Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
Türkiye’de Siyaset;
*Ahlaksızlık*, *Etik Dışı Davranış* ve *Kirli Dil* bozukluğundan kurtulmalıdır.
Siyaset; İnsanların
siyasal olarak, hem dost, hem de düşman olabileceğini önceden varsayar. Ancak; Siyaset;
Dinsel, ahlaki, ekonomik, etnik veya başka bir karşıtlık ile insanları dost ve
düşman olmak üzere etkili biçimde ayırabilecek derecede güçlü ise, bunun düşmanlık
derecesinde karşıtlığa ve politik savaşa dönüşmesi kaçınılmazdır.
Sosyal bakışa göre *yanlış
ve olmaması* gerekirken; İnsanlar arasında siyasal alanda, dost-düşman ayrımı
güdülmektedir ve bunu özellikle de yönetenler yapmaktadır.!
Ancak, *Ahlaki açıdan kötü, estetik açıdan çirkin ve ekonomik
anlamda zararlı olanın* *Düşman* olması gerekmediği gibi *Dost* olması da
gerekmez.
Bir ülkede siyasal alanda kullanılan
dil; üslup ve söylem bağlamında nezaketi göz ardı etmeden yapılan siyaset
insanlarının ortaya koydukları düşünceleri, eleştirileri, eleştirilere verdikleri
yanıtları o ülkenin somut problemlerine ilişkin olan süreçleri toplumun tüm
kesimlerinin beslendiği bir siyasal kültürün varlığını gösterir.
*Siyasal Kültür*ün oluşmadığı
ülkelerde siyasetin dili bozuk olur. Bizdeki gibi.!
Peki, bu nasıl oluyor, olabiliyor.?
*Dil* ile oluyor. Devlete, kurumlarına, Hükümete ve Bakanlıklarına hâkim olan
ve yöneten bütün yöneticiler yıllardır yukarıda belirtilen ayrıştırıcı dil
davranışlarını bilinçli politik bir tercih olarak gerçekleştiriyorlar.
Bu siyasal dost-düşman ayrımı ve
karşıtlığının siyasetin diline ve üslubuna doğrudan yansıtılması durumu, sağlık
kavramıyla söylersek topluma zehir enjekte edilmektedir.
Gelişmiş ülkelerde siyasetin dilinde
nezaket ve saygınlık tercih edilirken, az gelişmiş ülkelerde ise maalesef
nezaketten uzak, saygısızca, hakarete varan bir dil ve üslup tercih
edilmektedir. Bu ülkenin toplumsal bütünlüğüne tehdit etmek ve geleceğini
dinamitlemektir.
ÜLKEMİZDE SİYASETİN DİLİ ve SEVİYESİ
Ülkemizde de siyasetin dili ve
kullanım biçiminin aynı azgelişmiş ülkelerdeki gibi kaba, saygısız, bölücü,
ayrıştırıcı ve oldukça zararlı olduğu görülmektedir.
Siyasal kültürlerde farklı
düşüncelerin kamusal alanlarda tartışılması toplumun yararınadır. Ancak
ülkemizdeki bu durum siyasal düşüncelerdeki farklılıklarla açıklanamıyor.
Bu anlamda Ülkemizin pek çok alanda
çözüm bekleyen somut problemlerinin dil ve mantık oyunlarıyla çözülmesi
olanaklı değildir. Kişileri şüpheye düşürerek yanıltmaya, şaşırtmaya ve
aldatmaya yönelik dil ve mantık cambazlıklarıyla yapılan safsatanın siyasal
kültürümüzde kendisine sınırlı bir yer bulması siyasetimizin geldiği seviyenin
göstergesidir.
Tam da bu noktada siyaset
insanlarına düşen somut problemlere ilişkin nezaket sınırları içinde tartışarak
çözüm önerilerini ortaya koymalarıdır.
*SİYASETTE KULLANILAN SÖZCÜKLERİN
ÖNEMİ BÜYÜKTÜR*
Toplumsal kutuplaşma
hayatın her alanında etkisini artırmaktadır. Parmak sallayan, çemkiren, paçadan
çeken, hakaret eden, tepeden bakan, üsten konuşan, hakarete varan bir kirli
dille karşı karşıyayız, Halk bundan çok sıkıldı.
Bu seçim; yerel seçim değil genel
seçimdir. *Eline, Beline, Diline sahip olanlarla olmayanların seçimi olacaktır.
Bu bozuk üslup genelde liderlerin ve liderden daha çok lidercilerin ağzından
çıkıyor.
Son 25 yılın siyaset dilinde: “Lan” “Terbiyesiz” “Cibilliyetsiz” "İsrail dölü", "Şerefsiz" "Zürriyetsiz", "Tezek", "Mankafa", "Geri Zekâlı", "Soysuz" "Ölü Sevici", "Çakal", "Çürük", "Sürtük" . "Onursuz", "Tecavüzcü", "Namussuz", "Alçak", "Terörist", "Haysiyetsiz" *İllet*, *Zillet*, *Ahlaksız*, *Fetöcü*, “Kudurmuşlar” *Kandil işbirlikçileri* "Adiler" gibi söylemleri kimler söylemiş.? Saraydan, saray soytarılarına kadar herkes.! Bu ülkede, plan Bütçe Komisyonunda bir üyenin ölmüş annesine bile küfredildi.!
*SEN KİMSİN, SEN KİM
OLUYORSUN*.?
Liderler düzeyinde
kullanılan siyasetin dilinin hoşgörülü ve herkesi kucaklayan bir dil olması
gerekirken maalesef; varsa yoksa sert bakış, hakaret, şiddet, masaya
yumruk. Siyasi liderler ötekileştirmeyen, ayrıştırmayan, kışkırtmayan olursa,
toplumda gerilim olmaz.
Siyaset önderleri
söylemleri birleştirici, bütünleştirici, bir dil kullanırlarsa toplumu kucaklayan,
hoşgörü sevgi ve saygı çerçevesinde konuşurlarsa, toplumsal birlik ve
beraberlik sağlanır.
Sövmek, saydırmak,
bağırmak, çağırmak, siyaset dili değildir, siyasette böyle bir dil olamaz,
olmamalıdır. Bu nefret dili seçmeni, siyasetçiden nefret etme durumuna getiriyor.
Siyaset bu kadar kirli, siyasetçi de bu kadar ucuz olmamalıdır. Oy, makam
uğruna insanları germenin toplumu huzursuzluk ortamına çekmek beldeye, ilçeye,
aile ve ülkeye bir şey kazandırmaz.
*KİN VE KİBİR İÇEREN
NEFRET DİLİ*
Siyaset toplumu hakkaniyetle
idare etme, toplumda oluşan çatışmaları uzlaştırabilme sanatıdır. Bugünün
liderleri birbirlerini sürekli itham etmekte, aşağılayarak iyi siyaset
yaptıklarını sanıyorlar.
Siyasilerin dışında kalanlara düşen görev
ise; Bu kokuşmuşluğa, çürümüşlüğe karşı gereken toplumsal muhalefeti aşırıya
kaçmadan yasal çerçeve içinde kalacak şekilde gösterebilmektir.
Siyasetçiler ortak akla inanarak
demokrasinin gereklerini yerine getirmelidir. Ülke insanı oy kullandığı partiye
göre vatansever ve vatan haini ilan edilmemelidir.
Modern ve medeni
toplumlarda Liderler Halkına ve halkın temsilcileri olan rakiplerine; *İspatlamayan
namussuzdur*, *şerefsizdir* *Ananı da al git buradan* *Hepiniz buradaydınız
ulan* gibi söylemlerle konuşmazlar, terbiyeleri buna uygun değildir.
Türkiye gibi gelişmekte
olan ülkelerde kazanmak için her yolu mubah görenler, kızgınlıklarını öfke ve
kinlerini devam ettirerek toplumda gerginlik yaratanlar, Sevgisiz, hoşgörüsüz,
tahammülsüz bir şekilde, korku yaratarak oy devşirme yolunu seçerler ve “Ezan, Vatan,
Bayrak” gibi ortak kutsalları sadece kendi tekellerindeymiş gibi kullanarak sömürüye
hız kesmeden devam ederler.
Sevgi, saygı, barış
sözcüklerini kullanmayarak siyasetlerini kimlik, inanç, ideoloji, etnik ve
dinsel farklılıkları olanların mücadelesine dönüştürürler. Bu algı yaratmaya
dayandırılan siyaset anlayışı ve algı yönetimiyle, ne kadar ileri gidilebilir
ve ne gibi sonuç alınır görülecektir.
NEDEN, NEDEN, NEDEN.?.!
Dünya nelerin peşinde, dünyada neler
konuşuluyor.? Biz nelerin peşindeyiz ve bizde neler konuşuluyor.? Bizim dünyada
olan bitenlerden haberimiz var mı,? Neden hala *Zat-Kişi-Şahıs*
düşünülüyor, konuşuluyor.? Neden Zat-Kişi-Şahıs’ların
peşinden gidiliyor, koşuluyor.? Önemli olan kişi değil de yaptıkları,
yapmadıkları veya ne yapacakları değil midir.?
Neden; Sistem, Rejim, Ekonomi,
Demokrasi, İnsan haklarımız, Anayasa, iç-dış sınır güvenliğimiz, toplumsal
dayanışma, tarım, sanayi, teknoloji, üretim, büyüme, refah, huzur, gibi
gerçekçi sorunlarımızı, birlikte, beraber çözebilmeyi Konuşmuyoruz da *Adam* ve
adamlar arıyoruz, bir *Süpermen* gelip bizi Kurtaracak, kurtarsın diye
bekliyoruz, Neden.? Neden bize hizmet etsin, huzur ve mutlu yaşantımızı
sağlasın diye seçtiklerimizi kral gibi görüyor ve onlardan yalvar yakar iş,
ekmek istiyoruz.?
Ve
neden hala birileri oyun kursun, birileri oynasın, biz de seyirci olalım,
seyredelim diye bekliyoruz.? Neden seyirci olmakla yetiniyoruz.? Ve neden biz *Seyirci,
Oyuncu olmayalım. Oyun kurucu biz olalım* demiyoruz.?
Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul,
okkesb@gmail.com,
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP