DEMOKRATİKLEŞME SANCILARI.!

CHP’de Başlayan Kavga, Türkiye’nin En Önemli Sorunudur Aslında.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

"DEMOKRATİKLEŞME" SANCILARI.!

CHP’de başlayan kavga, Türkiye’nin en önemli sorunudur aslında. CHP’ye oy vermeyenler bile, bu tartışmayı sadece izlemekle yetinemezler.! İktidara gelme olasılığı en yüksek olan bir partinin içinde, “demokratik kurallar” işletilemeyecekse vay halimize… İktidar zaten hukuk dinlemiyor. AKP kendi yargısını yaratmakla meşguldür. En taze örnek, Haberal Davası’ndan… “Rahatsızlığı nedeniyle ölüm riski taşıdığı, delilleri karartma ve kaçma şüphesi olmadığı halde” tahliye taleplerini reddeden 9 hâkimin tazminat ödemesine ilişkin kararı, Yargıtay’ın onaması bunun en açık kanıtıdır. Hâkimler adil yargılamama yapmamışlar. Hakimler suçlu bulunmuş aslında.!

Düşünebiliyor musunuz, dava devam ederken davanıza bakan hakimle ‘hasım’ oldunuz.! “….ol mahkemenin hükmüne denir mi adalet?” (1) Hâkimi reddedebilirsiniz diyebilirsiniz. Bu doğru ama  bu talebinizi inceleyecek olan hâkimin ‘hasım’ düştüklerinizden biri olmadığını nereden garanti edeceksiniz? Durumunuz pek de iç açıcı sayılmaz… Hakimler için böyle konuşmak zorunda kalmak hiç de hoş değil; farkındayım ama, ne yazık ki, yapabileceğim fazla bir şey kalmadı.!

Bu içtihat, diğer tutuklular için ‘emsal’ olabilecek nitelikte. Bu durumun farkında olan başbakan, kararı ‘ideolojik’ olarak nitelendirip, acımasızca eleştirmiş. Hukukçulardan önce ortaya çıkan davanın ‘başsavcısı’, bu defa ‘iktidarın hakimlerini’ savunmakta yeterli olamadı.! Geçen aylarda Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, hükümet adına yaptığı açıklamada ‘çetenin hâkimleri varsa, bizim da savcılarımız var’ demişti, anımsayın.(2) Hakimlerin kararlarını eleştirmek veya savunmak ‘dokunulmazlık’ zırhına bürünmüş siyasilere kalmışsa, ‘bu ülkede yargıçlar var’ sözünün yerine, haklı olarak “korku imparatorluğu’ ndan söz edilmeye başlanır… Bundan böyle Silivri’de görülmekte olan davaların hâkimleri de taraf durumuna geldi! Trajikomik bir durum, tam da bize göre…

Ölümünün dördüncü yılı nedeniyle CHP Genel Merkezi’nde düzenlenen anma toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, eski genel başkan Ecevit’in:” Demokratik bir partinin kanunlara saygılı özgür üyeleri mi olacağız, kapı kulları mı olacağız?” sözünü tekrar etti. İfade ‘cuk’ diye yerine oturdu da, ne yazık ki, manşetlerde hak ettiği yeri alamadı!.. Adı eski genel sekreter Önder Sav’ın genel başkan adayları arasında geçen Haluk Koç: ”Benim duruşum ilkeseldir. Tek kişi yetkilerinin sınırsız kullanılması “biat kültürünün devam etmesini sağlar” diyerek, en can alıcı noktaya parmağını bastı...

 

CHP’nin en yetkili ağızlarından, asıl sorunun “demokratikleşme sorunu” olduğu ortaya konulmuş oldu…  Bu nedenle muhalefette dışa vuran bu kangrene,  hiç kimse “bana ne” diyerek, duyarsız kalamaz!.. Bu noktada partiye yakın olmak şart olmadığı gibi, geçmişte oy verip vermemenin de bir önemi yok.!

Bir mesleği  bulunmayan, veya mesleklerinde başarıları olamayan pek çok kişinin, birilerinin eteklerine tutunarak ‘siyasette’ yer tutmaları, “siyaset yapmak” anlamına gelemez.! Böylesine niteliksiz bir yapıyı örgütleyerek, ve onların  sırtlarında yükselmek de ‘siyaset yapmak” değildir.! Biri birine muhtaç olarak yol almak zorunda olan bu hastalıklı yapı, bazı mevkileri ele geçirince, ana ilkeleri unutabiliyor ve en temel değerleri çiğneyebiliyor. Bu noktadan itibaren başlayan ‘parti içi mücadele’ siyasi bir mücadelenin çok ötesindedir, kurulmuş olan bir ‘iş’i kaybetmemek amacına dönüşüyor!.. Niteliksiz bir yapının üzerinde yükselen “siyasetçi”, sırtına bastığı kişilere, sırtına basılanlar ise, o becerikli “siyaset adamına” muhtaç hale geliyor. Bir birini besleyen bu kısır döngü, gün geçtikçe daha da güçleniyor. Son olayda, CHP’de yaşananlar tam olarak bu duruma uymaktadır. Baykal’ın ve halkın açık desteği olmasaydı,  Kılıçdaroğlu’nu çoktan moleküllerine ayırmışlardı.!

Genel başkanın iptal ettiği bir toplantıyı,  üstelik toplantı yerinde bulunduğu halde ve ona rağmen,  devam ettirerek bazı kararlar alabilmek ne demek oluyor? İsyan mı, meydan okuma mı, hukuk tanımazlık mı.? Genel başkana bu kadar büyük saygısızlık yapılabilir mi.? Siyasi ahlak diye bir şey yok mu koca koca milletvekillerinde.?

Yapılan en hafif deyimiyle kabalıktır.  Son derece açıktır ki, vermek istedikleri mesaj: Ya elimizde ‘kukla’ bir başkan olmayı kabul ederek devam edeceksin, ya da ‘çanına ot tıkayacağız’ dan başka anlama gelmiyor! Bu noktada Kılıçdaroğlu’ nu beğenip beğenmemek, sevip sevmemek hiçbir önem arz etmiyor… Artık ona sahip çıkmak, “demokratik kurallara” sahip çıkmakla özdeşleşmiştir. Hatırlarsanız,  laiklik, türban, af gibi konulardaki düşüncelerini ilk eleştirenlerden biri de bendim. O başka bir şey, bu başka bir şey.!

Mesleği delegelik olan kişilerin, işgal altında bulundurdukları bir partide, onların “kurşun askeri” gibi duran bir genel başkan, halka güven verebilir mi? Kendi içinde demokratik kuralları işletemeyen bir siyasi parti, iktidara geldiğinde halka demokrasi getirebilir mi? Genel başkanına karşı, en antidemokratik davranışları yapmaktan çekinmeyen kadrolara, ‘kamu gücünü  kullanma yetkisi” verilebilir mi? ..  Daha bir sürü sakınca sayabilirim…

53 yıldır CHP’nin iktidara gelememesinin nedeni nedir.? Bunun sorumlusu pek tabii ki, halk olamaz.! Atatürk’ün partisinin baraj altında kalmasının sorumlusu olarak,  halkı gösteren genel başkanlar da onun koltuğa oturmuştur bir zamanlar. Ne yazık ki, ‘küçük olsun, benim olsun’ anlayışına onlar da, sonunda göz yumarak gelişmesine neden oldukları virüse teslim olmuşlardır... Bu bir danışıklı dövüş değil, bilinçli taksir gibi bir özensizliktir, sonucu göze almaktır. AKP’nin bu kadar ezici bir üstünlük sağlamasının nedenini biraz da, halka umut veremeyen, bu anlayışta aramak gerekir. Hangi ülkede bir başbakan sabah akşam muhalefeti eleştirebilir? Dünyada bunu bir tek örneği yoktur. İktidar muhalefeti ha bire eleştiriyor, hem de 8 yıl boyunca!.. Sanki muhalefet eleştirilmek için seçiliyor! Bu kadar pişkinlik olamaz.!

CHP’de bulunan bu yapısal hastalık, diğer partilerde de vardır. O bakımdan CHP ile başlayan “demokratikleşme”yi, fazlasıyla önemsemek gerekir. Avrupa’nın pek çok ülkesinde bir dönem bile, başarısız olan liderler, sessiz sedasız çekilerek, nöbeti arkadaşlarına bırakıyorlar. Bizimkiler, 53 yıldır aynı koltuklarda oturmakla övünüyorlar! Utanılacak bir durum ama referans olarak kullanıyorlar. Buna “kıdem hastalığı” na tutulma da denebilir…

Siyasette yeni isimler öne çıkamıyor. Siyaset okullarında  siyaset adamı değil, kapı kulu yetiştiriliyor!.. Doğal olarak, liderlerin alternatifleri de bulunmuyor.! Kul bağlılığı içindeki delege, bir süre sonra “oy birliği” ile eski başkanı,  yeniden “şirket”in başkanlığına getirebiliyor!.. Türkiye tipi çok partili sistem işte!..

Yıllar geçiyor ama hep aynı kişiler gidiyor sandığa, sandıktan da aynı kişiler dönüp geliyor. “Çıkıyor kayık, iniyor kayık” gibi  bir şey yani.!  CHP’de, son 53 yıl içinde, kamuoyunun bildiği isimlerden çok daha nitelikli, birikimli, yürekli, inançlı ve cana yakın birçok devrimci, yıllardır partinin kapısından içeri sokulmadı… 53 yıl boyunca, bir de “özveri”  ile “alçak gönüllülük” üye olamadı CHP’ye.!

“Muhatap alırsam tanıyanlar beni ayıplar” cümlesini duyduğumda tepeden tırnağa ter içerisinde kaldım.!  Bir insan kendini bu kadar beğenemez!.. Ona bu kötülüğü yapan birileri olmalı! Etrafındaki dalkavuklar, sabah akşam önünde şaklabanlık yapanlar, adamı çok özel, ulaşılmaz, dahi lider olduğuna inandırabilirler. Nihayet, her insanın bir zaafı olabilir!.. Kurallar ve kurumlar işletilirse; halkın kaderi, liderlerin ve ekibinin kişiliğine bağlanmamış olur.!

Demokrasinin gelişmesinin önündeki baş engel AKP ise, ikinci sırayı hiç kuşkusuz, CHP’deki bu hastalıklı ve kaprisli yapı alır. Genel başkana destek vermek amacıyla basın toplantısı yapan, İstanbul İl Yöneticilerinin tavrına, il başkanı tepki gösterebilir. Buna kimsenin bir diyeceği olamaz. Ne var ki o da, arkadaşları için: “Kendi ellerimle yönetime getirdiğim…”  diye cümlesine başlarsa, o zaman işin rengi değişir. Sanki aralarında hak ederek yönetime gelen yok gibi konuşuyor il başkanı... Onlar, ”benim adamlarım” der gibiydi! Zaten kendisi “birinin adamı” olarak biliniyor. Onun “adamları” ndan, bu memlekete ne hayır gelir?  Böyle kadrolarla bir parti iktidara gelemez, gelse de başarılı olamaz… Adamların adamları olanlar, yarın daha güçlü birini bulup bu defa da onun adamı olurlar.! Parti bir aşiret şirketi gibi yönetilemez.!

İşte bu gibi hayati öneme sahip nedenlerle,  CHP’de başlayan kavganın üzerini örtmemek gerekir. Aksi halde, küllerin altındaki yangın harlanıp, daha da büyüyerek bacayı sarabilir.!Tasfiye ise tasfiye, istifa ise istifa, yeter artık!… Nöbet değişiminin vakti geldi de geçiyor.! Zaten istifa edeceklerin hepsi milletvekilliğinden emeklidir. MİLLETVEKİLLİĞİ EMEKLİLİKTE İLGİLENİLECEK BİR ‘HOBİ’ DEĞİL Kİ.! Biraz da torunları ile otursun emekli dedeler. Torunların da dede sevgisine ihtiyacı var. Halkı gereğinden fazla sevdiler.!.?

Son bir şey daha söyleyerek, ben de çekiliyorum: Bugün kendi arkadaşlarının boynuna davul takılmasını içine sindirebilen bir genel başkanın, yarın iktidar olduğunda,   emperyalist devletler boynuna neler takmaz ki.?.! Tenekeden kuyruk bile yaparlar adama… Ben şahsen, kalan yaşamımda, ne öyle bir başbakanı görmek isterim, ne de öyle bir iktidara tahammül edebilirim… İkisi de uzak dursun ülkemizden.!

Av. Cemil Can

 

DİPNOTLAR:

(1)   ”Kadı ola davacı ve muhzır dahi şahit;

Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet?”

Ziya Paşa

http://www.ozgurkocaeli.com.tr/yazi/kadi-ola-davaci-ve-muhzir-dahi-sahit-ol-mahkemenin-hukmune-derler-mi-adalet-ziya-pasa-32261.htm

(2) http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=969477

 

  

http://www.medyagunebakis.com/ - http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

Diğer Haberler

  • KADINLARA BİR DÜŞMANLIK YOLU DAHA
  • BAŞIMIZIN BELASI CEZASIZLIK KÜLTÜRÜ.!
  • MÜŞTERİLERİ DOLANDIRICILIKTAN KORUMA TİMİ.
  • KEMERBURGAZ RANT PLANLARINI YARGI ONAYLAMADI.!
  • *İMAM"ın POLİSLERİ ve TARİKATLAR*
  • BU YARGIYLA SİVİL ANAYASA YAPILIR MI.?
  • PTT ve KURUMSAL SOYGUN
  • AKP; 17 ADAMIZI, YUNANİSTA’A VERDİ.!
  • KUZU; KURTLUK YAPARKEN YAKALANDI.!
  • NADİRA KADİROVA İNTİHAR MI ETTİ, ÖLDÜRÜLDÜ MÜ.?
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP