KİR BİRİKMİŞ “TIRNAK” LARIN İÇİNDE.!

KİR BİRİKMİŞ “TIRNAK” LARIN İÇİNDE.!

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

KİR BİRİKMİŞ “TIRNAK” LARIN İÇİNDE.!

Dünyanın en büyük barosunun Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal ile Başkent’in Baro Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu bugünlerde dizlerini dövüyorlar. İkisi de iyi ceza hukuku hocası, ikisi de işlerinin uzmanı. Son  birkaç yıldır “Bunlara biz mi diploma vermiştik” diyerek kutsal meslekleri hocalığa lanet okuyorlar.!

Daha dün 59 puanla öğrencilerinizi bütünlemeye bıraktığınızı ne erken unuttunuz.? Şimdi İkinize de oh olsun.!

Gazeteci Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” adlı kitabı hakkında verilen “imha” kararı için Cumhurbaşkanımız bakın ne diyor: ”Ama savcıların bazen önlerinde ne yazıyorsa onunla hareket etme gibi bir durumları vardır. Siyasi değerlendirme yapma durumları savcıların bazen olmuyor herhalde” (1) Cumhurbaşkanının sözleri yargıya talimat gibi. Açıkça bu gibi durumlarda önlerinde yazılanlara göre hareket etmeyin, biraz da siyasi düşünün diyor. Savcıların önlerinde ne yazıyor, onları kim yazıp koydu önlerine.? Devletin en tepesindeki adam,  savcıları hukuki değil, siyasi değerlendirme yapmaya teşvik ediyor. Yanlış duymadınız Abdullah Gül “siyasi değerlendirme” den söz ediyor…

Tavsiyede bulunduğu kişiler ise, AKP’nin ilçe örgütü yöneticileri değil, özel görevli mahkemelerin özel yetkili savcılarıdır…

Bugünleri de gördük çok şükür.!

Başbakanın sözleri ise yenilir, yutulur gibi değil. Erdoğan:''Ben yargının işine karışamam, yargı da benim işime karışmamalı'' (2) diyor. Başbakan gerçekten de İbrahim Tatlıses’in dediği gibi, “delikanlı” adam. Zaten oldum olası yargı ile başı hoş değildi. Denetlenmeyi de hiç sevmiyor besbelli. Meclise denetim yetkisini kullandırmıyor. Muhalefeti de kontrolü altında tutması çok zor olmuyor. Halkın verdiği “destek” ile yargının da işini bitirdi denebilir. Başbakan olarak: “Benim işime karışmayın” diyerek kesin talimatını verdi…

Aksine hareket biraz sıkar.!

Bu dönemde “bağımsız ve tarafsız” yargı, “ulaşıldıkça ulaşılmaz olan  bir hasretimiz” haline geldi.! “Hukukun üstünlüğü ilkesine” bağlı kalın tavsiyesinde bulunmak ise cesaret işi oldu.!  Milletvekili aday adaylığı süresince bu tür sözleri söylemek imkânsızlaştı doğal olarak.  Söylenecek söz mü kalmadı sanki. Örneğin: “Burası Türkiye” demek yasak değil.  Dilediğiniz kadar “Dünyadaki 16. Büyük Ekonomiyiz” de diyebilirsiniz…

Emin olun, size tahmininizin çok üstünde  inanlar çıkacaktır.!

Burası Türkiye.!

Tek hatası (!) siyasi değerlendirme yapamamak olan  ve  adeta ismi  “özel yetkili savcılık” kurumu  ile özdeşleşen “Ergenekon Savcısı” Zekeriya, basılmamış kitap kazasına kurban verilmek zorunda kalınmış.! Başsavcı vekilliğine atanmış olması, yerine getirilen arkadaşlarına güvence olarak gösteriliyor. Zırhlı arabası ile korumaları ölene kadar emrinde olacakmış. Bu sıkı önlemlerden anlaşıldığına göre, hiç de iyi işler yapmamış. Bu dönemin en kudretli savcısının hayatı tehlikede mi ne.?

Dava arkadaşlarının kırdığı potları düzeltmek ve muhalefete “ders” vermekten sorumlu Başbakan yardımcısı Arınç’ın sözleri ise, hükümet adına yapılmış itiraf niteliğinde. Bakın ne diyor muhalefet işlerinden sorumlu Başbakan Yardımcısı:” Ama ortada tamamen bir yargısal tasarruf vardır. Savcıların, hâkimlerin kararına bağlı hatta itirazları toptan oybirliğiyle reddeden bir mahkeme kararı bulunmaktadır. Bize düşen hükümet olarak, ne başında ne sonunda hiçbir dâhilimiz olmayan bu konuda yasama organı olarak da, yürütme organı olarak da söz söyleme imkânımızın olmadığını düşünüyoruz.” (3)

Arınç’ın bu sözleri,  yargının “bağımsız” ve “tarafsız” olduğuna  delil olarak gösteriliyor.! Siz inandınız mı  bilemem. Ben inanırım Arınç’ın sözlerine.!

Nedense bana yüzü çok masum görünür… Demek ki, hükümetin bu “özel” yetkili savcılar ile “özel” görevli mahkemelerin işlerinin ne başında, ne de sonunda hiçbir dahili olmamıştır.!

Bir de olsaymış eğer,  ülke baştan aşağıya çıra gibi yanmıştı vallahi.!

Bizim kitapları “imha kararı” veren özel görevli “Beşiktaş Mahkemesi”, asrın davasına bakan ve genellikle 1’e karşı 2 oyla karar alan “Ergenekon Mahkemesi”nin önüne nasıl da geçti.?

3 yılı aşkın bir süredir yargılama yapan “Ergenekon Mahkemesi” henüz “Ergenekon Terör Örgütü” adlı bir örgütün varlığını kanıtlayamamış. O yüzden de dava sonuna kadar bu ismin kullanılmasını yasaklamıştı.

Yandaş medyanın “iddia edilen ETÖ” demesi de bu nedenle değil mi? Ne var ki, “kitap silen” “Beşiktaş Mahkemesi” bu yasağı dinlemiyor.

Gazeteci Ahmet Şık’ın kitabını bilgisayarında bulunduranlar hakkında “örgüte yardım” yapmış olmaktan soruşturma başlatılacağı karar altına alınmış. Ortada örgüt yok ama dokümanı var.!.? Karar  “tehditten” farksız.! Henüz geri alınmış da değil. Bir mahkeme, yasalarda yer almayan bir suçtan söz ederek, halkı “tehdit” edebilir mi diye sormayın. Öyle soru soranlar, şimdi Silivri’de yatıyor! Bu sözler de bana ait değil.!

Ceza hukuku ve ceza usul hukuku hocaları bari siz cevap verin.!

 “İmamın Ordusu” adlı kitabı bilgisayarına indirenlerin sayısı birkaç günde 100 bini aşmış. Ceza tehdidi altında okumak yasaklanabilir mi.? CIA “Wikileaks” belgelerinin yayılmasını engelleyebildi mi ki, siz kitabın okunmasının önüne geçeceksiniz.? Mahkeme pek çok kişinin merak ettiği için kitabı indirdiğini bal gibi biliyor. Yani o kişilerin, hiç biri örgüte yardım etmek amacı ile hareket etmiş değil. Bu durumda kararın uygulanması, imkânsız hale gelmiyor mu.? Ayrıca örgüt nerede.? Yerini gösterip ismini de söylerseler, yüz binler üyelik için örgüte başvurabilirler.!

Bu gidişle, bütün Türkiye hakkında dava açılacak herhalde. İster misiniz yüz binlerce dava açılıp “Ergenekon Davası” ile birleştirilsin. “Dava birleştirmek” en başarılı olduğumuz konu.! O zaman hükümetimiz şunu rahatlıkla söyleyebilir: Birleştirmelerden sonra bu davanın kontrolü elimizden kaçıp gitti. Belki de böylesi daha iyi olmuştur… Biz de davanın arkasındaki güçlerin peşine düşeriz.!

“İmamın Ordusu” adlı kitabı okuyanların söylediğine göre, orada yazılanlar daha önceden söylenmiş, bilinen şeyler. Şık, sadece onları derli toplu hale getirmiş. Demek ki, bazı belgeler derli toplu hale gelince  “örgütsel doküman” oluyorlar.! Laf aramızda bu arada  “örgütsel doküman”ın tarifi de belirlenmiş oldu.!

Hamdolsun.!

 “Düşünce suçu” diye bir suç olamaz! İnsanların kafasından geçen düşünceleri yargılayamazsınız beyler. Bir kişi suç işlemeyi düşünse bile, onu eyleme dönüşmedikçe onu kovuşturamazsınız. İnsanın aklından geçen düşünceleri not defterine yazması hali için de durum böyledir. Adam “hayalimde uydurduğum düşüncelerden bir senaryo oluşturuyorum” diyebilir.  Mahkemeler masalların peşine düşemez, gerçek hayatla ilgilenirler. Bunun bir geçerli nedeni daha vardır kuşkusuz. Düşünceyi yargılamaya kalkışanlar, düşünen adamın savunmaların tersini, kanıtlar bulup çürütmezler. Çünkü kimse kimsenin hayal dünyasına giremez.  O bakımdan başka eylem ve kanıtlarla yaşama sokulmayan düşünceler, yargılamanın konusunu teşkil etmezler!..

Pardon ama, bu söylediklerim çağdaş hukuk sistemleri için geçerlidir.! Hocalar bu dersi vermediler mi.?

Peki bir “suç delili” nin fotoğrafını çekerek, kendi için saklamak isteyen biri suçlu sayılabilir mi.?

Bizim “ileri demokrasi”mizde tartışılacak konulardan biri de budur herhalde.Ne günlere kaldık ya Rabbi.! Örneğin yolun kenarında, fırlatılıp atılmış ateşli bir silah gördünüz. Cep telefonunuzla silahın fotoğrafını çekip, bilgisayarınıza atarak kendiniz için sakladınız. İleride bir gün bilgisayarınıza el konulduğunda; kuvvetle muhtemeldir bekleyin, bu “ruhsatsız” silahın hesabını vermek zorunda kalabilir misiniz? Hadi cevap verin bakalım. “Susma Hakkı”nızı bu soru için kullanamazsınız.! O silahın sahibini emniyet görevlileri bir gün bulmuş. Ve siz de böyle bir soruya muhatap bırakıldınız. Bu fotoğrafı neden çektiğiniz diye sizi suçlayan yargı mensupları hakkında ne düşünürsünüz.? “İmamın Ordusu” adlı kitabı indirenler için de durum böyle değil mi.? Yürürlükteki yasalarımıza göre böyle bir suç olabilir mi.? Bu soruya yanıt vermek için hukukçu olmak şart değil. “Adam adayı” olmak yeterlidir.!

“Kanunilik İlkesi”   yasaların açıkça suç saymadığı bir eylemden ötürü, hiç kimsenin suçlanamayacağını ifade eden evrensel bir ilkedir..

Bunu ne çabuk unuttunuz.! Yoksa hiçbir zaman öğrenmediniz mi.?

Şimdi Ümit Kocasakal ile Metin Feyzioğlu hocalar, bu olanların hesabını versin bakalım. Özel görevli mahkeme “hâkim” leri ile özel yetkili “savcı” lara, hukuk fakültesi diplomasını siz vermediniz mi.? “Kopya çekerek sınıfı geçmiş olabilirler” şeklindeki savunmanıza inanmayız. Onu geçin. Başka bir şey bulup söyleyeceksiniz, ya da siz de “susma hakkınızı” kullanın. Yakında “bilboard” lara “Susan Türkiye istiyoruz.!”  afişlerini göreceğiz.  Cevabınız garipsenmez endişelenmeyin. Sizin yaptığınız sınavlarda kopya çekmek imkânsızdı. O sınıflarda biz de vardık. Hiçbir zaman Kuş uçurtmamıştınız. Yoksa onlara “özel” bir yakınlığınız mı vardı.? Ya da bilmediğimiz bir özelliklerini mi keşfetmiştiniz.? Sonradan bu özellikleri nedeniyle “özel” yetkili ve görevli olmuş olabilirler mi? Bu sorulara da bir yanıt verin bakalım.

Hak etmeyenlere hukuk fakültesi diplomasını ne hakla verdiniz.? Şimdi biz öğrencilerinize hesap verin.!

Yoksa sizlerin de işine kimsenin karışmasını istemiyor musunuz.?

Ya bu “yargıç” ları mahkemeden dışarı çıkartacaksınız ya da hukuku mahkemenin içine sokmanın bir yolunu bulacaksınız. Çünkü hoca sizsiniz.! Diplomalarımızı iptal edebilirsiniz! 30 yıldan sonra da olabilir, biz razıyız. Dilerseniz bizi yeniden fakülteye ders dinlemeye de çağırabilirsiniz… O arada yargısal faaliyetler durabilir.  Hiç önemli değil. Belki öylesi daha da iyi olur. Hatta mısır, inek ve İngilizce öğretmeni ithal etmekle övünen hükümete, bir miktar  “hukukçu”  ithal etme fırsatını veririz! Gümrük vergilerini bir gece önceden indirdikten sonra yapılan ithalat ne de tatlı kar getirir.! Kim bilir,  belki  de Berlin’deki  o hakimlerden hala kalmıştır.!

 Onları bulup ithal ederiz.!

Geçenlerde bir dostum; Birkaç sayfalık yazının içinde bu kadar “tırnak işareti” kullanmanın sebebini sordu. Cevabımı tahmin edebileceğinizi sanmıyorum. Ona dedim ki, uzun zaman tırnaklar kesilmezse;  içerlerine  kir birikir.! Bundan böyle  tırnakların içine dikkat edin.!

Av. Cemil Can

 

DİPNOTLAR:

(1) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: ''Bütün bunlar herhalde O gazeteciler ve bahsedilen kitaplar için en büyük PR çalışmaları olmuş oldu. Ama savcılar bazen önlerinde ne yazıyorsa onunla hareket etme gibi bir durumları vardır. Siyasi değerlendirme yapma durumları savcıların bazen olmuyor herhalde. Herhalde 10 bin satacak kitabı şimdi yüzbinlerce sattıracaklar'' http://www.hurriyetport.com/gundem/cumhurbaskani-gul-imamin-ordusu-nun-pr-ini-yaptilar-10-bin-satacak-kitap-yuzbinlerce-satacak

(2) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararnamesinin yürütmenin ya da yasamanın değil, HSYK'nın konusu olduğunu belirterek, ''Ben yargının işine karışamam, yargı da benim işime karışmamalı'' dedi.http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/03/31/yarginin-isine-karismam

(3) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: Ama ortada tamamen bir yargısal tasarruf vardır. Savcıların, hâkimlerin kararına bağlı hatta itirazları toptan oybirliğiyle reddeden bir mahkeme kararı bulunmaktadır. Bize düşen hükümet olarak, ne başında ne sonunda hiçbir dahilimiz olmayan bu konuda yasama organı olarak da, yürütme organı olarak da söz söyleme imkanımızın olmadığını düşünüyoruz

http://www.haberler.com/arinc-tan-imamin-ordusu-aciklamasi-2625602-haberi/

 

http://www.medyagunebakis.com/ - http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

 

 

Diğer Haberler

  • KADINLARA BİR DÜŞMANLIK YOLU DAHA
  • BAŞIMIZIN BELASI CEZASIZLIK KÜLTÜRÜ.!
  • MÜŞTERİLERİ DOLANDIRICILIKTAN KORUMA TİMİ.
  • KEMERBURGAZ RANT PLANLARINI YARGI ONAYLAMADI.!
  • *İMAM"ın POLİSLERİ ve TARİKATLAR*
  • BU YARGIYLA SİVİL ANAYASA YAPILIR MI.?
  • PTT ve KURUMSAL SOYGUN
  • AKP; 17 ADAMIZI, YUNANİSTA’A VERDİ.!
  • KUZU; KURTLUK YAPARKEN YAKALANDI.!
  • NADİRA KADİROVA İNTİHAR MI ETTİ, ÖLDÜRÜLDÜ MÜ.?
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP