İYİ YETİŞMEMİŞ BİR KEŞİŞ.!

50 Yıldır CHP'li Muhtarın Oğlu Ve Delege Olarak Bilinirdi. İlk Kez Bu Yıl CHP Genel Başkanını Karşılamaya Gitmedi.!

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

İYİ YETİŞMEMİŞ BİR KEŞİŞ.!

İki eli kanda da olsa muhtar İsmet Paşa'yı karşılayanlar

arasında mutlaka yerini alırdı.

Ali için ise, parti yöneticilerini karşılamak, baba vasiyeti

bir görev gibidir. 

50 Yıldır CHP'li Muhtarın Oğlu Ve Delege Olarak Bilinirdi.

İlk Kez Bu Yıl CHP Genel Başkanını Karşılamaya Gitmedi.!

Ne zaman CHP'li bir yöneticinin şehre geleceğini duysa, 

arabasını bir gün önceden gelin arabası gibi süslerdi. 

İstasyondaki kalabalığın arasından sıyrılıp İsmet Paşa'ya

bir kaç metre kadar yaklaştıktan sonra babasının çektirdiği

fotoğrafı, hala misafir odasının başköşesinde, ulu önderin

fotoğrafının biraz sağında ve sadece bir kaç santim

aşağısında asılıdır.

Ali ve ailesi için  bu iki fotoğraf yangında ilk kurtarılacak

olan en önemli iki eşyadır.!.

Muhtarın oğlu Ali, Ecevit'i karşılamayı da hiç atlamamış,

şehri her ziyaretinde CHP konvoyunun başında yerini

almıştır.

Babadan kalma 67 model otomobilinin ne kadar işe

yaradığını, bu soylu görevini yerine getirirken fark etmiştir.

Ali, Erdal İnönü’lü ve Baykal'lı yıllarda da görevini layıkıyla

yapmıştır. Ali için CHP'de aktif bir üye kalmak, bir anlamda

babasına karşı evlatlık görevini yapmak gibiydi...

Yıllar yılları böylece kovaladı. Bu davranış şekli, Ali'nin

yaşam tarzı haline gelmişti. Partisinden vazgeçmesi adeta

imkânsız gibi bir şeydi.

Yıllar içinde yaşanan olumsuzluklar, bile onu asla CHP'den

koparamadı. Doğrusunu söylemek gerekirse, bir tek CHP'nin başkalaşmasına dayanamamıştır.!.

Atatürkçü ve CHP'li olmak, bir bakıma onun kimliğiydi... 

Sosyal paylaşım sitelerinde, hükümete inat, isimlerinin

önüne T.C. rumuzunu koyanları tebessümle karşıladı.

Bu konuda hayli geç kalındığını düşünüyordu...

Geç kalınmaya neden olan olayları kafasında sıraladıkça,

beyni zonkluyor, yüreğine hançer saplanıyordu...

Ali'nin yüreğine Gazi Mustafa Kemal'in 6 oku nakış gibi

işlenmişti.

CHP'li olmak, kimliğinin ana unsuru gibiydi...

O bakımdan bir insanı, kimliğinden koparmaya zorlamanın,

ne demek olduğunu çok iyi biliyordu.!.

İlkbaharın, bütün canlılığı ile hayata  merhaba dediği 13

Nisan Cumartesi günü, Muhtarın oğlu Ali'nin, ilk kez genel

başkanını karşılamak, içinden gelmiyordu!.. Kendi kendine

söylendi: ”Şu işe bakın, birkaç yıl içinde nereden nereye

getirildik.!” Kendisini içi çürümüş karpuz gibi hissetti.

O gün arkadaşlarına, kurbanlık koyun gibi bakıyordu.

Geçerli bir mazereti vardı ama söyleyemiyordu...

Kılıçdaroğlu'nu karşılamaya gitmeyeceği kesinleşse bile,

tarifi imkânsız bir şekilde yanılmış olmayı istiyordu.  Ama

nafile.!.  Aksi halde, kendisine duyduğu saygıyı yitirmek

işten değildi...

Muhtarın oğlu, İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun

da sürece destek vermesini asla içine sindiremiyordu.

Kocaoğlu, tek başına böyle bir kararı verseydi, onu anlamak

mümkün olabilirdi.

Hükümetin, İzmir Belediyesi'ne gönderdiği müfettişlerden ve

tehditlerden haberdardı...

Hiçbir usulsüzlük olmasa bile, Kocaoğlu ve arkadaşlarının

yıllarca şaibe altında tutulabileceklerini tahmin edebiliyordu.

Silivri'nin durumu ortadaydı. Hatta böyle bir durumda, hiçbir

kusuru olmayan takım arkadaşlarını da peşinden sürükleyip, mağdur etmesi pek ala söz konusu olabilirdi. Bütün bu olumsuzluklara

sebebiyet vermemek için barışa destek vermek gibi, tıpkı

akil adamlara özgü bir görevi ifa eder gibi Diyarbakır'a 

gidiyorum diyebilir miydi.?

Bunu normal karşılamak mümkün mü.?

Muhtarın oğlu, bu durumu halka anlatmayı da olanak

dâhilinde görmüyordu...

İçi sızladı. Zira  Aziz Kocaoğlu gibi biri daha vardı: ABD Dış

İşleri Bakanı Kerry de  Açılımı destekliyoruz demişti.!

Asıl ona acı veren Kocaoğlu ile Kerry'nin aynı safta

durmasıydı.!.

Daha birkaç gün önce 22 vekil arkadaşını yanına alan

Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun CHP'li üyesi Prof. Dr.

Süheyl Batum; anayasanın ilk 4 maddesinin virgülüne bile

dokunulması halinde, anayasayı ihlal suçunun işleneceğini

ve buna izin vermeyeceklerini söylemişti.

Bu sözler biraz olsun Ali'nin yüreğine su serpmişti...

Aynı gün Kılıçdaroğlu, partinin kapalı grup toplantısında

Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz'ın, Genel Başkan

Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'na CIA ajanısın diye

bağırması ile ilgili, olarak gereğini yapacağım demesini

ise, pek çok kişi gibi Ali de anlayamıyordu. On göre de,

gereği her ne ise, Tanrıkulu hakkında yapılmalıydı.

Buna yüzde yüz inanıyordu.

Gelin görün ki, Genel Başkan, yine de Yılmaz hakkında

gereğini yapacaktı.! Çıldırmak işten bile değildi. Morali

iyice bozulmuştu.

Gerçekten de Kılıçdaroğlu Dilek Akagün Yılmaz'ı kastederek; “Talimat verdim, tam olarak ne dediğinin tespit edilmesini istedim” demişti...

CHP'nin Genel Başkanı bir kez daha  TR 705 numaraya

sahip çıkmıştı.!.

Tanrıkulu, genel başkandan emim olduğu için olsa gerek,

o gün edepsizce Dilek Hanımın üzerine yürümüştü. Demek

ki, CIA'nın yan kuruluşu Stratfor'a bilgi kaynaklığı yapmak,

CHP'nin son genel başkanına göre normal bir işti.  Dünya

alemin bildiği böyle bir durumu söylemek ise, Yeni CHP'de

disiplin suçu olarak kabul ediliyordu!.. Kılıçdaroğlu, güya

Dilek Akagün Yılmaz'ın, Tanrıkulu hakkındaki sözlerini tam

olarak anlamamıştı.!

Hâlbuki tam tersini yapması gerekirdi. Şimdi araştırıp daha

sonra gereğini yapacakmış numarasına yattığına bakmayın.

Bundan böyle, “Dürüst bir adamdır” sözünü de hak

etmeyenler için kullanmayalım.!.

Sözünde durmayan adam her zaman yalancıdır ve

yalancılar için dürüst sözünü kullanmak ayıptır.!.

Tersini yaparsanız siz de halkın aldatılmasına katkı

verirsiniz.!.

Muhtarın oğlu Ali, iki kez BDP'den milletvekili olmak isteyen

ve reddedildiği için o zamanki eşbaşkanı Ahmet Türk'ün

ricası üzerine, CHP'den İstanbul Milletvekili seçtirilen

Tanrıkulu'na, oy vermek zorunda kalmadığı için kendisini

şanslı sayıyor ve bu şekilde rahatlamaya çalışıyordu.

CHP'lilerin oyları ile PKK'lıları milletvekili seçtiren ve bir tek

Kürt oyunu dahi CHP'ye getiremeyen bir genel başkan,

Atatürk'ün partisinin başına yakışmıyordu...

Ali'nin canını fazlasıyla sıkan bu durum; adeta damarlarında

akan kanın boşanmasına neden olmuştu. Yüzü kefen gibi

oldu.

Bugün genel başkanını karşılamaya gitmeyerek, haklı

tepkisini dile getirecekti. Kendisine ve geçmişine duyduğu

saygıyı ancak bu şekilde koruyabilirdi.!

Ali kararlıydı fakat arkadaşlarına bu durumu anlatamıyordu.

13 Nisan 2013 Cumartesi günü, anahtarı yitirilmiş kilitli bir

çekmece gibiydi...

Yıllar önce açılmış terminalin açılış töreni bir kişi eksik

yapılacaktı.!.

Diyanet vaaz mangaları kurmuş, Mehmet Görmez

kurumunu iliklerine kadar siyasete bulaştırmıştı. Görmez,

Kutlu Doğum Haftası etkinliklerini bahane ederek, bütün

kadrolarını sahaya indirmeye kararlıydı.

Vaizler, Kılıçdaroğlu'nun Analar ağlamasın, süreç

desteklensintemasını işleyeceklerdi.!.

İzmir'e “gavur” diyenler, Kutlu Doğum Haftası kapsamında

yapılacak etkinliklerde, bu yıl İzmir'de Aya Haralam

Kilisesi'nde Kuran okutacaklardı.

Dinler arası diyalog, irfana ihtiyacı olan İzmir'den

başlatılıyordu.!. Hepsi de bir bir yapıldı.!.

Ali bu işlere de şaşırmamıştı.! Onu asıl utandıran, CHP

Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, iyi yetişmemiş bir keşiş

gibi bu törenlerde eline tutuşturulan vaazı okumasıydı!..

Cumhuriyet'i kuran ve laiklik ilkesini ideolojisinin merkezine

koyan bir partinin genel başkanına, vaaz vermek yakışıyor

muydu.?

Üstelik iktidar, Kutlu Doğum Haftasını bilimsel gerçeğe

aykırı olarak ve 23 Nisan'a inat, kasten Nisan ayı içerisinde

sabitlemişti.

Ne yazıktır ki, Kılıçdaroğlu da bu işe alet olmuştur.

Ilımlı İslam rejimini getirmek için bütün olanaklarını

seferber eden AKP'yi durdurmak isteyenlerin elini

zayıflatmak görevi Kılıçdaroğluna verildi.!

CHP'lilere laiklik konusunda söyleyecek söz bırakmayan bir

genel başkan, artık CHP'ye genel başkanlık yapamaz.!.

Salt bu nedenle bile Kılıçdaroğlu, bir saniye bile geçirmeden,

CHP'lileri aldatarak oturduğu Mustafa Kemal Atatürk'ün

koltuğundan  kalkmalıdır.!.

Muhtarın oğlu Ali, resmi kurumların tabelalarından T.C.”

simgesinin silinmesini pek tuhaf karşılamadı. O da 13 Nisan

itibariyle 12 milyona ulaşan Cumhuriyet Sevdalıları arasına

ismini yazdırmıştı.

Herkes gibi Cumhuriyet Halk Partisi'nden doğru önderliği

bekliyordu ve buna hakkı vardı.

Ne var ki, CHP başkalaşmış, Yeni CHP adını alarak,

AKP'ye iyice yaklaşmıştı. Muhtarın oğlu, elinde madenci

feneri ile yedi kat yerin dibine inmiş, oralarda CHP'yi

arıyordu.!.

Aralarında Ankara Barosu'nun da olduğu 38 baro yönetimi,

Üniter devlet yapısı tartışmaya açılamaz ve Türk

vatandaşlığı tanımı Anayasa'dan çıkarılamaz diyerek,

umutların tükenmediğini göstermiştir. Adalet Bakanlığı'nın,

İstanbul Barosu'nda stajını tamamlayan 105 avukata

ruhsatlarını vermemesi ise, iktidarın her cepheden

muhaliflerine saldıracağının bir göstergesidir. Ali, saldırılara

sonuna kadar direnebilirdi ama örgütü elinden alınmıştır...

Yani, CHP Örgütü, ABD'nin talimatı ile iktidar gemisinin d

ümen suyunda yüzdürülmeye başlanmıştı.!.

Lamı cimi yok, CHP inisiyatifi düşmana kaptırmıştı bir kere...

Bu nedenle mücadeleye buradan  başlamalıydı.!.

İleri Demokrasi” getirilen ülkemizde, Ergenekon Savcısı

olarak tanınmış birine, Kasım İlimoğlu'na bile hapis cezası

verilmiştir.

Tuncay Güney'in Ulusal Kanal'a anlattıklarını boş verin.

Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun'un,

2001'de gördüğü Ergenekon Şeması ile dava dosyasına

girenin farklı olduğunu açıklaması, aslında her şeyi çok

net olarak ortaya koymaktadır.!.

Başka hiç bir kanıt aramaya bile gerek yoktur.!.

O gün muhtarın oğlu Ali, yemin ederek düşüncesini şu

şekilde açıklamıştı: ”Bu parti artık bizim parti değildir.!.

Programını çiğneyen, yetkili kurullarını konu mankeni

yerine koyan, iktidarın yarattığı yapay gündemi bile bir

kaç adım geriden izleyen, halkı oyalayan ve delegesini  

“Brutüs” gibi gören bir genel başkan, bizim genel

başkanımız  olamaz.!. CHP ele geçirilmiştir.!”

Öcalan'ın 2009'da Meclis'te kurulmasını şart koştuğu

komisyonun asıl işlevi, Cenevre Sözleşmeleri çerçevesinde,

PKK'yı taraf haline getirip, işin içine Birleşmiş Milletleri

sokmak ve uluslar arası statü kazanmaktır...

Her şey Meclis'te olsun diyen Kılıçdaroğlu'nun istediği de

bu değil miydi.?

Şimdi  istediği o komisyon Meclis'te kurulmuştur.! 

ABD'nin CHP içerisindeki bir diğer has adamı Faruk Loğoğlu,

41 CHP milletvekilinin 8 Nisan günü Silivri mağdurlarına

destek verdiği sırada, CHP'nin Meclis'te kurulacak

komisyona karşı olmadığını açıklamasına ne diyorsunuz.?

Zamanlaması ne kadar mükemmel değil mi.? Yurtseverler

tam da: Aferin CHP milletvekillerine demeye hazırlanırken,

Loğoğlu,  Apo'nun şart koştuğu komisyona meşruiyet zeminini hazırlamıştır...

O komisyonun adı: Çözüm Sürecini Değerlendirme

Komisyonu'dur. Özel görevli mahkemelerin kaldırılmasından

sonra kurulan, Darbeleri Araştırma Komisyonu'nun ne

marifetleri olduğunu görmüştük. Kozmik odalardan

topladıkları gizli askeri belgeler de dahil olmak üzere,

hazırladıkları raporları, kanıt olarak soruşturma başlatma

yetkileri bitmiş olan özel yetkili savcılara  vermişlerdi.!.

Başka bir deyişle; Komisyon, yasa ile kaldırılan özel yetkili

savcılığı ihya etmiş ve özel yetkili savcıların yerine geçmiştir.!

Çözüm Sürecini Değerlendirme Komisyonu'nun ne iş

yapacağı da bellidir. Bu komisyonun, CHP Genel Başkan

Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun öncülüğünde hazırlanıp,

10 Ocak'ta TBMM'ne sunulan ve altında Hüseyin Aygün,

Süleymen Çelebi, Veli Ağbaba, Nurettin Demir, Sena Kaleli,

Binnaz Toprak ile Salih Toprak ve 24 Y-CHP'linin imzaları

bulunan önerge ile kurulmasını istedikleri komisyondan

hiç bir farkı yoktur.!.

CHP'nin tutumu böyle olduktan sonra, Akil Adamlar

Komisyonu'nun İzmir'e giden keşif heyetinin başındaki

Baskın Oran'ın: Süreç sekteye uğrarsa PKK ile işte o

zaman baş edilemez.  AVM'ler, metrolar patlar tehdidini

nasıl ciddiye almayalım.?

74 milyon “O bombalar şimdi kimin elindedir.?”

sorusunun yanıtını aramaktadır. Oran'ın tehdidi karşısında,

bizim Ali'nin saçları kirpi gibi dikildi. 

Zira Ali, Atlantik Konsül adlı düşünce kuruluşunun proje

direktörü olan Davit L. Phillips'in, Türklerle Irak Kürtleri

Arasında  Güven İnşası başlıklı raporunda, PKK'ya karşı

askeri tedbirlerin çıkar yol olmadığı düşüncesini

benimsetmekle görevli olduğunu da bilmektedir...

Tıpkı bizdeki bazı işbirlikçilerin, PKK'ya karşı 30 yılda

silahla sonuç alamadık yalanını yaydıkları gibi...

Şimdi Y-CHP de aynı yolun yolcusu olmuştur!..

 

Dilim söylemeye varmıyor ama Kılıçdaroğlu da BOP'nin

içerisinde bir görevlidir.!

Yüzündeki CHP maskesine aldanmayalım. Zaten o maske

de yavaş yavaş inmeye başlamıştır.  Göreceksiniz maske

düştüğünde altından; Sezgin Tanrıkulu, Hüseyin Aygün,

Süleyman Çelebi, Veli Ağbaba, Nurettin Demir, Sena Kaleli,

Binnaz Toprak ile Salih Toprak karışımı bir karikatür

çıkacaktır.

Bu zatların, bir süre daha üzerlerine aldıkları görevin icabı

olarak, nalına da mıhına da vuracakları tabiidir.!.

Arada bir söylemleri ulusalcı ağızla olacaksa da eylemleri

sürekli BOP' ne göre olacağına eminim. Yaşayıp göreceğiz

işte.!.

O bakımdan, vakit çok geçmeden, öncelikle CHP'yi

işgalden kurtarmalıyız. CHP'yi kurtarmadan

ülkedeki işgali kırmak imkansızdır.!.

Ali'nin son sözleri ise şöyleydi:” Bir gün ayağımın dibinde

yapılacak olan bir CHP'nin mitingine katılmayacağım,

aklımın ucundan bile geçmezdi.!

CHP Genel Başkanı'nı Karaman önlerinde karşılayanlar

arasında bulunmayacağımı ise biri söylese aklından şüphe

ederdim. Rüyada mıyım diye, yerden bir taş parçası alıp

alnıma dokundururdum.!.

Y-CHP bu günleri de gösterdi bize!.. Asıl korkum:

Yaklaşan seçimlerde bu tavrımın  sürmesidir.!.

Zira, CHP üzerinden AKP'ye veya Cemaat'e oy vermek

çok zoruma gider.!.”

Erdoğan, Cumhuriyet'e karşı olduğunu açıkça söyleyerek

inancının gereğini yapıyor.

Kılıçdaroğlu ise, Cumhuriyet'ten yana görünerek

Cumhuriyet karşıtlığı yapıyor.!.

Birine diğerine üstün tutmak gerekmez, ikisi de makbul

değil.!.

Av. Cemil Can

 

 

Cemil CAN,  Ankara – Nisan.2013

http://www.medyagunebakis.com/  av.cemilcan@hotmail.com,  

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.!

Bilgi Sahibi Olmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa Olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

Cemil CAN, Ankara – Nisan.2013

 

Hiç Bir Şey İçin Aşırı Endişe Etmeyin.

Bakarsınız; Yarın Ya Deve, Ya Deveci

Ya Da Üstündeki Hacı Ölebilir. İ.İnönü

 

EĞER BİR ÜLKEDE

“Hukuk Üstün Değilse, Adalet Yok Hükmündedir.!”

"Türk Yargısında Kronik İşlev Bozukluğu Var"

Bağımsız Bir Millet Olan Papua Yeni Gine, 

Parlamenter Demokrasi Sistemini Kabul Etmiş

Ülkelerdendir.

"Adil Yargılamayı Etkileme Suçunun Oluşabilmesi

İçin, Öncelikle Adil Yargılamanın Olması Gerekir."

Türkiye, ‘Hukuk Devleti İlkesizlikleriyle Malul’

Ülkeler Kategorisini Oluşturan ‘Hibrit Rejimler’

Arasında 88. Sırada. 

 

* * * * * * * * * *

TEK YOL DEVRİM.!

YA İSTİKLAL YA ÖLÜM.!

Yaşasın Halkların Kardeşliği.!

KURTULUŞA KADAR SAVAŞ.!

ÜLKÜMÜZ TAM BAĞIMSIZLIK VE

GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE.!

 

Hazırlanmakta olan AKP Anayasası

Halkımız İçin Kölelik Anayasasıdır,

KÖLELİK ANAYASASINA HAYIR.!

 

SU HAYATTIR… SU BİR HAKTIR…

SU, KAYNAK DEĞİL, DOĞAL VARLIKTIR.

SU YASASI ÇIKARILMALIDIR.!

 

TEMA Vakfı Eko Siyaset Bildirgesi:

 “Salt ekonomi odaklı projeler dönemi bitmeli,

Ekolojik Siyaset dönemi başlamalıdır.!”

 

GELECEĞİN TÜRKİYE’Sİ İÇİN

TEMA VAKFINDAN PARTİLERE..!

“Yaşamın sürdürülebilmesinin” ve

“sürdürülebilir gelişmenin” ön koşulu

“çevrenin, toprağın, suyun, ormanın,

biyoçeşitliliğin” korunarak yönetilmesidir.

 

ÜLKEMİZ, TOPRAKLARIMIZ…

GÖZ GÖRE GÖRE ÇÖL OLMASIN.!

YEŞİL OLMASI İÇİN DESTEK OLUN..

 

 

Bir Memlekette, Namuslular, Namussuzlar

Kadar Cesur Olmadıkça, O Memlekette

Kurtuluş Yoktur. İ.İnönü

Ülkeyi Dini İrticadan Kurtarmanın Tek Yolu

Millete Kuran’ı Türkçe Olarak Okutmaktır.

Şartlar Gelişirse İhtilal’ler Hak Olur.

İrtica Başbakan’dan Cesaret Bulursa,

Kim Onun Sokağa Dökülmesini Önleyebilir.?

İrtica’nın Sokağa Dökülmesi İse Ülkenin Kana

Bulanmasıdır. İ.İnönü


Biz Açıkça Milliyetçiyiz...

Ve Milliyetçilik Bizim Yegâne Birlik Unsurumuzdur.

Türk Ekseriyetinde Diğer Unsurların Hiçbir Etkisi

Yoktur. Vazifemiz Türk Vatanı İçinde Türklüğü

Yaşatmaktır. Türkleri Ve Türklüğe Muhalefet

Edecek Öğeleri Kestirip Atacağız. Ülkeye Hizmet

Edeceklerde Her Şeyin Üstünde Aradığımız Türk

Olmalarıdır. İ.İnönü

 

 

Kızıldere Şehitleri Ölümsüzdür
Onlar Halkın Yüreğinde Yer Edinmişlerdi
Her Şey Özgür Bir Vatan İçin Dediler
Hiç Bir Tereddüt Etmeden Toprağa Düştüler
Anıları Önünde Saygıyla Eğiliyorum.
Yaşasın Devrim,Yaşasın Sosyalizm..

 

"Siz Bana Din İle Refaha Ulaşmış Bir Toplum

Gösterin, Ben de Size Devrim İle Geri Kalmış

Bir Toplum Göstereyim".  E. Che Guevara

 

 

Diğer Haberler

  • ÜSKÜDAR’DA DEĞİŞİM DAHA HIZLI OLACAK
  • Hırsıza hırsız olduğunu unutturursan sana ahlak dersi verir.
  • HASAN H. GÜNER RAKİPLERİNE FARK ATIYOR.!
  • SEÇİMLERİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
  • HANÇER; HANÇERLENDİ.!
  • Saadet Partisi İBB Başkan adayı Birol Aydın
  • SİVİL TOPLUMUN AFET SINAVI
  • İKTİDAR MUTLAKA YOZLAŞTIRIR
  • Vekalet Savaşları
  • CHP & TİP ARASINDA İŞ BİRLİĞİ GÖRÜŞMESİ
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP