Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
MURATHAN MUNGAN TÜYAP ONUR
KONUĞU
Murathan Mungan Edebiyatı Ve
Tüyap Onur Konuğu Olması
"Doğruya, tarafa değil hakikate; habere değil değere kulak veren bir
kalem olma niyetiyle çıktım bu yola..."
Bugün sizlerle ilk kez buluşmanın heyecanını yaşıyorum.
*Medya Günebakış* ailesine katıldığım bu yeni yolculukta, kalbimden
geçenleri, kafamı kurcalayanları ve satırlarda iz bırakan hikâyeleri sizlerle
paylaşmak istiyorum. Umarım her yazıda biraz durup soluklanır, beraber düşünür,
beraber hissederiz.
Bu ilkyazımda, yolculuğuma ilham olmuş çok özel bir isimden söz etmek
istedim: Murathan Mungan.
Onunla tanışmam lise yıllarında oldu. Kütüphaneden rastgele çekip aldığım
bir şiir kitabıydı: Sahtiyan. Okurken, hem büyülendim hem de sanki biri
içimdeki cümleleri daha önce benden duymuşçasına yazmış gibi hissettim. Mungan,
yalnızca güçlü bir şair değil; topluma karşı duyarlılığıyla, sözüne kıymet
biçilen bir aydın aynı zamanda. Benim gözümde, Yaşar Kemal’in, Orhan Pamuk’un,
Zülfü Livaneli’nin durduğu çizgide, sözüyle yol açan bir isim.
1955’te İstanbul’da doğsa da, çocukluğu ve gençliği Mardin’de geçmiş. Belki de o coğrafyanın dokusu, renkleri ve hikâyeleri onun yazılarına böylesine derinlik katıyor. Ankara Üniversitesi’nde tiyatro eğitimi alması da anlatıcılığına ayrı bir sahne duygusu kazandırmış diye düşünüyorum. Şiir, öykü, roman, tiyatro, senaryo... Mungan, yazının neredeyse her alanında sözü olan, izi olan bir yazar.
Geçtiğimiz aylarda yayımlanan “995 km”; romanıyla yine kalbimize dokundu.
İlk imza gününü Diyarbakır’da yapması da ayrı bir anlam taşıyordu. Şimdi ise,
çok daha özel bir onurla karşımızda.
Murathan Mungan, 13-21 Aralık 2025 tarihleri arasında düzenlenecek 42.
Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda "Onur Yazarı" olarak yer
alacak.
Bu yılki tema: "Edebiyatın Her Hali."
Ne de güzel bir denk düşme… Çünkü Mungan’ın edebiyatı tam da böyle: her
haliyle, her yönüyle, her duygusuyla dolu dolu.
Fuar boyunca düzenlenecek söyleşilerde, panellerde ve özel etkinliklerde,
Mungan’ın edebiyat yolculuğu derinlemesine konuşulacak. Ayrıca yazarın hayatına
ve eserlerine odaklanan bir anı kitabı da okurlarla buluşacak.
Kendi adıma söylemeliyim ki, onun satırlarında kendimi bulduğum çok zaman
oldu. Yazdıkları, çoğu zaman söyleyemediklerimizi bizim yerimize dile getirdi.
Ve belki de bu yüzden, bizler için yalnızca bir yazar değil, bir yoldaş gibi…
Yazımı sonlandırmadan hemen önce de... Murathan Mungan'ın şiirleri
içerisinde benim en beğendiğim şiiri olan “Yaz geçer“ şiirini de naçizane
tavsiyem olarak okumanızı öneriyorum sizlere.
Murathan Mungan, nefes aldığı sürece, Türk edebiyatının yaşayan sesi olmaya
devam edecek. Ve bizlerde amansızca onun izini sürmeye, kelimelerinin peşinden
gitmeye devam edeceğiz.
Saygılarımla, 21.4.2025, İstanbul
ALİ YILDIZ Yazar, Eleştirmen,
#www.medyagunebakis.com,
“YAZ GEÇER YİNE GELİR.
Yaz geçer, iyi gelir
sözcükler.”
“Yaz başıydı gittiğinde. Ardından,
senin için üç lirik parça yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun.
Kimsesizdim. Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.”
(s.16)
“-Biliyo musun, sen neye
benziyorsun?
-Neye?
-Bilardo toplarına.
-Neden?
-Yazgını hep başkalarının ıstakalarının insafına bırakıyorsun da ondan.”
(s.31)
“On üç yıl sonra şimdi sevgilimden
ayrıldığım bu derin, bu kavurucu günlerde neden ansızın aklıma düştüğünü sordum
kendime. Sonra anladım: Bir aşk birçok aşktan yapılıyor ve ayrılınmıyor hiçbir
seferinde.” (s.33)
“Buluşurdu sessizliğimiz
Okuduğumuz sayfaların derinliğinde
Ne zaman sussak
Aramızdan geçerdi hayalet gemileri
Karşılıklı kıyılarda
Aynı denize bakan
İki koltuk, iki lamba, iki ay
Aynı pencerenin derinleştirdiği
gecede
Gemilerin ıslığını dinlerdik
Tek bir söz bile etmeden konuşurduk
saatlerce.” (s.58)
“Uzun denizlerde yorulmazdı
gözlerimiz
Birbirimizin güneşine baktıkça
En yeni yerlerimizi birbirimize
borçlandık
Çünkü aşıktık, kararlıydık,
haklıydık
Bir denize kaç dalga sığarsa...”
(s.59)
“Rüyamızı emanet etmedik
Hiç uyumadık sığda
Ölümün uykusuna güvenir gibi
Bırakırdık kendimizi
Birbirimizin düşlerinin yastığına
Aşktı bu, beraberlikti
Yol arkadaşlığıydı
Ve daha binlerce kelime...” (s.68)
“Gün ışığıyla yıkanmış küskün bir
yıldız gibi akıp geçtin
Sessizliğimizin üstünden
Oyalanacak bir şey bile bırakmadın
Tozlanmış, dalgın bakışlarımıza
Ne zaman, nerede bir şey yitirsek
Burada bulacağımızı sanırdık
Bu sandık odasında
Mümkünmüş gibi
Balkonda unuttuğumuz nice yazlardan
sonra...” (s.83)
“Yazın bittiği her yerde söylenir
Söyleyenler inanır bir şeylerin sahiden
bittiğine
Yaz biter
Eskir geceler, serin, hüzünlü
Yeni mevsime hazırlık: ömrün teyel
yerleri
Bir yanı telaş, bir yanı ürperten
yaz sonu ikindileri
Çıkarır sizi dalgın derinliğinizden
Yaşadığınızı duyarsanız teninizde
Bir zamanlar okumuş olduğunuz
kitapları özlersiniz
Sıcak odaları, beyaz, temiz
yastıkları
Ahşap pancurları
Yaz bitti
Bitmeyen şeyler kaldı
geride.” (s.90)
#www.medyagunebakis.com,
SAHTİYAN
1981
Gösteri Dergisi Şiir Birincilik Ödülü
*Sahtiyan*, şairin 80'li yıllardaki ilk beş
kitabından biridir.
1977-83 arasında yazılmış ve çeşitli
dergilerde yayımlanmış otuz sekiz şiir yer alıyor kitapta. İşte kitaba adını
veren ve açılışta yer alan *Sahtiyan* şiiri.
1.
Zaplar
taşar Dersim koyaklarından
selleri
kadife uçları mermi
ve
günahına emanet edilmiş çocukların
adağıdır
mermi çekirdekleri
2.
hangi
izini sürecek şimdi bu dolaşık kimlik?
feodal,
ince bir dal gibi
bıyıklarıma
tırmanan
kendine
tutkun göllerin o yaman geyiği
gizinin
ormanına vardıkça
bize
kendini aralayan
avlardan,
avcılardan artakalan sahtiyan
açıklar
tarihin kefenlenmiş gizini, bundandır seyrekliği
geçer
devran, geçer günler, geçer ömür elbet
dağa
çıkmış bir şairim ben
ah!
kimsenin görmediği
3.
gözlerim,
o demir ayazı
eski
söylencelerin kutlu demircileri
masalımın
lanetiyle dövmüşler gözlerimin rengini
bin
ırmakla su vermişler, buza kesmiş,
bir
ayaz gibi, kelepçelemiş kendine ateşini
gözlerim,
şimdi kör dinlemesi
bu
yüzden bakışlarımda süreğen o anlam gerginliği
gözlerimin
seyrekliği nefti
boynumdaki
hamayılla birlikte, kanayan bir yaz ikindisi
on
yıldan beri
dövmegüllerle
alnıma nişan düşüren o aşiret töresi
tarihin
önünde huzura çıkar sual eder hüviyetini
yüreğim
kar altındadır
cehennemler
göçebe
ve
bedenim, o sınır iklimi
gün
gelir açıklar kendini
zaten
kim yazabilir ki sanayileşmekte olan bir toplumun bütün cehennemini
doğru
okunmuşsa kitaplar -bir hayat, 'çok kişi' yaşanmışsa,
artık
her çelişkide bir dram güzelliği, bir ağıttan silkinen tragedya inceliği, bir
yanımda o yaman geyik -ormansız gezdiremediğim-,
sonra
mürekkep karanlığı -yazarken yalnızlığım-,
tenimde
buram buram sahtiyan -artakalan avlardan, avcılardan-
ve
kaşımın tetiğinde titreşip duran nişan
yani
ki eksik babalardır bazı çocukların bütün eşcinselliği
4.
susarsa dağ susar
intihar çağrışımlı uçurum - adımlarımızın çevresinde gezindiği
korkunun kuyu ağzı -, her kelam sessiz ustura -
suskunlukların bilediği -
korkuyla andığımız koyaklar, mağaralar
sevmeye zaman bulamadığımız uçsuz bucaksız ova
sevdanı esirgediler bizden/ardımızda atlılar
yazla birlik başlardı kırların saltanatı, ömrümüzün nöbeti ve
jandarmalar
geri gelmiş çocukluğumuz gibiydi her şeye karşı duran
evvelbahar
bir mevsimlik unutkanlıktır şimdi
bütün o gizli koyaklar,
mağaralar,
dağlar,
karanlıklar
karanlıklar
koca bir yaz korkusuz ve çocukça bir cigara içimi
5.
dağların kuytu tarihlerinde eşkıya künyeleri
her dağın bir duruşu vardır
asi gizleri, (unutulmuş, ya da kilitli)
bir ceylanlar tanır, bir göller, bir orman
tümünü kundaklamış sis
müfrezeler gibi akmış ovadan -bir kez bile ardına dönüp
bakmadan-
elyazması sevdalarda artakalmış sahtiyan
6.
dağlardan öğrendiğim
sabrın bilgin duruşu
çetin yenilgilerden sonra benim olan yüreğim
yüreğim yani o mayın iklimi
korkusunda hudutların kanunu
kıblesinde senin o eşkıya suretin
7.
savrulan gençlik fotoğraflarında
şimdi birkaçı ölü
umudum rehinken
sevdalım rehin
ben nasıl bir rehin bedenin
gurbetinden sual ederim?
merak etme sen beni
iyiyim, iyiyim.
8.
kaldırıp başımızı okuduğumuz kitaplardan
birbirine değince gözlerimiz
değince gözlerimiz birbirine
okuduğumuzu anlardık
ya da her satır yerleşirdi şiirdeki yerine
kafamızda hiçbir belirsizlik kalmasın diye
elbet sığ yanlarım vardır benim de
işlemeye vakit bulamadığım, zamanın yetmediği
ya da başka şeyler
diyelim güneşle aramıza giren kara bulutlar gibi
şu mevsimsiz iklimler
yoksunsa küçük şeylerden, gündelik ayrıntılardan
hayatım ve şiirim
her sevdayı bir masal, her masalı bir destan
gibi yaşıyorsa yüreğim
gözlerimi sıklaştırıyorsa demir parmaklıkların gölgesi
duyarlığım mecbur geziniyordur şimdi
o mağrur dağ doruklarında
demek ki ne denli dirensek de sevgilim
tarihle yüzleşsek de
bitmeyecek bu kavga, bu feodal kasırga
demek ki
hükmü sürmektedir dağların coğrafyada
üzgün müyüm, dedin?
yoo, hayır merak etme sen beni
iyiyim, iyiyim.
9.
al yaramı bas bağrına
bilmem ki nasıl girilir bir mahpus toprağına
hangimiz dışardayız? -o da ayrı bir konu-
satırlarının arasında boş mermi kovanları dolaşmakta
tanırım sendeki bu hayın suskunluğu
bir aşiret çağrışımıdır başını önüne her eğişin
-kaldırdığında gözlerin bir başka-
her mektup yırtılmaktan zor kurtulmuş
her mektupta yarım kalmış binlerce şey
bana el uzatmakta
sanki iz sürmektesin göçebe geçmişinden, tarihin ivmesine
ve sanki der gibisin:
bin başlı, bin yanlışlı bir ejderhaydı mücadelemiz
yeniden ve yeniden geçirilecektir tarihin künyesine, mutlaka
şaşkın mıyım, dedin?
yoo, hayır merak etme sen beni
iyiyim, iyiyim.
doğu, bukağıdır cümle duyarlığımıza iyi bilirim.
10.
son mahpusluğum olacak bu, demiştin
bıyıklarını tararken çektirdiğin o resim
durmakta başucumda
-beni hayata karşı kollayan ömrümün son kalesi-
ve bu kez de ben sana
pek muhterem sevdiğim
şu fani suretimle
mahsus selam ederim
11.
(çelik kıvılcımlı atlılar geçiverdiler damarlarımdan nal
seslerini bir ganimet gibi bırakıp,)
denizin sesiyle uyandım
bir yanım dağ rüzgârlarıyla terli -düşlerim-
bir yanım akdeniz kasırgası -o iklim-
mümkün mü? seni anımsadım elbet
daha doğrusu seninle uyandım
-doğunun o tütsülü soluğu, bir gece yarısı, Akdeniz'de, bir
yaz dinlencesinde, uykumu bölerek, beni senin suretinle baş başa bıraktı.-
sabaha kadar uyuyamadım.
12.
sahiller boyu ay, gece yalnızlık
benzi solmuş sorular beynimin burgacında
ve bir şiir, bir dostun şiiri: "senin şakağına dayadığın
tabanca
içinde büyüttüğün o gizli düşman
marksizmin yazılmamış bir sahifesi kadar kocaman
bir soru işareti kafamda"
soru işareti kafamda
bu şiirler, bu yaz, bu bitmemiş roman
yani bir eksikliğin söz konusu başarısı
kocaman yüreğimiz, kocaman ellerimiz, kocaman düşlerimizle
kurmaya çalıştığımız ilişkiler anlatısı
sonra adları kırbaçlanmış bilge kişiler
tarihin piçleri, marx, freud, nietzsche
ve şuramda o eski harf kalp ağrısı
ve soruyorum kendime
bir intihar cesaretiyle
nasıl inmişiz kendimize bir gece yarısı
ay battı batacak, deniz uykusuz
harmaniyemin etekleri dalga beyazı
aldırma be sevgilim! her hasrette vardır elbet yarım kalmış
bir yaz fırtınası
13.
olmamış, eksik kalmış, ertelenmiş
kaç yaz gecesi terli ırmaklar gibi
artık kavuşamaz kollarım
artık hiçbir yazın yüzüme koyamayacağı o eksilmiş şey
hangi ayın, hangi yıldızın aynasına sırlanmış
ben nerde bulacağım?
ömrümün son kalesi de düştü
kaç kez yaz geçti üzerinden
kaçları mahpus oldu
şimdi ben, günahına emanet edilmiş bir mermi çekirdeğiyim
nefti seyrekliğindedir gözlerim ve yüzümün bir yanı nemli
sahtiyan
sen bakma bana, aldırma sevdiğim
boynumdaki hamayılla birlikte
ben on yıldır iyiyim, iyiyim.
#www.medyagunebakis.com,
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP