Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
*KAYIP ALFABE* *ARTİSTANBUL
FESHANE*
Ahmet
Güneştekin’in 17 Ocak ta başlayan *Kayıp Alfabe* sergisi 20 Temmuz 2025’e kadar *Artİstanbul Feshane* de devam ediyor.
https://www.youtube.com/watch?v=lA3tn1bi-Uo
Ahmet
Güneştekin’in *Kayıp Alfabe* adlı sergisi 17
Ocak 2025 tarihinde *Artİstanbul*
Feshane’de açıldı.
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi’nin sanat dünyasına sunduğu sergi, sanatçının toplumsal
süreklilikleri ve kırılmaları izleyerek geçmiş olaylara dair kavrayışını güncel
meselelerle ilişkilendirdiği çalışmalarına odaklanıyor.
İBB Miras’ın
tarihi Feshane’nin kapsamlı restorasyonuyla-yenilenmesiyle İstanbul’un kültür
platformlarından birine dönüştürdüğü mekânda, İBB Kültür’ün katkılarıyla
açılacak serginin küratörlüğünü Christoph Tannert üstleniyor.
Güneştekin’in
hafıza ve göç nesneleri, sesler ve görüntüler, üst kurmaca yapılar ve malzeme
müdahaleleriyle makro ve mikro ölçekleri birleştirdiği disiplinler arası
işlerini bir araya getiriyor.
*Kayıp Alfabe* sergisinde, ortak noktası,
coğrafyası karışmış, coğrafyasını değiştirmeye mecbur edilmiş insanların
belleklerini yoğunlaşarak üstlerinde taşıyan nesnelerden oluşan enstalasyonlar;
izleyiciyi kişisel ve toplumsal geçmişin acı verici yüzleşmeleriyle buluşturan
hafıza çalışmaları ve tarihsel anlatının referans alanını genişleten
mikro-ritmik yapılarla kurgulanmış video ve ses çalışmaları yer alacak.
Sanatçının,
ayrıca buluntu nesnelerin mikro unsurlarına müdahale ederek öznel bir
karşılaşmaya dönüştürdüğü boyutlu eserleri; taş ve metal oluşumlarla
çalıştığı heykel alana özgü yapıtlarıdır.
Mitosları
yorumlayıcı bir strateji olarak kullandığı tuvalleri; seramik işleri taş
formlarla böldüğü heykeller ve dokunsal yaratım algısına işaret eden bir kültür
materyali olarak kırkyama tekniğiyle ürettiği işleri sergilenecek.
Sanatçının
mitleri güncel estetikle buluşturan özgün tarzıyla tarihsel ve öznel
göndermeleri bulunan anlatım biçimlerine öncelik tanıdığı eserleri günümüz
dünyasının sayısız kırılmalarının bir görüntüsüdür. *Kayıp Alfabe* , metafizik olduğu kadar elle tutulur
biçimde somut düşünce ve biçimleri harekete geçiren sanatçının bu çalışmalarını
örtüşen mekânlar ve nesneler üzerinden birleştirir.
*Kayıp Alfabe* bütünden kopmuş zaman-mekân
parçalarıyla izleyiciyi yüzleştirirken şu soruları sorar: Nesne neden bir
sorgunun öznesi olur? Neden bazı nesneler tekrar tekrar araştırmalara özne
olarak döner.?
Sanatçı gündelik
hayattan parçaları ve duygulanımları keşfederek çalışma alanını sürekli
genişletir.
Yıkıntılardan
doğan bir estetikle iç içe olan bu parçalar çoğunlukla sıradan ama çağrıştırıcı
nesnelerden, ışık ve gölgeden, birbirlerine değen insan ve nesnelerden,
bunların mekânın içinde kapladıkları hacimden, tetikledikleri anı ve
hikâyelerden şekillenir.
Sanatçının
dünyasında ayakkabılar, sokak tabelaları, gaz maskeleri, eşarplar,
buzdolapları, bisikletler gibi yıkıntılarda döngüsel olarak beliren tüm
nesneler geçmişin izleridir.
Güneştekin
için mitlere içkin anlatım olanaklarını kullanarak gerçekliği ve kurguyu örmek
bir görme biçimidir. Mitlerin gündelik yaşama sızması ve onunla birleşme şekli,
değişken doğası, beklenmedik yollarla ortaya çıkma yeteneğiyle ilgilenir.
Mitlere içkin
olan yapma ve bozma, örme ve çözme döngüsünün pratiğine bir gölge gibi
düştüğünü söyleyen sanatçı, metal ya da kumaşla, bronz ya da taşla
oluşturulabilen, parçalanabilen ve yeniden yapılabilen örüntülere yoğunlaşır.
Serginin Hasan Mert Kaya’nın yardımcı küratörlüğünde gerçekleşen *Bin
Yılların Tanıkları* adlı bölümünde, Anadolu’nun son üç
bin yıllık kültürel coğrafyasının ürünleri olan sikkeleri referans alarak
ürettiği tuval ve boyutlu işlerini bronz örüntülerle birleştirir, kurgunun
hakikatle ilişkilenme biçimini sorgular.
Eserlerindeki
çağrışımlar aracılığıyla gündelik yaşamın çok katmanlılığını ve ondan doğan
çoklu hakikatleri ifşa etmek için mitolojinin çeşitli boyutlarını yapı bozuma
uğratır. Yasaklanmış, kurgusal ve hayali evren ve düşüncelere, insan
müdahalesiyle soyu tükenmiş dillere ve tehlike altındaki korunmasız dillere bir
övgü niteliğindeki eserleri üretirken sanatçının inceleme alanı dilin
dünyasıdır.
Harf formlarını
çalıştığı yerleştirmelerinde metal harfleri seslerle üst üste getirme arzusu
içindedir. Dilin karmaşık ve canlı bir sistem olduğu düşüncesinden yola çıkan
sanatçı, bu işlerde alfabe politikalarına, ulusların, kültürlerin ve
ideolojilerin spesifik-özellikli bir harf kümesini belli bir dile atfetme
girişimlerine bakarak çalışır.
Sanatçı,
alfabelerin sadece dilin formları olmadığını, aynı zamanda içinde şekillendiği
başka kültürleri ve başka sesleri kapsadığını belirtir. Başkalığın içinden
gelen biri olarak, geçmişle hesaplaşma deneyiminin gerekliliğine inanır.
Ahmet
Güneştekin’in taşın doğasına ilişkin araştırmalarından yola çıkarak malzemenin
farklı yönlerini yansıtan bileşimde ses, görüntü ve nesneleri çalıştığı işler
serginin heykel alanına özgüdür.
Milyonlarca yılda
oluşan işlem görmemiş ve bazıları fosil içeren taş oluşumları kullandığı
heykellerinden nesnelerle çalıştığı enstalasyonlara kadar mekâna özgü bu işler,
izleyicinin hareketi ve algısı üzerinde farklı etkiler oluşturarak, ortamla
diyalog halindedir.
Eserler
izleyicilerde algılama yoğunlaşmasının ortaya çıkabileceği şekilde bir araya
getirilir. Anlam ancak izleyici her bir eserin uzamında hareket ettikçe tespit
edilebilir. Hangi yolu seçtiği fark etmeksizin izleyici her zaman heykel alanın
sürekliliği içindedir.
İşlerin
düzenleniş biçimi, dar veya geniş, basık veya uzun, gösterişsiz veya görkemli
olmalarıyla belirgin bir şekilde birbirinden farklı olan ve hiçbir zaman
öngörülemeyen mekân geçişleri üretir. İzleyiciler yapıtlarla birden fazla
perspektiften karşılaşmaya teşvik edilir.
Sanatçı, heykel kompozisyonlarında metal ve taşın birleşimiyle, malzeme kullanımında alışılmışın dışında bir yaklaşımla, yerçekimi kontrastları yaratır.
Farklı boyutlarda
ve iç içe geçmiş dairesel metal karkasların örttüğü mermer taş oluşumlara
sahip, labirenti andıran yollardan oyulmuş heykeller sanatçının ölçeğini
gösterir ve enstalasyon mekânını Feshane’nin endüstriyel tarihiyle
ilişkilendirir.
Güneştekin, kayıp alfabelere dair hassasiyetini taş ve metal oluşumlarla işlediği eserlerinin yer alacağı sergiyi, görünümleri kaynaştırarak genişleyen bir anlatı tasarımıyla perspektif değişikliği yaratmayı amaçlayan bir çalışma olarak tanımlıyor. Taşa yapısal bir malzeme olarak bakan ve onda daha sürdürülebilir bir geleceğin imgesini gören sanatçı *Kayıp Alfabe*sergisiyle tüm zamanları müşterekler ve dil yoluyla birbirine bağlıyor ve insanları bir an için durup taşlar hakkında yeni yollarla düşünmeye davet ediyor.
İstanbul sanat sahnesine bir kültür projesi olarak sunulan *Kayıp Alfabe*,
*DG Art Project* iş birliğiyle, Angelo Bucarelli ve
Paola Marino’nun sanat yönetmenliğinde, Güneştekin’in son dönem büyük ölçekli
sergi yapımları- prodüksiyonları arasında yer alıyor.
Yıldız
Holding ana sponsorluğunda-destekçiliğinde gerçekleşen serginin kitabı Murat
Ülker’in önsözüyle yayınlanıyor.
Kitapta Christoph Tannert’in küratöryel yazısı ve Şener Özmen’in sanatçıyla yaptığı kapsamlı bir söyleşiye yer veriliyor. Serginin *Bin Yılların Tanıkları* adlı bölümünü kapsayan ayrı bir kitap da Bilfen Okulları’nın desteği ile çıkıyor.
Türkçe ve İngilizce olmak
üzere farklı edisyonlarla okuyucuyla buluşacak yayınların geliri, Güneştekin
Vakfı’nın desteklediği sanat öğrencilerine ve okullara bağışlanacak.
#www.medyagunebakis.com,
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP