DOLANDIRICILIĞA HUKUKİ DESTEK 
Dolandırıcılar Serbestçe İstedikleri
Gibi Cirit Atabilir,
Atı Alıp Üsküdar'a Geçebilirler
Savcılık İşlem Yapsın Diye Suç Duyurusunda Bulunuyorsunuz. Ancak Savcılık,
Maddi Zarar Yok Diye
Takipsizlik Kararı Veriyor. Yani Dolandırıcılar Serbestçe İstedikleri Gibi
Cirit Atabilir, Atı Alıp Üsküdar'a Geçebilirler. 
İstanbul Barosu avukatlarından Salih Güven, kendi adı
kullanılarak çok sayıda vatandaşa borcu olduğuna dair icra takibi
gönderildiğini öğrenince büyük bir şok yaşadı. Kendisine ait bürosu dahi
olmayan ve savcılığa suç duyurusunda bulunan Avukat Güven, savcılığın maddi
hasar oluşmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı vermesi üzerine ise ikinci bir
şok yaşadı @#MedyaGünebakış 
DOLANDIRICILIK SINIR TANIMIYOR
2 Ağustos tarihinde avukat bir meslektaşından gelen telefon üzerine
olayların ortaya çıktığını anlatan Salih Güven şöyle devam etti: “Bana, ‘Bir müvekkilime, sizin tarafınızdan gönderilen ve ‘3 bin
750 lira borcunuz var. Ödemezseniz hakkınızda yasal işlem başlatılacak’
diye bir mesaj gelmiş’ dedi. Bu mesajı gönderenlerin dolandırıcı olduğunu
anladım. Ben de bunun üzerine ertesi gün bu mesajı atan kişiler hakkında
savcılığa suç duyurusunda bulundum ve savcılık işlem yapsın diye onların
iletişim numaralarını da verdim. Ancak bir süre sonra savcılık, benim maddi
zararım olmadığı için, itibarımı ve mesleki durumumu da hiçe sayarak benim
şikâyetimle ilgili takipsizlik kararı verdi. 
DOLANDIRICILIK ÇAĞ ATLADI
Benim Maddi Zararım Olmayabilir Ama Burada İtibarım Zedeleniyor.
Onu da geçtim,
öğle saatlerinde vatandaşlara mesaj göndermeye başlıyorlar, bunun ardından
telefonlarım akşama kadar hiç susmuyor. Özel hayat diye bir şeyim de kalmadı.
Verilen bu karar, hem dolandırıcıların işini kolaylaştırıyor hem benim hayatımı zehir
ediyor artık. Herkes barodan telefonumu öğreniyor ve beni arıyor. Ben de
vatandaşlar mağdur olmasın diye herkese gerekli açıklamaları yapıyorum. Yani
kendi işimi yapamaz hale geldim” dedi. 
500
KİŞİ ARADI
Dolandırıcılar Her Gün Toplu Mesaj Gönderiyor.
Mağdurların büyük kısmına, ‘Bu mesaja itibar etmeyin. Bunlar dolandırıcı’
dediği zaman ikna olduklarını söyleyen Avukat Salih Güven, “Bu dolandırıcılar
her gün toplu mesaj gönderiyor.
Sadece İstanbul’dan değil, beni Türkiye’nin 81 ilinden arıyorlar. Ben de
borçlarının olmadığını, varsa bile benim tarafımdan bilinmediğini söyleyerek
vatandaşları bilgilendiriyorum. Bu sayede vatandaşlarımızın mağdur olmasını
engellemeye çalışıyorum” dedi.
DOLANDIRICILIKTA DAMPİNG
2 Ağustos’tan bu yana kendisini yaklaşık 500 kişinin aradığını söyleyen
Güven, “Kendilerine bir mesaj gönderdiğiniz zaman, ‘Ben bu parayı ödeyeyim de
kurtulayım’ diye düşünen insanlar var. Dolandırıcılar o kadar ileri gitmişler ki
vatandaşlara, erken ödemeleri halde indirim yapacaklarını söylüyorlar. Yani
dolandırıcılıkta damping yapıyorlar” dedi.
Ökkeş
Bölükbaşı, İstanbul – Eylül.2017 - okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ –okkesb@turkfreezone.com,
DOLANDIRICILIK
SUÇU; NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK
Dolandırıcılık suçunda fail, bir
kimseyi hileli davranışlarla aldatıp onun veya bir başkasının zararına olarak
kendisinin veya üçüncü bir kişinin malvarlığına ilişkin bir yarar elde
etmektedir. 
Dolandırıcılık suçunda korunan
hukuksal yarar, münhasıran malvarlığıdır. Türk öğretisinde bu suçta malvarlığı
yanında ayrıca hileli davranışlarla mağdurun aldatılmış olması nedeniyle irade
özgürlüğünün de korunduğu anlayışı yaygındır. [1]
Dolandırıcılık suçunda mağdur,
aldatılan veya kendi veya bir başkasının malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunan
kişi değil, münhasıran malvarlığı zarara uğrayan kişidir.
Bu durum özellikle Türk Ceza
Kanunu madde 159 çerçevesinde şikayet hakkının kullanılması bakımından önem
taşımaktadır. Malvarlığına ilişkin herhangi bir değer bu suçun maddi konusunu
oluşturur. Bu, taşınır veya taşınmaz olabileceği gibi, bir alacak hakkı da
olabilir. Maddi değeri olmamakla birlikte, hatıra veya manevi değeri olan
şeyler, örneğin kıymetli mektuplar, malvarlığına dahildirler.
Bu suçun faili herhangi bir kimse
olabilir. Suçun mağduru ise zarara uğrayan malvarlığının sahibi olan gerçek ve
tüzel kişilerdir.
Suçun oluşması için, kendisine
karşı hileli davranışa başvurulan kişi ile bunun sonucunda malvarlığı zarara
uğraya kişinin aynı kişi olmasına gerek yoktur. Örneğin, failin ticari vekilini
aldatıp tacirin zararına işlem yapmasına yol açması gibi. Ancak aldatılan
kişiye, malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunabilme yetkisinin verilmiş olması
gerektiğinden, bu yetkiye sahip olmayan bir kişinin aldatılmış olması durumunda
bu suç değil, duruma göre hırsızlık veya güveni kötüye kullanma suçu oluşur.
[2]
Dolandırıcılık suçunun maddi
unsuru üç alt unsurdan oluşur. Bunlar; failin, hileli bir davranışta bulunması,
bunun sonucunda mağdurun aldatılmış olması ve mağdurun veya bir üçüncü kişinin
zararına olarak failin kendisine veya bir üçüncü kişiye bir yarar sağlamasıdır.
Yeni Türk Ceza Kanunu “hileli davranışlar” demekte, ama hileyi tanımlamamaktadır.
Ancak nereden bakılırsa bakılsın, dar veya geniş yorumlansın, Kanun “aldatıp”
dediğinden, hileden veya hileli davranışlardan, sonuçta, bir kimseyi kendisinin
veya başkasının zararına olarak “aldatma” anlaşılmaktadır. [3]

Yeni Türk Ceza Kanunu’na göre
hilenin belli bir ağırlığa ulaşmış olması zorunluluğu aranmamaktadır. Somut
olayda hileli davranışın karşı tarafı aldatmış olması suçun oluşması için
yeterlidir; ayrıca objektif olarak bu davranışların kandırmaya elverişli olup
olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Yeni Türk Ceza Kanunu’nda açıkça hilenin
kandırabilecek nitelikte olması gerektiğinden açıkça söz edilmemekte ise de,
Yargıtay, önceki Türk Ceza Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemdeki içtihadını
yeni kanun zamanında da devam ettirmekte ve ancak belirli ağırlığa ulaşan
hileli davranışların bu suçu oluşturacağı sonucuna varmaktadır. [4]
Bu bağlamda ödeme yeteneği
olmadığını gizleyerek belirli bir hizmetten yararlandıktan sonra ödemede
bulunmayan kişinin fiili gibi eylemlerin, karşılıksız yararlanmaya Yeni Türk
Ceza Kanunu’nda ayrı bir düzenleme olarak yer verilmemesi nedeniyle
dolandırıcılık sayılıp sayılmayacağı konusunda duraksama yaratacak
niteliktedir. [5]

Dolandırıcılık suçunun oluşması
için failin hileli davranışlarla muhatabını “aldatmış” olması gerekir.
Aldatılan kişi fail tarafından ileri sürülen olguları gerçek sanmalı veya en
azından gerçeğe uygun olma olanağından hareket etmelidir. Hileli davranış ile
mağdurun aldanması arasında neden sonuç ilişkisi bulunmalı, başka bir anlatımla
karşı tarafın içine düştüğü hatalı tasavvurun nedeni fail tarafından başvurulan
hileli davranışlar olmalıdır. Fail tarafından herhangi bir hileli davranışa
başvurulmadığı sürece, salt mağdurun hatasından yararlanmanın dolandırıcılık suçunu
oluşturduğunu söylemek mümkün gözükmemektedir. Böyle bir durumda dolandırıcılık
suçunun oluşabilmesi için, failin aldatılan kişideki mevcut hatalı tasavvuru
güçlendirmesi veya onun farkına varılması engellemesi veya güçleştirmesi
aranır. [6]
Suçun işlendiği yer, hileli
davranışların yapıldığı yer değil, failin yararı sağladığı yerdir. [7]

Maddi unsurun üçüncü alt
unsuru ise bu suçta failin hileli davranışlarla hataya düşürdüğü kimseye veya
bir başkasının zararına olarak kendisi veya başkasına (haksız) bir yarar elde
etmesidir. Türk Ceza Kanunu yararı sınırlandırmış değildir.
Para veya herhangi bir şey, hukuki
sonuç doğurmaya elverişli bir belge, şahsi hizmet, bir şeyin sadece
kullanılması yarardır. Sözleşme, makbuz, ibraname, taahhütname gibi belgeleri
elde etmek de yarar sağlamaktır. Yeter ki bunlarla bir kimseye zarar verilmiş
ve fail veya başkasına bir yarar sağlanmış olsun, söz konusu olan, daima maddi,
malvarlığına ilişkin bir yarardır. Kuşkusuz, fikri veya bedeni bir hizmet elde
etmek de yararlanmaktır. [8]
Dolandırıcılık suçu anlamında
zarar malvarlığına ilişkin olmalıdır. Zarar bizzat aldatılan kişide ortaya
çıkmış olabileceği gibi, üçüncü kişide de ortaya çıkmış olabilir. Zararın
miktarının tespit edilmiş olmasına gerek yoktur. Bugün öğretide egemen olan
hukuksal-ekonomik malvarlığı teorisi(karma teori), malvarlığını, bir kişinin
sahip olduğu hukuk düzeninin koruması altında bulunan ekonomik değerlerin tümü
olarak kabul etmektedir. [9]

Zarardan söz edilebilmesi için
malvarlığının değerinde bir azalma meydana gelmesi gerekmektedir. Tek başına
zarara tehlikesi suçun oluşması için yeterli değildir. Meydana gelen zararın
sonradan giderilmesi önemli değildir, bu durum olsa olsa madde 168’in
uygulanması bakımından önem taşır. Elde edilen yarar doğrudan doğruya zarar
gören kişinin malvarlığından elde edilmiş olmalıdır. Elde edilen yarar ile
başvurulan hileli davranış arasında nedensellik bağı olmalıdır.
Eski Türk Ceza
Kanunu'nda elde edilen yararın haksız olması aranmış iken, Yeni Türk Ceza
Kanunu yararın haksız olması gibi bir zorunluluğa yer vermiş değildir. Ancak
doktrinde birçok görüş failin hilesiyle mağdurun aldatılması sonucu elde edilen
yararın, haksız olmasından kuşku duyulmaması gerektiğini söylemektedir. Bunun
nedeni ise, suçun “bir hukuksal ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla
işlenmesine bu suçta daha az cezayı gerektiren bir durum olarak yer verilmiş
olmasıdır. Bu durum cezanın indirilmesini gerektirdiği gibi, ayrıca
kovuşturmanın şikayet üzerine yapılması sonucuna da yol açacaktır.
Dolandırıcılık
suçunda manevi unsuru genel kast oluşturur. Bu suçta kastın, hileli davranışa,
bunun sonucunda mağdurun hataya düşürülmesine ve haksız yarar sağlamaya yönelik
olması gerekir. Kastın aynı zamanda fail tarafından elde edilmek istenen yararın
haksızlığını da kapsamına alması gerekir. [10]

Suç olası kastla da
işlenebilir. Böyle bir durumda ceza indirilir. Gerçekten kasttan söz
edilebilmesi için failin sadece davranışını bilmesi ve istemesi yetmez, aynı
zamanda, davranışının neticesi olarak bir kimseyi aldattığını, aldatmasının
neticesi olarak bir malvarlığı zararının oluştuğunu ve zararın karşılığı olarak
suçun işlenmesinin son evresini oluşturan bir yararı sağladığını bilmesi ve
istemesidir. Tüm unsurların gerçekleşmiş olmasını gerektirdiğinden, bağlı
hareketlilik arz eden bu suçta, failin, fiilde hataya düşmesi olasılığı
fazladır. Dolandırma kastı önceden veya en azından fiilin işlenmesi esnasında
mevcut olmalıdır. Kast fiil işlendikten sonra oluştuğunda, artık dolandırıcılık
suçu söz konusu olmaz, şartları varsa güveni kötüye kullanma suçu söz konusu
olur. [11]
Dolandırıcılık,
başkasının zararına olarak haksız yarar elde edildiği anda tamamlanır. Hileli
davranışlara başvurulmuş olmasına rağmen karşı taraf aldanmamış olabilir.
Hileli davranış objektif olarak kandırabilecek nitelikte olmasına rağmen, karşı
taraf aldanmamışsa, suçun teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilmelidir.
[12]
Hileli davranışın
malvarlığında meydana getirdiği “tehlikenin ağırlığı”, teşebbüs nedeniyle alt
ve üst sınırlar arasında cezanın tayini bakımından göz önünde bulundurulur.
Türk Ceza Kanunu madde 43/1 uyarınca suçların “aynı kişiye” karşı işlenmesi
zorunluluğu arandığı için, aynı suç işleme kararına bağlı olsa bile, değişik
kişilere karşı işlenen dolandırıcılık suçunda zincirleme suç ilişkisinden söz
edilemeyeceği için, mağdur sayısınca suçun oluştuğu sonucuna varmak gerekir.
Buna karşılık tek
bir hileli davranış birden fazla kişinin malvarlığında zarara yol açmış ise,
“tek bir fiille” işlenen birden fazla dolandırıcılık suçu söz konusu olacağı
için madde 43/2 uyarınca zincirleme suç kurallarının uygulanması mümkündür.

Dolandırıcılık
suçunun cezası, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para
cezasıdır. Para cezasının asgari haddi, 52. maddede gösterilen gün/para
kadardır. Maddede hapis ve adli para cezasına birlikte hükmolunması
benimsenmiştir.
Bununla birlikte
hakim, kısa süreli bir hapis cezasına hükmetti ise bu cezayı Türk Ceza
Kanunu’nun 50/1. maddesinde öngörülen tedbirlere veya adli para cezasına
çevirebilir. Bu durumda adli para cezaları toplanarak sonuç ceza belirlenir.
Ancak sonuç adli para cezasının Türk Ceza Kanunu’nun 51/1. maddesi uyarınca
ertelenmesi olanağı bulunmamaktadır.
Bunun yanında hakim
hapis cezasını adli para cezasına çevirmezse erteleyebilir. Erteleme kararı
ancak hapis cezasına ilişkin olarak verilebilir. Adli para cezasını kapsamaz.
[13]
Öte yandan,
dolandırıcılık suçu, bir tüzel kişinin yararına işlendiğinde, Kanun, 169.
maddede, tüzel kişi hakkında güvenlik tedbiri uygulanmasını öngörmüştür. Ancak
bu hükmün, tüzel kişi hakkında uygulanabilmesi için; tüzel kişinin iradesini
oluşturan organlarının, failin hileli davranışlarıyla bir kimseyi aldattığını,
dolayısıyla tüzel kişiye bir yarar sağladığını bilmesi ve istemesi gerekir.
Türk Ceza Kanunu’nun
167. maddesinde “şahsi cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını
gerektiren şahsi sebep” adı altında dolandırıcılık suçunun yakın akrabalar
arasında işlenmesini, akrabalığın derecesine göre ya cezalandırılabilme şartı
ya da cezayı azaltan kişisel neden saymıştır.
Türk Ceza Kanunu’nun
168. maddesinde ise etkin pişmanlık halinde kovuşturma başlamadan veya kovuşturma
başlamışsa hüküm verilmeden önce zarın tamamen giderilmesi şartına bağlı olarak
belli oranlarda cezanın azaltılmasını öngörmüştür. Türk Ceza Kanunu zarar
kısmen giderildiğinde fail hakkında etkin pişmanlık hükmünün uygulanmasını ise
mağdurun rızasının olması şartına bağlamıştır. [14]
Dolandırıcılık
suçuna iştirakin her türlüsü mümkündür. İştirak iradesi hile oluşturan
davranışın gerçekleşmesinden önce, en geç gerçekleşme anında olmalıdır.
Mağdurun aldanmasına herhangi bir şekilde katılmayan ancak, failin kendisine
yarar sağladığı kimse dolandırıcılığa iştirakten sorumlu tutulamayacaktır. [15]

Dolandırıcılık
suçunda nitelikli haller Yeni Türk Ceza Kanunu madde 158’de düzenlenmektedir.
Bu maddeye göre nitelikli dolandırıcılık suçunu işleyen fail hakkında iki
yıldan yedi yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasına
hükmolunur.
Kişi kasten işlemiş
olduğu nitelikli dolandırıcılık suçunda dolayı hapis cezasına mahkumiyetin
sonucu olarak Türk Ceza Kanunu’nun 53/1. maddesinde belirtilen hakları kullanmaktan
yoksun bırakılır. Kişi işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkum olduğu hapis
cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.

Dolandırıcılık
Suçunun;
a-) Dinî inanç ve
duyguların istismar edilmesi suretiyle,
b-) Kişinin içinde bulunduğu
tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,
c-) Kişinin algılama
yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
d-) Kamu kurum ve
kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek
tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,
e-) Kamu kurum ve
kuruluşlarının zararına olarak,
f-) Bilişim
sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması
suretiyle,
g-) Basın ve yayın
araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
h-) Tacir veya
şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari
faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti
kapsamında,
i-) Serbest meslek
sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin
kötüye kullanılması suretiyle,
j-) Banka veya diğer
kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak
maksadıyla,
k-) Sigorta bedelini
almak maksadıyla,
işlenmesi halinde
nitelikli dolandırıcılık söz konusu olacak ve faile iki yıldan yedi yıla kadar
hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası verilecektir.
Ancak, (e), (f) ve
(j) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adlî
para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az
olamayacaktır.
Ayrıca kamu
görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından
bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat
temin eden kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılacaktır.
Türk Ceza Kanunu’nu
159. maddesi uyarınca dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı
tahsil amacıyla işlenmesi halinde faile şikayet üzerine, altı aydan
bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilecektir.
Eski Türk Ceza Kanunu’ndan farklı
olarak Yeni Türk Ceza Kanunu’nda birden fazla nitelikli halin bir arada
bulunması, başlı başına cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren bir neden olarak
düzenlenmiştir. Birden fazla nitelikli halin bir arada bulunması, madde 61
uyarınca somut cezanın belirlenmesi açısından göz önünde bulundurulabilecektir.

Ökkeş
Bölükbaşı, İstanbul – Eylül.2017 - okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ –okkesb@turkfreezone.com,

5237
Sayılı Türk Ceza Kanunu'nda Bulunan
Takibi Şikayete Bağlı Suçlar
Avukat
Fikret Bircan
TCK
Madde 86/2
Kasten Yaralama suçunda daha az cezayı gerektiren hal:
-Basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olması hali
TCK Madde 89/5
Taksirli Yaralama (Bilinçli Taksir hali hariç)
TCK Madde 102
Cinsel Saldırı
TCK Madde 104/1
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki
TCK Madde 105
Cinsel Taciz
TCK Madde 106/2. cümle
Malvarlığına Yönelik Tehdit
TCK Madde 116/1
Konut Dokunulmazlığının İhlali
TCK Madde 117/1
İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali
TCK Madde 123
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma
TCK Madde 125-131
Hakaret (Kamu Görevlisine Görevinden Ötürü İşlenen Hariç)
TCK Madde 139
Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar (Kişisel Verilerin
Kaydedilmesi, Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme ve Veri Yok
Etmeme Hariç)
TCK Madde 144
Hırsızlık Suçunda daha az cezayı gerektiren haller
-Paydaş ve elbirliği ile malik olunan mal üzerinde hırsızlık
-Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla hırsızlık
TCK Madde 146
Kullanma Hırsızlığı
TCK Madde 151
Mala Zarar Verme
TCK Madde 155
Güveni Kötüye Kullanma
TCK
Madde 156
Bedelsiz Senedi Kullanma
TCK Madde 159
Dolandırıcılık Suçunda Daha Az Cezayı Gerektiren Haller:
-Hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla suç işlenmesi
TCK Madde 160
Kaybolmuş veya Hata Sonucu Ele Geçmiş Eşya Üzerinde Tasarruf
TCK Madde 167/2
Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep
TCK Madde 209/1
Açığa Atılan İmzanın Kötüye Kullanılması
TCK Madde 233/1
Aile Hukukunda Kaynaklanan Yükümlülüğün İhlali
TCK Madde 239/1-2
Ticari Sır, Bankacılık Sırrı veya Müşteri Sırrı Niteliğindeki Bilgi ve
Belgelerin Açıklanması
TCK Madde 342/2
Yabancı Devlet Temsilcilerine Karşı İşlenen Hakaret Suçu
Ökkeş
Bölükbaşı, İstanbul – Eylül.2017 - okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ –okkesb@turkfreezone.com,
,
|