MÜŞTEKİDE NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU VAR

Altıoklar, Hakaret Etmedim. Bir Doktor Olarak Teşhis Koydum. Müştekinin; Doktor Yorumu Yapmamı Hakaret Sayarak Şikâyet Etmesi, Narsisistik Kişilik Bozukluğu Teşhisimi Doğrulamaktadır.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

MÜŞTEKİDE NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU VAR

Altıoklar, Hakaret Etmedim. Bir Doktor Olarak Teşhis Koydum. Müştekinin; Doktor Yorumu Yapmamı Hakaret Sayarak Şikâyet Etmesi, Narsisistik Kişilik Bozukluğu Teşhisimi Doğrulamaktadır.

 

Mustafa Altıoklar'ın RTE Savunması.!

( R.T.Erdogan'a 46'Lık Raporu Vermek Lazım )

Mustafa Altıoklar'dan Mahkemede Müthiş Savunma

Mustafa Altıoklar: "Erdoğan'ın Akıl Sağlığı Tam Teşekküllü Bir Hastanede İncelenmeli" Dedi.

Erdoğan’ın Mahkemeye Verdiği Mustafa Altıoklar'dan Manifesto Gibi Savunma

17 Mart 2015 Salı 18.45

Ünlü yönetmen Mustafa Altıoklar CNN Türk Aykırı Sorular programında Başbakan Tayyip Erdoğan için "Narsistik Kişilik Bozukluğu" olduğunu söyleyerek "Kendisine Rapor Vermek Lazım 46 Raporu" ifadelerini kullanmıştı.

Başbakan Erdoğan için kullandığı ifadeler için mahkemede savunma yapan Altıoklar'ın Erdoğan için söylediği ifadelereden geri adım atmadı. Altıoklar, hakaret etmediğini bir doktor olarak teşhis koyduğunu söyledi.

Oyuncu Levent Üzümcü Altıoklar'ın savunmasını Twitter'dan paylaştı...

ALTIOKLAR'IN SAVUNMASI

SAYGIDEĞER YARGIÇLAR,

Ben bugün burada bir hakaret davasından yargılanırken savunmamı DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ kavramı üzerine kurmayacağım. 

HAYIR… Ben aslında bugün burada bir SAVUNMA YAPMAYACAĞIM…

Bugün ben burada sizlere bana daha 24 yaşındayken verdiğiniz resmi bir görevi hatırlatacağım ve TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI’nın 27.maddesinden bahsedeceğim. 

ANAYASAMIZ’ın 27. Maddesi; Herkes, bilimi serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma hakkına sahiptir.” Demektedir.

Bendeniz, 1984 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş, bir hekimim. (BELGE)

1-) Mezuniyetimi takip eden hafta hekim olarak mesleki kariyerime başladım.

Henüz 24 yaşındayken sizler gibi hâkimler ya da savcılar karara bağlayacakları dosyaları tarafıma göndererek davalarıyla ilgili şahısların akıl sağlığının yerinde olup olmadığına dair raporlar talep ettiler.

Benim ve benim gibi pratisyen hekimlerin, dikkatinizi çekerim psikiyatri uzmanları değil, pratisyen hekimlerin verdikleri kanaat raporları doğrultusunda adaletin gereğini yerine getirdiler.

Bizler o akıl sağlığı raporlarını vermeyecek olsak kanun önünde suçlu sayılabilirdik. Özetle şahsımın verdiği kanaat raporları sizlere ışık tuttuğu için yargıya varabildiniz.

Şimdi ise o günlerin üzerinden tam otuz yıl geçti ve değirmende değil, hekimliğimin yanı sıra yazar ve yönetmen olarak iştigal ettiğim karakter analizleriyle ağarmış saçlarımla, artık epeyce tecrübeli bir hekim olarak vardığım Narsisistik Kişilik Bozukluğu kanaatimden dolayı “şüpheli” sıfatıyla karşınızdayım. Söz konusu şüphe ise hakaret ettiğimdir. Savcılık makamı iddianamesinde “Akıl hastalığına vurgu yapılması, eleştiri ve düşünce özgürlüğü sınırlarını aşarak hakaret suçu teşkil etmektedir.” Demektedir.

Her şeyden önce akıl hastalığına hakaret demek, akıl hastalarına hakarettir. Ben sözlerimde hakaret unsuru bulmamaktayım, eleştirmeye niyet dahi etmedim, hele hakaret yoluyla suç işlemeye kastım hiç olmadı. 

Çünkü ben teşbih yapmadım, teşhis koydum. 

Müştekide Narsisistik Kişilik Bozukluğu olduğunu söylerken ne bir benzetme, ne bir yakıştırma, ne bir aşağılama düşüncem olmadı.

Hekimlik etiği hastalarının durumlarını alay konusu yapmaz, aşağılamaz, hele hakaret amaçlı asla kullanmaz.

2-) Biz hekimler tababet ve şuabatı sanatlarının tarzı icrasına ehliyet almadan önce bu madde üzerine de and içeriz ve içtik.

Davaya söz konusu olan açıklamamda ise aynen meslektaşlarım olan Türk Tabipler Birliği mensubu hekimlerin duyduğu kaygıyı kamuoyuyla paylaştım. 

 Bizler hekimiz. İnsanın bin bir ruh halini, bin bir duygu durumunu biliriz. Başbakan Erdoğan’ın duygu durumundan endişe duyuyoruz. Fevkâlâde endişe duyuyoruz. Kendisi, çevresi, ülkemiz adına endişe duyuyoruz. Endişemizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.” (BELGE 2)

3-) Bakın ben sadece altı yıllık tıp fakültesi eğitimi almakla kalmamış, 1987-1991 yılları arasında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı’nda Araştırma Görevlisi olarak akademik kariyer yapmış uzman bir bilim adamıyım. (BELGE 3).  

Bu belgeyle ve Anayasa’nın 27.maddesine göre “bilimi serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma hakkı”na fazlasıyla sahibim. Yayma hakkıma sahip olduğumu ben değil sizlere kılavuzluk eden T.C. Anayasası söylemektedir. Bu kanun maddesinden açıkça anlaşılabileceği gibi, doktor kimliğimle tıbbi kanaatlerimi açıklarken, örneğin;

İlk cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk'ün sol göğsünde, Çanakkale’de aldığı şarapnel yarası nedeniyle ömrü boyunca yanık skarı taşıdığını,

İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün sağır olduğunu,

Yine Cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel’in obes olduğunu,

Başbakanlarımızdan Bülent Ecevit'in parkinson olduğunu söylememle veya Şafak Pavey'de extremite yoksunluğu;

Meclis Başkanvekili Sadık Yakut'ta vitiligo varlığı ya da sabık Başbakan'ın uzaktan gördüğüm kadarıyla omurga sorunundan bahsetmem hakaret sayılmazken; bir psikiyatrik kanaat teşhisimin hakaretten sayılması esas itibariyle ikirciklidir.

Müşteki vekilleri; “müvekkilimiz Altıoklar’a sormamıştır ki kendi akıl sağlığını. Bu nedenle açıklamaları hakarettir demektedir.” Oysa Recep Tayyip Erdoğan yolda düşse, ilk müdahale edenlerden biri ben olurum. Doğru tedaviyi uygulamadan önce de kalp krizi nedeniyle mi, inme indiği için mi yoksa sara nöbetinden dolayı mı düşüp düşmediğini teşhis etmem gerekir.

Ve bu teşhisi koyarken hastanın bana sormasını da beklemem. Beklersem suç sayabilirsiniz. Çünkü durum acildir.

Davamız konusu olan teşhisim de acil bir durumun önlemi olarak kamuoyuyla paylaşımıdır.

4-) Bununla birlikte içinde bulduğum çevrede kuduz hastalığı taşıyan bir vaka teşhis etsem, hem müdahale etmek, hem de kamuoyuna bildirmekle yükümlü olduğumu yasalar söylemektedir.  Çünkü burada kamuoyunun sağlığı söz konusudur.

Davamızda da kamuoyunun akıl ve bedensel sağlığı tehlike altında olduğu için yetkili kuruluşları uyarmak üzere teşhisimi açıkladım. Teşhisim koruyucu hekimliğin gereğidir. Bunlarla birlikte bir doktorun kamuoyuna mal olmuş, her gün defalarca televizyon başta tüm medya organlarında karşılaştığı şahsiyetlerle ilgili fiziksel hastalık teşhisinin olağan ama psikiyatrik hastalık teşhisinin suç unsuru sayıldığını yazan bir kanun maddesine yazılmamış Magna Carta dâhil hiçbir kanun kitabında rastlayamazsınız. 

Fiziksel hastalıklarla ilgili teşhis koymam ve rapor vermem suç teşkil etmezken, akıl hastalığıyla ilgili teşhis koymam suç olamaz. Müştekinin doktor yorumu yapmamı hakaret sayarak şikâyet etmesi, narsisistik kişilik bozukluğu teşhisini doğrulamaktadır. Çünkü narsisistik kişilik bozukluğunun en temel teşhis kriterlerinden birisi de eleştiriye tahammülsüzlüktür.

NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU

Bu noktada Sayın mahkemenin müsadesiyle şikâyetçi tarafından hakaret olarak addedilen narsisisistik kişilik bozukluğu hakkında özet bir bilgi vermek isterim. Karar Yüce Türk Adaletinindir.

Narsisistik kişilik bozukluğunun temel özelliği büyüklenmecilik ve üstünlük duygusudur.

Tüm dünya Psikiyatristlerinin kabul ettiği DSM-IV tanı ölçütlerine göre, bir kişiye narsisistik kişilik bozukluğu denebilmesi için aşağıda verilen kişilik özelliklerinin beşinin bulunması yeterlidir: (BELGE 4)

Narsisistik Kişilik Bozukluğu Belirtileri 

01.) Kendisinin özel, eşi bulunmaz ve herkesten çok daha önemli olduğunu düşünür.  

02.) Sınırsız başarı, güç, zekâ, güzellik ve yetenekleri olduğunu sürekli deklare eder.

03.) Üstün, seçilmiş ve ilahi kuvvetlerce vazifelendirilmiş olarak bilinmeyi bekler.

04.) Kendilerine hayrandır. Çok beğenilmek ve sürekli dışardan onay görmek ister.

05.) Herşeyi yapmaya hak kazanmış ve özellikle kayırılacak bir kişi olduğunu düşünür.

06.) Kendi çıkarları için, amaçlarına ulaşmak için başkalarının zayıf yanlarını kullanır.

07.) Empati yapamaz, başkalarının duygularını ve gereksinimlerini tanımaz.

08.) Her başarılıyı kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır.

09.) Küstah, kendini beğenmiş davranış ya da tutumlar sergiler.

10.) Narsisist kişi her yaptığının mükemmel olduğunu düşünür.

11.) Eleştiriye duyarlılık ve kırılganlık narsisitik kişilik yapısının en belirgin özelliklerindendir.

11.) Narsisistik kişi kendini aşırı değerli hissettiği için eleştirilmeye karşı çok duyarlı ve kırılgandır.

 

Şikâyetçi Erdoğan da kırılgandır. Bir doktor teşhisini şikâyet ederek dava açtığına göre, belli ki epeyce kırılmıştır.

İşte kendisi için de, yakın çevresi için de, ülkemiz için de, içinde yaşadığımız coğrafyamız ve hatta dünya için de endişelerimiz bu noktadan kaynaklanmaktadır.

Bu çerçevede şikâyetçi Erdoğan’ın bir sonraki celseye teşrif etmesini, sizlerin huzurunda, sizlere ve şikâyetçi olduğu bendenizin gözetiminde şikâyetinin derinindeki dinamikleri, nereden rencide olduğunu anlatmasını talep ederim.

Bununla birlikte şikâyetçinin şikâyetlerini ve dinamiklerini dinlemek ve bilirkişi heyet raporu vermek üzere, tarafsız bir üst kurum olan Türk Tabipler Birliği’ni temsilen bir psikiatristler heyetinin yüce mahkemenize gelerek gözlem ve inceleme yapmasını talep ederim.

Böylelikle şikâyetçi için kullandığım  “narsisistik kişilik bozukluğu”  kavramının bir teşhis mi, yoksa teşbih mi olduğu konusunda yüce mahkemenizin karara varmasının da daha adil olacağını düşünmekte olduğumu bildiririm.

Hal böyle olunca özetle şikâyetçi Recep Erdoğan’ın bu mahkemeye gelmeyecek olursa, tam teşekküllü bir hastanede söz konusu belirti ve bulgulara sahip olmadığının belgelenmesini, aksi halde hatalı teşhis ve beyanda bulunduğumu kabul edeceğimi açıkça beyan ederim.

Kısaca, Recep Erdoğan’ın akıl sağlığı durumunun bilirkişilerce rapor edilmesini talep ederim.

 

SON SÖZ:


Yüce mahkemenizin, hekim olan şahsımı, bu davayla suçlu bulması halinde tarihe geçeceğini düşünmekteyim.

Şöyle ki; “hakaret davası” olarak anılan bu davada, dava konusu olan bir hakaret söz konusu değildir. Çünkü ben bir teşbih yapmadım, teşhis koydum. Teşhis koyan bir hekimi yargılayan bu mahkeme, hakaret davasına baktığı için değil, teşhis koyan tıp bilimini yargıladığı için tarihe geçecektir. Saygılarımla… Mustafa Altıoklar

17 Mart 2015 Salı 18.45

 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Mart.2015 – okkesb61@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb@telmar.net,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,- okkesb@gmail.com,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Mart.2015 okkesb61@gmail.com,

 

ERDOĞAN İLE RUH DURUMUMUZ AYNI

Hatırlatarak başlayalım. Yönetmen Mustafa Altıoklar, yaklaşık bir yıl önce katıldığı televizyon programında Recep Tayyip Erdoğan’ın “Narsistik kişilik bozukluğu olduğunu” söyleyerek “kendisine rapor vermek lazım, 46 raporu” ifadesini kullanmıştı.

Sözleri dava konusu olan Altıoklar, savunmasını “Hakaret etmedim, bir doktor olarak teşhis koydum” diyerek yaptı. Altıoklar’ın savunması, haftanın tartışılan haberleri arasında yer aldı. Altıoklar’ın sözleri “alkışlayanlar ve yuhalayanlar” olmak üzere iki cephede karşılık bulunca, kendisiyle “üslup-kutuplaşma- iletişim üçgeninde söyleştik.

Siz bir senaristsiniz, dolayısıyla metin kuransınız. Söyleşiye hayatın olağan akışına uygunluk ilkesine ters bir varsayım sorusuyla başlamamızı anlayışla karşılar mısınız.?

- Senaryo yazarlığının dışında roman da yazıyorum. Tabii buyurun.

Savunmanızla ilgili haberlerden sonra beklenmedik biçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sizi arayarak şu sözleri aktardığını farz edelim: “Mustafa kardeşim, savunmanı bizzat okudum.

Velev ki narsist kişilik bozukluğu var, ifadesini hekim olarak teşhis koymak maksadıyla söylüyorsun.

Ey Mustafa kardeşim, bu teşhisi ifşa etmek suretiyle yaptığın hekimliğin etiğine, hasta hakları gizlilik prensibine uygun mudur?” Böyle hayali bir diyaloğu nasıl sürdürürsünüz.?

- Narsistik kişilik bozukluğu olan bir tek siz değilsiniz, ben de öyleyim, derim. Bende narsistik kişilik bozukluğu var, baştan söyleyeyim ki, ruh durumumuzun eşit olduğunu anlayın. O yüzden sizin ne halde olduğunuzu daha iyi tanıyabiliyorum. Aramızdaki tek fark şu, ben ülke yöneterek, insanların kaderini belirlemeye çalışmıyorum. Gelelim hasta hakları ve gizlilik meselesine. Siz benim hastam değilsiniz. Dolayısıyla söylemiş olduğunuz, hasta sırrını saklamak gibi bir yükümlülüğüm yok. Aksine toplum adına sakıncalı bir klinik tablo gördüğüm için halkı uyarmak görevimdir. Etik davranışa uyulmadığını söz konusu edecekseniz, o da mahkemenin değil, Türk Tabipleri Birliği Etik Kurulu’nun konusu olur. Bana hekim olarak ceza verilmesi ya da verilmemesi, meslek ahlakımızın kendi kuralları içinde sonuçlanır, derim.

‘Narsistik Kişilik Bozukluğum Var’

“Narsistik kişilik bozukluğum olduğunu söylerim” dediniz. Bu sizin kendinize koyduğunuz bir teşhis mi, bir psikiyatristin size koyduğu teşhis mi.?

- Benim kendime koyduğum teşhis. Evet, borderline’ım ben de. Sınırda bir yerdeyim. Yaratıcı sanatçıların pek çoğunda narsistik kişilik vardır. Bu bozukluk düzeyini geçebilir de. Bazı insanda paranoid kişilik, bazısında şizoid kişilik vardır. Bunlar kişilik tipleridir, hastalık değildir. Zaten kişilik bozukluğu da akıl hastalığı değildir.

Bu teşhisiniz eşliğinde, en çok hangi konuda yoruluyorsunuz.?

- Bencillik düzeyim arttığı zaman yorar beni. Bunu dizginlemeye, terbiye etmeye çalışıyorum. Tedavinin başlangıcı böyle bir kişiliğin farkında olmaktır. Ben arkadaşa, üstelik tedavi ücreti almadan, yardımcı oluyorum aslında. Bu (hayali) telefon konuşmasında, faturayı evinize göndereyim mi de derim, bunları da söylerim.

Savunmanız tıp hukukunun kuralları açısından da tartışma konusu oldu. Hasta hakları konusunda çalışan hukukçuların itirazları var. Ancak uzmanlığınız kapsamında teşhis koyabilirsiniz. Bir fizik tedavi uzmanının “psikiyatrik teşhis” koyması mümkün olamaz.?

- Yok, öyle bir şey, Örnek, siz burada kalp krizi geçirirseniz, ben fizik tedaviciyim, bakamam mı diyeceğim? İşaretlere bakıp bir teşhis ile acil tedavisi ne gerektiriyor ise onu yapacağım. Bakın eski tabirle hükümet tabipliği yaptığımız dönemden de örneklendireyim. Kaç hâkim tarafından çağrılıp, “akıl sağlığı yerinde midir” sorusuyla dava konusu olan kaç kişiye rapor verdik, kaç kişiyi muayene ettik. Daha bacak kadar çocukken, akıl sağlığı raporu vermeye kanunla yetkilendirildik.

Savunmanızda Tayyip Erdoğan’ın akıl sağlığı durumunun bilirkişilerce rapor edilmesini de talep ettiniz. Bir sonraki duruşmanız ne zaman.?

- 30 Haziran’da. Yalnız şunu eklemeliyim, sağlık raporu konusunda daha fazlasını da talep ediyorum.

Ne gibi.?

- Türkiye’de idari konumda olan herkesin, cumhurbaşkanı, başbakan, tüm bakanlar, Yargıtay, Sayıştay başkanları, Genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları, Diyanet İşleri başkanı, kısaca devleti yöneten erkin, tüm temsilcilerinin, hepsinin her yıl fiziksel ve ruhsal check up’tan geçirilmeleri, raporlarının kamuoyuyla paylaşılmasını istiyorum. Her sene bedensel ve ruhsal tüm tetkikleri yapılsın ve sonuçlarını da hepimiz bilelim. Bunun yasalaşması hepimiz için çok hayırlı olur. Bu Amerika’da böyledir. Obama’nın her sene, akıl sağlığı dahil olmak üzere, sağlık raporu açıklanır.

Açıklamalarınızda ayrıştırıcı, aşağılayıcı, kırıcı siyasi dil ve üslubu eleştirdiğinizi söylüyorsunuz. Bundan dem vurup, “46’lık” ifadesini kullanmak tezat değil mi.?

- Bunu ötekileştiren, aşağılayan bir ifade olarak görmüyorum.

Üslup açısından uygun mu.?

- 46’lık demek, cezai ehliyeti yoktur, anlamına gelir. Uzun hukuksal bir terimin özetidir. Bir kanun maddesinden söz etmek neden ayıp olsun? Davaya neden olan bu ifadeyi, hızlı soru-cevap formatında süren bir televizyon programında söylemiştim. Bir alay, hakaret değil, teşhis söz konusuydu. 46’ıncı maddenin cezai ehliyetle ilgili madde olduğunu hepimiz biliyoruz. Bugün bu madde 46’ıncı değil 32’inci maddede düzenlenmiştir, diyenlere gelince, biz de biliyoruz. Orada önemli olan neyin ima edildiğidir. Ben de kaçak güreşmiyorum, açıkça söylüyorum. Turgut Özal’a obez, İsmet İnönü’ye sağır dediğimizde hakaretten sayılmıyor da bu neden hakaretten sayılıyor.?

‘Şener Şen’i Suçlamak Haksızlık’

Siz savunmanızı “doktor olarak teşhis koydum” söylemi üzerine inşa edince, “Ne hekimi!” diyeni de, merak edeni çok. Şu anda hekimlik yapıyor musunuz.?

- Evet yapıyorum. Geçen yıllardan da bahsedeyim ki, ne hekimi diyenleri aydınlatayım. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden 1984’te mezun oldum. İhtisasımı Gazi Üniversitesi’nde yaptım. Yıllarca memur olarak çalıştım. İstanbul Kanatlarımın Altında filmini çektiğim sene memuriyetten istifa ettim. 1995-2007 yıllarında İstanbul’daki Özel Osmanoğlu Hastanesi’nde çalıştım. Sonrasında üç sene Alman Hastanesi’nde çalıştım. Şimdi Romatem adlı fizik tedavi ve rehabilitasyon hastaneler zincirinin hekimiyim

Hekimliğe bilfiil devam ediyorum. Ancak yandaş medya hekimlik itibarımı sarsmakta, doktor olmadığımı iddia etmektedir. Benim doktor olmadığımı söylemek sahtekâr olduğum anlamına da gelir. Şu anda süren hakaret davası bittiğinde ben de karşı dava açacağım, çünkü hekimlik itibarımla oynanmaktadır.

Sizin dava haberleri ile bir kez daha gördük ki, savunmanız ve davaya neden olan sözlerinize karşı iki hâkim bakış var.

1) “Ağzına sağlık, sözleri yüreğime su serpiyor” diyenler.

2) “Erdoğan düşmanlığı nedeniyle kötü bir siyasi söylem içinde” diyenler. Erdoğan düşmanı mısınız.?

- Düşmanlık kişisel olarak benim içimde besleyebileceğim bir duygu değil. “Erdoğan düşmanı” tanımlaması kendimi anlatmak için doğru bir ifade olmaz. Ben kendimi şöyle anlatırım. Ben laik demokratik hukuk devleti kavramının düşmanı olanların karşısındayım.

Laikliğin altını çizdiğiniz için hatırlatarak soralım, birkaç yıl önce Erdoğan Mısır’da laikliği öven ve laikliğin önemini vurgulayan bir konuşma yaptığında, Türkiye’de onu ilk eleştirenlerin başında Ali Bulaç vardı örneğin. Bu resim sizin için ne demek.?

- Erdoğan’ın Mısır’da laiklik taraftarı bir konuşma yaptığını hatırlamıyorum. Benim duymadığım laiklik yanlısı cümleler eğer Erdoğan tarafından kullanılmışsa büyük olasılıkla takiyye yapmıştır. Daha önce hep yaptığı gibidir. 2007’ye kadar AB’ye girme gayretinde bulunurken de laik olduklarını söylüyorlardı. Cemevlerine ibadethane statüsü vermemek, Sünni inanışın hakim olduğu zorunlu din dersleri, yargının yürütmenin altına alınarak İslami vurgulu yapılanma, bütün bunlar iddiamın öncü belirtileridir. Takiyyeyle gizli gündemlerini maskelediler, maskeliyorlar.

Kamuoyunun bu başlıklardaki kutuplaşmasına yıllardır tanığız. Ancak bir güncel örnek var ki, bu hafta hep birlikte şahit olduk. Şener Şen “Neden eylemlere katılmıyorsunuz” sorusuna “Bir oyuncunun ödevi yaptığı filmlerle hayat görüşünü yansıtmak” dediği için tepkilerle karşılaştı. Bu durum sağlıklı mı sizce.?

- Şener Abi’nin yaptığı bir eylemsizlik, burada eleştirilecek bir taraf yok. Ben eylemlerimi filmlerimle ortaya koyuyorum, diyor. Şener Abi’ye bu anlamda yöneltilen suçlamalar haksızdır. Ama diğerleri, Yavuz’du vs. gidip poz poz fotoğraflarla boy göstermek, eylemsizlik değil, eylemliliktir. Geleceğimizi karartan, 2023 projeksiyonunda çok büyük bir olasılıkla Cumhuriyet yerine şeriatı getirme planları olan, gizli gündemleri açığa çıkan bir siyasi güce destek veriyorsanız, eleştirilmeyi de göze alacaksınız. Çünkü bu, zihniyete destek vermek, payanda olmak demektir.

Siz iktidarın bagajında bir şeriat bavulu olduğu fikrindesiniz, doğru mu.?

- Şeriatın biçimi nasıl olur; onu bilmem ama Sünni İslam doktrini üzerine kurulu bir hukuk ve yönetim biçimi geleceğinden şüphem yok. “Kadın ve erkeğin eşitlik fıtratında yoktur” diyen bir başbakanın yanına gidip sanatçılar olarak destek verirseniz, eleştirilirsiniz. Bunlar hak edilmiş reaksiyonlardır.

Fikirleriniz nedeniyle artık görüşmediğiniz arkadaşlarınız, dostlarınız var mı.?

- Olmaz mı? Var tabii.

‘Sinan Çetin’le Kavgayı Usulüne Göre Yapıyoruz’

Somutlamak için atıfta bulunalım; mesela Sinan Çetin ile hukukunuz olduğunu duyarız.

- Evet, Sinan’la iyi arkadaşız.

Az önceki “2023 şeriat” perspektifiniz ya da siyasi fikirleriniz eşliğinde Çetin ile zıt fikirde olduğunuz malum. Bu da, insani diyaloğunuzu, arkadaşlığınızı sürdürmenize engel değil. Normal olan bu değil mi.?

- Evet çünkü biz kavga etmeyi biliyoruz. Her defasında, mesela iki saat berabersek, bir buçuk saat bu konuları tartışırız. Kavgayı usulüne uygun şekilde yapmayı biliyoruz Sinan’la.

Mesela referandum günlerini hatırlayın... Bir anayasa profesörü olan Süheyl Batum’un “evet” diyen Sezen Aksu için “Sezen sazan çıktı” dediğini de gördük. Bu üslup yakışıklı mı.?

- Değil tabii. Üstelik ülkeyi yönetme iddiasıyla parlamentoya giren hiç kimseye yakışmaz bu lisan. Eleştiri mekanizması, üslup bazen hakikaten seviyesizleşiyor. Okunur bir duruma gelmek için az önce verdiğiniz örnek gibi söylemler öne çıkıyor. Benim de tercih etmediğim bir üslup bu, ama bazen insanın ağzından kaçıveriyor.

Davaya neden olan sözlerinizi de bu kapsamda değerlendirir misiniz.?

Hayır, altını özellikle çizeyim. Ağzımdan kaçan bir söz yoktur. Lütfen son sözlerimden, bu böyle anlaşılmasın.

Buraya kadar sizi anlamak adına sorular sorduk, yanıtlarınızı dinledik. Söyleşinin sonunda “Altıoklar’ın davaya neden olan sözleri de, o sözleri ciddiye alıp dava açmak da saçma” diyecek okurlar olursa.?

Vallahi çok haklısın sayın okur, derim! Böyle şeyleri anlatarak en değerli varlığımızdan, vaktimizden çalıyorum. Dava açmak da saçma, savunma yapmak zorunda kalmak da.

Selin Ongun

 

Tags; narsistik, altıoklar, takiyyeyle, şizoid, borderline, psikiyatristin, takiyye,  romatem, teşhis, narsist, paranoid, check, bilfiil, şeriat, payanda, osmanoğlu,  hekim, formatında, üslup, bulaç, Ali Bulaç, Recep Tayyip Erdoğan, Süheyl Batum, İsmet İnönü, Turgut Özal, Sezen Aksu, Şener Şen, Mustafa Altıoklar

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Mart.2015 – okkesb61@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb@telmar.net,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,- okkesb@gmail.com,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Mart.2015 – okkesb61@gmail.com,

 

Diğer Haberler

  • DARBE KİMDEN GELİRSE GELSİN KARŞIYIZ..
  • TRABZONLULAR BİRLEŞİNİZ
  • SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI…
  • KUL VE MAHLÛKAT HAKKI..
  • ADAM OLMAK–OLAMAMAK VE GAZETECİLİK
  • SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI..
  • DERNEKLER KANUNUNA MUHALEFET
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP