TANRILAŞAN SİYASETÇİ FELAKETE GÖTÜRÜR

Tarih; Tanrılaştığını Hisseden Siyasetçilerin, Ülkelerini Felakete Götürdüğünü Gösteren Örneklerle Dolu

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

TANRILAŞAN SİYASETÇİ  FELAKETE GÖTÜRÜR

Tarih; Tanrılaştığını Hisseden Siyasetçilerin, Ülkelerini Felakete Götürdüğünü Gösteren Örneklerle Dolu

Dünya tarihinde pek çok örneğine rastlandığı gibi, Türkiye’de Cumhurbaşkanı seçilen kişinin de bir iktidar sarhoşluğu içine girerek, ‘’Milletin Babası’’ rolüne soyunduğu çok açık.

Son olarak sigara içen yurttaşları ‘’Cumhurbaşkanı Söylüyor, Hala İçiyor Terbiyesiz Herif.!’’ diye azarlaması, daha önce felakete uğramış madencilere ‘’İsrail Dölü’’ diyerek tekme tokat dalması gibi semptomlar tuhaf bir ruh halinin göstergesi.
Bu duruma 1000 odalı sarayı ve 200 milyon dolarlık uçağı eklediğinizde, dünyanın dikkatinin bu kişi üzerinde toplanmasına ve Batı medyasının eleştiri dozu yüksek yazılar yayınlamasına şaşmamak gerekiyor.

Tarih bize, güç sarhoşluğu çılgınlık boyutlarına yükselmiş ve ‘’Tanrılaştığını’’ hisseden siyasetçilerin, ülkelerini felakete götürdüğünü anlatan örneklerle dolu.

Bence ne yazık ki Türkiye de bu eğik düzleme girdi.

Ama esas soru şu:

Tayyip Erdoğan bu durumu yaratan kişi midir yoksa bir sonuç mu.?

Soruyu başka türlü sorarsak; Erdoğan iktidardan gittiği zaman Türkiye’nin yönetim sorunu bitecek midir.?

Buna ‘’Evet’’ cevabı verebilmeyi çok isterdim çünkü bu, çok kolay bir çözüm olurdu. Ama ne yazık ki cevabım ‘’Hayır.!’’ Her ne kadar, kişilerin tarihte oynadığı rolü inkar etmesem de biliyorum ki Tayyip Erdoğan sebep değil bir sürecin sonucudur.
Ve sorun, onun gitmesiyle bitmeyecektir. Sorun onu iktidara getiren, üst üste dokuz seçim kazandıran, bir sürü yolsuzluk ve yönetim skandallarına rağmen körü körüne peşinden giden halktır. Daha doğrusu halkın bir bölümüdür.


Bu halk yığının Anadolu müslümanlığıyla, gelenekle, ahlakla, haram helal kavramıyla, merhametle, şefkatle hiçbir ilgisi yoktur. Köyden kente göçle başlayan, ne köylü ne kentli olabilen, bütün değer ölçülerinden kopmuş, vahşi birer yaratık haline gelmiş, talandan yalandan pay kapmaya çalışan ve literatürde lumpen proletarya olarak tanımlanmış olan kitledir bu.

AKP’ye oy vermiş olanların tümünü böyle yaftalamak doğru değil elbette. İçlerinde düzgün ve samimiyetle oy veren seçmenler de olabilir. Ama o kitlenin genel karakteristiği budur. Bu kesim kendini önce arabesk müzikle gösterdi.

Güzelim türküleri, geleneksel şarkıları, Anadolu’nun büyük şiir geleneğini terk eden insanlar, bir anda mide bulandırıcı seslere, insanın kulağını tornavida gibi delen elektro bağlamalara, içinde hiçbir hakiki lirizm ve hüzün barındırmayan ‘’Ben de isterem.!’’ saldırganlığına kaptırdı kendini.


Şehirler kaçak mahallelerle, üzerinde demir filizleri bırakılmış sıvasız çirkin yapılarla, lağım kokan mahallelerle doldu. Suç oranı ve özellikle kadına karşı şiddet akıl almayacak ölçülerde arttı. Bunun adına ‘’muhafazakarlık’’ denilebilir mi? Elbette denilemez. Aşağı yukarı sayıları kırk milyon dolayında tahmin edilen bu kitle Itri, Mimar Sinan estetiğine de sahip değildir; Anadolu’da yüzyıllarca aydınlık bir nehir gibi akmış olan Karacaoğlan, Pir Sultan, Dadaloğlu temizliğine de. Dolayısıyla bu kesim muhafazakar değil, Türkiye’ye çarpık ve ahlak ölçülerinden yoksun bir ‘’modernleşme’’ sunan yeni bir oluşumdur.
Lafı uzatmadan söyleyeyim. Bu kesimin hayatta en çok nefret ettiği model uygarlaşma, kültür, temizlik ve zarafet simgesi Mustafa Kemal Atatürk, kanıyla canıyla savunduğu lideri ise şimdiki cumhurbaşkanıdır.


BU BELGE;  BU REFERANDUMDA DA GEÇERLİ Mİ.?


Kimse kendini aldatmasın. Sayıları çok kalabalık olan bu kesim, ne olursa olsun, hangi skandal patlarsa patlasın sonuna kadar liderini destekleyecek ve Cumhuriyet’e karşı çıkacaktır. Erdoğan siyasi ömrünü tamamlasa da ona benzeyen başka bir lider bulmakta gecikmeyecektir.
Çünkü Türkiye’nin çürüyen kesimi, bu bozulmayı önce müzikle, sonra hayatımızın her alanına egemen olan lumpenleşme ve arabeskleşmeyle ifade etmeye devam ediyor.

Gafil aydınlardan (.!.) destek alan lümpen kültür, örgütlü cehaletle beslenerek kılcal damarlarımıza kadar yayılıyor.
Bu manzaraya, lumpenlerin ele geçirdiği muazzam para ve iktidar gücünü de eklerseniz geleceğin hiçbirimiz için kolay olmadığı çok açık.

Erdoğan bu kitlenin lideridir ve onun yokluğunda yeni bir lider bulacaklarına hiçbir kuşku yok.

Mustafa Kemal aydınlığını savunan kitleler birleşene ve kendi aralarındaki çelişkileri gidererek, evrensel değerleri savunan bir Türkiye kültürü yaratana kadar acılar devam edecek.



Z ü l f ü   L i v a n e l i


Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Şubat.2017 okkesb61@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb@telmar.net,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,- okkesb@gmail.com,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Şubat.2017 okkesb61@gmail.com,

 

 

RTE; Hz. MUHAMMED'İN SÖZLERİNE DAVA AÇTI.!

"BAŞBAKAN ‘HAİN VE HIRSIZ’ MIDIR." 

Erdem 8 Kasım tarihli "Başbakan ‘hain ve hırsız’ mıdır.?" başlıklı yazısına şöyle başlıyordu: "Evet, büyük bir ihtimalle Başbakan’ın hukuk danışmanları başlığı okuyunca 'dava açmak için' hamle yapacaklardır.

Ama ikinci paragrafı okuyunca çok büyük bir ihtimalle bunu yapamayacaklardır. 

Erdoğan son davasını Aydınlık yazarı Eren Erdem'e açtı. Ancak bu kez dava konusu biraz farklı.

Çünkü Başbakan’a 'hain ve hırsız' diyen kişi, Allah elçisi Hz. Muhammed’dir.

Evet, doğru işittiniz, kerametli sultan Hz. Muhammed, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve devlet erkanına 'hain ve hırsız' diyor... 

Hem de aleni bir biçimde, açık bir cümleyle. Nasıl yani, diyenlerin sesini işitir gibiyim."

SÖZLERİN SAHİBİ HAZRETİ MUHAMMED

Erdem yazısının devamında sorusuna şöyle cevap veriyordu: "Müstevrid İbnu Şeddad anlatıyor:

“Resulullah buyurdular ki: Kim bize memur olursa, kendine bir zevce edinsin. Yardımcısı yoksa bir de yardımcı edinsin. Meskeni yoksa bir mesken edinsin.' Hz. Ebu Bekr dedi ki:

'Resulullah’ın şöyle buyurdukları bana haber verildi: 'Kim bunun dışında bir şey edinirse, bu kimse haindir, hırsızdır.' [Ebu Davud, Harac 10, (2945).]

 

Bir Kimse Devlet Yönetimine Gelirse; Bekarsa Evlenebilir; Evi Yoksa Ev Edinebilir, Bir Tane de Yardımcı Edinebilir. Bunları 'Devletin İmkanlarıyla Yapabilir.'

Kim Bundan Fazlasını Yaparsa;'Haindir, Hırsızdır.'

Bunu ben söylemiyorum, Allah Resulü Hz. Muhammed söylüyor. Devlet görevine geldikten sonra, bunlardan fazlasını edinen herkes 'haindir, hırsızdır.'

Erdem, sözlerin sahibinin Hazreti Muhammed olduğunu söyleyerek Başbakanın avukatlarının kendisine dava açamayacağını söyledi.

Ancak Erdem'in eline bugün Başbakan'ın açtığı davanın kağıtları geçti.

Başbakan Erdem'e hakaret davası açtı.

Odatv.com

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Şubat.2017 okkesb61@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb@telmar.net,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,- okkesb@gmail.com,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Şubat.2017 okkesb61@gmail.com,

Diğer Haberler

  • DARBE KİMDEN GELİRSE GELSİN KARŞIYIZ..
  • TRABZONLULAR BİRLEŞİNİZ
  • SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI…
  • KUL VE MAHLÛKAT HAKKI..
  • ADAM OLMAK–OLAMAMAK VE GAZETECİLİK
  • SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI..
  • DERNEKLER KANUNUNA MUHALEFET
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP