KOMÜNİZMİN AYAK SESLERİ

Son kriz belirtileri ilk çıktığında IMF ve Kemal Derviş:Sistem Güçlü Bunun Üstesinden Gelir. Demişlerdi.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

KOMÜNİZMİN AYAK SESLERİ

 

GİRİŞ

Son kriz belirtileri ilk çıktığında IMF ve Kemal Derviş: “sistem güçlü bunun üstesinden gelir” demişlerdi.

Genel olarak kapitalizmin temsilcileri kendi hastalıklarını görmekten uzaktır.

Her şeye rağmen eleştirel yaklaşanlar karar mercilerinde de olsalar krizi belki geciktirme fırsatını yakalayabilirler fakat onu önleyemezler.

Aynı şekilde kapitalizmin temsilcileri krizi önceden görse ve doğru değerlendirmeler yapsalar da(Prof. Roubin ve P. Krugman gibi) krizden çıkış önerileri sistem içi kalmaktadır.

İnceleyelim derim.

 

SİSTEMİ VE KRİZİ TANIYALIM

İsterseniz önce kapitalist sistemin basit ama temel işleyişini hatırlayalım. Hammadde ve para, üretime girerek sonuçta mamul mal ve sermaye olarak yeniden doğar:  (p-ü=p^). Bu sihri yapan çalışanların mala kattığı artı değerdir.   Son yüz yıldır ekonomik işleyişte giderek belirleyici olan ise: p=p^^^^^ dır.

Yani para, herhangi bir üretim sürecine girmeden devasa bir büyüklüğe ulaşıyor. Bu konuda bir kıyaslama yapmak için 1910 yılına baktığımızda dünyada ki emisyon hacminin150–200 milyar dolar olduğunu görürüz. Bugün dünyada ki kıymetli evrak hacminin tahmini olarak 150 trilyon dolar civarında olduğu düşünülmektedir.

Bu rakam, kontratlar, gizli fonlar, sigorta ve kredi sistemleri ile 600–800 trilyon doları bulmaktadır. Pekâlâ, bu bin-on bin misli büyüyen hacmin arkasında buna eşlik eden bir üretim ve zenginlik varmıdır? Ne gezer! Alınan ve satılan gelecektir. Şişirilmiş egoların şişirilmiş sürümleri ve şişeden çıkan cin’dir bunlar.

Gerçek insan figürlerinden uzak, onların yaşadığı sorunlar ve acılardan bihaber, sadece kendi konusu ile sınırlı bilgi birikimi olan, beyinleri yıkanmış, ‘köpekbalığı’ denilen insanlardan oluşmuş bir finans oligarşisi var karşımızda.

Şimdi de krizi tanıyalım. Kriz, ABD de ki finans sistemindeki çözülme olarak açıklanıyor. Bu açıklama, İzlanda Devletinin buna bağlı olarak çöküşünü izah edemediği için de tüm inandırıcılığını yitirmiştir.  Bu açıdan kriz, burjuva iktisatçıların iddia ettiği gibi tek başına ne kredilerin yaygın ve ucuz kullanımından nede ‘yönetişim’ eksikliklerinden kaynaklanmaktadır.

 

Kriz bünyeseldir ve çözümü de sistem içi tedbirlerle mümkün değildir.

Bu açıdan şunları söyleyebiliriz:

1-  Kriz, sistemin beyni olan ABD de çıktığı için felç etkisi yapmıştır. Dünyayı ve sektörleri içine almaktadır. Bu yüzden salt fizik tedavisi ile giderilemez.

2-  Kriz, sistemin geldiği bu aşamada ki korkutucu şişkinliğinden dolayı devlet müdahalesini zorunlu kılıyor. Bu müdahaleye rağmen yıkımlar devam edecektir.

3-  Kriz, ABD yönetiminin çıkarttığı savaşlarla yakından ilgilidir.

4-  Ve sonuçta kriz, ‘üretimin olağanüstü toplumsallaşmasına karşın mülkiyetin özel kalmasından’ kaynaklanmaktadır. Bugün gelinen noktada üretimin toplumsallaşması en gelişmiş noktada iken mülkiyetin özel kalma biçimi büyük oranda sanal ve bu gelişmeyi baskılayan bir özelliğe bürünmüştür.

Üretimin küreselleşmesi yani üretimin merkezileşip, toplumsallaşması finans gruplarına devasa para ve kıymetli evraklarla oynama fırsatı verirken diğer yandan riski de bu oranda büyük kılmaktadır. Çünkü kazanılan ultra sermayenin hiçbir karşılığı yoktur. İşte bugün ki krizi yıkıcı ve bilinmez yapan budur.

  

SİSTEMİ DÜZENLEYEN OLARAK KRİZ

Krizin, kapitalist sistem de bazı değişikliklere yol açacağını söyleyebiliriz.

1- Biliyoruz ki meta ihracı serbest rekabet dönemin, sermaye ihracı ise emperyalist aşamanın ayırıcı özellikleridir.

Bu krizle birlikte meta ve sermaye ihracı varlıklarını korurken yeni dönemin ayırıcı özelliği emperyalist ülkelerin meta ve sermaye ithalatına başvurmaları olacaktır. Fakat Ortadoğu(petrol kaynaklı), Çin (ucuz ham madde ve emek kaynaklı) vb alanlarda birikmiş olan fonlar artık sağlam güvenceler isteyecektir. Yani bir Arap şeyhinin veya bir Çin firmasının, hisse senedi, tahvil vb kıymetsiz kâğıtlarla yetinmeyip New York limanına veya Londra Havayollarına ortak olduğunu duyarsanız şaşırmayın. Sonuç? Doların hâkimiyetinin sonu ve yeni bir para biriminin ortaya çıkmasının kaçınılmazlığıdır. Veya Düzeltici savaşlar. Ve eğer aşağıdakiler hazırlıklı ve tedarikliyse kaçınılmaz olan devrimler.

2- Yeni dönemde küresel olarak tüm ekonomileri gözetleyen gerektiğinde yönlendiren mekanizmaların kurulması muhtemel.

IMF ve Dünya Bankası benzeri kuruluşlar biliyorsunuz bizim gibi geri kalmış ülkelerin ekonomilerini yönlendirmektedir. Yeni kuruluşlar ise emperyalist ülkelerin ekonomilerini de kontrol edeceklerdir.

3- Bu yeni tipte örgütlerde hem uluslararası finans hem de ülke temsilcileri birlikte var olacaklardır.

Bundan sonra ekonomi ile siyasetin iç içe girip Praksis oligarşiyi yaratması muhtemeldir. Zaten bugünkü krizin çıkışında başrolü oynayan neo-can’lar (siyasi aktörler) ile neo-liberaller (iktisadi aktörler) in bir ve aynı yapıyı oluşturduklarını biliyoruz.

Bu krizin daha öncekilerden temel farkı sadece var sayılan servetin hiç olmadığının ortaya çıkmış olması değil aynı zamanda inanç dünyasında yarattığı tusunamidir. Son kriz kapitalist sisteme olan inancı öylesine derinden sarstı ki savunucularının çoğu şoka girmiş durumda. Sistem içi çözüm gecikebilir.

Yukarıdakilerden çıkartmamız gereken sonuç şudur:

Son 40 yıldır dünyamızı yönetenler Nazi kolektifinden ve paraperestler den başka bir şey değildir.

 

YAPILMASI GEREKENLER

Krizden çıkmak için alternatif çözüm üretenleri ikiye ayırmak gerekiyor. Birinciler sistem içi enstrümanları kullanarak bu beladan kurtulmaya çalışanlardan; ikinciler ise sistem dışı çözüm öneren Marksist aydın ve gruplardan oluşuyor.

Bu sonuncular, sınıf mücadelesine haklı olarak vurgu yapmakta fakat sınıf mücadelesinin bir biçimi olan demokrasi mücadelesini bundan ayırarak yanlış bir taktik benimsemektedir.

Örneğin Sungur Savran 5 Ekim 2008 tarihli Radikal İki ekindeki ‘Batı’da İşçi, Doğu’da Kürtlerin Temsilcileri’ adlı yazısında bu konuda oldukça önemli tespitler yapıyor.

Fakat demokrasi gibi henüz toplumların tüketemediği temel siyasi mücadeleyi işçi sınıfının hedefleri arasında saymaması onu saf ve sterilize edilmiş bir anlayışa sürüklüyor.

Sınıf mücadelesi salt işçi ve emekçiler arasında ki çalışmayla değil esas olarak onun diğer sınıf ve katmanlarla ilişki alanından doğar. Bu açıdan ben, bu dönemi kucaklayacak ve bizi kitleselleştirecek temel politikanın, işçi sınıfı ve tüm emekçilerin demokrasi mücadelesinde ki öncülük görevin de görüyorum. Yoksa işçiler ve çalışanlar salt kendi sorunları için verilen mücadeleyle bu konuda parlak başarılar elde etseler de bunların hepsi koşu bandındaki hızla bir ve aynı kalmaya mahkûmdur.

   

İşte temel slogan:

İşçiler ve emekçiler, diğer sınıf ve katmanların, kadınların, çocuk ve yaşlıların, Kürt ve Alevilerin, baskı altında olan herkesin sorunlarıyla en az kendi sorununuz kadar ilgilenin; doğayı katleden sisteme karşı çevreci anlayışı her alanda hâkim kılın! İşte temel hedef: işçiler ve emekçiler Demokratik Anayasa için kitlesel ve demokratik bir partiyi inşa edin. İşte krizden azami yarar sağlayacağımız ve bizi iktidara taşıyacak olan yöneliş budur.

 

SONSÖZ

Tıpkı feodalitenin bağrında yeşeren kapitalist öncüler gibi kapitalizmin bağrında da komünizmin öncülleri oluşmaktadır. Bu tamamen ekonomik ve kendiliğinden olandır. Bu süreç hiçbir zaman kendiliğinden bir komünist toplum yaratmayacaktır. Sadece insanlığa, önünde ki molozların daha kolay temizlenmesi için gerekli koşulları hazırlamış olacaktır. Daha fazlasını değil.

 

Son söz olarak Lenin’e başvurmak isterim.

Borsa ile ilgili tahlil ve tahminlerinde yanılmışta olsa emperyalizmin kaçınılmaz sonucunu ondan daha doğru açıklayan olmamıştır:

“ Emperyalist aşamasında kapitalizm, üretimin tam toplumsallaşmasına doğru gitmektedir. İradelerine ve bilinçlerine karşın, kapitalisti, tam rekabet özgürlüğünden tam toplumsallaşmaya bir geçişi belirleyen yeni bir toplumsal düzene doğru adeta sürüklemektedir.”

V.İ. Lenin Emperyalizm. Sol Yayınları. Sayfa 32.

Selçuk POLAT-24. 10. 08.

 

 

http://www.medyagunebakis.com/ -http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak başkalarının fikirlerini tekrarlayan papağan olunur.

 

 

 

Diğer Haberler

  • DEPREM VE GELECEK KAYGISI
  • MAORİLER KADAR OLAMADIK.!
  • *KRONOMETRE SIFIRLANDI* ‘MI.?
  • AKTİVİST GAZETECİDEN SAMİMİ İTİRAFLAR.!
  • SEVAP KAZANMANIN YOLLARI
  • SEVGİ GÜNÜNDE BİR VEDA…
  • PAHA BİÇİLEMEZ SİHİRLİ TOHUMU KİM EKECEK
  • NEDİR BU 3.DALGA İLİŞKİLER.?
  • BU GİDİŞE RIZAMIZ DEĞİL, İTİRAZIMIZ VAR.!
  • TÜRK SOLU BUGÜNKÜ KADAR DÖNEK ÇIKARMADI.!
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP