimi 16 bin 790 kiloya ulaştı. Artık gurbetçiler bahçelerinde çay yetiştirmek için Rize’ye dönmeye başladı.

1946’da ilk çay fabrikası temeli atıldı. Bu fabrika Rize’deki tek iş veren kuruluş oldu.

Fabrika inşaatının duvarına İnönü’ye övgü yazısı yazıldı. DP hükümet olunca ilk yaptığı bu yazıyı kaldırmak oldu!..

Ve günümüz…

AKP Rize Belediye Başkanı Reşat Kasap şehir meydanındaki Atatürk heykelini kaldırıp yerine bardak heykeli koymak istiyor.!

Bu ülkede 70 yıldır değişen bir şey yok; sözle-heykelle uğraşarak ulusal tarımı yok ettiler.

Bugün Rize’de çaylıklar 80 yaşında. Yani; yaşlandılar ve yenilenmesi/ıslahı gerekiyor. Daha kaliteli çay üretilerek ihracatı için pazarlar bulunması gerekiyor. Gereksiz kimyasal gübre-ilaç kullanan; yanlış budama yapan köylünün aydınlatılması gerekiyor.

AKP zihniyeti bu tür çalışmalar yapacağına Atatürk heykeliyle uğraşıyor. Ne diyeyim…

Odatv.com - 24.12.2016

 

RİZE HEYKEL KRİZİNİ BİR DE BÖYLE OKUYUN

AB Raporlarına Göre 2025 Yılı İtibarıyla Çin’in, Avrasya Bloğunun Toplam Üretimi Atlantik Bloğunu Geçmiş Olacak..

İçinden geçtiğimiz süreçte Türkiye muazzam bir kültürel ve siyasi erozyon yaşıyor. Siyasi partiler ve kamu yönetimi soğuk savaş döneminin ardından oluşan yeni  dünya dengelerini doğru biçimde yorumlayarak Türkiye için uygun siyasi, askeri ve politik kararları almakta isabetsiz ve eksik kaldılar.

Soğuk savaş dönemi sonrasında dünya üzerindeki siyasal, sosyal, ekonomik, lojistik, iletişim faaliyetleri yepyeni bir konsept etrafında dönüşmeye başlamıştır. Asya ülkelerinde yükselen ekonomiler Çin, Hindistan bloğu artık dünya ekonomik aktivitelerinin merkezi haline gelmeye başladı. AB raporlarına göre 2025 yılı itibarıyla Çin’in, Avrasya bloğunun toplam üretimi Atlantik bloğunu geçmiş olacak.

Dünya siyaseti açısından bu tablo bize yepyeni şeyler söylemektedir. Bu yeni bir güç, iktidar, uluslararası ilişkiler düzeni demektir. Türkiye’nin bu tabloda yerini alabilmesi için kültür bilimlerinin yol göstericiliğinde politik, stratejik, taktik aşamaları iyi yapılandırılmış bir büyük planlamaya ihtiyacı vardır.

Dünyanın gelecek elli yıllık tarihi ağırlıklı olarak Amerikan stratejik aklının Wider Black Sea = [Geniş Karadeniz Havzası= Karadeniz Kafkasya, Hazar, Orta Asya hattının bütünü] diye isimlendirdiği alanda gerçekleşecektir.

1880’li yıllarda Çarlığın Poti limanını demiryoluyla entegre etmesinden sonraki süreçte uluslararası lojistikten izole olarak kapalı bir havzaya dönüşen Doğu Karadeniz bu süreci tersine çevirerek 19. yüzyıl öncesindeki konumuna kavuşabilir. İki kapalı havza Hazar ve Karadeniz birbirini dünyaya açma potansiyeline sahiptir. Bu Türk dünyası Türkiye Avrasya ilişkileri açısından da vazgeçilmez bir tercihtir. Bu anlamda bölge bütün büyük güçlerin mücadele alanı olmuştur.

Dünya bu potansiyeli görmektedir. Sadece bizim güveççiler anlamıyor.

Karadeniz bu anlamda soğuk savaşın hemen ertesinde Batı merkezli kültürel diplomasi faaliyetleri ile hedef seçildi. İlk olarak Trabzon hedef alındı “Sözde Pontus Soykırımı İddialarına” yerel dayanak aranmaya başlandı .Bu anlamda yerli distrübütör sermaye ve işbirlikçiler kullanıldı. Popüler propaganda kitaplarıyla Pers kökenli Pontus ismine  sahip çıkıldı Eskiçağdan beri bölgenin Grek kültür coğrafyası olduğu algısı oluşturulmaya çalışıldı.

Trabzon Türk Ocağının ve onun mümtaz başkanı Prof. Dr. Mithat Kerim Aslan öncülüğünde ilmî Türkçülük geleneğinin temsilcisi Türk akademisi büyük bir direniş sergilediler. Üniversiteler o zaman da uyuyorlardı. Bilim ve kültür eksenli bu mücadelede Batı merkezli bütün dezenformasyon faaliyetleri bilgi temelli olarak püskürtüldü.

Bu alanda gerileyen iddialar tabi ki durmadı yabancı vakıflar öncülüğünde devasa bütçeli akademik gruplar bölgede araştırmalar yapıyorlar, bölge üniversitelerinin tamamı bu konuda yetersizdir. Konuyla ilgilenmesi gerekenler görev ihmali içindedirler.

Yerel idareciler büyük bardakta ıhlamur içip gülümsüyorlar, son 20 yıldır böyleler. Çap bu. Kissinger’mi, Rus Akademisi mi olacaklardı. Konuyu bütün ilgili kurumlarla paylaştık, ben ve konuyla ilgili diğer arkadaşlarım projeler önerdik, duyun ey milletim hepsi sümen altı edildi. ABD Ford Vakfı desteği ile Yunanlıları hazırladığı Trabzon kitabına 2 trilyon sponsor oldu, bizim milli ve yerli burcuvazi.! yeşil biber, köfte ayran safhasında henüz.

DAHA SODALAR İÇİLECEK

Süleyman Demirel’e atfedilen aforizmayı hatırlayalım “Bana Bir Kelime İle Türkiye’de İşler Nasıl.? Diye Sorarsanız İyidir Derim. İki Kelime İle Söyle Derseniz İyi Değildir Derim.” Heyf olsun.!

Büyük devletlerde bu işler akademik bilgiyi üretip operasyonel bilgiye dönüştürebilen a,b,c seçenekleriyle kısa, orta uzun vadeli politikalar şeklinde planlayan üreten enstitüler think thank kurumlarınca yönlendirilir. Kavurmalı pilov yiyip büyük limonlu çay içerek dizi seyreden bürokratla bu yollar aşılmaz , bu sorunlar çözülmez.

Rusya tüm Karadeniz’e yönelen bu operasyona karşı bilimsel alanda ciddi çalışmalar ortaya koydu. Prof. Dr. Sergey Karpov ve Prof Dr Rüstem Şükürov gibi bilim adamları Trabzon İmparatorluğu Tarihi eseri ile ve makaleleri ile  bölgedeki Osmanlı fütühatı öncesi Hristiyan Türkler meselesini belgeli, ispatlı olarak ortaya koydular. Eserler Kültür Bilimleri Akademisi  tarafından Güriş, İdris Yamantürk Beyefendi’nin katkıları ile yayınlandı. Yamantürk büyük bir Türk aksakalıdır. Büyük Karadenizlilerdendir.

Bu eserlerden sonra bilimsel anlamda yapabilecekleri bir şey kalmadı.Aşağıdaki bordo renkli kitabın başlığına, yazarlarına ve konularına bakınız. Yeni bir çalışma. Bu kitap sözde bir sempozyumun bildirileri 190 sayfalık eserde tek bir referans ve dipnot yok [ Başkaya, Beşikçi, Oran ve saz arkadaşları bilim adamları katılımıyla hem de].


(Sergey Karpovun anıtsal eseri)



(Batı 2019 Soykırımın Yüzüncü yılı için hummalı bir faaliyet içinde. Bizimkiler birbirine yazı yazarak meseleyi hallediyorlar, pratik.)

 

RİZE’DE BU FOTOĞRAFIN NERESİNDE

Trabzon’daki milli mukavemet karşında gerileyen Geniş Karadeniz Havzası muhipleri ve takipçileri bu sefer hedef olarak Rize’yi seçtiler. 

Şehir olarak sosyal ve kültürel dokusu daha zayıf olduğunu düşündükleri için Rize’ye yöneldiler. Bu anlamda Gürcistan ve Ermenistanlı Türkolog ve Şarkiyatçılara Batı destekli büyük fon ve proje imkanları sunuldu.

Prof Dr. Lusine Sahakyan Rize’de Hemşin bağlamlı araştırmaları ile gündeme geldi. Çalışmalarının bilimsel bir temeli yok verileri tarihsel ve dilbilimsel bağlamdan uzak olarak yorumluyor, propaganda ve dezenformasyona bilimi paravan yapıyor.

Bu araştırmaya kim.? Nasıl.? hangi gerekçeyle izin verdiği bir muammadır. Açıklarsalar öğreniriz. Ciddi ülkelerde bu işler böyle lalettayin olmaz.

Başkaca pek çok araştırma grubu bölgede araştırmalar yapıyor. Şunu da hemen belirtelim ki Rize ‘de Lazlık ve Hemşinlik esasında yaratılabilecek bir aykırılık söz konusu bile değildir o yüzden din sosuna bulamak istiyorlar. Alet olanlar büyük fotoğrafı görememektedir.

Bölge Kırzioğlu hocamızın da vaktiyle isabetle vurguladığı gibi Türk kültürünün en arkaik coğrafyalarından birisidir Konuyu daha önce detaylıca ele aldık.

Odatv  burada bir akademi oldu bize imkan vererek konuyu aydınlatmamızı sağladı kendilerine teşekkür ederim.

Ardından “Şapka İnkılabı” vesilesiyle 1925 yılında meydana gelen ve sebepleri tevsik olunmuş hadiselere binaen 91 yıl sonra “Rize şehitlerini Anıyor” isimli bir programla devlet müesseseleri de alet ederek dinsel dekorlu bir başka operasyon gerçekleştirildi.

Yetmedi, Rize’nin trafik sorunu bitti, işsizlik bitti, tarım sorunu bitti, şimdi sıra Atatürk büstünün meydan düzenlemesi adı altında kaldırılmasında.

Rize’nin kültür ve eko turizm için 1 milyar dolarlık potansiyeli bekliyor, tek bir eko sertifikalı ürünü yok, tek bir eko sertifikalı tescilli oteli yok, kültür ekonomisi projesi yok, adam gibi bir müzesi yok varsa yoksa Atatürk heykeli.!.

“Atatürk  Rize’ye çayı hediye eden bir lider, ne kadar trajik bir tablo.” Değil mi Sayın Belediye Başkanım, Sayın Valim, Sayın Siyasiler, Saygıdeğer Rizeli hemşerilerim.

Bu icraata karar verenler, Türkiye’nin kahir ekseriyetinin ruh-ı manevisini taciz ettiniz, muazzebiz, sizden şikâyetçiyiz.

Cumhurbaşkanımız bu mücadelede yalnızım derken galiba bu durumlara işaret ediyor olmalı diye düşünüyorum.

Sayın Cumhurbaşkanım, Rical-i devlet, siyasi parti başkanlarımız, aydınlar, aziz Türk milleti;

Suriye’deki savaş emperyalizmin yüzyılın başında başaramadığı Hazar, Süveyş hattını birleştirerek kontrol etme savaşıdır.

Hedef Karadeniz, Kafkasya, Hazar’dır. Rusya bunu görmüştür, nitekim Suriye’ye ilk füzeleri Hazar’dan atarak “Hazar’da Karşılamaya Hazırım” sembolik mesajını vermiştir. Savunma doktrinini buna göre yeniden dizayn etmiştir. Takip edenler bilir.

Bu savaşta nerede durduğumuz çok önemlidir.

Lütfen bölgeye atanan bürokratların bu konulardaki deneyimine dikkat edilsin, “geç kalındı lakin” bu konuda projeler, araştırmalar, enstitüler desteklensin. Konuyu kişisel bir mesele olarak algılayamayız.

“Kavurmalı Pilovun Ardından Limonlu Büyük Çay İçen Ekipler” bu işleri bilmez. Milletler krizlerden milli kadroları ile ve milli perspektifleri ile çıkarlar. Tarih bunu söylüyor. Bu konuda azami dikkat ve özeni, rica ediyoruz.

Milli birlik ve beraberliğe bu kadar ihtiyaç duyduğumuz bir tabloda bu nobran ve saygısız tavırlar kimin yararınadır.? Karadeniz bu değildir. Kimin ekmeğine yağ sürülüyor.?

Bu tavırlardan sonra gerçekten milliyetçi ve vatanperver kamuoyu ile nasıl bir mutabakat sağlayacaksınız, bunu sıkılmadan nasıl teklif edeceksiniz?

“İpsiz Recep, Topal Osman, Kahya Yahya, Dursun Kaptan, İttihat Ve Terakki Trabzon, Trabzon Müdafa’â-yi Hukuk” sadece solmuş bir tarih sahifesi değildir. Bu ruh ebedi olarak mukaddesatımızın bekçisidir.

Bu coğrafyanın kurucu dinamiğidir, arabayı duvara sürmenin alemi yok, sonuç belli.

Kemal Üçüncü - 23.12.2016 - Odatv.com


Komplocular bu benzerliği nasıl açıklayacak http://odatv.com/komplocular-bu-benzerligi-nasil-aciklayacak-1203151200.html


Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Aralık.2016 – okkesb61@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb@telmar.net,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi, - okkesb@gmail.com,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Aralık.2016 okkesb61@gmail.com,

Diğer Haberler

  • İMAMOĞLU GÖREVDEN AFFINI İSTESİN*MİŞ.!
  • TOPRAKLARIMIZ SATILMAMALI
  • SELOCAN & SELAHATTİN DEMİRTAŞ ve SİYASET
  • DEPREMDE YIKIMIN SUÇLUSU KİM.?
  • YENİ TÜRKİYE FİYASKOSU, K9 KADAR FAYDA YOK
  • BU ÜLKEDE HEM SOLCU, HEM ERMENİ OLMAK.!
  • *VATANDAŞLIK VERİLİRKEN, VATAN DA VERİLİYOR.!*
  • LAİK DEMOKRATİK CUMHURİYET
  • *SİYASETİN ANADOLU FIRTINASI OSMAN BÖLÜKBAŞI*
  • İSKİLİPLİ ATIF'IN OSMANLI SİCİLİ DE BOZUKTU.!
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP