“ELVEDA ANAYASA” DEMEYECEĞİZ.!

Anayasaya Aykırı Olan KHK İç Savaşa Zemin Hazırlar.!

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

“ELVEDA ANAYASA” DEMEYECEĞİZ.!

Anayasaya Aykırı Olan KHK İç Savaşa Zemin Hazırlar.!

 

Türkiye’nin Saygın Anayasa Profesörlerinden Kemal Gözler 16 Nisan Anayasa Referandumu öncesinde, “ELVEDA KUVVETLER AYRILIĞI, ELVEDA ANAYASA”  başlıklı makalesinde şöyle söylüyordu:

“İstedim ki, gelecekte, bir gün birileri çıkıp da bu değişikliği eleştirirlerse, adımı, bu değişikliğin kabul edilmesi safhasında susan anayasa hukukçularının arasında anmasınlar.  Zira 10 Aralık 2016 tarihli Anayasa Değişikliği Teklifinin asıl hedefi, Türkiye’de bir ‘kuvvetler birliği sistemi’ kurmaktır.”

Ne yazık ki Türkiye’de bugün, şaibeli bir referandumla kabul edilen Anayasa tamamen yürürlüğü girmemişken bile KHK’lerle ‘mutlak kuvvetler birliği sistemi’ tesis edilmiştir. Nitekim dün yayınlanan son KHK ile idare, Yargıtay ve Danıştay’a üye atayabilecektir. Bunun açık tercümesi yargının Cumhurbaşkanlığına bağlanmasıdır. Yani son kararname Anayasa’ya “bağımsız, tarafsız yargı” yazmanın hiçbir anlamının olmadığının, mahkemelerimizin anayasaya aykırı olarak kuvvetler birliğinin bir organı hale getirildiklerinin teyididir. Bu yönüyle son KHK bir Anayasa krizi olmanın yanı sıra derin bir devlet krizidir.

SON KHK İLE ‘GENEL AF’ ÇIKARILDI

Diğer yandan aynı kararnamede bulunan, “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi veya resmi görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihine gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluk doğmaz,” hükmü yarattığı hukuki sonuçlar bakımından bir genel af niteliğindedir.

Çünkü bu düzenleme sonucunda, kapsama giren suçlar hakkında artık kamu davası açılamaz; açılmış kamu davaları da düşecektir. Yani tekrar ediyorum; bu bir genel aftır.

GENEL AFFI SADECE VE SADECE TBMM ÇIKARABİLİR

Peki genel af çıkarma yetkisi kime aittir? Sadece ve sadece TBMM’ne aittir. Anayasa’mıza göre genel af ancak TBMM üye tam sayısının 3/5 çoğunluğu ile çıkarılabilir. Yani TBMM dışında hiç kimse hiçbir nedenle genel af çıkaramaz. Hiç kimse hiçbir nedenle yargıdan muaf tutulamaz.

KHK İLE ANAYASA MAHKEMESİ LAĞVEDİLİRSE KİME BAŞVURACAĞIZ.?

Demokrasiler varlıklarına, devletler ve milletler bekalarına kast edilen eylemlere dur demek zorundadırlar. Buna nasıl dur diyecekler.? Anayasal kurumları aracılığı ile dur diyecekler. Peki Anayasal hukuk devleti ister siyasiler, ister vesayet güçleri tarafından tehlikeye düşürüldüğü zaman Anayasamızı kim koruyacak.? Tabii ki Anayasa Mahkemesi koruyacak. Ancak Anayasa Mahkemesi Anayasa’ya aykırı olan KHK’lar konusunda yetkisizlik belirterek varlığını tartışma konusu yapmışken bunu nasıl yapacak.? Çok basit; Anayasamızın değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddeleri ihlâl edilerek ‘hukuk devleti’ tehlikeye düşürüldüğü için daha önce yaptığı gibi yorum hakkını kullanacak. Anayasa’nın ilgili maddelerini koruyacak. Aksi halde bir sabah yine bir KHK ile AYM lâğvedilirse kime başvuracağız.?

ANAYASA TEHLİKEYE DÜŞTÜ.! ANAYASA MAHKEMESİ NEREDE.?

Suç teşkil edebilecek bir eyleminden ötürü bir kimsenin asla hukuken sorumlu tutulamayacağına dair “cezasızlık düzenlemeleri” Anayasa’nın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez nitelikteki ikinci maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesine aykırıdır. Sayın AYM, şimdi korumanız için size teslim edilen Anayasa’nın değiştirilemez maddelerindeki bu ilkeyi koruyun. İki hakimi FETÖCÜLÜK’den hapiste olan Anayasa Mahkemesi’nin üyelerine sesleniyoruz: Siz anayasal hukuk devletinin varlığı, demokrasi ve bekamız tehlikeye düştüğü zaman görev yapmayacaksanız ne için varsınız.?

BU LİNÇ KÜLTÜRÜNÜN TEŞVİKİDİR!

Son çıkan KHK bir iç savaşı tetiklemek isteyen provokatör milislerin işini kolaylaştırmaktadır. Bu kararname ile bir gurup sapığın 15 Temmuz ile bağlantılandıracağı herhangi bir muhalif eylemi yapan eylemcilere palalarla kesip, silâhlarla katletmeleri meşru hale gelecektir. Bu KHK sonucu, bu tür fiillerden mağdur olduğunu iddia edenlerin yaşama hakkı, işkence ve benzeri muameleye tabi olmama hakkı, adil yargılanma hakkı, etkili başvuru hakkı gibi birtakım Anayasal temel hakları ortadan kalkmaktadır.

Kısacası son KHK kuvvetler birliği rejiminde can çekişen demokrasimizin ölüm fermanıdır. Uyarıyoruz; bu linç kültürünün teşvikidir. Allah korusun hâlâ bir yerlerde saklanmış olan gladyonun  provokasyonuyla iç savaşa zemin hazırlanabilir.!

SON KHK İLE 2019 SEÇİMLERİNİN SEÇİM GÜVENLİĞİ

TEHDİT VE TEHLİKE ALTINDADIR

Son KHK’nın çok vahim başka bir sonucu güya terörün bastırılmasına eden  hizmet sivillere yargı  ve ceza muafiyeti getirilmesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk Milletinin vergileriyle görevlerini yapan meşru savunma ve güvenlik güçler dışında hiçbir gücün korumasına ihtiyacı yoktur. Bu maddeyle birlikte artık 2019 yılında veya öncesinde yapılacak tüm seçimlerin güvenliği her yönüyle tehdit ve tehlike altına girmiştir. İYİ Parti Türk Milleti’nin desteğiyle bu tehdit ve tehlikeyi demokrasi içinde bertaraf etmeye kararlıdır. Bu konuda her türlü mücadeleyi bağrından çıktığı Türk Milletinin cesaret ve haysiyetine yakışır şekilde sonuna kadar verecektir.

SON KHK İKTİDARIN DERİN KORKULARINI YANSITIYOR

15 Temmuz FETÖ hıyanet, işgal, kaos ve iç savaş darbesini, TSK'nın FETÖ kumpaslarının mağduru Atatürkçü subayları ve hangi siyasi partiye oy vermiş olurlarsa olsunlar Türk Milletinin vatansever ve demokrasiye bağlı evlatları önlemişlerdir. Son çıkan KHK ile AK Parti’nin 15 Temmuz menfur operasyonunu kendi hedefleri doğrultusunda kullandıkları ve rejimi değiştirmeye yöneldikleri iddiaları büyük bir gerçeklik zemini kazanmıştır.

Ebedi önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Başkanlığını yaptığı ve onun verdiği yetkiyle zafer kazandığı Yüce Türkiye Büyük Meclisi de bu KHK ile daha da işlevsiz hale getirilmiştir.

Sadece bu kadarla kalmamış, milletvekilleri de karanlık radikal paramiliter güçlerin tehdidi altına girmiştir.

İktidarın büyük korkularının eseri olan bu KHK asla kabul etmiyoruz. İYİ Parti olarak büyük Türk Milleti’nin temsilcisi olan Yüce Meclisin aşağılanması anlamına gelen bu KHK'yi protesto ediyoruz.

MERAL AKŞENER VE İYİ PARTİNİN MİSYONU YENİDEN PARLÂMENTER SİSTEM

İYİ Parti, onun Genel Başkanı Sayın Meral Akşener, tüm vatanseverler ve demokrasi mücahitleri tek adam devleti rejiminin oldu bittilerine pabuç bırakmayacaktır. İster erken yapılsın ister zamanında Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinde Türk Milletinin demokratik feraseti ve basiretiyle yeniden parlâmenter rejime döneceğimizi en gür haykırışımızla ilan ediyoruz.

AK Partili yurttaşlarımız dahil siyasi görüşü ne olursa olsun, demokratik hukuk devletine inanan her şahsın vatandaşlık görevi bu düzenlemeye karşı çıkmaktır. Kötülüğün uzun karanlık gecesi bitiyor iyiliğin şafağı yükseliyor. Milletimiz gönlünü ferah tutsun. Güçlendirilmiş parlamenter rejimle milletimizi onun iradesinin temsilcisi olan Yüce Meclis'le tekrar buluşturacağımız günler geliyor.

 

@#MedyaGünebakış ©#MedyaGünebakış

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul –Mayıs.2018- okkesb61@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,

 

 

İYİ PARTİ GENEL SEKRETERİ VE SÖZCÜSÜ

İZMİR MİLLETVEKİLİ AYTUN ÇIRAY:

ERMENİ SOYKIRIMINI TANIYAN BİR PAPANIN ELİNİ NASIL SIKABİLDİN?

 

BİZ ERDOĞAN‘I “ALDANAN VE ALDATILAN” OLARAK BİLİYORDUK; MEĞER O ÜSTÜNE ÜSTLÜK UYUYORMUŞ.

TTB VE DİĞER BAZI SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN İSİMLERİNDEKİ TÜRK VE TÜRKİYE İBARELERİNİN ÇIKARTILMASI SADECE TÜRKİYE’Yİ BÖLMEK VE YIKMAK İSTEYEN PKK VE ABDULLAH ÖCALAN’INI SEVİNDİRİR

İYİ PARTİ BASIN BÜROSU

İYİ PARTİ GENEL SEKRETERİ VE SÖZCÜSÜ İZMİR MİLLETVEKİLİ AYTUN ÇIRAY İYİ PARTİ BAŞKANLIK DİVANI TOPLANTISININ ARDINDAN MECLİS’TE PARTİSİ ADINA ŞU AÇIKLAMALARI YAPTI..  

 

Sn. Erdoğan son ziyaretini Vatikan’da Papa’ya gerçekleştirdi. Papa ziyaretinde asıl konu Erdoğan'ın Papa'yı hangi sıfatıyla muhatap aldığına bağlıdır.

 

Çünkü Türk basınında Sayın Erdoğan’ın Vatikan’ı ziyaretinin 3. Cumhurbaşkanı merhum Celâl Bayar’ın 1959’daki ziyaretinden 59 yıl sonra Türkiye’den Vatikan’a Cumhurbaşkanı düzeyinde yapılan ikinci ziyaret olduğu olgusu ön plâna çıkarılmıştır.

 

Böylece ziyarete tarihî bir mahiyet atfetme çabası gösterilmiştir.

 

Geleneksel dış politikamızda Vatikan'ı biz devlet olarak muhatap alır, Papa’nın dini kimliğini (Hristiyanların Dini Lideri) kale almazdık.

 

Nitekim Bayar doğrudan Vatikan’ı ziyaret etmemiş İtalya ziyareti sonrası bir nezaket ziyaretinde bulunmuştur.

 

Hatta İstanbul'da oldu-bitti ile açmaya kalkıştıkları ve amacını Katoliklerin haklarını korumak olarak tarif ettikleri Temsilcilik için devletimiz..

 "İki Devlet arasındaki ilişkilerin düzeyi böyle bir Temsilciliğin açılmasını gerekli kılmamaktadır" yanıtını resmen Nota ile vermiştik...

 

Aradan geçen zaman içinde Erdoğan'ın o temsilciliğe de yeşil ışık yakmış olduğu ve günümüzde İstanbul-Harbiye'de böyle bir temsilciliğin bulunduğu anlaşılmaktadır...

 

Geçmişte Vatikan Büyükelçilerimiz hep Dışişleri Bakanlığı mensupları olmuşken Aralık 2009'dan itibaren Vatikan'a atanan Büyükelçilerimiz sistem dışından gelen Filozof/Profesör kimlikli kişiler olmaya başlamıştır...

 

Bunlardan ilki Kenan Gürsoy olmuştur...

 

Adı geçenin FETÖ'nün masasında yemek yerken çekilmiş fotoğrafları bulunmaktadır...

 

Halen Büyükelçi olarak görev yapan Mehmet Paçacı ise İlahiyatçıdır...

 

Yani Erdoğan'ın atadığı Büyükelçilerin de kimliği değişmiştir.

Sn Erdoğan tarafından Papa Devlet Başkanı değil, Dini Lider muamelesi görmeye başlamıştır...

 

Görüşmelerde - yapılan açıklamaya göre - Türkiye-Vatikan ilişkileri, Kudüs’le ilgili gelişmeler, bölgesel sorunlar, Suriye’de yaşanan insanlık trajedisi, terör, yabancı düşmanlığıyla ve İslam düşmanlığıyla mücadele gibi konular ele alınmıştır...

 

Müslümanların liderliğine soyunan Erdoğan aklı sıra Papa'nın ağzından kendi politikalarına destek verileceğini ummuştur...

Ummuştur diyorum zira Vatikan bir yana bu Papa'nın Türkiye'ye ilişkin tavrı maalesef malumdur...

 

Esasen Papa Türkiye düşmanı Ermeni diasporasının yoğun ve etkili olduğu Arjantin’den gelmektedir.

 

Daha Papa seçilmeden önce Buenos Aires Paşpikopos’u sıfatıyla yayınladığı kitabında “Ermeni soykırımı” sözünü kullanmış bulunmaktaydı.

Sn Erdoğan'a şu soruyu sormak lazım: Daha Arjantin'de Başpiskopos iken "Ermeni Soykırımı"nı tanımış ve kınamıştır.

2015 yılında "Ermeni Soykırımı"nın 100. yıldönümünde yaşanan olayları "20. yüzyılın ilk soykırımı" olarak tanımlamış, bunu Ermenistan'ı ziyaretinde (2016) de teyit etmiş  birinin davetini nasıl kabul ettiniz ve böyle birinin elini nasıl sıkabildiniz...

 

Ya da "Ermeni Soykırımı"na ilişkin beyanlarını Papa'nın dikkatine getirip sözlerinizi geri alın yoksa ısrar ederseniz Vatikan'a - şaka da olsa - Cihad ilan edeceğinizi belirttiniz mi?

 

@#MedyaGünebakış ©#MedyaGünebakış

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul –Nisan.2018- okkesb61@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,


Diğer Haberler

  • DARBE KİMDEN GELİRSE GELSİN KARŞIYIZ..
  • TRABZONLULAR BİRLEŞİNİZ
  • SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI…
  • KUL VE MAHLÛKAT HAKKI..
  • ADAM OLMAK–OLAMAMAK VE GAZETECİLİK
  • SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI..
  • DERNEKLER KANUNUNA MUHALEFET
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP