Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
TGC- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, TGS-
Türkiye Gazeteciler Sendikası,
TYS- Türkiye Yazarlar Sendikası, PEN
Yazarlar Derneği, DİSK, Basın İş ve TÜRKYAYBİR- Türkiye Yayıncılar Birliği,
*Gazeteciye, yazara, yayıncıya baskıya hayır* toplantısı düzenledi.
TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda
gerçekleşen toplantıda, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC Başkanı Vahap
Munyar, TYS Genel Sekreteri Tahir Şilkan, PEN Yazarlar Derneği Başkanı Zeynep
Oral, TGS Eğitim Sekreteri Didem Mercan, DİSK Basın İş Genel Başkanı Turgut
Dedeoğlu, TYB Başkanı Kenan Kocatürk, meslek örgütlerinin temsilcileri olarak
söz aldı.
Gazetecilere, yazarlara, yayıncılara
yönelik hedef gösterme, fiziksel saldırı, haksız, hukuksuz gözaltı ve
tutukluluk uygulamalarına değinen konuşmacılar, AKP tarafından meclise sunulan,
daha sonra basın meslek örgütlerinin, STK’ların ve muhalefet partilerinin
itirazıyla sonucu geri çekilen ancak tekrar Meclis’e sunulması gündemde olan
”etki ajanlığı” düzenlemesine yönelik itirazlarını dile getirdiler.
İktidar ve ortaklarının kamu yararına olmayan faaliyetlerini
haberleştiren her meslektaşımız baskı altına alınmaya çalışılıyor.!
Toplantının açılış konuşmasını yapan
Sibel Güneş toplantının daha önce ”Etki ajanlığı düzenlemesine hayır” olarak
belirlenmiş olan başlığının, düzenlemenin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin, tüm
basın meslek örgütlerinin ve muhalefet partilerinin itirazlarıyla geri
çekilmesi nedeniyle “Gazeteciye, yazara, yayıncıya baskıya hayır” olarak
değiştirildiğini belirtti. Güneş, ”Gazeteciler, yazarlar ve yayıncılar için suç
uydurmak ve bunun için bir yasal düzenleme yapmak için çalışan iktidar ve
ortaklarının görev yaptığı bir ülkede yaşıyoruz. Toplumu sarsan her olayda
gazeteciler, yazarlara, yayıncılara yönelik hedef gösterme, fiziksel saldırı,
haksız hukuksuz gözaltı ve tutukluk gündeme geliyor. İktidar ve ortaklarının
kamu yararına olmayan faaliyetlerini haberleştiren her meslektaşımız baskı
altına alınmaya çalışılıyor. Tekzip yayınlanacak haberlerde bile gazetecilerin
tutuklandığı bir döneme geçtik. İktidar ve ortaklarından söz ederken gülümsedi
diye gazetecileri hedef gösterilir hale geldi. Son olarak bildiğiniz gibi
kayyum atanan bir belediyeyle ilgili haber yaptığı için bir meslektaşımız
tutuklu. Dezenformasyon yasasından sonra gündeme gelen, gazetecileri ajanlıkla
suçlayabilecek bu yasal düzenlemenin çıkmaması umudumuz.” şeklinde konuştu.
AÇIKLAMALARA GÖRE DÜZENLEME YENİDEN GÜNDEME GELECEK.!
TGC Başkanı Vahap Munyar’ın konuşması:
“Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü
önündeki engellerin yine Türkiye gündemini belirlediği bir günde birlikteyiz.
Basın emekçilerine yönelik psikolojik ve fiziksel şiddet hedef gösterme
eylemleri maalesef her gün biraz daha artıyor. Haksız gözaltı ve tutukluluk
kararlarıyla arkadaşların mesleklerini sürdürmeleri, haberin serbest ulaşımı
engelleniyor. Son olarak ekim ayı içinde Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirilen noterlik kanunu teklifinde yer alan etki ajanlığı düzenlemesi ise
yaşadığımız ağır sorunları farklı bir boyuta taşıyor. Temel hak ve özgürlüklere
müdahale niteliğinde olan etki ajanlığı düzenlemesinin anayasaya aykırı olduğunu
ve yasa teklifinden çıkarılması gerektiğine hep dikkat çektik. Düzenlediğimiz
toplantı öncesi etki ajanlığı düzenlemesi şimdilik torba yasadan çıkarıldı.
Yapılan açıklamalara göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bütçe
görüşmelerinden sonra, muhalefet partileriyle görüşülmesinin ardından bu
düzenleme yeniden gündeme gelecek. Etki ajanlığı düzenlemesiyle, toplumda
infial yaratan, şok eden, rahatsız eden, bilgi ve düşüncelerin susturulması bu
yolla mümkün olabilecektir. Düzenlemenin neyi cezalandırdığı belli değildir.
Düzenlemenin muğlaklığı Anayasa’nın 32’nci maddesinde ifadesini bulan suç ve
cezada kanunilik ilkesine aykırı bir düzenlemedir. Biz bu düzenlemeden tamamen
vazgeçilmesini istiyoruz, bekliyoruz.
GAZETECİ ÖNCE HALKA VE GERÇEĞE KARŞI SORUMLUDUR.!
Bu ülkedeki iktidar ve muhalefet
partilerinin, gazetecilerin sorumluluklarını da unutmamaları gerektiğine dikkat
çekmek istiyoruz. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne göre
gazeteci önce halka ve gerçeğe karşı sorumludur. Bu sorumluluk kamu otoriteleri
ve işverene olan sorumluluklarından önce gelir. Gazeteci mağdurun, güçsüzün,
yoksulun ve ötekileştirilenin ve sesini duyuramayanların sesi durumundadır.
Böyle davranmakla da yükümlüdür. Gazetecinin suçlu, haberin suç olarak
görülmesini reddediyoruz.
Gazze’de 188 gazeteci öldürüldü.!
Yurttaşlara gerçeğin ulaşmasını sağlayan,
baskı altına alınmaya çalışılan tüm meslektaşlarımızla dayanışma içinde
olduğumuzu bir kez daha kamuoyunun bilgisine sunuyoruz. Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti olarak haberin suç olmadığını anlatmaya çalışmayı sürdüreceğiz.
Biliyorsunuz dünyada gerçeğin peşinde olan gazetecilere şiddetin arttığı bir
dönemdeyiz. İsrail’in insanlık dışı saldırılarıyla bugüne kadar Gazze’de 188
gazeteci öldürüldü. İsrail’in sivillere sağlık çalışanlarına ve gazetecilere
yönelik saldırılarına da kınıyoruz.”
Ekonomi, yoksulluk, işsizlik, hukuksuzluk, eğitim rezilliği, kadın,
bebek, hayvan cinayetleriyle değil de etki ajanlığı üzerinde bunca ısrarın
nedeni bellidir.!
PEN Yazarlar Derneği Başkanı Zeynep
Oral’ın basına yönelik baskılarla ilgili konuşması şu şekilde:
”AKP’nin etki ajanlığı düzenlemesi ikinci
kez geri çekildi. Ama hiç kuşkumuz olmasın bunu biraz değiştirip tekrar ileri
sürecekler. Herhangi bir şeyin değişeceğini sanmıyorum çünkü burada iktidarın
amacı belli. Ekonomi, yoksulluk, işsizlik, hukuksuzluk, eğitim rezilliği,
kadın, bebek, hayvan cinayetleriyle değil de etki ajanlığı üzerinde bunca
ısrarın nedeni bellidir. Amaç, bilindiği gibi tüm muhalif sesleri susturmaktır.
Amaç ‘ayağını denk al, seni anında yok ederiz’ demektir.!
Zaten her an tehdit ve baskı altında
olan, düşünce ve ifade özgürlüğünü daha da kısıtlamak, daha da yontmaktır. Amaç
korkutmak, gözdağı vermek, ‘ayağını denk al, seni anında yok ederiz’ demektir.
İstenen şu, herkes korksun, herkes sussun, herkes boyun eğsin, herkes kul
olsun. Ama yok öyle, izin vermiyoruz. İktidar korkuyor, çok korkuyor. Son yerel
seçimlerde CHP’nin kazanımları ve muhalefetin güçlenmesi, onları korkutuyor.
Koltuklarını, çıkarlarını kaybetmekten devran döndüğünde suçlanmaktan, hesap
vermekten de korkuyor. Bu kadar agresif-saldırgan, hoyratça saldırıya geçmeleri
bu korkudandır.
Bu yapılmak istenilene, yasayla zorbalık denebilir ancak.!
Bu yapılmak istenilene, yasayla zorbalık
denebilir ancak. İlk teklifteki sözcükler, muallak, alabildiğine geniş,
sınırları belirsiz, her yana çekilebilecek sözcüklerdi. Ama bu sözcükler
değişse bile bu teklif yasalaştığında Erdoğan’la aynı düşüncede olmayan herkes,
muhalif olan herkes, hiçbir hukuki dayanağı, kanıtı olmadan casus, ajan, etki
ajanı olarak tanımlanabilecektir. Hükümetin herhangi bir kararını eleştiren
akademisyenler, yalnız gazeteciler yazarlar değil, yayıncılar değil,
akademisyenler, bütün sivil toplum kuruluşları ve tabii gazeteciler, yazarlar
düşüncesini açıklayanlar, sanatçılar, sokaktaki insan, sosyal medya
kullanıcıları, hepsi casuslukla, yani onların deyişiyle etki ajanlarıyla
suçlanabilecek.
Herhangi birimiz, Anayasa’ya bu ülkede devletin başı uymuyor
dediğimiz an casus olabiliyoruz.!
Yaşadığımız çağda ve dünyada, yeryüzünde
yaşanan her haksızlığa dünyanın her yanından insanlar tepki gösteriyor,
gösterecek de. Bu durdurulamaz bugünkü dünyada. Demokratik, evrensel, çağdaş
söylemleri benimseyen her sivil toplum kuruluşu casus muamelesi görebilecek. Örnek
vereyim. İktidarın başındaki, ben Anayasa’yı uygulamam dediği vakit bu suç
değil. Ama bunu siz, ben, herhangi birimiz, Anayasa’ya bu ülkede devletin başı
uymuyor dediğimiz an biz casus olabiliyoruz.
Bu teklif yasalaşırsa, politik partiler bile kendi görüşlerini,
düşüncelerini açıklayamaz.!
Bu teklif yasalaşırsa, politik partiler
bile kendi görüşlerini, düşüncelerini açıklayamaz. Bu doğrultuda kampanya
yapamaz. Evet, bu yasayla zorbalıktır. Bu zorbalığa, hoyratlığa karşı durmak,
bunun anayasaya aykırı olduğunu haykırmak ve bunun toptan geri çekilmesi için
güç birliği yapılmasını çok önemsiyoruz.”
Bu tehdide karşı uyanık kalmaya devam etmek ve tetikte olmak meslek
örgütü ve sendikalar olarak bizim sorumluluğumuzdur.!
TGS Eğitim Sekreteri Didem Mercan şöyle
konuştu:
”Gazeteciliğe ve gazetecilere yönelik son
saldırı etki ajanlığı yasa tasarısıdır. Tasarı şimdilik bertaraf edilmiş gibi
gözüküyor. Ancak bu tehdide karşı uyanık kalmaya devam etmek ve tetikte olmak
meslek örgütü ve sendikalar olarak bizim sorumluluğumuzdur. Çünkü söz konusu
kanun teklifinin yeniden önümüze geleceğine inanmak için pek çok nedenimiz var.
Etki ajanlığı, yaz döneminde rafa kaldırılmıştı ama meclis açılır
açılmaz bakın ne oldu.?
Hatırlayacaksınız, AK Parti ve MHP
tarafından geçen mayısta tartışılmıştı etki ajanlığı. Yaz döneminde rafa
kaldırılmıştı. Ama meclis açılır açılmaz bakın ne oldu? Noterlik Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin içinde yeniden
önümüze getirildi. Biz meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve
muhalefetin kitlesel bir tepkisi oldu ve bu kitlesel tepkiyle birlikte yine
şimdilik diyelim bu yasa teklifi geriye çekildi.
AKP’li Özlem Zengin’in açıklaması.!
Ancak biz dezenformasyon yasası
sürecinden de çok iyi biliyoruz ki, iktidar bir yasaya ihtiyaç var diyorsa,
meclisten bunu geçirmek için ne gerekiyorsa yapıyor. Zaten AK Parti Grup Başkan
Vekili Özlem Zengin de bu ifadeyi doğrulayacak bir açıklama yaptı geçtiğimiz
gün. Ne dedi? Yeni nesil casusluk suçlarının düzenlenmeye ihtiyacı var. Konuyla
alakalı ihtiyacı görüyoruz. Tüm grupların da ehemmiyet verdikleri gibi
önümüzdeki hafta gruplarla bir araya gelerek detaylı bir toplantı yapacağız.
Çoğunluk olarak grup hemfikir olduğunda bu konuya dair düzenlememizi Genel
Kurul’a getireceğiz dedi.
İktidarın aileleri ve iktidara yakın iş insanlarıyla ilgili haber
yapmanın yasak olduğu bir dönemden geçiyoruz.!
Biz gazeteciler hali hazırda, iktidarın
aileleri ve iktidara yakın iş insanlarıyla ilgili fiilen haber yapmanın yasak
olduğu bir dönemden geçiyoruz. Haberlerimize anında erişim engeli geliyor.
Dolayısıyla ajan damgasının en kolay yapışacağı meslek hiç şüphesiz ki,
gazetecilik mesleği olarak karşımızda duruyor. Bu sebeple biz söz konusu
teklifin ne bugün ne de yarın, hiçbir şekilde yasalaşmamasını istiyoruz ve
talep ediyoruz.
Halkın güvenliğini tehlikeye atan faaliyetlere karşı bazı cezai
düzenlemeler yapılmalı ancak, suçun tanımı açık olmalı.!
Elbette halkın güvenliğini tehlikeye atan
girişimlere ve faaliyetlere karşı bazı cezai düzenlemeler yapılmalı. Buna bir
itirazımız yok. Ancak, suçun tanımı açık olmalıdır diyoruz. Bizlerin etki
ajanlığı teklifine ilişkin en açık itirazımız da zaten bu noktadır. Suçun ne
olduğu açık bir şekilde ifade edilmeli, devlet güvenliğini tehlikeye sokacak faaliyetlerin
ne olduğu da açık bir biçimde yazılmalıdır.
Gazetecilere sendikasız, güvencesiz bir iş hayatı ve karın
tokluğuna bir yaşam dayatılıyor.!
Öte yandan, gazetecilere yönelik
tehditler sadece hedef göstermek, fiziksel saldırı ya da haksız, hukuksuz
tutuklama ya da göz altılardan ibaret değil. Gazetecilere sendikasız,
güvencesiz bir iş hayatı ve karın tokluğuna bir yaşam dayatılıyor. Gazeteciler
temel ihtiyaçlarını karşılayamaz haldeler. Maaşlar yoksulluk sınırının altında.
Gazeteci yoksulluğu şüphesiz ki, basın özgürlüğüyle doğrudan bağlantılıdır.
Gelecek kaygısı duyan, aç kalmaktan korkan bir insan, siz de takdir edersiniz
ki kalemini özgürce kullanamaz.”
Mahkemelerde karakterlerinin sözleri üzerinden yazarlar
yargılanıyor.!
TYS Genel Sekreter Tahir Şilkan’ın
konuşmasından öne çıkanlar şöyle oldu:
”Yazarların, romancıların, hikâyecilerin,
karakteri üzerinden terör örgütü üyesi olarak yargılandığı bir süreçten
geçiyoruz. Mahkemelerde karakterlerinin sözleri üzerinden yazarlar
yargılanıyor. Bu etki ajanlığı yasa tasarısı çıktıktan sonra, kitap yazmanın
da, roman yazmanın da, hikâye yazmanın da, şiir yazmanın da çok güç olacağını
düşünüyoruz. Etki ajanlığı olarak nitelenen yasa tasarısını basın özgürlüğüne,
düşünce özgürlüğüne açık bir tehdit, söz söyleme ve yazma özgürlüğüne doğrudan
saldırı olarak niteliyoruz.
Yabancı organizasyonun stratejik amaçları gibi hukuki olmayan
kavramlara yer vererek hazırlanan yasa tasarısı…
Toplumun doğru bilgilenme hakkını yok
sayan, devletin güvenliği, iç ve dış siyasal yararları gibi Türk Ceza
Kanunu’nda tanımı olmayan, yabancı organizasyon, yabancı organizasyonun
stratejik amaçları gibi hukuki olmayan kavramlara yer veriliyor.
Bu şekilde hazırlanan yasa tasarısı ile
siyasi iktidarların, basın yayın kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları başta
olmak üzere tüm toplumu baskı altına alarak susturmayı amaçladığı açıktır.
Gazetecilerin halkı aydınlatacak haber yapmaları ağır hapis cezası
tehdidiyle ortadan kaldırılmak istenmektedir.
Siyasi iktidarın hukuki olmayan, belirsiz,
muğlak kavramları her zaman her koşulda istedikleri gibi kullanabilecekleri
bilinmez değildir. Televizyon kamerasına konuşan yurttaşların şimdi olduğu gibi
gözaltına alınıp baskı altına alındığını düşünülürse yarın, bu çıktıktan sonra
neler yaşanabileceğini tahmin etmek hiç güç olmayacak. Belirsizlikleriyle dolu
bu yasa taslarıyla, gazetecilerin halkı aydınlatacak haber yapmaları ağır hapis
cezası tehdidiyle ortadan kaldırılmak istenmektedir. Demokratik kitle
örgütlerinin siyasi iktidarı eleştirmesi, engellenmeye çalışılmaktadır.”
EKİM AYI İÇİNDE 104 GAZETECİ YARGILANDI
DİSK Basın İş Genel Başkanı Turgut
Dedeoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar da şu şekilde:
“Geçtiğimiz ekim ayı içinde 39 dosyada
104 gazeteci yargılandı, 11 gazeteciye 19 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Yedi
gazeteciye soruşturma, altı gazeteciye dava açıldı. 19 gazeteci gözaltına
alındı. Yedi gazeteci tehdit edildi. Yeni Yaşam Gazetesi’nin beş sayısına
toplatma kararı verildi. 30 yıldır yayın yapan Açık Radyo’nun RTÜK kararı ile
karasal yayını durduruldu. Gazetecilere baskılar arttı.
Etki ajanlığı düzenlemesi bu tabloyu daha
da ağırlaştıracak. Sonuç olarak demokratik hukuk devletinde geçerli olan temel
anayasal güvencelere aykırı düşen, ceza hukuku ilkeleriyle çelişen, ülkemizin
bağlı olduğu uluslararası insan hakları hukuku kapsamında saygınlığını olumsuz
etkileyecek bu düzenlemenin taslaktan çıkarılmasını talep ediyoruz.”
Ne şekilde yorumlanacağı öngörülebilir olmayan ifadeler.!
Meslek örgütleri toplantısında Türkiye
Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk’ün konuşmasından öne çıkanlar şu
şekilde:
”Demokratik bir hukuk devletinde, kişi
özgürlüğü ve güvenliği ile ifade özgürlüğü hakkını yakından ilgilendiren, ceza
hukuku alanında belirsiz, ne şekilde yorumlanacağı öngörülebilir olmayan ifadelere
yer verilmesini kabul etmek mümkün değildir.
Söz konusu düzenleme, Türkiye Yayıncılar
Birliği’nin ana çalışma konularından biri olan düşünce, ifade ve yayınlama
özgürlüğü önünde sansürün ve daha da kötüsü, giderek normalleşen oto sansürün
de artmasına neden olabilecek bir kapsama sahiptir. Bugüne kadar hem kültür
kitaplarında, hem K-12 eğitim yayıncılığında, çocuk, gençlik kitaplarında
gördüğümüz baskıların, keyfi değerlendirmelerin neticesinde, böyle bir kanun
teklifinin araştırma yayınlarına ve akademik alandaki çalışmalara yeni
baskılara yol açacağı gerçekçi bir endişemizdir.
”Günümüzde ders kitaplarından aşk kelimesinin çıkarıldığına
tanıklık ediyoruz”
Günümüzde ders kitaplarından aşk
kelimesinin çıkarıldığına tanıklık ediyoruz. Tamamen belirsizlik getiren bu
taslakla yazarlar, muhalifler, demokratik kitle örgütleri ve STK’lara karşı
cezai işlem ve yargılamaların önü açılmaktadır. “
#www.medyagunebakis.com, #Toplumsalmuhalefet,
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP