'SIFIR SORUN' POLİTİKASI BAŞARILI OLDU MU.?

Türkiye'yi Komşularıyla Sorunlu İlişkilerinden Kurtarma, Bölgesel İşbirliği Yoluyla Gerginliklere Çare Bulma Ve Reaktif Yerine Proaktif Politikalar İzlemeye Ne Oldu.?

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

'SIFIR SORUN' POLİTİKASI BAŞARILI OLDU MU.?

Türkiye'yi Komşularıyla Sorunlu İlişkilerinden Kurtarma, Bölgesel İşbirliği Yoluyla Gerginliklere Çare Bulma Ve Reaktif Yerine Proaktif Politikalar İzlemeye Ne Oldu.?

 

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Komşularla Sıfır Sorun" politikasının "Başarılı" olduğunu vurgulayarak, bu ilkenin Türk dış politikasının ana ilkelerinden olmaya devam edeceğini bildirdi.

Davutoğlu, Foreign Policy Dergisi'nde dünün tarihiyle yayınlanan makalesinde, "Geçtiğimiz 10 yılda Ortadoğu dramatik şekilde değişti. Ancak hükümetimizin dış politika felsefesi aynı kaldı. Özellikle, "Komşularla Sıfır Sorun" prensibi canlılığını korudu, bölgemizin karşı karşıya olduğu sıkıntıların çözümünde çok daha kullanışlı 

IRAK SAVAŞI "TALİHSİZ..."
AKP iktidara geldiğinde, Türkiye'nin hem ABD'nin "talihsiz" Irak savaşı, hem de hemen hemen tüm komşularıyla sorunları olduğunu hatırlatan Davutoğlu, AKP'nin bu sorunlarla başa çıkmak için oluşturduğu dış politika amaçlarının ise;

"Türkiye'yi Komşularıyla Sorunlu İlişkilerinden Kurtarmak", "Bölgesel İşbirliği Yoluyla Gerginliklere Çare Bulmak" Ve "Reaktif Yerine Proaktif Politikalar" izlemek olduğunu anlattı.

"BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN

DIŞ POLİTİKA BAŞDANIŞMANI OLDUĞUMDA..."
Davutoğlu, akademik kariyerini bırakarak, dış politikanın uygulama alanına AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde, dönemin Başbakanı Abdullah Gül'ün "dış politika başdanışmanı" olarak girmişti. Ancak Foreign Policy dergisine yazısında,  "Başbakan Erdoğan'ın Dış Politika Başdanışmanı Olduğumda" ifadesini kullandı.

Davutoğlu makalesinde, Erdoğan'ın danışmanı olduğunda, dış politikanın altı prensip üzerine kurulmasını önerdiğini vurgulayarak, bunları şöyle sıraladı:

* Güvenlik ve özgürlük arasındaki denge
* Komşularla sıfır sorun
* Çok boyutlu dış politika
* Pro-aktif bölgesel dış politika
* Yeni bir diplomatik stil
* Ritmik diplomasi.

"SIFIR PROBLEM, İDEALİSTİK MODEL"
Dışişleri Bakanı olduğunda, "Komşularla Sıfır Sorun" politikasının Türk dış politikası prensiplerinin en çok konuşulanı olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, "Eğer sözcük anlamıyla alırsanız, bu açıkça idealistik bir modeldir. Ancak aynı zamanda Türk dış politikası mantalitesindeki açık değişimi temsil eder" ifadesini kullandı.

Bu prensip çerçevesinde, "Komşularla Kronik Sorunların Türkiye'nin Dış Politika Ajandasına Hükmetmekten Çıktığını" belirten Davutoğlu, böylece Türkiye'nin enerjisini komşularla sorunlardan, bölgesel ve uluslararası konulara aktarabildiğini ifade etti.

Davutoğlu, "Böylece Türk halkı komşularının bir problem ve potansiyel tehdit olmaktan çıkıp, işbirliği ve ortaklık alanına kaydığını görmeye başladı. Demokratik protestolar Ortadoğu'yu sarsmaya başladığında ise, bizim yeni kavramsal çerçevemizin geçerliliği bir kez daha doğrulandı" dedi. 

 


"ARAP BAHARI, BİZİ ZOR KARARLARLA KARŞI KARŞIYA BIRAKTI"
Arap Baharı’nın, Türkiye'yi "Zor Kararlarla Karşı Karşıya Bıraktığını" da söyleyen Davutoğlu, bu zor kararı şöyle açıkladı:

"Ya bu baskıcı yöneticilerle ilişkilerimizi koruyacaktık ya da temel demokratik hakları sağlamayı amaçlayan halk ayaklanmalarını destekleyecektik. Bu ayaklanmalar, yıllar içinde dikkatle oluşturduğumuz bizim yeni dış politikamızın kavramsal temeline de bir meydan okuma oluşturuyordu.

Türkiye, Suriye konusunda ikinci alternatifi seçerek, pek çok uzmanın ‘Komşularla Sıfır Sorun Politikası Terk Edildi’ ya da daha basit anlatımıyla, ‘çöktü’ demesine neden oldu.

 

Dış politikamıza yönelik pek çok eleştirinin ‘sıfır sorun’ prensibini en basit şekliyle yorumladığı ortaya çıktı. Tabii eğer masum insanlara yönelik rejim çıkışlı şiddeti görmezden gelmemizi ve bu idealimizi tüm maliyetine rağmen devam ettirmemizi önermiyorlarsa..."


"SIFIR SORUNA DAR BAKIŞLA YAKLAŞANLAR,

BÜYÜK DIŞ POLİTİKA VİZYONUNU KAÇIRIYOR" 
Dış politikayı eleştirenlerin, Türkiye'nin Arap Baharı politikasını "nasıl formüle ettiğini anlayamadıklarını" da kaydeden Davutoğlu, formülasyonun "Dış Politika Prensipleri Arasında Dengeleme Yapılarak" oluşturulduğunu belirtti.

Davutoğlu, "Komşularla Sıfır Problemin Teyidi Ancak Bunun Diğer Prensiplerle Birleşmesi İle Olur" ifadesini kullandı.

Arap Baharı söz konusu olduğunda, sıfır sorun prensibinin, güvenlik ve özgürlük arasındaki denge prensibiyle birlikte ele alındığına dikkat çeken Davutoğlu, bu çerçevede "Ne Sıfır Sorun Politikasının Başarısız Olduğunu, Ne De Türk Dış Politikası Prensiplerinin Reddedildiğini" bildirdi.

Davutoğlu, "Aksine, bizim komşu bölgelere yönelik dış politikamıza rehber olmaya devam ediyorlar. Sıfır sorun politikasına dar bakışla odaklananlar, Türkiye'nin büyük dış politika vizyonunu kaçırıyorlar" ifadesini kullandı.

Türkiye'nin, demokratik haklarını isteyen halkların yanında yer aldığını hatırlatan Davutoğlu, "Komşularla sıfır soruna verdiğimiz önem, bizi cesur pozisyonlar almaktan alıkoymadı" dedi.

Davutoğlu, "Sıfır sorun vizyonunun bugünkü anlamı, bizim bölgedeki halkların kalpleri ve ruhlarıyla bizi yabancılaştıracak kararlar almamıza engel anlamına geliyor. Eğer bu barış vizyonuna yönelik en büyük tehdit insanların temel haklarını baskı yoluyla yok sayanlardan geliyorsa, sessiz kalamayız. Eğer bugün baskıya karşı durmazsak, gelecek nesiller karşısında saygınlığımızı koruyamayız" dedi. 


YENİ SOĞUK SAVAŞ 
Ortadoğu'daki "Sıfır Problem" inisiyatifinin, Türkiye'ye sadece komşu rejimlerle değil, sosyal aktörlerle de değerli bağlantılar kurma olanağını sağladığına dikkat çeken Davutoğlu, bölgedeki etnik ve mezhepsel çatışmaların "yeni Soğuk Savaş" uyarısı yaptığına dikkat çekti.

Davutoğlu, "Bölgemizdeki Toplumların Yeni Engellerle Bölünmesine İzin Veremeyiz. Bu Bariyerler, Bizim İşbirliği Ve Entegrasyon Arayışımızda Da En Büyük Engellerdir" ifadesini kullandı. Davutoğlu, makalesini şöyle sonlandırdı;

"Mevcut bölgesel değişim hiç şüphesiz acılı olacaktır. Ancak Türkiye, çok boyutlu dış politikasını sürdürecek ve yeni diplomatik değerlerini komşularının bu zor süreci geçmesine yardım için kullanacaktır.

Bu rolü üstlenmek Türkiye için tarihi bir sorumluluktur;

Biz, bölgesel düzenin ancak halkların onur, özgürlük, iyi yönetişim ve siyasi sistemlerinde seslerini duyurmaları ile inşa edileceğine inanıyoruz. Bu bölgesel dönüşüm bittiğinde, biz de bölgesel bütünleşme için çalışmayı, ‘Komşularla Sıfır Sorun’ prensibi ruhuyla sürdüreceğiz. Bu prensip, uluslararası toplumun sorumlu bir üyesi olarak, bizim dış politikamızı şekillendirmeye devam edecek."


@ Medya Günebakış

 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Haziran.2017 - okkesb61@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb@telmar.net,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,-okkesb@gmail.com,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Haziran.2017 - okkesb61@gmail.com,

 

 

AHMET DAVUTOĞLU VE SIFIR SORUN POLİTİKASI

Son dönemde Türk Dış Politikası, çoğu çevrelerce, büyük bir atılım gerçekleştirmiştir. Bu atılımın şüphesiz en büyük mimarı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’dur.

Göreve getirildiğinden bu yana, Ankara’da göremediğimiz “seyyah bakan” başta Ortadoğu olmak üzere, Avrupa’dan Afrika’ya, Asya’dan Amerika’ya her yere ayak basmıştır sanırım. Sürekli diplomatik temaslar kuran, Dünya gündeminde meydana gelen her gelişmeye karşı olumlu olumsuz bir tepki geliştiren, bir bakan olarak Türk Siyasi hayatında önemli bir noktadır.

Ahmet Davutoğlu. Son dönem Türk Dış Politikasını, daha önceki mevkidaşları gibi belirli bir sınıra koymamış, olabildiğince geniş bir hareket alanına sahip olmak için uğraşmış, uğraşmaya da devam etmektedir. Göreve geldikten sonra sıkça duymaya alıştığımız, “Sıfır Sorun Politikası”, aynı zamanda en önemli eseri olan “Stratejik Derinlik” gibi kavramları siyasi hayatımıza kattı desek yanılmış olmayız sanırım.

Ahmet Davutoğlu’na göre, Stratejik Derinlik’te de bahsettiği gibi, siyasi ve sosyal hayat bir nehirdir ve insanlık için atılan bütün adımlar bu nehrin oluşmasını sağlar. Bu temel düşünce, aslında Davutoğlu’nun genel perspektifini görmek açısından yeterlidir.

Akademik yaşamı boyunca elde ettiği teorik bilgi ve deneyimleri, yaklaşık 5 yıldır siyasi hayatında tatbik etmeye çalışmaktadır.

Davutoğlu’nun siyasi düşüncesi, hem siyasi muhalefet hem de yazılı ve sözlü basında çeşitli eleştirilere maruz kalmaktadır. Eleştirilerin temeli ise, Davutoğlu’nun güttüğü politikaların amacının bir “Cihan Devleti” oluşturma çabasında olmasıdır.

Kimi köşe yazarları biraz daha ileri giderek, Davutoğlu’nun ütopyalarının, Dış İşleri Bakanlığı koltuğunda uygulama alanı bulduğunu dile getiriyor. 2007’den sonra geliştirilen vizyonlar ve politikaların da bu doğrultuda olması bu yazarları haklı çıkarıyor.

Türkiye’nin son on yılda elde ettiği siyasi başarılarından söz etmek mümkündür. Ancak bu başarıların, başarısızlıkları gölgelemesi de mümkündür.

Davutoğlu’nu savunanların inancı ise, bugüne kadar elde edilmemiş bir ivme yakalayan bu değerli akademisyenin, yanılmayacağı ve geliştirilen vizyonların Türkiye için bulunmaz nimetler olduğudur. Ahmet Davutoğlu, kendisine yöneltilen eleştirilere genellikle akademik perspektifiyle uygun cevaplar vermektedir.

Türk Dış Politikasına ivme kazandırdığı doğrudur ve bunu tamamıyla şahsi bilgi ve becerileriyle yaptığı da doğrudur. 2009’da Davos’tan sonra, 2010’da Mavi Marmara’dan sonra ve şu sıralar RF-4 Uçağı’dan sonra uyguladığı akil politikalar ortadadır. Kriz yönetimi konusunda ki başarılı duruşu takdire şayandır. Ancak Umumi Devlet Politikası’nda ne derece başarılı olduğu su götürür.

Geldiği günden bu yana hep dile getirdiği ve en çok uygulamak istediği politikası, sıfır sorun politikası, uzun dönemde ne yazık ki hiç bir fayda gösterememiştir.

Ne yazık ki diyorum çünkü her ne olursa olsun bu ülkenin bakanıdır, bu söylemimden iktidar yanlısı, daha popüler ifadeyle yandaş, yaftası yemek istemem. Geri dönecek olursak, aslında ilk başlarda sıfır sorun politikası hem devletçe hem milletçe benimsenmiş ve iyi de bir uygulama alanı bulmuştur.

Bu kapsam da en sorunlu komşumuz olan Ermenistan’la bile karşılıklı mutabakatlar imzalanmış, sorun çözümü için adımlar atılmaya başlanmıştır. Benzer şekilde, 1999’da savaşın eşiğine geldiğimiz, manidar şekilde bugün de aynı eşikteyiz, Suriye ile dostluk anlaşmaları, ekonomik ilişkiler vs. geliştirilmiştir.

Irak ile, özellikle Kuzey Irak bölgesel yönetimi lideri Mesut Barzani ile ilişkiler geliştirilmiş, terörün sonu için girişimlerde bulunulmuş, İran ile hem ekonomik hem de siyasi ilişkiler geliştirilmiş, nükleer pazarlıklar yapılmış, İran’ın global Dünya’ya entegrasyonunu sağlama görevi de yürütülmüştür.

Ancak bu politika, uzun dönemde başarılı olamamıştır. Hem Ermenistan hem Suriye hem İran hem de Irak ile bugün sorunlarımız eskisinden de fazladır.

Ermenistan geçtiğimiz günlerde, kardeş ülke Azerbaycan ile savaşa tutuşmuş, Suriye, Türk keşif uçağını düşürmüş, İran ile ekonomik anlaşmalar askıya alınmış ve karşılıklı bir karalama kampanyası yürütülmeye başlanmıştır, Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı Türkiye’de gayrı resmi mülteci konumundadır.

Görüldüğü gibi sıfır sorun politikası aslında yalnızca sorun getirmiştir. Bu eksende Ahmet Davutoğlu’nun da siyasi yaşamı sorgulanmaya başlamıştır. İlerleyen dönemlerde Davutoğlu’nun bu meyanda neler yapacağı ve bu krizi de iyi yönetip yönetemeyeceği merak konusudur…


@ Medya Günebakış

 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Haziran.2017 - okkesb61@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb@telmar.net,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,-okkesb@gmail.com,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Haziran.2017 - okkesb61@gmail.com,

 

 

KOMŞULARLA SIFIR SORUN POLİTİKAMIZ

Gerçek anlamda kalkınma ve gelişmenin ancak sürekli barış ve istikrar ortamında mümkün olabileceğini bilen Türkiye, bu hedefe ulaşılmasını dış politika vizyonunun merkezine oturtmuştur.

Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” şiarının da doğal bir gereği olan bu yaklaşım, çağdaş bir sorumluluğun ve insancıl bir dış politika görüşünün doğal sonucudur. 

Güçlü gelenekler üzerine kurulu olan ve Türkiye’nin demokratik, laik, sosyal hukuk devleti niteliğinden güç alan Türk dış politikası, bugün dünya düzeninde önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemde ve belki de bu gelişmelerin en yoğun şekilde meydana geldiği bir coğrafyanın merkezinde yürütülmektedir. Hızlı gelişmelere sahne olan dünyamızda, hem işbirliği imkânları hem de sorunların yayılma ve derinleşme riski hiç olmadığı kadar fazladır. Böyle bir ortamda barış, istikrar ve güvenliğin sağlam temeller üzerine oturtulması hem daha zorlaşmış, hem de daha büyük bir önem ve gereklilik kazanmıştır. 
Bu durum Türkiye’ye bölgesinde pek çok sorumluluklar yüklemektedir.

Nitekim köklü sorunların bulunduğu bölgemizde önemli görüş farklılıklarına sahip birçok ülkenin nadir ortak paydalarından biri, Türkiye’ye duydukları güvendir. Keza Türkiye’nin ekonomik kalkınma ve demokrasi alanında kaydettiği mesafe de dış ilişkilerdeki hareket sahasını ve etki gücünü artırmıştır.

Bu durum, Türkiye’nin bölgede oynadığı kararlı ve yapıcı dış siyaseti daha da ihtiyaç duyulur ve aranır hale getirmiştir. Nitekim Türkiye bugün artan imkan ve kabiliyetlerinin ve bunun kendisine yüklediği sorumlulukların bilinci içinde tepkisel değil ön alıcı, tek boyutlu değil çok boyutlu, gelişmeleri izleyen ve ona göre tutum belirleyen değil inisiyatif alarak gelişmeleri düzenleyen, sonuç odaklı, pragmatik, gerçekçi ve belki de en önemlisi vizyoner bir dış siyaset izlemektedir.

Herkes için güvenlik, siyasi diyalog, karşılıklı ekonomik bağımlılık ve kültürel uyum bu vizyonun temel yapı taşlarıdır. Türkiye’nin nihai tahlilde ulaşmak istediği nokta, yakın çevresinden başlayarak bir barış ve istikrar kuşağı yaratmak suretiyle tüm ülkelerin refah içinde yaşayabilmeleri ve aralarındaki entegrasyon düzeyini en ileri seviyeye taşımalarıdır. 
Türkiye, dış politikasını bu anlayışla küresel ölçekte uygularken, bunun olumlu sonuçlarını en yakınında, yani komşularıyla ilişkilerinde görmeye özel bir önem vermektedir. “Komşularla Sıfır Sorun” söylemi, bu bakımdan sınırdaş olduğumuz ülkelerle ilişkilerimizde beklentilerimizi özetleyen bir slogandır. Türkiye, komşularıyla ilişkilerini tüm sorunlardan arındırmayı, en azından mümkün olduğu kadar azaltmayı istemektedir. 
Türkiye, bu yönde kararlılıkla hareket ederken, elbette gerçekçiliği de hiçbir zaman elden bırakmamakta, “Sıfır Sorun” yaklaşımının bir hedef ve ideali temsil ettiğini unutmamaktadır. Nitekim köklü bir tarihe sahip bölgemizde tüm sorunların kısa sürede çözülebileceğini düşünmek pek mümkün değildir. Kaldı ki dünyanın hiçbir yerinde uluslararası ilişkilerin doğası gereği sorunsuz bir ilişkiler ağı bulunmamaktadır.

Ancak, bazı konularda çözüme bugünden yarına ulaşılamayacak olması, bu sorunların –ki ne kadar girift ve derin olurlarsa olsunlar- çözümü için yapıcı adımlar atılması ve bu yönde aktif çaba sarf edilmesi ihtiyacını ortadan kaldırmamaktadır. Bu yönde hareket edildiğinde ise sorunlar hemen çözülmese dahi, nihai çözümleri için elverişli ortamlar eninde sonunda yaratılabilmektedir.

İşte Türkiye de bu anlayışla komşularıyla sorunlarını dondurmak ve hatta bunlardan çıkar sağlamak gibi bir anlayışı reddetmekte, aksine sorunların barışçı yollardan kazan-kazan yaklaşımı doğrultusunda çözülmesi için aktif çaba gösterilmesini ilişkilerinin dokusuna enjekte etmektedir. 
Türkiye, bugüne kadar bu yönde önemli mesafe de almış olup, komşularıyla ilişkilerine kısaca göz atıldığı takdirde bu durum açıkça görülebilecektir. 
Yunanistan’la 1999’da başlatılan diyalog süreci çok yönlü olarak sürdürülmektedir. Bu süreç zarfında başlatılan düzenli siyasi temaslar, Ege sorunlarına ilişkin istikşafi görüşmeler, güven artırıcı önlemler, Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi gibi önemli mekanizmalar ve üst düzey temaslar aracılığıyla bu ülkeyle ilişkiler geliştirilmekte, ikili ilişkilere hâkim bu olumlu havanın ortak sorunların çözümünü ileride daha da kolaylaştıracağına inanılmaktadır. 
Balkanlardaki diğer iki komşu, Soğuk Savaş döneminin hasım ülkeleri Bulgaristan ve Romanya’yla ilişkiler çok ileri bir seviyeye çıkarılmış, bu iki ülkeyle tüm temel sorunlar çözülmüş, güçlenen ekonomik ilişkilere bir de NATO müttefikliği boyutu eklenmiştir. 
Keza Ukrayna ile ilişkilerimizde son yıllarda büyük bir sıçrama kaydedilmiş ve ticaret hacmi son 10 yılda beş kat artmıştır. Vizeleri kaldırdığımız ve “Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey” mekanizması ihdas ettiğimiz Ukrayna ile ilişkilerimizdeki hedefimiz Aralık 2011’de müzakerelerine başlanan Serbest Ticaret Anlaşması’nın yakın zamanda sonuçlandırılarak kişi, mal ve sermayenin serbest dolaşımının ve böylelikle Karadeniz havzasındaki iki büyük pazarın bütünleşmesinin sağlanmasıdır. 
Rusya Federasyonu’yla ilişkiler ve işbirliği 1990’lı yılların başından bu yana artan bir ivmeyle geliştirilerek “Çok Boyutlu Güçlendirilmiş Ortaklık” hedefine ulaşılmıştır. Rusya ile ilişkiler, çok yönlü ve dengeli bir anlayışla, karşılıklı işbirliği ve samimi diyalogun derinleştirilmesini esas alacak şekilde, 2010 yılında kurulan Üst Düzeyli İşbirliği Konseyi çerçevesinde sürdürülmektedir. Bu ülkeyle vizelerin karşılıklı kaldırılmış olması, ilişkilerin daha da gelişmesi için önemli bir fırsat ve potansiyel yaratmaktadır. 
Kafkasya ülkelerinin siyasi ve ekonomik istikrarının, ayrıca bu ülkelerin toprak bütünlüklerinin korunmasının son derece önemli olduğunun bilinciyle, bölgedeki sorunların barışçı yollardan çözüme kavuşturulması ve bölgesel işbirliğinin geliştirilmesi hedefi doğrultusunda etkin bir dış siyaset izlenmektedir. Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu girişimini hayata geçirme ve bölgede diyalog ve güven ortamının tesisi yönünde harcanan çaba bunun bariz göstergelerinden biridir. 
Bölge ülkelerinden yakın insani, kültürel ve tarihi bağlarla bağlı bulunduğumuz Azerbaycan’la ilişkileri daha da kuvvetlendirecek adımlar atılmaktadır. Diğer yandan Gürcistan’la ilişkiler istikrarlı biçimde geliştirilmeye devam ederken, bu ülkenin toprak bütünlüğünün korunması ve Abhazya ile Güney Osetya ihtilaflarına Gürcistan’ın uluslararası tanınmış sınırları içerisinde çözüm bulunmasına yönelik politikamız kararlılıkla sürdürmektedir. 

Harcadığımız önemli çabaya rağmen, Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerindeki bu çabalar zincirinde, Ermenistan’la ilişkilerin geliştirilmesi bir nevi zayıf halkayı oluşturmaktadır. Ancak bu konuda da Türkiye “sıfır sorun” yaklaşımına uygun olarak sorunun çözümü ve ilişkilerin gelişmesi için yoğun çaba sarf etmektedir. 

Ermenistan konusunda sadece aynı coğrafyayı paylaştığımız bir komşu ülkeyle mevcut sorunlarımızı ortadan kaldırmayı değil, aynı zamanda Güney Kafkasya’da sürdürülebilir bir barış ortamının yaratılmasını kolaylaştırmayı da amaçlayan iki önemli Protokolü, çetin görüşmelerin ardından 2009’da imzalamış bulunmaktayız. Hâlihazırda Protokollerin onay sürecinde bölgedeki durumla bağlantılı nedenlerden dolayı ilerleme sağlanamamış olmakla birlikte, Türkiye iki ülke ilişkilerinin normalleşme sürecinin ileriye taşınması yönündeki siyasi iradesini korumakta, bunun aynı zamanda Güney Kafkasya’da kapsamlı barışa yönelik somut adımlar atılması halinde kalıcı ve sürdürülebilir olacağı yönündeki inancını kaybetmemektedir. 
Uzun bir ortak geçmişe sahip olduğumuz ve iyi komşuluk bağlarının korunmasını hassasiyetle gözettiğimiz İran’la ilişkilerin karşılıklı fayda esasında geliştirilmesi istenmekte, diğer taraftan, İran’ın uluslararası toplumda endişe yaratan nükleer programı konusu yakından izlenmekte ve meselenin diplomatik ve barışçı yollardan halline yönelik çabalarımız aralıksız sürdürülmektedir. 
Irak’ın, siyasi birliğini ve toprak bütünlüğünü kurmuş, uluslararası topluma entegre olmuş, kendi güvenliğini sağlayabilen, ülkemize de tehdit oluşturan terörist unsurlardan temizlenmiş, müreffeh bir ülke haline gelmesi amacıyla gerek ikili gerek uluslararası platformlarda yoğun çaba gösterilmektedir. Bu doğrultuda Irak’taki tüm siyasi gruplarla yakın ilişki içinde bulunan Türkiye, bu ülkeyle kurduğu Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nden de yararlanmak suretiyle ilişkilerini çok boyutlu olarak derinleştirmeyi hedeflemektedir. 
Maalesef, bir diğer önemli komşumuz olan Suriye’de 2011 Mart ayında başlayan halk hareketleri karşısında rejimin başvurduğu acımasız şiddet kampanyası nedeniyle ikili ilişkilerimizde yeni bir döneme girilmiştir. Ancak bu sıfır sorun yaklaşımımızın başarısızlığı veya yanlışlığından ziyade Suriye’deki rejimin ilişkilerin gelişmesine imkan bırakmayan bir politika izlemesinden kaynaklanmaktadır. 
Suriye’ye ilişkin politikamız çerçevesinde bu ülkenin geleceğinin halkın meşru talepleri doğrultusunda şekillendirilmesini, bu bağlamda ülke bütünlüğünün korunmasını, tüm mezhep, din ve etnik grupların eşit hak ve özgürlüklerden istifadesini sağlayacak çoğulcu bir demokratik sistemin inşasını destekliyoruz. Bu yönde değişim, halklarımız arasındaki yakın ve özel bağların da etkisiyle, Türkiye-Suriye ilişkilerini daha sağlam bir zemine oturtacak ve sıfır sorun hedefi doğrultusunda mesafe kaydedilmesini kolaylaştıracaktır.
Diğer taraftan, Türkiye, milli bir dava olarak addettiği Kıbrıs konusunda sorunun çözümü yönünde de yapıcı bir tutum benimsemiştir. Uluslararası toplum, Kıbrıs sorunun çözümü yönünde 2004 yılında önemli bir fırsatı kaçırmış; Kıbrıs Türk tarafının, içerdiği çeşitli olumsuzluklara rağmen kabul ettiği Birleşmiş Milletler çözüm önerisi, Rum tarafının kabul etmemesi nedeniyle hayata geçirilememiştir. Bu durum çözüm yolunda zorluk çıkaran tarafın Türk değil Rum tarafı olduğunu tüm dünyaya göstermiştir. Türkiye, bugün de Kıbrıs sorununun, yerleşmiş BM parametrelerine dayanan, adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözüme kavuşturulması yönündeki tüm çabaları ve bu çerçevede BM Genel Sekreterinin iyi niyet misyonu çerçevesinde gerçekleştirilen görüşme sürecini desteklemekte ve bu çabaların bir an evvel sonuç vermesi için yoğun gayret göstermektedir. 
Komşularıyla ilişkilerindeki gelişmeleri ve benimsediği “sıfır sorun” politikasını özetleyen bu hususlar, Türkiye’nin barış ve istikrar yolunda ne kadar içten ve kararlı olduğunu açıkça göstermektedir. Ancak bu hedef, münferit olarak her komşumuzla ilişkilerimizdeki sorunları aşmanın ötesine geçen, bizce çok önemli bir anlam daha taşımaktadır. O da ciddi sorunların yaşandığı ve istikrarsızlık unsurlarının barındığı yakın bölgemizi tüm insanlığın çıkarlarına hizmet edecek bir dostluk ve işbirliği havzasına çevirmektir. 
Bu itibarla, komşularla sıfır sorun politikamızın tarihi bir dönüşümün eşiğinde olan Orta Doğu bölgesi için özellikle anlamlı ve önemli olduğunu düşünüyoruz. Temennimiz mevcut reform dinamiğinin halkların beklentilerini karşılayacak, aynı zamanda bölgenin istikrar ve güvenliğine katkıda bulunacak şekilde ilerletilmesidir. Bu mümkün olabildiği takdirde sıfır sorun politikamız çerçevesinde geliştirmeye çalıştığımız işbirliği ruhunun bölgede daha da kuvvetleneceğine inanıyoruz. Türkiye olarak sürecin bu yönde gelişmesi için de elimizden gelen her türlü çabayı sarf ediyoruz ve etmeyi sürdüreceğiz. 
Ülkemiz, “Komşularla Sıfır Sorun” yaklaşımının şimdiden görmeye başladığımız olumlu sonuçlarının, adeta durgun suya atılan bir taşın yarattığı ve giderek genişleyen halkalar gibi, önce bölgemizde ve nihayet küresel ölçekte daha da fazla görüleceğine inanmaktadır.

 

@ Medya Günebakış

 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Haziran.2017 - okkesb61@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb@telmar.net,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,-okkesb@gmail.com,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Haziran.2017 - okkesb61@gmail.com,

 

Diğer Haberler

  • HZ. MUHAMMED'İN HIRKASINA SÜRTÜLEN DESTİMALLER
  • ŞEYHİMİZ, ŞIHIMIZ ÇOK, FİLOZOFUMUZ YOK.!
  • BEYAZ KÜRTLERİN GİZLİ İKTİDARI
  • BÜYÜK YAHUDİ GÖÇÜNÜN GERÇEK HİKÂYESİ
  • 74 YILLIK FAİLİ MEÇHUL: NURİ KİLLİGİL PAŞA
  • BUGÜN GÜNLERDEN ÂŞIK VEYSEL
  • CHESTER PROJESİ, OLTADAKİ BALIK TÜRKİYE
  • BAD-EL HARAB-ÜL BASRA.! & BAD-EL HARAB-ÜL TÜRKİYE.!
  • YENİ İSRAİL DEVLETİ KARADENİZ’DE KURULUYOR.!
  • SELANİK’TE BİR EVİN HİKÂYESİ
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP