TRABZON’DA SİYASET HAREKETLENDİ

Trabzon’da Siyasi Parti Örgütlenmesine Engel Olmaya Çalışanlara Hemşerilerinden Tepki…

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

TRABZON’DA PARTİ ÖRGÜTLENMESİ

HDP’nin Trabzon’da Örgütlenmesine Engel

Olmaya Çalışanlara Hemşerilerinden Tepki…

HDP’nin Karadeniz bölgesinde ve özellikle de Trabzon’da örgüt kurmasının engellenmeye çalışılması üzerine, çoğunluğu başka kentlerde yaşayan bir grup Trabzonlu aydın, yasadışı baskılara karşı çıkarak yetkilileri uyardı.

Aralarında farklı siyasal eğilimden sanatçı, yazar, kültür insanı pek çok Trabzonlunun bulunduğu, merkezi İstanbul'da olan “Trabzonlular Sivil İnisiyatifi” tarafından yapılan açıklamada, Halkların Demokrasi Partisi (HDP)'nin Trabzon'da örgüt açma çabalarına yönelik saldırı ve kışkırtmalar kınandı. Yapılan açıklamada, ''Demokratik hak ve talepler hiçbir gerekçeyle engellenemez. Trabzon'da hiçbir yurttaşımız, siyasi faaliyetlerinden, düşüncelerinden, inancından, kimliğinden dolayı suçlanamaz, tehdit ve taciz edilemez'' denildi.

HDP ile dayanışma açıklamasına, aralarında Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu, eski Diş Hekimleri Odası Başkanı Celal Korkut Yıldırım, Çizgi Film Sanatçısı Derviş Pasin, sinema yönetmeni Tayfun Pirselimoğlu, gazeteci-yazarlar Nuray Mert, Attila Aşut, yayıncı- yazar Ömer Asan, şairler Çiğdem Sezer,Ömer Turan, müzisyenler Apolos Lermi ve Şenol Morgül’ün de bulunduğu 235 aydın destek verdi.

İstanbul Sosyal Dayanışma ve İletişim Derneği'nde yapılan ve Mimar Aysel Durgun tarafından okunan açıklama aynen şöyle:

TRABZON KAMUOYUNA

"Yaklaşık dört bin yıllık tarihi ve kültürel mirasını taşıdığımız bir kentin, coğrafyanın çocuklarıyız. Dolayısıyla tarihe ve insanlarımıza karşı sorumluluklarımız var. Son günlerde kadim kentimiz Trabzon'da HDP İl Örgütü'ne yönelik baskı ve tehditlerin sürdürüldüğüne tanık oluyoruz. Bu baskılar sonucu söz konusu partinin kurucuları olan iki Trabzonlu hemşerimiz çalıştıkları iş yerinden atılmışlar. Zaman zaman kentimizde bir takım çığırtkanların yaptığı gürültü kirliliği sonucu sağduyunun hâkimiyetini kaybettiğinin farkındayız.

Ayrıca, demokrasi kültürünü henüz hazmedememiş kitlelerin varlığı kamuoyu tarafından da bilinmektedir. Yakın geçmişte gerçekleştirilen daha vahim olayların ve provokasyonların sahipleri artık herkesin malumudur. Bu kitleleri çoğunlukla el altından, bazen açıkça yöneten ve yönlendirenler öncelikle ülkemize kalıcı zararlar vermeye devam ediyorlar. Israrla sürdürülen, sözde sorumlu kanaat önderlerinin kullandıkları nefret dili toplumumuzda telafisi mümkün

olmayan sosyolojik ve psikolojik tahribatlara yol açmaktadır. O nedenle, farklı kentlerde ve coğrafyalarda yaşamını sürdüren ve hiçbir zaman Trabzon'la fiziki ve gönül bağını koparmamış olan Trabzonlular adına bundan böyle bu tür antidemokratik eylemlere ve söylemlere kayıtsız kalmamaya karar verdik.

Son söz olarak diyoruz ki; HDP dâhil, bu ülkenin yasal herhangi bir partisi her yerde olduğu gibi Trabzon'da da örgütlenebilir, siyasi faaliyet sürdürebilir. Demokratik hak ve talepler hiçbir gerekçeyle engellenemez. Trabzon'da hiçbir yurttaşımız veya yurttaşımız olmayan herhangi bir insan siyasi faaliyetlerinden, düşüncelerinden, inancından, kimliğinden dolayı suçlanamaz, tehdit ve taciz edilemez. Trabzonlular olarak halen kentimizde yaşamakta olan halkımızı daha duyarlı olmaya, kime yapılırsa yapılsın tüm haksızlıklara karşı durmaya, gizli-açık kışkırtmalara alet olmamaya çağırıyoruz.

Biz kadim kentimiz dışında, dört bir yanda yaşayan Trabzonlular olarak kentimizi, derelerimizi ve insanlarımızı sahiplenmeye devam edeceğiz. Bilinsin ki, Trabzon’u ve insanlarını yalnızlaştırmaya kimsenin gücü yetmeyecek. 

BİLDİRİYİ İMZALAYANLAR 

A.Songül Nadir (Tiyatrocu-Aktivist), Abdullah Akyüz, Adil Aytekin (Maden Mühendisi), Ahmet Bakır (İşçi), Ahmet Furkan Emrehan, Ahmet Göksel Zeren, Ahmet Sarıalioğlu (Makine Mühendisi), Alaattin Kılıç  (Eğitimci), Ali Ekber Karakaş, Ali Günaydın, Ali Kemal İpek (Aktivist), Ali Kemal Tufanyazıcı (Mak. Yük. Müh.)

Ali Mahir Abdik (Yazar), Ali Ulvi Erdoğan (Mütercim-Tercüman), Ali Ziya Çamur (Öğretmen-Yazar), Alkan Tataroğlu (Mobilya Ustası), Anıl Ar (İnşaat Mühendisi), ApolasLermi (Müzisyen), Arif Toprak, Aslı Erbaş, Kadıoğlu (Avukat), Atilla Korkmaz (Eğitimci-Yazar), Attila Aşut  (Gazeteci-Yazar), Avni Kılıçaslan, Ayhan Kurt (Çiftçi), Aykut Turgut, Aysel Durgun (Mimar), Ayten Taka Uzunlar  (Aktivist),  Aziz Küçük (Aktivist), 

Bahar Bostan (Avukat), Bahattin İpek (İş Adamı), Bakiye Tursun, Barış Gökçe, Buğra Uzuntaş (Öğrenci), Burak Kadıoğlu (Avukat), Burhan Karal (Emekli Albay), Burhan Öztürk (Aktivist), Bülent Çoban (Öğrenci), Bülent Sürmen (Doktor), Bülent Şirin  (Gazeteci),

Cafer Özcelik, Can Şeker (Öğrenci), Caner Aytekin (Hekim), Celal Korkut, Yıldırım  (Diş Hekimi), Cemalettin Çalık (Muhasebeci), Cemalettin Küçük (Metalurji Yük. Müh.), Cemil Candaş (Harita Mühendisi), Cemile Gencal (Öğretmen), Cihan Abdikoğlu, Çağatay Eğilmez (Yazılımcı), Çetin Kurtoğlu (Mühendis), Çiğdem Sezer (Şair)

Derviş Pasin (Çizgi Film Sanatçısı), Devrim Hacısalihoğlu (Gazeteci), Dilan Serdar Sarıalioğlu (Moleküler Biyolog)

Ekrem L. Duman (Hekim), Elif Akgün (Öğretmen), Emin Akkaya (Mühendis), Emin Hasan Doğan (Emekli Öğretmen), Emine Özdemir, Emre Cüre (Öğrenci), Emre Emir, Engin Şahin (Yönetici), Ercan Aydın (İnşaat Mühendisi), Ercüment Şahin Çervatoğlu  (Makine Mühendisi), Erdal Bektaş (Yönetmen-Senarist), Erdal Eksert (Yapımcı-Yönetmen), Erdoğan Özgenç (Emekli), Eren Özmen, Eyüp Muhçu (Mimarlar Odası Genel Başkanı)

Fatih Aydınlı (Mühendis), Fatih Murat Önal (Akademisyen), Fatoş Azal, Ferhat Öztürk (Esnaf), Ferzan Yıldırım (Eczacı), Furkan Gemiköz (Öğrenci),

Gökhan Atalay (Esnaf), Gökhan Başakoğlu (İşçi), Gökhan Zengin (Endüstri Mühendisi), Gönül Başoğlu (Aktivist), Gülşen Uzuner ( Avukat ), Güngör Şenkal

Gürcan Bayrak (Elektrik Mühendisi),

Hacı Murat Hellaç (Reklamcı), Hakan Sürmen (Editör),Hakan Yıldırım (İşletmeci)

Halim Bahadır (Yazar), Hamiyet Asan (Eğitimci), Hande Burma (Avukat), Hasan Akbulut, Hasan Başkan, Hasan Bektaş, Hikmet Kaynar, Hikmet Saral (Öğretmen),

Hilmi Köksal Alişanoğlu (Yazar), Hilmi Sandıkçı (Emekli), Hülya Özkan Öztürk  (Hemşire), 

İbrahim Arslan, İbrahim Sağlam (İşçi), İhsan Aydemirİhsan Ersoy (İşadamı), İhsan Eş (Müzisyen), İlker Özen (Endüstri Mühendisi), İlknur Yakupoğlu  (Müzisyen), İsmail Aydın (Eğitimci), İsmail Hakkı Bulut (Mimar), İsmail Hasan Gemigöz, 

Kadir Bolat (Bankacı), Kadir İnanır (Sanatçı), Kadir Özdemir (Harita Mühendisi)

Kadir Sivri (Mimarlık Öğrencisi), Kadri Çoban (Eğitimci), Kardelen Yılmaz, Kâtibe Bayrak, Kemal Çevik(Mimar), Kerimcan Yıldırım, Kevser Yıldırım (Turizmci), Kezban Duymaz (Öğretmen), Kuzey Osman Genç (Aktivist), Mehmet Ali Kılınç  (Sanatçı), Mehmet Güven (Aktivist), Mehmet Kuvvet (Eğitimci-Şair-Yazar), Mehmet Şamilof, Mehtap Okuyan (Avukat), Melek Çilingir (Öğretmen), Mevlüt Yılmaz (İşçi), Migdat Baş, Muhammet Tomar (Eğitimci), Murat Bektaş, Murat Hacıkeleşoğlu (İşçi), Murat Hızal (Avukat), Murat Tonguç (Emekli), Murat Yeşilyurt, Mustafa Çolak  (Gazeteci), Mustafa Erdoğan (Harita Mühendisi), Mustafa İlhan (Sinemacı), Mustafa Kemal Takaoğlu (Avukat), Mutin Özmetin  (İşçi), Muzaffer Kirman, 

Nazife Atmaca, Necattin Azal, Nilüfer Akgün (Sendikacı), Nuray Aydın, Nuray Mert (Gazeteci-Yazar), Nuri Reis (İşçi), Nuriye Sarıalioğlu Taka (Öğretmen),

Nursel Yıldırım, Nurten Gültekin Çalık (Endüstri Mühendisi), 

Oktay Çavuşoğlu (Diş Hekimi), Onur Hasan Özgün (Akademisyen), Orkun Serdar (Serbest), Osman Günay (Şair, Ressam), Osman Güven (Öğretmen), Osman İpek (Eğitimci), Osman Yılmaz (Psikolog), Ozan Kabadayı (Muhasebeci), Ozan Saylan (İşçi), Ozan Yıldırım (İSG Uzmanı), Ömer Asan (Yazar), Ömer Faruk Demircioğlu, Ömer Turan (Şair-Yazar), Önder Özkan, Öner Şentürk, Özer Genç,

Özhan Öztürk (Diş Hekimi), Rabia Gedikli Maltaş (Eğitimci), 

Raif Türkmen, Reşit Kurt (Aktivist), S. Refika Kadıoğlu (Aktivist), Sabahattin Özkul (İnşaat İşçisi), Sait Çetinoğlu  (Yazar),

Saliha Kalaycı Çalışkan, Sanem Oğuz (Öğrenci), Sebahattin Selim Erhan (Yazar), Seda Aslan Karaca, Sedat Tunalı (Gazeteci), Sefa Alış (Öğrenci), Selim Aydın  (Öğrenci), Sema Tuncer Balbaşı, Seman Nesim, Serdar Altuntaş, Seval Esaslı  (Şair), Sevecen Tunç (Araştırmacı-Yazar), Sezai Akyol, Sezen Lermi (Aktivist), Sinan Küçükali  (Bankacı), Sinan Öztürk (Gazeteci-Yazar), Soner Öztürk, Süleyman Atalar (Gazeteci), Süleyman Baş, Süleyman Kaya (Sendikacı), Süleyman Yeşilyurt (Gazete Çalışanı), Süreyya Tamer (Çevirmen),

Şahin Arslan , Şakir Sağlam (Ressam), Şebnem Demirelli (İllüstratör), Şefik Asan  (Eğitimci-Yazar), Şenay Özgün Eryavuz (İnşaat Y. Mühendisi), Şenol Altunsoy  (Emekli İşçi), Şenol Faiz (İşçi), Şenol Morgül (Müzisyen), Şenol Sezgin (Serbest Meslek), Şeref Can Dilaver, 

Tamer Aydın, Tamer Çilingir, Tayfun Öztürk (İşletmeci), Tayfun Pirselimoğlu  (Yönetmen-Ressam), Teoman Tursun, Tigin Öztürk (Elektronik Mühendisi), Tuğrul Mazlum (Harita Mühendisi), Tunahan Tahir Çakmak (Elektrik Elektronik Müh.), Turgay Çebi, Turgut Günaydın, Tuygun Serdar (Avukat), Türkan Balaban (Gazeteci) 

Uğur Doğan Korkmaz, Uğur Koç (Kimya Mühendisi), Ulaş Sandıkçı (İşçi) 

Vahit Tursun (Yazar), Volkan Baykan (Öğretmen), Volkan Gönenç (Araştırmacı), Volkan Sarubaş (Seyyah), Xristos Keleşoğlu

Yağmur Selbeş, Yasemin BakalAlyeşil (İşkadını), Yasemin Öymen (Gazeteci), Yavuz Kaynar (Grafik Tasarımcı), Yavuz Saltık (Yazar), Yılmaz Hüroğlu (Serbest), Yunus Topaloğlu, Yusuf Bulut (Eğitimci-Yazar), Yusuf Duran (İşçi), Yüksel Genç (Avukat )

Prof.Dr.Zeki Kılıçaslan (İ.Ü.İstanbul Tıp Fakültesi), Zafer Birol (Emekli), Züleyha Abdülbakioğlu (Yönetici),

Odatv.com

 

 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Nisan.2015 – okkesb61@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb@telmar.net,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,- okkesb@gmail.com,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Nisan.2015 – okkesb61@gmail.com,

 

 

TRABZONLU AYDINLAR BİLDİRİ YAYINLAMIŞ

Ortalık ‘etnik kimlikten’ çatlayacak yazarçizerlerle doldu. Trabzonlu Aydınlar Bildirisi.! Ne diyor bildiri.?

Trabzonlu aydınlar HDP’nin Trabzon’da siyasi faaliyet göstermesini ve Trabzon’da şube açmasının çok demokratik bir hak olduğunu söylüyor ve altına imza atıyorlar.

Şüphesiz her parti ülkenin her kasabasında pekâlâ siyaset yapabilmeli ve şüphesiz böyle bir bildirinin altına hepimiz imza atarız atmalıyız.

Ancak aynı aydınlardan hayatlarında bir defa olsun HDP’ye dönük ‘etnik milliyetçilik’ ‘demokrasiler için çok tehlikelidir’ uyarısını çoktan yapmış olmaları gerekirdi.

Bir aydının öncelikli demokratik görevi etnik ve mezhep milliyetçiliğini red etmektir.

HDP’yi ‘etnik milliyetçilik’ konusunda uyarmak öyle kolay bir cesaret değildir.

Ama sokakta ota boka tekme tokat saldıran aşırı sağcı çakalları‘demokrasi’ konusunda uyarmak daha zahmetsiz ve çok fiyakalı bir gösteridir.

Aynı aydınlardan PKK’nın arkasına Amerika’yı alıp öğretmenleri öldürmesine ‘bunlar da insan mı.?’ diye bir cümlelerini de, duymuş olmak ve beklemek hakkımız.

Etnik kimlik dayatanlar insan vasfını aşağılayarak işe başlar gaddarlığın dibine kadar yol alır.

Ve sonunda hepsi Apo’nun gaddarlığında hizaya gelirler.

Etnik kimliğin tek sığınacağı kabul göreceği yer ‘mezhep kimliğidir’ ve öyle de oldu Süreç’te etnik mezhep kol kola giriverdiler.

Etnik kimlik dayatanlar hayatın hiçbir alanında ahlaki bir üstünlük taslayamaz Türkiye örneği dışında…

Etnik milliyetçilerin savaşı ‘mezbahadır’.

Etnik milliyetçinin kelle kestiği balta aslında yazarların kendi kellesini vurmak için ellerine verilen baltanın kendisidir.

PKK vahşi katliamlar yaptıkça susanların bu baltası ülkemizde büyük bir aydın kıyımına yol açmıştır çok geçmeden gözden itibardan düşmüşlerdir.

Etnik tartışma başladıktan sonra ne söyleseniz artık karşınızdakinin mağdur bahaneleriyle zorbalaştığını görür tıkanırsınız. Etnik milliyetçilik aydınlarımızı işte bu çıkışsız kör kuyuya tıka basa doldurdu…

Etnik milliyetçilik entelektüel bir insanı vasatlaştırıp bir vahşiye dönüştürür.

Ki ülkemizde pek saygın okuryazar kitlenin etnik milliyetçilik baltasıyla nasıl vahşileştiğine bolca tanık olduk. Ortalık zibil gibi etnik vahşetin adına özgürlük savaşı diyenlerle dolu.

İşte Orta-Doğu… Anadolu’dan Erzincan Sarıçiçek yaylasından coşarak giden Fırat’ın önü etnik kıyımın cesetleriyle tıkandı…

Babil kulesi yüz çeşit dilin milletin kulesiydi şimdi etnik mezhep kemikleriyle yeni bir Babil kulesi kuruldu.

Milyonlarca on üç on beş yaşında genç kızın kemikleriyle yükselmiş bu kulenin büyüklüğünden hala korkmuş yılmış ve utanmış hiç değiller. Buyurun tutan mı var tam gaz devam edin ‘çok demokrat özgürlükçü’ söylemlerinize…

Etrafınızdaki komşuların son otuz yılına bakın Tiflis Beyrut Bosna Bağdat Kerkük hepsi etnik ve mezhep milliyetçilikle hayvanat bahçeleri gibi sokak sokak mahalle mahalle ikiye üçe beşe bölündü ve her birinde etnik savaşlar yüz binlerce komşusunu gırtlağından kesti.

Etnik milliyetçilik en derin insanlık krizidir ve herkes bu savaşta yüzünü kimliğini insanlığını kaybeder ve öyle oldu.

Modern uygarlığın ve cumhuriyetin kırmızıçizgisi etnik mezhep milliyetçiliği hattıdır.

Bu hattı geçenler iflah olmaz. Çünkü cumhuriyet ta ortaçağlarda kudurmuş ve bitmeyen yüz yıllık etnik mezhep savaşlarını aşmak için siyaseten icat edilmiştir ve şimdilik bir arada yaşamak için yurttaşlıktan başka çare de yoktur.

Avrupa Birliği dediğiniz yerde etnik ve mezhep milliyetçiliği yasaktır ve özgürlüklerden hiç sayılmaz…

Türkiye’de aydınlar bu kırmızı hattı geçenlere yüz verdi önünü açtı ve etnik milliyetçiliği sözüm ona özgürlüklerden saydı…

Etnik ve mezhep özgürlüğü Batı’da yoktur diye bir cümleyi yüzlerce aydınımız otuz yıllık sözlü yazılı mesailerine rağmen henüz söylemeye yanaşmamıştır.

Batı’nın özgürlükleri birey ve yurttaş özgürlükleridir. Siyaset yapmaya yeltenenler yurttaşların bireylerin özgürlük eşitlik kardeşlik bölüşüm hakları üzerine siyaset yapabilir gerisi cehennemdir.

Modern uygarlık hiçbir türüyle ‘ırkçılığı’ kaldıramaz ve hiçbir ırkı övemez ve hiçbir ırkı öne çıkaramaz.

Vatan sevgisi başka şeydir ‘ırkçılık’ başka şeydir. Maalesef ülkemizde sözümona aydınlar anne sevgisi gibi çok insani vatan sevgisini dahi‘ırkçılık’la suçladı ama aynı aydınlar ‘etnik milliyetçilik’ yapanları özgürlük kahramanı ilan ediverdiler.

Etnik kimlik siyaseti her topluma ‘kısa devre’ yaptırır.

Bu korkuyu herkesin yaşaması normaldir ve doğrudur.

Ve şimdi ezbere ve modaya uyup etnik kimlik dayatanların hepsinde ‘devreler çoktan yandı’ iptal oldular… Ama hala ‘süreç’ten nemalanan siyasi partilerin oyuncağı kurbanı olmaktan kurtulamıyorlar ve pek rahatsız da hiç görünmüyorlar.

Aynı aydınlar birkaç cümle de sokaklara hendek kuranlara seslenmeli sokaklara kurabilirsiniz ama kalplere hendek kuramazsınız diyebilmeli.

Bu bildiriyi kaleme alan aydınların bir çoğunu tanıyorum bir çoğu gerçekten değerli isimler bu başka bir konu…

‘Etnik kimliğin’ toplumsal tehlikelerini işaret etmek dostluktan öte bir sorumluluktur.

Ve etnik siyasi kimliği dillendiren son otuz yılın yazarçizerlerini aklınıza getirin. Etnik kimlikten özgürlük savaşı çıkartanların işsiz güçsüz ve esersiz oluşları çok ayrı ama ve çok önemli can alıcı bir noktadır.

Ne bildiriler gördük sosyal hayatta iş bulup geçinemeyenlerin son sığınağı olmuş. etnik milliyetçiliği koruyan kollayan yaşatan ‘özgürlükçülüğü’ kimseye bırakmayan nice yazar gördük ‘aslında hiç yoktular’…

Sokaktaki çakallara bağırmak kolaydır. Yazı çizi ve eserlerimizle bir yazarın varlığı sokağı estetize etmektir eserlerimizle önünü almaya çalışırız. Ama asıl bağırmamız gereken yer: Etnik kimliğin kurumsallaştığı yerlere dayılanmak…

Birbirimize aile komşu arkadaş olduğumuz bir ülkede etnik kimlik tartışmak dünyanın son günüdür.

Sahiden şerbetli bir toplummuşuz.

Ve sonunda aldılar derslerini: etnik kimlik konuşanlar artık dinlenmiyor.

Etnik kimlik bu şerbetli toplumda provokatifliğini dahi kaybetti.

Etnik kimlik tartışanlar PKK’nın kanlı eylemleriyle yolu açtılar ve bir dehşet uçurumundan yürüdüler ve şimdi gördük ki uçuruma yalnız kendileri düştü.

Bu bir ‘aydın’ kırımı entelektüel birikimin heder olması ziyandır.

Etnik kimliği önce kültürlü okumuş insanlar konuştu ve bugün tartışılan tek konu: kimler niçin konuştu.?

Ülkeyi kanlı bir iç savaşa götürme planı Amerika’nın bir orta-doğu projesi olduğu kesinleşti.

Ve asıl bir aydın için düşünülmesi gereken… Etnik ve mezhep kimliği dayatanlar ömür boyu bir ‘kamp disiplini’ göstermek ve o disiplin içinde yaşamak zorunda.

Bu tür bildiriler için kimlerin telefon ettiğini herhalde bilmeyenimiz yok.

Etnik kimlik romantik başlayan bir hastalık ve zamanla ‘saplantı’ haline gelir ve ömürleri artık bu saplantıyla nihayete erer.

Etnik kimlik hastalığı şöyle gelişir etnik kimlik saplantılı hastalar başkalarıyla başka bir husus konuşamaz hale gelir başka bir konuda artık normal insanlarla iletişim kuramaz ve bir dar çevreye önce mahkûm sonra kurban olurlar.

Etnik kimlik saplantısı yaşayanlar beceriksizleşir ve beceriksizleştikçe liderin başkanın büyüğün önderin oyuncağı sonra kurbanı haline gelir…

İçlerinde ‘başka türlü düşünüyorum’ çıkarsa da aforoz edilip bir posta dayaktan geçirilir. Böyle durumları çokça yaşadık ve kimsenin aydınlara dayak atılmaz bildirisine ya da karşı yazısına hiç şahit olmadık.

Etnik kimlikçiler çok geçmeden projeci TV’ler ve ajanlardan başka arkadaş bulamaz hayatları evle TV stüdyosu arasında tek koridora sıkışır.

Etnik kimlikçiler çok geçmeden yakın sosyal çevreden seslendirilmeyen. sktir git bakışları almaya başlar.

Asıl mağduriyeti etnik kimliğe aşırı vurgunun başlattığını bir türlü göremezler.

Çok geçmeden etnik kimlikçilerin etrafında ‘sevgili kardeşim’ diyebileceği kimse kalmaz. Ve hatta ‘bize kardeş’ demeyin diye posta koymaya çoktan başladılar.

Düşünce fikir bin çeşit sosyal hayat senden bana benden sana geçen ve zenginleşen bir şeydir.

Ama benim Lazlığım kimseye geçmez. Başkasına sızmayan geçmeyen şeyleri bir toplumda ‘aydınlar’ konu edinemez.

Etnik kimliğin akrabası tek ders lisedeki ‘beden eğitimi’dir.

Kız erkek ayrılır zayıflar şişkolar ayrılar boy beden sıra olunur.

Ve en önemlisi tek tip eşofman giyilir.

Daha da önemlisi ‘bizim takım’ diye çılgınca alkışlarız.

Tuhaf olan şudur. Beden dersine girmeden önceki sıra arkadaşlarımız karşı takımda oynamaya başlayınca artık onlar ‘bizim takım’ olmaktan çıkar ‘düşman takım’ olur.

Etnik milliyetçilik her sokağı her dersi her sınıfı her mahalleyi işte bu ‘bizim takım’ zehriyle parçalar. Aydınların tek takımı vardır ‘insanlık değerleri’ ve ‘toplumun genelidir’.

Bir avuç yazarın erken uyanıp etnik milliyetçilik tuzağından kurtulmasını sağlayan şey şudur: Beden dersinde uygun adım yürürken dahi Safiye Ayla gibi genel değerlerimizi dillendiren muzip arkadaşlarım çok boldu.

Sonra bir tarafta Safiye Ayla dinleyenler diğer tarafta Apo dinleyenler olarak ayrıştık.

Gözlerimizle görüp yaşadık. Çok geçmeden etnik kimlikçi arkadaşların tek heceli komutlar veren siyasilerle sıkı-fıkı dostluklarını…

Sağa dön! Sola dön. Şunu destekle. Şu tavrı alın.

Etnik milliyetçilik birçok aydın arkadaşımızı ‘yanaşık düzen eğitimine’ soktu ve hepsini körleştirdi… Toplu bildiriler toplu imzalar…

Bu arkadaşlar sosyal hayattan kovuldu ve çok geçmeden yanaşık düzene girmeden yaşamaları imkânsız hale geldi.

Ve birçok aydın aç kaldıkça  yoksulaştıkça düşünce yetileri zayıflar ve düşünemez hale gelir. Bir biyolojik gerçekliktir bu…

Sadece karnını doyurabilecek ‘imkânlara’ biat etmeye başlar.

Çünkü etnik kimlik siyasetine başladığınızda büyük ekranlar büyük imkânlar büyük şöhretler ve kısa yoldan demokrat ve özgürlükçü olma imkânı önünüze açılır huzura kavuşursunuz.

Ve önünüze gelene gidene faşist ırkçı deyip rahat edersiniz.

Bu arkadaşlara tavsiyem, Açlıkla geçen birkaç günden sonra, Çift porsiyon bir İskender kebabı yiyin. Doyduktan yarım saat sonra. Aklınıza neşeli şarkılar gelip gelmediğini test edin.

Bir yazar önce kendi açlığını test etmeli etnik kimliğini değil.

Açlığını test etmeyen yazarlar yavaş yavaş ‘savaş olmadan asla’ düşüncesine inanmaya başlar… Yani ‘kardeşimi öldürmeden asla’nın kurbanı olurlar…

Biz yazarlara düşen görev de ‘kendi eserim kendi emeğimle karnım doymadan asla’ safhasında hastayı kurtarmaktır ve sağ olsun Aydın Doğan’ın basın ilkeleri bu şansımızı çoktan kaybettik…

Son otuz yıl içinde görüldüğü üzere etnik milliyetçilik yapanlar yavaş yavaş Apo’nun iç savaş pratiklerine teslim oldular…  

Etnik ve mezhep milliyetçiliği komşularımızda ve bizdeki cehennemin tek sorumlusudur.

Etnik kimlik tartışmasının başlatılıp mezbahaya dönmemiş tek bir ülke örneği tarihlerde yoktur.

O halde aydınlara düşen ilk görev. HDP’ye ‘neden etnik milliyetçilik yapıyorsun kastın ne.?’ sorusunu yüksek sesle sorabilecek cesareti göstermeleridir.

Trabzon’un aşırı sağcı galeyancı ruhuna karşı çıktığımız gibi 6 - 7 Ekim’de bir iç savaş provası elliye yakın insanı bir gecede öldürenlere de birkaç laf edebilmeliyiz.

Nihat Genç - Odatv.com

 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Nisan.2015 – okkesb61@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb@telmar.net,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,- okkesb@gmail.com,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Nisan.2015 okkesb61@gmail.com,

Diğer Haberler

  • TRABZON NASIL BU HALE DÜŞTÜ.?
  • Adnan Kahveci’den İki Federasyon Meselesine...
  • MAVİ ÇIĞLIK; BAKRAÇ SANAT GALERİSİNDE.!
  • BÜYÜK SORUNUMUZ*RİCANİA SİMULANS**VAMPİR KELEBEK*
  • FAROZ; MAHALLENİN ÖTESİNDE BİR KÜLTÜR.!
  • 3.KAHRAMANMARAŞ TANITIM GÜNLERİ ANKARA'DA
  • TDF'DA SAYGISIZLIK ve HUKUKSUZLUK DEVAM
  • HÜSEYİN AYAZ; TEHDİTLERE HODRİ MEYDAN DEDİ.!
  • TOLGADIRLILAR TÜRKMEN TOYU YAPILDI
  • TRABZON’UN FETİH TARİHİ 15.Ağustos.1461, PAZAR
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP