“ELVEDA ANAYASA” DEMEYECEĞİZ.!
Anayasaya
Aykırı Olan KHK İç Savaşa Zemin Hazırlar.!

Türkiye’nin Saygın Anayasa Profesörlerinden Kemal
Gözler 16 Nisan Anayasa Referandumu öncesinde, “ELVEDA KUVVETLER
AYRILIĞI, ELVEDA ANAYASA” başlıklı makalesinde şöyle söylüyordu:
“İstedim ki, gelecekte, bir gün
birileri çıkıp da bu değişikliği eleştirirlerse,
adımı, bu değişikliğin kabul edilmesi safhasında susan anayasa hukukçularının
arasında anmasınlar. Zira 10 Aralık 2016 tarihli Anayasa Değişikliği Teklifinin asıl hedefi, Türkiye’de bir ‘kuvvetler birliği
sistemi’ kurmaktır.”
Ne yazık ki Türkiye’de bugün, şaibeli bir
referandumla kabul edilen Anayasa tamamen yürürlüğü girmemişken bile KHK’lerle
‘mutlak kuvvetler birliği sistemi’ tesis edilmiştir. Nitekim dün yayınlanan son
KHK ile idare, Yargıtay ve Danıştay’a üye atayabilecektir. Bunun açık tercümesi
yargının Cumhurbaşkanlığına bağlanmasıdır. Yani son kararname Anayasa’ya
“bağımsız, tarafsız yargı” yazmanın hiçbir anlamının olmadığının, mahkemelerimizin
anayasaya aykırı olarak kuvvetler birliğinin bir organı hale getirildiklerinin
teyididir. Bu yönüyle son KHK bir Anayasa krizi olmanın yanı sıra derin bir
devlet krizidir. 
SON
KHK İLE ‘GENEL AF’ ÇIKARILDI
Diğer yandan aynı kararnamede bulunan, “Resmi bir
sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi veya resmi görevi yerine getirip
getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihine gerçekleştirilen darbe
teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin
bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında hukuki, idari, mali ve
cezai sorumluluk doğmaz,” hükmü yarattığı hukuki sonuçlar bakımından bir genel
af niteliğindedir.
Çünkü bu düzenleme sonucunda, kapsama giren suçlar
hakkında artık kamu davası açılamaz; açılmış kamu davaları da düşecektir. Yani
tekrar ediyorum; bu bir genel aftır. 
GENEL
AFFI SADECE VE SADECE TBMM ÇIKARABİLİR
Peki genel af çıkarma yetkisi kime aittir? Sadece ve
sadece TBMM’ne aittir. Anayasa’mıza göre genel af ancak TBMM üye tam sayısının
3/5 çoğunluğu ile çıkarılabilir. Yani TBMM dışında hiç kimse hiçbir nedenle
genel af çıkaramaz. Hiç kimse hiçbir nedenle yargıdan muaf tutulamaz. 
KHK
İLE ANAYASA MAHKEMESİ LAĞVEDİLİRSE KİME BAŞVURACAĞIZ.?
Demokrasiler varlıklarına, devletler ve milletler
bekalarına kast edilen eylemlere dur demek zorundadırlar. Buna nasıl dur
diyecekler.? Anayasal kurumları aracılığı ile dur diyecekler. Peki Anayasal
hukuk devleti ister siyasiler, ister vesayet güçleri tarafından tehlikeye
düşürüldüğü zaman Anayasamızı kim koruyacak.? Tabii ki Anayasa Mahkemesi
koruyacak. Ancak Anayasa Mahkemesi Anayasa’ya aykırı olan KHK’lar konusunda
yetkisizlik belirterek varlığını tartışma konusu yapmışken bunu nasıl yapacak.?
Çok basit; Anayasamızın değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif
edilemeyecek maddeleri ihlâl edilerek ‘hukuk devleti’ tehlikeye düşürüldüğü
için daha önce yaptığı gibi yorum hakkını kullanacak. Anayasa’nın ilgili
maddelerini koruyacak. Aksi halde bir sabah yine bir KHK ile AYM lâğvedilirse
kime başvuracağız.? 
ANAYASA
TEHLİKEYE DÜŞTÜ.! ANAYASA MAHKEMESİ NEREDE.?
Suç teşkil edebilecek bir eyleminden ötürü bir
kimsenin asla hukuken sorumlu tutulamayacağına dair “cezasızlık düzenlemeleri”
Anayasa’nın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez nitelikteki
ikinci maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesine aykırıdır. Sayın AYM, şimdi
korumanız için size teslim edilen Anayasa’nın değiştirilemez maddelerindeki bu
ilkeyi koruyun. İki hakimi FETÖCÜLÜK’den hapiste olan Anayasa Mahkemesi’nin
üyelerine sesleniyoruz: Siz anayasal hukuk devletinin varlığı, demokrasi ve
bekamız tehlikeye düştüğü zaman görev yapmayacaksanız ne için varsınız.? 
BU
LİNÇ KÜLTÜRÜNÜN TEŞVİKİDİR!
Son çıkan KHK bir iç savaşı tetiklemek isteyen
provokatör milislerin işini kolaylaştırmaktadır. Bu kararname ile bir gurup
sapığın 15 Temmuz ile bağlantılandıracağı herhangi bir muhalif eylemi yapan
eylemcilere palalarla kesip, silâhlarla katletmeleri meşru hale gelecektir. Bu
KHK sonucu, bu tür fiillerden mağdur olduğunu iddia edenlerin yaşama hakkı,
işkence ve benzeri muameleye tabi olmama hakkı, adil yargılanma hakkı, etkili
başvuru hakkı gibi birtakım Anayasal temel hakları ortadan kalkmaktadır.
Kısacası son KHK kuvvetler birliği rejiminde can
çekişen demokrasimizin ölüm fermanıdır. Uyarıyoruz; bu linç kültürünün teşvikidir.
Allah korusun hâlâ bir yerlerde saklanmış olan gladyonun provokasyonuyla
iç savaşa zemin hazırlanabilir.! 
SON
KHK İLE 2019 SEÇİMLERİNİN SEÇİM GÜVENLİĞİ TEHDİT VE TEHLİKE ALTINDADIR
Son KHK’nın çok vahim başka bir sonucu güya terörün
bastırılmasına eden hizmet sivillere yargı ve ceza muafiyeti
getirilmesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk Milletinin vergileriyle
görevlerini yapan meşru savunma ve güvenlik güçler dışında hiçbir gücün
korumasına ihtiyacı yoktur. Bu maddeyle birlikte artık 2019 yılında veya
öncesinde yapılacak tüm seçimlerin güvenliği her yönüyle tehdit ve tehlike
altına girmiştir. İYİ Parti Türk Milleti’nin desteğiyle bu tehdit ve tehlikeyi
demokrasi içinde bertaraf etmeye kararlıdır. Bu konuda her türlü mücadeleyi
bağrından çıktığı Türk Milletinin cesaret ve haysiyetine yakışır şekilde sonuna
kadar verecektir. 
SON
KHK İKTİDARIN DERİN KORKULARINI YANSITIYOR
15 Temmuz FETÖ hıyanet, işgal, kaos ve iç savaş
darbesini, TSK'nın FETÖ kumpaslarının mağduru Atatürkçü subayları ve hangi
siyasi partiye oy vermiş olurlarsa olsunlar Türk Milletinin vatansever ve
demokrasiye bağlı evlatları önlemişlerdir. Son çıkan KHK ile AK Parti’nin 15
Temmuz menfur operasyonunu kendi hedefleri doğrultusunda kullandıkları ve
rejimi değiştirmeye yöneldikleri iddiaları büyük bir gerçeklik zemini
kazanmıştır.
Ebedi önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün
Başkanlığını yaptığı ve onun verdiği yetkiyle zafer kazandığı Yüce Türkiye
Büyük Meclisi de bu KHK ile daha da işlevsiz hale getirilmiştir.
Sadece bu kadarla kalmamış, milletvekilleri de
karanlık radikal paramiliter güçlerin tehdidi altına girmiştir.
İktidarın büyük korkularının eseri olan bu KHK asla
kabul etmiyoruz. İYİ Parti olarak büyük Türk Milleti’nin temsilcisi olan Yüce
Meclisin aşağılanması anlamına gelen bu KHK'yi protesto ediyoruz. 
MERAL
AKŞENER VE İYİ PARTİNİN MİSYONU YENİDEN PARLÂMENTER SİSTEM
İYİ Parti, onun Genel Başkanı Sayın Meral Akşener,
tüm vatanseverler ve demokrasi mücahitleri tek adam devleti rejiminin oldu
bittilerine pabuç bırakmayacaktır. İster erken yapılsın ister zamanında
Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinde Türk Milletinin demokratik
feraseti ve basiretiyle yeniden parlâmenter rejime döneceğimizi en gür
haykırışımızla ilan ediyoruz.
AK Partili yurttaşlarımız dahil siyasi görüşü ne olursa
olsun, demokratik hukuk devletine inanan her şahsın vatandaşlık görevi bu
düzenlemeye karşı çıkmaktır. Kötülüğün uzun karanlık gecesi bitiyor iyiliğin
şafağı yükseliyor. Milletimiz gönlünü ferah tutsun. Güçlendirilmiş parlamenter
rejimle milletimizi onun iradesinin temsilcisi olan Yüce Meclis'le tekrar
buluşturacağımız günler geliyor.

@#MedyaGünebakış ©#MedyaGünebakış
Ökkeş
Bölükbaşı,
İstanbul –Mayıs.2018- okkesb61@gmail.com,
http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,

İYİ
PARTİ GENEL
SEKRETERİ VE SÖZCÜSÜ İZMİR MİLLETVEKİLİ AYTUN ÇIRAY:
ERMENİ
SOYKIRIMINI TANIYAN BİR PAPANIN ELİNİ NASIL SIKABİLDİN?

BİZ ERDOĞAN‘I
“ALDANAN VE ALDATILAN” OLARAK BİLİYORDUK; MEĞER O ÜSTÜNE ÜSTLÜK UYUYORMUŞ.
TTB VE DİĞER BAZI
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN İSİMLERİNDEKİ TÜRK VE TÜRKİYE İBARELERİNİN
ÇIKARTILMASI SADECE TÜRKİYE’Yİ BÖLMEK VE YIKMAK İSTEYEN PKK VE ABDULLAH
ÖCALAN’INI SEVİNDİRİR
İYİ PARTİ BASIN BÜROSU 
İYİ PARTİ
GENEL
SEKRETERİ VE SÖZCÜSÜ İZMİR MİLLETVEKİLİ AYTUN ÇIRAY İYİ PARTİ BAŞKANLIK DİVANI
TOPLANTISININ ARDINDAN MECLİS’TE PARTİSİ ADINA ŞU
AÇIKLAMALARI
YAPTI..

Sn. Erdoğan son
ziyaretini Vatikan’da Papa’ya gerçekleştirdi. Papa ziyaretinde asıl konu
Erdoğan'ın Papa'yı hangi sıfatıyla muhatap aldığına bağlıdır.
Çünkü Türk basınında Sayın
Erdoğan’ın Vatikan’ı ziyaretinin 3. Cumhurbaşkanı merhum Celâl Bayar’ın
1959’daki ziyaretinden 59 yıl sonra Türkiye’den Vatikan’a Cumhurbaşkanı
düzeyinde yapılan ikinci ziyaret olduğu olgusu ön plâna çıkarılmıştır.

Böylece ziyarete
tarihî bir mahiyet atfetme çabası gösterilmiştir.
Geleneksel dış
politikamızda Vatikan'ı biz devlet olarak muhatap alır, Papa’nın dini kimliğini
(Hristiyanların Dini Lideri) kale almazdık.
Nitekim Bayar
doğrudan Vatikan’ı ziyaret etmemiş İtalya ziyareti sonrası bir nezaket
ziyaretinde bulunmuştur.

Hatta İstanbul'da
oldu-bitti ile açmaya kalkıştıkları ve amacını Katoliklerin
haklarını korumak olarak tarif ettikleri Temsilcilik için devletimiz..
"İki
Devlet arasındaki ilişkilerin düzeyi böyle bir Temsilciliğin açılmasını gerekli
kılmamaktadır" yanıtını resmen Nota ile vermiştik...
Aradan geçen
zaman içinde Erdoğan'ın o temsilciliğe de yeşil ışık yakmış olduğu ve günümüzde
İstanbul-Harbiye'de böyle bir temsilciliğin bulunduğu
anlaşılmaktadır...

Geçmişte Vatikan
Büyükelçilerimiz hep Dışişleri Bakanlığı mensupları olmuşken Aralık 2009'dan
itibaren Vatikan'a atanan Büyükelçilerimiz sistem dışından gelen
Filozof/Profesör kimlikli kişiler olmaya başlamıştır...
Bunlardan ilki
Kenan Gürsoy olmuştur...

Adı geçenin
FETÖ'nün masasında yemek yerken çekilmiş fotoğrafları bulunmaktadır...
Halen Büyükelçi
olarak görev yapan Mehmet Paçacı ise İlahiyatçıdır...

Yani Erdoğan'ın
atadığı Büyükelçilerin de kimliği değişmiştir.
Sn Erdoğan
tarafından Papa Devlet Başkanı değil, Dini Lider muamelesi
görmeye başlamıştır...
Görüşmelerde -
yapılan açıklamaya göre - Türkiye-Vatikan ilişkileri, Kudüs’le ilgili
gelişmeler, bölgesel sorunlar, Suriye’de yaşanan insanlık trajedisi, terör,
yabancı düşmanlığıyla ve İslam düşmanlığıyla mücadele gibi konular ele
alınmıştır...

Müslümanların
liderliğine soyunan Erdoğan aklı sıra Papa'nın ağzından kendi politikalarına
destek verileceğini ummuştur...
Ummuştur diyorum
zira Vatikan bir yana bu Papa'nın Türkiye'ye ilişkin tavrı maalesef malumdur...
Esasen Papa
Türkiye düşmanı Ermeni diasporasının yoğun ve etkili olduğu Arjantin’den
gelmektedir.

Daha Papa
seçilmeden önce Buenos Aires Paşpikopos’u sıfatıyla yayınladığı kitabında
“Ermeni soykırımı” sözünü kullanmış bulunmaktaydı.
Sn Erdoğan'a şu
soruyu sormak lazım: Daha Arjantin'de Başpiskopos iken "Ermeni Soykırımı"nı
tanımış ve kınamıştır.
2015 yılında
"Ermeni Soykırımı"nın 100. yıldönümünde yaşanan olayları "20.
yüzyılın ilk soykırımı" olarak tanımlamış, bunu Ermenistan'ı
ziyaretinde (2016) de teyit etmiş birinin davetini nasıl kabul
ettiniz ve böyle birinin elini nasıl sıkabildiniz...

Ya da
"Ermeni Soykırımı"na ilişkin beyanlarını Papa'nın dikkatine getirip
sözlerinizi geri alın yoksa ısrar ederseniz Vatikan'a - şaka da olsa - Cihad
ilan edeceğinizi belirttiniz mi?

@#MedyaGünebakış ©#MedyaGünebakış
Ökkeş
Bölükbaşı,
İstanbul –Nisan.2018- okkesb61@gmail.com,
http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,
|