EMPERYALİZMİN HİZMETİNE GİRMEDEN YAŞAYABİLMEK.!

Komünistlerin Türkiye’deki “Kozmik Bürosu”ndan ele geçirdiğim seminer notlarını paylaşıyorum.!Av.C.C

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

EMPERYALİZMİN  HİZMETİNE GİRMEDEN YAŞAYABİLMEK.!

(Komünistlerin Türkiye’deki “Kozmik Bürosu”ndan ele geçirdiğim seminer notlarını paylaşıyorum.!)

Bu yazıda, her cümleyi kurarken yaşadığım temel endişe:

Emperyalizmin hizmetine girmeden yazıyı nasıl bitirebilirim sorusuna cevap aramak olmuştu.  Öğrencilerimin çoğunluğu bu sorunun cevabını “yazının sonunda verilen fikir belli edecek” diyerek,  dinlemeye başladılar…

Başlıyoruz:

“Türbana özgürlük” mü diyorsunuz,  doğrudan emperyalizmin hizmetindesiniz.!

Söylemlerinizle “dinci” kesimden ayırt  mı edilemiyorsunuz, yine öylesiniz.!

“Kürtçülük” mü dediniz, Kürtlerin her yerde ana dillerini konuşup, kültürlerini yaşatmasını mı savunuyorsunuz.? Bütün bu masum gibi duran istekleriniz bile, son tahlilde “Bağımsız Kürdistan” amacına hizmet eden ön hazırlıklar olarak değerlendirilebilir.! Öyleyse siz de emperyalizmin hizmetindesin.!

“Sosyalizm” mi dediniz.? Çin Halk Cumhuriyeti ile Küba’dan başka, sosyalizmi yaşatabilen kaldı mı bu avuç içi kadar küreselleşmiş dünyada.? Çin sarığını attı atacak yere, Küba ise, Fidel’i sonsuz yolculuğuna uğurlamanın hazırlığı içinde…

Varşova Paktı ise, tarihteki yerini çoktan aldı. Bu çağda, yaşatılma şartı sıfıra yakın olan bir düzeni -ki o düzen eşitlik, özgürlük ve paylaşım gibi en yüce ve insanca değerleri öne çıkarıyor- olsa da, savunmak sana mı kalmış.?

“Komünizm” i övmek son derece onur verici ama,  günümüz için gerçekçi değil değerli sevgili yoldaş.! Bir ömür boyu karşısına geçip mücadele ettiğin  emperyalizmin, sen de mi farkında olmadan hizmetine girdin.?

Batı’nın “düşünce kuruluşları” dosyalarında, her birinizi kendi ülkeniz için birlik ve beraberlik ruhu içinde, hareket etmeye engel yapılanmalar olarak değerlendiriyor ne haber.? Farkında olmadan ve bilerek, ülkenizin potansiyel gücünü bölüp azaltıyorsunuz.!

Emperyalizmin karşısında kendi ülkenizi zayıflatıyorsunuz.!  “Ayrılıkçı” olan bütün hareketler, sonuçta düşmanın karşısına bölünmüş zayıf güçler çıkartıyorlar. Emperyalizm zaferini bu bölünmüşlükle kolaylaştırıyor.!  Siz de kendinizi “masum taleplerle” savunmaya çalışmayın. Çünkü savunmanızdan daha önemli olan sonuçlardır.  Sonuç: Siz de emperyalizmin hizmetindesiniz dostum.!

“Irkçı ve faşist” düşünceleri mi benimsiyorsunuz.? Mussolini ve Hitler’e olan hayranlığınız da size emperyalizmin hizmetine sokuyor işte. İşin doğası bunu gerektiriyor… Sizin için başka saptamaya gerek bile yok. Yeriniz tartışmasız bir şekilde emperyalizmin kucağındadır. Hatta sizin için emperyalizmin uşağı nitelemesini bile bir abartma sayılmaz.!

“Radikal dinci” grupların birindenseniz demek, o halde sizin durumunuz da faşistlerinkinden çok farklı değil.! İnandığınızın aksine, Tanrı’nın size diğer kullarından farklı ve fazladan verdiği hiçbir görev yok ki.! Dilerseniz, kutsal kitaplara ekleme ve çıkartmalar yapmadan bir kez daha göz atın da görün ne durumda olduğunuzu.!  Sizin için emperyalizmin elindeki oyuncak da denebilir.!

“Bilim adamı” olarak laboratuarda mı geçiyor bütün vaktiniz.?  Muhtemelen siyasetle de doğrudan bir ilginiz yok;  çok da önemli değil bu durumunuz. Hani şu önyargıları parçalamayı atomu parçalamaktan daha zor belleyen Einstein (1) gibi…

Beklenmedik bir zaman diliminde, insanlığın nefretle andığı yeni bir “bomba”  icat edebilirsiniz… Nükleer ve kimyasal olanlardan daha kuvvetli olabilir eseriniz. Korkarım siz de bu icadınız yüzünden  emperyalizmin hizmetine girecekseniz.! Hiç kuşku yok ki, sizin bilim adamlığı dürüstlüğünüz, buluşlarınızın insanlığın yararına kullanılması için yeterli değil! Siz de emperyalizmin hizmetindesiniz sevgili hocam; siz de insanlığa zarar verdiniz profesörlüğünüzle.!

“Tarafsız” olarak nitelenen kimliğinizle, etliye sütlüye karışmayan, siyasetten haz etmeyen ve suya sabuna dokunmayan sade bir vatandaş mısınız? Ne güzel demeyeceğim size.!.?  Keşke sabuna ve suya birlikte dokunsaydınız,  sizin de elleriniz kirli!… Hafta sonu çocuğunuzun bisikletini otomobilinize atarak gittiğiniz piknikte, tükettiğiniz hazır gıdalar ile kullandığınız bisiklet ve otomobil için ödediğiniz paralar,  bu vahşi düzenin sürekliliğine katkı veriyor dostum. Tüketim zincirinin en son halkasında bulunmanız sizi emperyalizmin hizmetine girmekten  kurtarmıyor sevgili komşum.!

Yaşamın içinde hangi konuyu ele alırsak alalım, emperyalizmle bir yerden ilişkisini kurabiliyoruz.! Tersinden söylersek, “küreselleşen” bu dünyada emperyalizmle ilişkili olgulara bulaşmadan, yaşamak neredeyse imkansız hale geldi!..

En azından şu kadarını söyleyebilirim: Bugüne kadar toplanan bilgilere göre, bu dünyadan başka, üzerinde yaşam olan, bir başka gezegen bulunamadı bu evrenin içinde. Dolayısıyla oraya kaçarak da kurtulamazsınız analizimden.! Emperyalizmin uşağısınız, bunu kabul edin artık!..

Uşaklığı kabul etmeseniz de emperyalizmle birlikte yaşamak zorunda olduğunuzu kabul etmek zorundasınız... Hiç değilse bu yalın gerçekten kaçış olmadığını ikrar edin.!

 

******

Bu kadar mıydı direnciniz.? Öyle hemen umutsuzluğa kapılmayın lütfen. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, emperyalizmin karşısında onurlu bir şekilde ve dimdik konuşlanabilirsiniz.!.? Emperyalizme vereceğiniz zararı, sizden yararlanmasının üzerine çıkartabilirsiniz örneğin.! Bunun için sadece,  elinizde şaşmaz ve akla uygun bir ölçüt olması gerekiyor. Böyle bir ölçütümüz var elimizde.! Baştan söyleyeyim:  Bu ölçüt alışık olduğunuz “demirden imal edilmiş” bir hap değil…

İnanın bir ölçüt var elimizde, atasözlerimizin içinde saklanmış, patenti de bize ait.!

Arka arkaya bu kadar sözü sıralama nedenimiz: Bu soruya  en doğru ve şaşmaz, her koşul altında yanılmaz  bir yanıtın verilmesidir!..

Emperyalizm nedir.?  Önce onu bilmemiz gerekir...

Arama motoruna bu kelimeyi yazdığınızda veya herhangi bir ansiklopediye el atıp baktığınızda emperyalizmin çeşitli tanımları ile karşılaşabilirsiniz. Hiç kuşkunuz olmasın,  bulduğunuz tanımların hepsi de bir yönü ile emperyalizmi anlatmaktadır ve doğrudur.

Bizim üzerinde durduğumuz konuya göre ele alırsak, emperyalizm: Bir ulusun veya toplumun başka bir ulus veya toplumun topraklarındaki kaynaklarından yararlanmasıdır.(2) Bu tanıma göre, emperyalizmin işlevini tamamen sıfırlamak mümkün görülmese de, zararını en aza indirmek için bir takım faaliyetlerde bulunulabilir.

Her şeyden önce, başka bir ulusun kaynaklarından uzun süreli yararlanma amacını gerçekleştirmek için, kısa, orta ve uzun vadeli hedefler konulabileceğini akıldan çıkartmamak gerekir. Sonuncu sıradaki, uzun vadeli hedeften başlayalım dilerseniz.

Yaşlı dünyamızın insanlığın hizmetine sunacağı, kaynakların “kıt” olduğunu ve pek çoğunun milyonlarca yıllık bir evrimin sonunda oluştuklarını unutmayın. Bu “kıt” kaynaklar, her geçen gün azalırken, onları tüketen insan sayısı artmaktadır. Bu da yadsınamaz ayrı bir gerçekliktir. Ters orantılı olan bu ilişkide her geçen gün, bu kaynaklardan fert başına düşen pay doğal olarak azalmaktadır. Toplumların refah düzeyini, bu paylaşımdan aldıkları paya göre sıralamak yanlış değildir…  Doğal olarak, daha çok pay alan ülkenin refah düzeyi de daha yüksektir!.. 

Bu paylaşım ise, insanlık tarihi boyunca hiçbir zaman adil olarak yapılamamıştır. Yine savaşların hemen hemen tümünün nedeni, bu paylaşımlardır. Bundan böyle çıkacak savaşların gerçek nedenleri de, yine bu “kıt” kaynakların paylaşımından kaynaklanacaktır!...  Önce bu saptama üzerinde anlaşmak gerekir…

Henüz anlaşma konusunda “evet” diyecek kadar bilgi sahibi olamadım diyenler, bu cümleden itibaren devam etmeyip başa dönsünler.! Merak etmesinler, onları bu paragrafın başında bekleyeceğiz.!

******

Emperyalizmin uzun vadeli hedefinin dünyadaki “kıt” kaynakları ele geçirmek olduğu gerçeğini kavradığımıza göre, emperyalizmin hizmetine girmemenin ölçütünü de bulduk demektir. Çok karmaşık taktik ve stratejileri bozmak için, yeni ve daha etkili strateji ve taktikler geliştirmek oldukça zor bir iştir. Biz bunlara girmeyeceğiz. Bunların hepsinden daha önemlisi; vereceğimiz mücadele ile ortaya çıkacak sonuçları öngörebilmektir.

Bu sonuçlar, dünyadaki “kıt” kaynakları emperyalist ülkelerin eline geçiriyorsa, o işi yapmayacağız, o kadar.!  Alacağımız önlem bu kadar basittir işte.! O işler, ne kadar sevimli ve insanlığın yararına görünürse görünsün, fark etmez, onları asla yapmayacağız.!

Bu ölçüt yeterlidir,  bizi kullanılmaktan ve kul olmaktan kurtarabilir.!

Orta vadeli hedefler, uzun vadeli hedeflere geçebilmek için gerekli koşuları hazırlayan taktikler ve stratejilerle doludur. Bunlar tartışmaya açıldığında çoğu kez yanlış da gözükmezler. Hatta çevreyi ve doğayı korumak, terörü ortadan kaldırmak, adil paylaşımı sağlamak, hastalıkları ortadan kaldırmak, nükleer ve kimyasal silahlara karşı olmak, demokrasi ile yönetilmek gibi hiçbir insanın karşı çıkamayacağı değerler de olabilirler…

Burada ilginç olan ve dikkatinizi çekmek istediğim bir şey: Bu “nükleer” ve “kimyasal” silahları satanlar da emperyalist ülkelerdir; onları insanlık için tehdit olarak gösterenler de yine onlardır. Daha sonra bu “tehditler” nedeniyle o ülkeleri işgal edenler de tabii ki… Sanki ileride işgal edecekleri ülkeye önceden  bu tür silahları vererek, onları insanlığı tehdit edecek silahları geliştirme yoluna, bilerek sokmaktadırlar.!  

İşte size iki çarpıcı örnek: Irak ve Afganistan…

Daha geniş bir bakış açısı ile ele aldığımızda, bu “yapay tehditler” emperyalizmin bir bölgeye “yerleşmesinin” haklılık zeminini yaratabilirler. İleride eğer öyle bir tehlikeye neden olacaklarsa, o anda ülke için çok yararlı gibi görülen bu yatırımlara da “evet” dememek gerekir. Bir kez daha tekrarlamakta yarar var.  Çünkü, yapıldığı anda  tüm insanlığın  veya bir bölgede yaşayan topluluğun “yararına” gibi gözüken bazı eylemler, sonuç itibariyle emperyalizmin amaçlarına hizmete dönüşebilirler.!.!

Bu nedenle doğru gibi gözüken bu tür eylemlerden özellikle uzak durulması elzemdir.! Tuzağa düşülecek olan yerler de zaten buralardadır. Geriye kısa vadeli hedefler kalır ki, onlar emperyalizmin acil ve ertelenemez ihtiyaçlarını karşılamak içindir. Zaten böyle durumlar söz konusu olduğunda, edebiyat yapmaya hiç ihtiyaç duymadan, uçak gemileri ve deniz altıları ile yola çıkarak, istedikleri ülkeye “demokrasi” getiriyorlar.! Öyle durumlarda da Irak örneğindeki gibi, ne gerekiyorsa o yapılır…

 

******

Emperyalizmin çok çeşitli silahları vardır. Dincileri ve ırkçıları kendi sınırları içine mücadele etmeye hapsetmeyi becerebilen emperyalizm, onları yerine göre bir silah gibi kullanmayı da başarabilmektedir. Ama bundan daha önemli ve etkili olanı silahı, “güçlü” olduğu inancını sömüreceği halkların kafasına kazımasıdır. Böylece fazla bir direnişle karşılaşmadan ve aşırı can kaybına sebebiyet vermeden, dilediği kaynakların üzerine konabilmektedir. Hiçbir zaman emperyalistlere ucuz ve kolay yoldan sömürme olanağı verilmemelidir.!

Emperyalistler, beklenmedik direnişlerle karşılaşınca, bir gün özür dileyerek “yenildiklerini” ilan edebilirler,  buna da inanmamak gerekir. Çünkü o zaman biliniz ki, onların çıkarlarını korumak için, ya yeni bir “uydu devlet” kurmuşlardır, ya da mevcut bir devleti yönetenleri, göreve “eyalet valisi” gibi onlar atamışlardır.

Elbette ki, bu şekilde atananların Arizona veya Miami eyalet nüfusuna kayıtlı olmaları şart değildir.! Kafalarının başka seçeneklere işlemeyecek hale getirilmeleri yeterlidir. Artık çekilen düşman kuvvetlerinin yerine, gelen “milli”  kuvvetler,  görevlerini eksiksiz olarak yapabilirler.! Sadece birazcık sabırlı olmak gerekir.!  Somut bir örnek mi istersiniz, Irak için beklentiler bu yöndedir.!

“Duyguları” öne çıkartarak yapılan eylemler, “emperyalizme karşı” eylem olarak adlandırılsa da bunları yapanlar, sonuçta onların “gönüllü askerler”  gibidir…  Kendiliklerinden  emperyalizmin  hizmetine girerler!..

Tuzaklara düşmeden yürüyebilmenin tek yolu: Aklı ve bilimi rehber edinmektir!..

Şimdi de buraya kadar anlatılanları iki güncel örnekle yerli yerine oturtarak, sohbeti bitirelim. Bu son günlerde AKP içinde, MHP’nin meclis dışında bırakılması için bazı planlar üzerinde çalışıldığı kamuoyuna yansıtıldı. Basına göre,  “Kürt Sorunu” nun mecliste rahat  bir çözüme kavuşturulabilmesi için, “bölünme, vatan hainliği ve satış” gibi slogansal bir muhalefet yapan MHP’nin, meclis dışında kalması gerekiyormuş.! Plana bakın hele.!

Örneğin, antiemperyalist devrimci bir kişinin, böyle bir plan karşısındaki tutumu ne olmalıdır?  “Fırsat bu fırsattır, Cehennemin dibine kadar yolu var”  diyerek, bu planı hiçbir şey yapmadan, hatta sevinçle karşılayabilir mi?  Planı desteklemek seçeneğini bile geçin; tam aksine bu planların bozulması için bir şeyler yaparak çaba harcaması gerekmez mi.? Siyasi bir rakipten kurtulmak gibi, ilk bakışta çok da yanlış gibi görünmeyen birinci yolun benimsenmesi halinde; doğrudan emperyalizmin hizmetine girilir!… Bunu tartışmaya bile gerek yok.! Çünkü bu örnekteki olduğu gibi MHP’yi siyaset dışına itme planının amacı,  emperyalizmin ileri karakolu durumunda görev yapacak olan kukla bir ‘Kürt devleti’ kurulmasının önündeki bir engeli kaldırmaktır.

Sonuçta MHP’nin siyaset dışına sürüklenmesine katkı verecek olan bütün “destekler” emperyalizme hizmet etmiş olacaktır. MHP’nin her fikrine baştan aşağıya karşı olan bir yurtsever, onun bu şekilde ve böyle bir amaçla siyaset dışına çıkartılması planını destekleyemez.!

 

******

İkinci örneği AKP’den verelim:

ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman ABD’deki muhafazakâr düşünce kuruluşu “Dış Politika Girişimi” nin yıllık konferansında, Ortadoğu’ya yönelik bir panelde konuşurken “Türkiye’nin Ortadoğu’da bir süper güç olma görüşü açıkça yeterlilik kuruntusuna sahip birine ait olabilir” diyerek, ABD yönetimine “AKP’ yi şımartmayın” tavsiyesinde bulunmuştur. Ayrıca Erdoğan yerine, Kılıçdaroğlu ile dostluk kurulmaya çalışılması gerektiğini de belirtmiştir. Erdoğan’a “Aba altından sopa göstermek” ten farksız olan bu açıklamayı yapmanın sebebi, Türk halkının refah düzeyini yükseltmek olamaz.! 

Bu sorunun doğru yanıtını “Wall Street Journal” (WSJ)  şöyle verilmektedir: “Başbakan Tayyip Erdoğan, füze kalkan sistemine ev sahipliği yapmak için Türkiye’nin öne sürdüğü koşulları artırıyor. Türkiye’nin kalkan üzerinde kontrol istemesini ABD kabul etmez.” Aynı gün AB Konseyi Başkanı, Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili resmi görüşünü “10 yıldan fazla sürecek bir zaman dilimi sonunda üyelik dışında bir formüle” bağlayarak açıklıyor.  Bu açıklama biter bitmez, bu defa da Güney Kıbrıs’a Türkiye’nin limanları ile hava sahasının açılması isteniyor.

Kısacası emperyalistler Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için ellerindeki bütün kartları ileri sürdüler. Bu arada geleneksel hale gelen ve Türkiye’nin tüm dünyada görev yapan büyükelçilerinin katılacağı “Dışişleri Bakanlığı Büyükelçiler Konferansı” nın 3-9 Ocak tarihleri arasında Ankara ve Erzurum’da yapılacağı duyuruldu.

Konferansta Türkiye’nin dış politikasının ve kriz bölgelerine ilişkin çözüm yolları masaya yatırılacağı belli. Ulusal bir duruş belirlemek gerekiyor. “Füze kalkanı” nın İran’ın nükleer silah geliştirme programına karşı kurulmak istendiği de son derece açık. Amaç, nükleer silahların geliştirilmesini engellemek değildir tabii ki.!

Öyle olsa, bölgeyi tehdit eden asıl füzeler İsrail’in elinde. Silahsız insanlara karşı, İsrail’in aşırı ve orantısız eylemlerini eleştirmiyorlar bile. Son derece açıktır ki, asıl hesap Ortadoğu’daki enerji kaynaklarını ele geçirmek üzerine yapılmaktadır. Bu duruma engel olacak ülkelerden biri İran’dır. İran’ın enerji kaynaklarından henüz istenilen düzeyde payı alamadılar… Olayı bu çerçevede ele almak gerekir…

Şimdi böyle bir durumda AKP’yi sevmiyoruz diye, ulusal çıkarlarımız doğrultusunda yürütürse eğer, dış politikasına karşı mı çıkacağız.? AKP iktidardan düşsün diye, emperyalistlerin politikasının başarılı olmasını isteyebilir miyiz.? Böyle budalaca bir tavır, savunulabilir mi.? Elbette ki, hayır… 

Aksini yaparsak, o zaman  doğrudan emperyalizmin çıkarlarını korumakla görevli bir hizmetkar durumuna düşeriz.! Devletler arasındaki ilişkilerde duyguların yeri olmadığı gibi, iç politikaya göre de şekillenmezler.! Bu noktada AKP hükümetinin izleyeceği ulusal politikayı desteklemek, antiemperyalist bir tavır belirlemektir. Aynı zamanda da ulusal bir ödevi yerine getirmektir.! Bu tutum AKP hükümetinin politikalarının kuyruğuna takılmak olarak nitelendirilemez.!

Gel gelelim ki, AKP iç politikada puan toplamak için böyle davranıyorsa, o zaman ne yapılması gerekir.? Söz gelemi yapılanlara karşı değildir de Türk halkının aldatmak için karşı imiş gibi görünmektedir. Bunun da adına danışıklı dövüş derler. O da zaten kısa zamanda ortaya çıkacaktır. O zaman da bu gerçeği anlatıp, doğru olan fikri savunmaya devam edeceğiz.!

Görüldüğü gibi, elimizde şaşmaz bir ölçüt vardır. O da olguları emperyalizmle ilişkilendirerek nerede, ne zaman yer almamız gerektiğini belirlemektir. Bu iş için de duygusallığı rafa kaldırıp aklı ve bilimi rehber edindik mi yeter.!

Av. Cemil Can

 

DİPNOTLAR:

(1)   http://www.zamandayolculuk.com/Cetinbal/atomeinstein.htm

(2)   http://tr.wikipedia.org/wiki/Emperyalizm

 

 

http://www.medyagunebakis.com/ - http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.

 

 

Diğer Haberler

  • TOPRAKLARIMIZ SATILMAMALI
  • SELOCAN & SELAHATTİN DEMİRTAŞ ve SİYASET
  • DEPREMDE YIKIMIN SUÇLUSU KİM.?
  • YENİ TÜRKİYE FİYASKOSU, K9 KADAR FAYDA YOK
  • BU ÜLKEDE HEM SOLCU, HEM ERMENİ OLMAK.!
  • *VATANDAŞLIK VERİLİRKEN, VATAN DA VERİLİYOR.!*
  • LAİK DEMOKRATİK CUMHURİYET
  • *SİYASETİN ANADOLU FIRTINASI OSMAN BÖLÜKBAŞI*
  • İSKİLİPLİ ATIF'IN OSMANLI SİCİLİ DE BOZUKTU.!
  • 126 EMEKLİ BÜYÜKELÇİMİZİN KAMUOYU DUYURUSU
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP