DIŞİŞLERİ'NİN GENETİĞİYLE OYNUYORLAR
Deniz Bölükbaşı, Kübra Par İle Politikomik'i Konuştu;
Dışişleri'nin Genetiği ile Oynanıyor.!

YASA DIŞI
“Aslında Hiçbir
Şey Yasa Dışı Değildi. Çünkü
Artık Yasa Diye Bir Şey Yoktu.” George Orwell

Efsane
politikacı Osman Bölükbaşı’nın oğlu, eski MHP Milletvekili, emekli Büyükelçi
Deniz Bölükbaşı ile siyasetçilerin mizahla ilişkisini anlatan yeni kitabı ‘Politikomik’i
konuşmak üzere buluştuk.
Sohbetimiz,
Meral Akşener’in kuracağı yeni partiden Tuğrul Türkeş’in kabine dışı kalmasına,
MHP ve AK Parti arasındaki yakınlaşmadan Merve Kavakçı’nın büyükelçi olarak
atanmasına kadar pek çok güncel konuya uzandı...
MHP ile Yolları Ayrılan Ümit
Özdağ, Yusuf Halaçoğlu Gibi İsimler, Meral Akşener Öncülüğünde Yeni Parti
Hazırlığı İçinde. MHP’ye Yakın Bir Eski Siyasetçi Olarak Bu Yeni Durumu Nasıl
Yorumluyorsunuz.?
1
Kasım 2015 seçimlerini izleyen günlerde, MHP’de bir sözde muhalefet hareketi
başladı. Bunların amacı, imza toplayarak olağanüstü büyük kongreyi
gerçekleştirip başarısız gördükleri Devlet Bey’i genel başkanlıktan almaktı.
Başarılı olamadılar. Mahkeme ve korsan kongre süreci yaşandı. Sonunda,
dışarıdan desteklendiği çok açık olan, MHP’yi ele geçirme ve değiştirme amacı
olan bu hareket havada kaldı. Öncülerinin bir kısmı partiden ihraç edildi.
Sayın Akşener, Sayın Özdağ ve diğerleri, şimdi yeni bir siyasi parti oluşumu
için çalışıyorlar. Yeni partilerini kurabilirlerse hayırlı olsun.
Bu Yeni Parti Başarılı Olur mu
Peki Sizce.?
Cem
Boyner öncülüğünde kurulan Yeni Demokrasi Hareketi vardı. Onlar da büyük bir
kamuoyu rüzgârı ve iş dünyasının desteğiyle parti kurmuşlardı.
Katıldıkları
seçimde yüzde 0.48 gibi bir oranda oy aldılar. Yeni kurulacak bu partinin
akıbetinin de ondan çok farklı olacağını sanmıyorum.
Ama Anket Yaptırdıkları Ve
Yüzde 20 Civarında Oy Alabilecekleri Konuşuluyor.!.
Atıp
tutmanın stopajı, KDV’si yoktur; sıfır maliyetli bir egzersizdir. Anadolu’da da
“Tavuğun cücüğü üzüm sayılır” diye bir laf vardır. Yaz aylarında çok fazla
civciv olur ama hastalık, kuraklık, sel derken sonbahara gelindiğinde 2-3 tane
kalır. Göreceğiz. Türkiye’nin bugünkü şartlarında AKP’nin içinden çıkabilecek
yeni bir parti dışında, merkez sağda da merkez solda da yeni bir siyasi
partinin mayasının tutacağı kanaatinde değilim.
Neden.?
Sebebi
bugünkü şartlar. Türk toplumu iyice kemikleşmiş cephelere bölündü. Bir de zaten
Türkiye’de yönetim sistemi değişti. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde artık
siyasi partilerin iktidarı sona erdi ve şahıs iktidarlığı dönemi başladı. Bütün
bu faktörleri alt alta koyduğunuzda, AKP’nin içinden çıkabilecek parti hariç
esasen hiçbir siyasi partinin şansı yoktur.

"SEÇİM SİSTEMİ SİYASETTE
YENİ BİR KIRILMA YARATABİLİR"
MHP’nin Referandumda “Evet”
Kampına Katılmasını Nasıl Karşılamıştınız?
Artık
geçmişe dönmenin önümüzdeki yol bakımından bir fayda sağlayacağı kanaatinde
değilim. Anayasa değişikliği yürürlüğe girmiştir. Bu seçimlerde Türk milleti
bir karar verecek. Verilen bu kararın hayırlı olup olmayacağını ancak o zaman
tartışabiliriz.
Peki, Bundan Sonraki Süreçte MHP
Yine AKP İle Birlikte Hareket Eder mi, Etmeli mi.?
MHP’nin
yöneticisi değilim. Fincancı katırlarını ürkütmeyelim. Bu konuda ne
düşünüldüğünü Sayın Bahçeli ve MHP yönetimi cevaplayacak durumdadır. Siyasi
gelişmeleri dışarıdan gözlemleyen, emekli bir büyükelçi olarak şahsi fikrimi
paylaşabilirim. Görebildiğim kadarıyla, MHP’nin AKP’ye olan desteği esas
itibarıyla iki konu üzerinde yoğunlaşmıştır. Biri terörle mücadele, diğeri de
dış politikadır. Anayasa değişikliği, MHP’nin inisiyatifiyle gündeme gelip 16
Nisan referandumuyla kabul edilmiştir. Bu değişiklikteki bir madde, “Halkoylamasıyla
kabul edildikten sonraki en geç 6 ay içinde Meclis yeni sisteme uyum için
gereken kanuni düzenlemeleri yapar” diyor. 28 Nisan’da başlayan bu 6 aylık
süre, 28 Ekim’de sona eriyor. Bugüne kadar Meclis hiçbir şey yapmadı. Meclis
açıldığı zaman önlerinde 27 gün kalacak. Bu da yetmeyecek. AKP’nin bir
hazırlığı olmadığı anlaşılıyor.
MHP Bu Süreçte AKP’yi Desteklemeye
Devam Etmeli mi.?
Sayın
genel başkanın, “Sorumlu ve yapıcı bir tutum benimseyeceğiz” şeklinde bir
açıklaması var. Ama bir konu var ki o, siyasette yeni bir kırılma yaratacaktır.
Seçim Yasası konusunda ne düşündüklerini AKP’li yetkililerin ağzından değil de
Cumhurbaşkanı’nın danışmanlarından duyuyoruz. Bunlar sorumlu mudur, onu
bilemiyoruz. “Dar bölge, daraltılmış bölge” diyorlar. Seçim çevresi barajı
sistemini savunanlar çıktı. O noktada bir kafa karışıklığı var.
Peki, MHP İle AKP Arasında
Olası Başka Kırılma Konuları Ne Olabilir.?
15
Temmuz sonrası FETÖ’yle mücadelede epey mesafe alındı ama bu temizlik henüz tam
manasıyla yapılamadı. FETÖ’nün siyasi ayağını ortaya çıkarıp temizlemeden ve
yaptıklarının hesabını adalet önünde vermelerini sağlamadan FETÖ’yle
mücadelenin başarıya ulaşması mümkün değildir. Sayın Bahçeli, bu siyasi ayağı
en fazla gündeme getiren genel başkandır. En son, Başbakan’a ve
Cumhurbaşkanı’na seslenirken, “Devletin istihbaratı, Emniyet’i, yargısı, bütün
bilgileri elinizde. Bu bilgileri paylaşın, o zaman ben gereğini nasıl
yapacağım, görürsünüz” dedi.
Devlet Bey’in Bu Siyasi Ayağa
Katılmış İsimlere Dair Birtakım Şüpheleri, Ya Da Bilgisi Var mı.?
MHP’nin
bir istihbarat örgütü yok ki devletin elindeki bilgilere benzer bilgileri
toplayabilsin. Tabii burada son dönemde herkesin de kabul ettiği, Yargıtay’ın
bir kararıyla da artık içtihat haline gelen bir husus var. Bylock gizli haberleşme
sistemini kullananlar FETÖ üyesi kabul ediliyor. 122’den fazla Bylock
kullanıcısının isminin tespit edildiği, mesajlarının da deşifre edildiği
söyleniyor. Bunların içerisinde bir tane siyasetçi olmaz mı? Varsa, bu devletin
elindedir. FETÖ’nün siyasi ayağıyla mücadelede AKP’nin öne geçmesi lazım, çünkü
FETÖ ile yıllardır beraberliği olan parti AKP’dir. FETÖ’cülerin tespiti için
gerekli istihbarat da devletin elindir, o da AKP’nin elinde demektir. Siyaset
kurumunda, her siyasi partide FETÖ’cü vardır diye düşünüyorum. Devletin
elindeki bilgileri AKP’nin muhalefetle paylaşması gerekir. FETÖ her partide
vardır ve bunlar temizlenmeden FETÖ’yle mücadele edildiğine Türk kamuoyunu
inandıramazsınız. Bu, siyasette genel bir kırılma noktasıdır.

"MERVE KAVAKÇI’NIN ATANMASI
YANLIŞ DIŞİŞLERİ’NİN GENETİĞİYLE OYNUYORLAR"
Merve Kavakçı’nın büyükelçi
olarak atanması tartışmalara neden oldu. Kimileri “Çok haksızlığa uğramıştı,
iyi oldu” diyor, başka bir kesim de Dışişleri’nden gelmediği için eleştiriyor.
Diplomasi Geleneğinden Gelen
Biri Olarak Siz Nasıl Yorumluyorsunuz.?
Bahsi
geçen hanımefendinin 1999 seçimlerinde türbanla TBMM Genel Kurulu’na girmesi
çalkantıya yol açmıştı ve Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Vatandaşlıktan
çıkarılmasının nedeni de türbanla genel kurula girmesi değil, izin almadan
Amerikan vatandaşı olmasıydı. Büyükelçi olmadan 25 gün önce de yanılmıyorsam
yeniden Türk vatandaşlığına alınmış. Yeni uygulamada, Dışişleri Bakanlığı’nda
başörtülü memurlar da bulunabilir. Burada sorun; başörtülü olması değil, hayatında
bir gün devlet memuriyeti olmayan, bir dönemin siyasi ideolojik sembolü olmuş
birinin iade-i itibar amacıyla büyükelçi yapılmasıdır. “İade-i itibar” lafı da
benim değil, AKP Sözcüsü Sayın Mahir Ünal’ındır. Dışişleri, “farklı nedenlerle”
mağdur olduğu düşünülen insanlara itibarlarını iade etme vasıtası mıdır.?
Tabii
büyükelçilik, valilik gibi istisnai memurluktur, dışarıdan da atama olabilir.
Her dönemde birkaç kişi dışarıdan büyükelçi olmuştur. Yani eskiden de oluyordu
ama şimdi ölçüsü kaçmıştır. Yaşadığımız süreç, Dışişleri’nin genetiğinin
değiştirilmesi sürecidir. 5-10 yıl sonra Dışişleri’ne meslek memuru bulmakta
güçlük çekilecektir.
Bir
de AKP hükümetinin bir Dışişleri alerjisi var. Kendilerine göre bizi
aşağılamaya çalışıp “Monşer” derler. Demek ki “Monşer” dedikleri Dışişleri’nin
genetiğiyle oynayarak yerel ve milli hale getirmeye çalışıyorlar.
Bunun
için bula bula da Amerikan vatandaşı bir hanımı buldular. Merve Kavakçı’nın
temsil etmesi için uyguladığınız kriterler bunlar ise Türkiye’de 30 milyon
kadın daha bulursunuz.!
‘SON DÖNEMDE SİYASET MİZAH
FUKARASI’ 
Siyasetçilerin mizahla
ilişkisini anlatan “Politikomik” adında yeni bir kitap çıkardınız. “Türkiye’de
siyaset mizah konusunda biraz kısırdır” diyorsunuz.
Bu Hep mi Böyleydi, Yoksa
Özellikle Son Dönem mi Böyle.?
Türk
siyaseti, son dönem itibarıyla mizah ve nükte fukarasıdır. Rahmetli Demirel,
rahmetli Erbakan, rahmetli Erdal İnönü’nün döneminde siyasette bir incelik, bir
zarafet ve mizah vardı. Çok şiddetli polemikler, kavgalar da olurdu ama bunlar
hep mizahla birlikte giderdi. Eski devirlerde, kriz durumlarında insanların
önünde savaşmak ve kaçmak seçenekleri vardı. Ama modern zamanlarda mizah üçüncü
bir seçenek olarak gülmeyi sundu. Krizlerden kurtulamayan Türkiye’de en fazla
ihtiyacımız olan mizahtır. Ama gülen siyasetçi pek göremezsiniz. Özellikle son
15 yılda, Devlet Bahçeli dışında mizah duygusuna aşina pek siyasetçi olduğunu
söyleyemiyorum.
Nedeni Ne Sizce?
Türk
toplumunun 1980’den sonra depolitize olmasını, nedenlerden biri olarak
gösterebiliriz. Siyasete yabancılaşma, siyasetten uzaklaşma dönemine girildi.
Ayrıca Türkiye 2002 Kasım’ından bu yana mizaha pek iyi gözle bakmayan bir
iktidar tarafından yönetildi.
Devlet Bey için “Dışarıdan
bilenler için asık suratlı, kendi arkadaş çevresi içinde mizahi yanını gösteren
biri” diyorsunuz. Devlet Bey’in içki içmediğini ama içki içenlere çok
takıldığını anlatmışsınız.
Kendisi
içki içmez, fakat etrafında içenlere de karışmaz. Gerçi saygıdan dolayı partide
çok kişi yanında içmez. Ben içerdim. Bir gün odasında yemek yiyeceğiz, çocuklara
“Ne söyleyeceksiniz.?” diye sordum, “Lüfer” dediler.
Devlet
Bey, duyunca “Kitabına uygun mu yiyecek.?” demiş. “Kitap nedir.?” diye sorduk.
Bir sahaftan balık ansiklopedisi almış, lüferin altında “Mutlaka rakıyla yiyin”
yazıyormuş. (Gülüyor) Benzetme sanatında da Devlet Bey’in üstüne yoktur.
2015
Haziran seçimlerinden önce dönemin Başbakan’ı Sayın Ahmet Davutoğlu,
“Bahçeli’ye Türk milliyetçiliğini öğreteceğiz” dedi. Devlet Bey de cevaben,
“Senden bozkurt falan olmaz, olsa olsa fındık kurdu olur” dedi.
Mizahı En İyi Kullanan
Siyasetçi Kimdi?
Demirel’in
ayrı bir yeri var. Bugünkü siyasetçilerden de biraz zorlanarak örnekler koydum.
Başbakan Binali Yıldırım’ın da
esprili olduğunu söyleyebilir miyiz.?
Evet,
Sayın Başbakan’ın bir mizah kumaşı var.
Demirtaş’ı Da Beğendiğinizi
Söylüyorsunuz.!.
Evet,
Demirtaş’ı da koydum. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde hakikaten son dönemin en
parlak mizah örneklerinden bazılarını vermiştir. Siyaseten gece-gündüz gibi
farklı düşünsek de hakkını teslim edebilirim.
Kemal Kılıçdaroğlu’nu Nasıl
Buluyorsunuz?
Sayın
Kılıçdaroğlu dışarıdan bakınca haylaz, muzip, yaramaz bir çocuk izlenimi
veriyor ama ince mizah zekâsı örneklerine pek rastlamadım.
Çiller Nasıldı.?
Gafları
dışında benim hatıramda fazla bir örneği yok.
Mesut Yılmaz.?
Mesut
Bey de öyleydi.
Babanız Osman Bölükbaşı
karayoluyla en fazla seyahat eden ve en uzun konuşan siyasetçiymiş.
Tabii o zaman uçak yok. 9 saat 20
dakikayla en uzun konuşan, belki en çok konuşan isimdi. Hâlâ rekoru
kırılmamıştır. Meclis kürsüsünde de yanılmıyorsam 4 buçuk saatlik bir konuşması
var.
8 saat 35 dakikalık bir Düzce
konuşması da var.
O
meydan mitingindeydi. Bir kamyoncu Ankara’dan İstanbul’a kereste yüklüyor.
İstanbul’a giderken meydanda durup bir süre pederi dinliyor. Ardından devam
ediyor ve yükünü boşaltıyor; dönüp bakıyor, peder hâlâ konuşuyor.!

"TRUMP’IN KENDİSİ ŞAKA
GİBİ"
ABD ve Avrupa’daki
siyasetçileri de derinlemesine incelemişsiniz. Yabancı liderlerin mizah
performansı nasıl.?
Favorim
Churchill.!
Galiba Obama da fena değildi.?
Tabii.
Beyaz Saray muhabirleriyle yapılan yıllık yemeklerdeki konuşmaları gayet
iyiydi.
Trump’a kırık not vermişsiniz.!.
Trump’ta
o kumaş yok. Kendisi şaka gibi.!
Putin’i Nasıl Buluyorsunuz.?
Putin’de
de yok. Aslında Rusya’da mizah çok gelişmiştir ama Putin KGB’den geldiği için
onun verdiği bir ciddiyeti var.

"TUĞRUL TÜRKEŞ’İN SİYASİ
TRAFİĞİ BAŞ DÖNDÜRÜCÜ"
Eski partiliniz Tuğrul Türkeş
kabine dışında kaldı. Bu durumda Devlet Bahçeli’nin etkisi var mıdır.?
Sayın Bahçeli’nin etkisi olması mümkün
mü.? Bir basın toplantısında kendisine bunu sorduklarında, “Gidişinden
haberimiz olmadı ki şimdiki durumunu bilelim” dedi.
Tuğrul
Bey artık Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Ankara Milletvekili’dir. Siyasi
yaşantısına baktığınız zaman yoğun bir trafik görürsünüz.
1997’de
MHP Genel Başkan Yardımcısıydı. Genel başkanlık yarışını kaybedince partiden
ayrılıp Aydınlık Türkiye Partisi’ni kurdu. Ondan sonra 1999 seçimlerinde bu
sefer Doğru Yol Partisi’ne geçip Kayseri adayı oldu. Tansu Çiller Hanımefendi
ile Kayseri sokaklarında, DYP otobüsünde kurt işareti yaparak gezdi.
Sonra
2007 seçimleri öncesi MHP’ye gelip Ankara Milletvekili oldu. En son da 2015
Kasım seçimlerinden önce AKP’ye geçti. Baş döndürücü bir siyasi trafiği vardır.!

"BARZANİ’NİN YAPACAĞI
REFERANDUM DÖRT PARÇALI BÜYÜK KÜRDİSTAN HAYALİNİN BİRİNCİ AŞAMASI"
1 Mart tezkeresinde siz ABD ile
görüşme yürüten heyetin başındaydınız. Geçen röportajımızda “1 Mart Tezkeresi
Meclis’te reddedilmeseydi bugünkü milli güvenlik tehditlerinin çok önemli bir
kısmı karşımıza çıkmıyor olurdu” demiştiniz. 25 Eylül’de Kuzey Irak’ta bir
bağımsızlık referandumu olacak.
Barzani, AK Parti ile
ilişkileri sıcak olan bir lider. Hükümet karşı çıktığını açıkladı ama bir yandan
da süreç yürüyor. Siz nasıl bakıyorsunuz.? Kuzey Irak’ta neler olur.?
Barzani, AKP kongrelerine davet edilip
orada konuşma yaptırılan bir peşmerge reisidir. Irak’taki 2003 Amerikan askeri
harekâtı sonrası Irak mezhep temelinde bölünmüştür. Etnik temelde de bu bölünme
Kuzey itibariyle Irak Anayasası’nda ifadesini bulmuştur. Kuzey’deki Barzani’nin
özerk yönetim bölgesinin sınırları Irak Anayasası hazırlandığında ne ise, bugün
yüzde 50 artmıştır. Barzani o bölgenin dışına çıkmıştır, Musul’un doğusunda hak
iddia etmektedir; Kerkük’te, Telafer’de hak iddia etmektedir. 25’inde yapılacak
referandumun iki ayağı var: Bir, Kerkük’ün ve bu saydığım bölgelerin Kürt
Bölgesi’ne dahil edilmesidir. İkinci olarak da bu bölgeleri de içine alacak,
genişletilmiş özerk bölgenin bağımsız devlete dönüşmesidir. AKP hükümeti bir
iki cılız tepki dışında henüz ciddi bir karşı çıkış göstermemiştir. Ama Barzani
bağımsızlık ilanı aşamasına gelmiştir. Bir devletin kurulup ayakta kalabilmesi
için gerekli tüm kurumlarını, 2003’ten beri yaşadığımız süreçte adım adım
kurmuş ve yerine getirmiştir. Bütün bunlar yapılırken iktidarda olan AKP,
kendisine hoşgörüyle yaklaşmıştır.
Bu bağımsızlığın Türkiye’nin çıkarları açısından
ters olacağını düşünüyor musunuz.? Kimi yorumcular “Orada iyi ilişkiler kurduğumuz bir yapının
olması iyi olur” diyor.!
Türkiye’de hâlâ öyle romantikler var. Fakat dört parçalı
Büyük Kürdistan Devleti hayalinin birinci aşaması Kuzey Irak’ta gerçekleştikten
sonra, ikinci aşama PYD’nin kontrol ettiği Cezire, Kobani ve Afrin Kantonlarını
içine alan bağımsız bir Kürt devleti oluşumuna gidilecek. Ondan sonra sıra
Türkiye’ye gelecek. Çok ciddi bir gelişmedir fakat Türkiye’nin ciddi bir tepki
göstermesi ve caydırıcı bazı önlemler ortaya koyması durumunda, Barzani’nin 25 Eylül’de
yapacağı referandumun hiçbir fiili sonucu olmayacaktır. Ama Cumhurbaşkanı’nın
bir iki sözlü tepkisi dışında hükümet sessizdir. Yine en sert tepkiyi Devlet
Bey göstermiştir.

Deniz Bölükbaşı;
1973 yılında girdiği Dışişleri
Bakanlığı’nda Atina ve Bonn büyükelçiliklerinde büyükelçi müsteşarlığı
görevlerinde bulunmuş, Lizbon Büyükelçisi ve Cenevre Dünya Ticaret Örgütü
nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi olarak görev yapmıştı.
2003’te ABD’nin Irak operasyonuna
Türkiye’nin asker göndermesini öneren 1 Mart tezkeresi öncesi görüşmelerin
diplomasi ayağına başkanlık etmişti. 2007 seçimlerinde MHP’den Ankara
Milletvekili seçilmiş, MHP Merkez Yönetim Kurulu’na girmiş, 21 Mayıs 2011’de
kaset iddiaları nedeniyle partideki görevinden istifa etmişti.
@ #Medya
Günebakış
Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Ağustos.2017 – okkesb61@gmail.com,

HEDEF LAİKLİK
24 Haziran 2004 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı’nın MGK’ da yaptığı takdim
şu sözlerle bitiyor:
“F. Gülen grubunun, mevcut sistemle barışık
görünerek, devletin tüm kademelerinde kadrolaşıp, sistemi içten içe ele
geçirmek suretiyle laik, demokratik, sosyal hukuk devletini yıkarak, yerine
dini esaslara dayalı bir devlet düzeni kurma amacını gerçekleştirmek yönündeki
faaliyetlerini hiçbir önlem alınmadığı takdirde artırarak devam ettireceği
değerlendirilmektedir...”
Geliyoruz aynı yıl ağustos ayındaki MGK
toplantısında alınan karara:
“Bu örgüt çok büyük bir imkân ve kabiliyete
kavuştu. Bir icra planı yapılsın, bu iş takip edilsin...”
O tarihte Başbakanlık Müsteşarı
olan Ömer Dinçer’in itiraf ettiği gibi...
Bu MGK kararı olduğu gibi rafa kaldırılıyor.?.? .?
Aslında Cemaat ile AKP arasında ideolojik bir
kavga yoktur. 2013 yılındaki iç savaş koltuk yüzünden çıkmıştır. Ortak amaç
aynen:
“...Devletin tüm kademelerinde kadrolaşıp,
sistemi içten içe ele geçirmek suretiyle laik, demokratik, hukuk devletini
yıkarak, yerine dini esaslara dayalı bir düzen kurmak”tır...
15 Temmuz, AKP ile cemaat arasındaki
küçük kavgadır. Büyük kavga ise “laik demokratik cumhuriyet güçleri ve TSK”ya karşı
yürütülendir.
Hedefi “laik cumhuriyet” olan sessiz ve sinsi
darbe, dünden yarına kesintiye uğramaksızın sürüyor...
MODA’DA DARBE.!
Moda Deniz Kulübü bir açıklama yaparak 15 Temmuz darbe girişimini
lanetledi... Şehitlere rahmet diledi..
Moda Kulübü darbe gecesinin başlıca mekânlarından
biriydi. 15 Temmuz gecesi iki havacı generalin çocuklarının düğünü vardı ve 24
general davetli olarak orada bulunuyordu. Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Abidin
Ünal da düğündeydi.
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT’ten aldığı
uyarı üzerine saat 19.06’da Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi’ne havadaki tüm
uçakların indirilmesi talimatını vermişti. Sonrasını Org.
Abidin Ünal şöyle anlatıyor:
- Saat 19.06 sıralarında Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi beni arayarak
Genelkurmay Başkanlığı’nın tüm uçakların indirilmesi direktifini iletti. Ben de
direktifi onayladım...
Abidin Ünal bu durum üzerine Genelkurmay Başkanı
ve İkinci Başkan’ı ayrı ayrı telefonla arıyor. Ancak kendilerine ulaşamıyor.
Soru; Bir.
Genelkurmay Başkanı neden Abidin Ünal’ı hemen Ankara’ya çağırmıyor.
Soru; İki.
Abidin Ünal komutanlarına ulaşamayınca neden vahim bir
durum olduğunu düşünerek Ankara’ya gitmiyor?
Neden bir yanda darbe olurken bir yandan düğün devam
ediyor.? Neden darbeyi 21.30’da haber alan Abidin
Ünal ve diğer komutanlar başka bir mekâna geçmiyor da iki saat sonra yani
23.30’da kulübe yapılan baskında darbecilere yakalanıyorlar.?
Sor Sor Bitmiyor...
BULDU
Emekli diplomat eski politikacı Deniz Bölükbaşı siyasi nükte ve
fıkraları toplayarak eğlenceli bir kitap oluşturmuş:
“Politikomik”... Tabii kitapta haylidir
unuttuğumuz Demirel fıkraları da yer alıyor...
Mesela:
...1980 yılında Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün
görev süresi doluyor. Yeni cumhurbaşkanı seçimi için Meclis’te oylama üzerine
oylama yapılıyor. Ama aylarca süren turlarda adaylar bir türlü seçilecek oy
sayısına ulaşamıyor.
Başbakan Demirel bir gece geç saatte AP genel
merkezinden çıktığında, karşı kaldırımdan bir adam seslenir. Adam zil zurna
sarhoş. “Sayın Başbakanım” der demez korumalar adamın üzerine yürür.
Demirel korumalara, “Durun bakalım derdi nedir
anlayalım” der. Dili dolaşan sarhoş adam güç bela derdini anlatır:
“Cumhurbaşkanı olmak istiyorum”
Demirel güler:
- Yahu kardeşim daha önce neredeydin.? Aylardır
seni arayıp duruyorduk...
YASA DIŞI
“Aslında Hiçbir Şey Yasa Dışı Değildi. Çünkü
Artık Yasa Diye Bir Şey Yoktu.” George Orwell
SAKLI
15 Temmuz’da darbe faaliyeti akşam saat 20.30 sularında başlıyor...
21.30 sularında darbeyi haber almayan
yetkili kalmıyor...
Saat 23.00’te Başbakan Yıldırım NTV’ye bağlanarak:
“Bir kalkışma ihtimali üzerinde duruyoruz”
diyor...
Gece saat 20.30’dan itibaren 2.5 saat boyunca hiçbir yetkili kamuoyuna açıklama
yapmıyor.
Darbecileri teslim olmaya çağırmıyor.!
Cumhurbaşkanı’nın halkı direnmeye çağıran CNN
TÜRK açıklaması da 00.24’e rastlıyor.
20.30’dan o yana 4 saat geçmiştir. Devlet saatlerce
ortadan kaybolmuştur.
Kemal Kılıçdaroğlu tankın üzerine neden çıkmadı
diye sorgulanıyor da saklandıkları yerden bir kanala bağlanarak darbecilere
yılgınlık halka cesaret verecek bir çift laf edemeyenler hiç söz konusu
edilmiyor.

@ #Medya
Günebakış
Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Ağustos.2017 – okkesb61@gmail.com,
http://www.medyagunebakis.com/ –– okkesb@turkfreezone.com,
https://twitter.com/okkesb ––––––– E.mail: okkesb@telmar.net,
https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,- okkesb@gmail.com,
Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Ağustos.2017 – okkesb61@gmail.com,
|