TÜRKİYE’NİN YENİ BAŞBAKANI’NI TANIYALIM...!

Kurtlar Vadisi dizisini seyreder misiniz?.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

TÜRKİYE’NİN

YENİ BAŞBAKANI’NI TANIYALIM...!

Şimdi “ne alakası var.?” diyeceğiniz bir noktadan başlamak istiyor ve hepinize “Kurtlar Vadisi dizisini seyreder misiniz?” diye sormak istiyorum.

Şahsen ben hiç kaçırmam. Dizi’yi sevdiğimden için değil ama. Amacım her zaman “yakında ne olacak?” sorusuna cevap bulabilmekti.

Seyretmiş olanlar bilir; Kurtlar Vadisi’nde olan her şey, yeni kurulan her kurum, kısa bir süre sonra gerçek hayata geçti. Örneğin kısa adı KGT (Kamu Güvenliği Teşkilatı) olan kurum gibi.

Dikkatli olanlar gözden kaçırmamıştır; dizi meşhur olduğunda yayınlanan bir röportajda, senaryo yazarı danışmanının ismini açıklamıştı. Bu; o zamanlar geçerli unvanı Başbakan Danışmanı olan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’ndan başka biri değildi.

Stratejik Derinlik kitabını okuyanlar hemen kavradığı bir nokta da; Kurtlar Vadisi dizisinin temel felsefesiyle, Davutoğlu’nun kitabının arasındaki gözden kaçmaz paralellikti.

Dışişleri Bakanı olduktan sonra da devam etti mi bu danışmanlık bilmiyorum ama, geçen sezon sonunda diziye ara verilirkenki durumu özetleyebilirim.

Türkiye’den ve başka inanmış olan kardeş(!) ülkelerden gönderilen savaşçıların, Suriye’de bir “Kara Sancak” altında örgütlenmeye başladığını söyleyebilirim örneğin. Final Bölümü de, “Hoca” lakabıyla anılan ve fizikî olarak Ahmet Davutoğlu’na çok benzeyen Dışişleri Bakanı’nın, “gerçekte Türkiye’yi yöneten” İhtiyarlar Heyeti’nin başına ”Aksaçlı” olarak önerilmesiyle son bulmuştu.

Ne diyebilirim ki, hepimize hayırlı seyirler artık…

TC Mehmet Ali Yula

 

 

ABD'den Davutoğlu'na cevap
Ta­rih: 16 Ocak 2007

Ulus­la­ra­ra­sı Üni­ver­si­te­ler Spor Fe­de­ras­yo­nu İtal­ya­’da yap­tı­ğı top­lan­tı­da 2011 Dün­ya Üni­ver­si­telerarası Kış Oyun­la­rı­’nın Tür­ki­ye­’de ya­pıl­ma­sı­na ka­rar ver­di.

Ta­rih: 28 Ocak 2009

Ka­yak­lı at­la­ma ku­le­le­ri için Er­zu­rum, Ki­re­mit­lik­te­pe uy­gun bu­lun­du. Yer tes­pi­tiy­le bir­lik­te 200’e ya­kın çam ağa­cı ke­sil­di. Ar­dın­dan çev­re­de­ki yok­sul­la­rın ev­le­ri yı­kıl­dı.

Oyun­lar için Tür­ki­ye­’de; Ulu­dağ, Er­ci­yes, Kar­tal­te­pe gi­bi ha­zır ve uy­gun stan­dart­lar­da te­sis­ler var­ken, Er­zu­ru­m’­un se­çil­me­si­ni kim­se an­la­ya­ma­dı. Öy­le ki, şe­hir­de ya­kıt ola­rak hâ­lâ kö­mür kul­la­nı­lı­yor­du ve ha­va kir­li­li­ği spor­cu­lar için sa­kın­ca­lı dü­zey­dey­di. Ay­rı­ca…

TMMOB Je­olo­ji Mü­hen­dis­le­ri Oda­sı, ram­pa ve pist­le­rin ya­pı­la­ca­ğı alan­la­rın he­ye­lan böl­ge­si ol­du­ğu­nu ra­por et­ti.

Ta­rih: 5 Ni­san 2009

Pro­je kap­sa­mın­da 5 adet at­la­ma ku­le­si iha­le­si­ni; Sa­rı­dağ­lar İn­şa­at ve Tic. AŞ., 57 mil­yon 100 bin TL be­del­le ka­zan­dı. Şir­ket, şim­di­ye ka­dar çif­te mi­na­re­le­riy­le anı­lan Er­zu­ru­m’­un, ar­tık at­la­ma ku­le­le­riy­le adın­dan söz et­ti­re­ce­ği­ni açık­la­dı.

Ta­rih: 15 Ma­yıs 2009

TMMOB Je­olo­ji Mü­hen­dis­le­ri Oda­sı­’nın jeo­tek­nik kay­gı­la­rı­na rağ­men, mer­ke­zi An­ka­ra­’da olan Sa­rı­dağ­lar AŞ. şan­ti­ye fa­ali­yet­le­ri­ne baş­la­dı.

Ta­rih: 2010

Er­zu­rum Em­ni­yet Mü­dür­lü­ğü, 965 mil­yon TL büt­çe­li olim­pi­yat komp­leks­le­ri iha­le­le­rin­de yol­suz­luk ya­pıl­dı­ğı ih­ba­rı üze­ri­ne tek­nik ta­kip baş­lat­tı. So­ruş­tur­ma kap­sa­mın­da An­ka­ra­’da fa­ali­yet gös­te­ren 6 in­şa­at şir­ke­ti­nin sa­hip­le­ri­nin ifa­de­le­ri ta­li­mat­la alın­dı.

Ta­rih: 1 Ekim 2010

Sa­rı­dağ­lar AŞ., 20, 40, 60, 95 ve 125 met­re yük­sek­lik­te­ki ka­yak­la at­la­ma ku­le­le­ri in­şa­atı­nı ta­mam­la­dı. 57 mil­yon iha­le be­del­li in­şa­at ya­pım 94 mil­yon li­ra­ya ta­mam­lan­dı!

Te­sis­le­rin, he­ye­lan po­tan­si­ye­li ta­şı­yan alan­lar üze­ri­ne ya­pıl­ma­sı yet­mez­miş gi­bi, ay­nı böl­ge­de, ye­ter­li kar ya­ğı­şı­nın ol­ma­ya­ca­ğı kay­gı­sıy­la su püs­kür­tül­me­si için iki adet gö­let ya­pıl­dı. Mü­hen­dis­le­rin gö­let­ler­de bi­ri­ken su­la­rın he­ye­lan­la­rı te­tik­le­ye­bi­le­ce­ği kay­gı­la­rı gör­mez­lik­ten ge­lin­di.

Ta­rih: 18 Ara­lık 2010

At­la­ma Ku­le­le­ri­’ni test et­mek için pis­te çı­kan Türk spor­cu 17 ya­şın­da­ki Sa­met Kar­ta, K-95 ku­le­sin­den yap­tı­ğı at­la­yış­ta düş­tü.

ADI: HİZ­ME­T’­MİŞ

Ta­rih: 7 Ocak 2011

Olim­pi­yat te­sis­le­ri­nin açı­lı­şı­nı Baş­ba­kan Er­do­ğan yap­tı. Tri­bün­le­re ası­lan ve Er­do­ğa­n’­ın res­mi bu­lu­nan nü­fus cüz­da­nı üze­rin­de şu ya­zı­lıy­dı: “A­dı: Hiz­met, So­ya­dı: Mil­let, Do­ğum Ta­ri­hi: 2011, Do­ğum Ye­ri: Er­zu­rum/Ya­ku­ti­ye.”

Er­do­ğan, “27 Oca­k’­tan iti­ba­ren Da­da­şı, Da­daş­lı­ğı tüm dün­ya­ya ta­nıt­ma fır­sa­tı bu­la­ca­ğız. Biz Er­zu­ru­m’­a inan­dık Er­zu­ru­m’­a gü­ven­dik bu bü­yük or­ga­ni­zas­yo­nu Er­zu­ru­m’­a ka­zan­dır­dık. Al­la­h’­ın iz­niy­le Er­zu­ru­m’­un da bu or­ga­ni­zas­yo­nu ba­şa­rıy­la ta­mam­la­ya­ca­ğı­na kal­bi­miz­le ina­nı­yo­ru­z“di­ye ko­nuş­tu. Er­zu­rum Va­li­si Se­ba­hat­tin Öz­türk, Er­do­ğa­n’­a ya­pı­lan ya­tı­rım­lar için te­şek­kür et­ti. Kış Oyun­la­rı­’nın amb­le­mi ta­nı­tıl­dı; Er­zu­rum Çif­te Mi­na­re­‘y­di. Çift baş­lı kar­tal mas­ko­tu­nun adı ise “Kan­ka­” idi.!

Ta­rih: 9 Ocak 2011

Er­do­ğan, 25. Dün­ya Üni­ver­si­te­le­ra­ra­sı Kış Oyun­la­rı­’nın ya­pı­la­ca­ğı te­sis­ler­de in­ce­le­me­ler­de bu­lun­du; at­la­ma ku­le­le­rin­de Türk ve Slo­ven spor­cu­la­rın at­la­yış­la­rı­nı iz­le­di. Yap­tı­ğı ko­nuş­ma­da, “Şu an­da Tür­ki­ye­’de hiç­bir yer­de ol­ma­yan te­sis­le­re Er­zu­rum ili­miz sa­hip ol­du; bu oyun­lar­la bir­lik­te şim­di he­de­fi­miz ulus­la­ra­ra­sı Kış Olim­pi­yat­la­rı­’nın Er­zu­ru­m’­da ya­pıl­ma­sı­dır; bu­nu da in­şal­lah ala­ca­ğı­z” de­di.

Ta­rih: 27 Ocak 2011

25. Üni­ver­si­te­le­ra­ra­sı Kış Oyun­la­rı açı­lış ko­nuş­ma­sı­nı Cum­hur­baş­ka­nı Ab­dul­lah Gül yap­tı; “Do­ğu­’nun ka­pı­sı Er­zu­ru­m’­da bu or­ga­ni­zas­yo­nun ger­çek­leş­me­si Tür­ki­ye için bü­yük bir ba­şa­rı­dı­r” de­di. “Er­zu­rum se­nin­le gu­rur duyuyor” te­za­hü­rat­la­rı eş­li­ğin­de kür­sü­ye ge­len Baş­ba­kan Er­do­ğan, “Er­zu­ru­m’­a ya­kı­şa­nı ger­çek­leş­ti­re­ce­ğiz. Dur­ma­ya­ca­ğız, emin adım­lar­la çok da­ha fark­lı bir Er­zu­rum için ya­rın­la­ra yü­rü­ye­ce­ği­z” de­di.

Ke­nan Do­ğu­lu kon­ser ver­di. Olim­pi­yat­lar baş­la­dı.

Ta­rih: 6 Şu­bat 2011

Oyun­lar bit­ti. Tür­ki­ye ar­tis­tik pa­ti­naj buz dan­sın­da Al­per Uçar-Ali­sa Aga­fo­no­va çif­tiy­le bir gü­müş ka­zan­dı. (Ya­rış­ma­nın ya­pıl­dı­ğı Er­zu­rum Mer­kez Buz Pa­te­ni Sa­lo­nu­’nu Sa­rı­dağ­lar AŞ. yap­mış­tı.)

FA­Cİ­A GE­Lİ­YOR

Ta­rih: 6 Ağus­tos 2011

12 mil­yon TL’­ye yap­tı­rı­lan Kış Olim­pi­yat­la­rı yo­lu he­ye­lan ne­de­niy­le çök­tü.

Ka­ra­yo­lun­da dev çat­lak ve ya­rık­lar oluş­ma­sı üze­ri­ne Ka­ra­yol­la­rı 12. Er­zu­rum Böl­ge Mü­dü­rü Şe­nol Al­tı­ok, mü­te­ah­hit fir­ma­nın ya­kın­da yo­lu hiz­me­te aça­cak­la­rı­nı söy­le­di.

Ta­rih: 12 Ocak 2012

Tür­ki­ye Genç­ler Şam­pi­yo­na­sı­’na ha­zır­la­nan mil­li ka­yak­çı As­lı Ne­mut­lu, an­tren­man ya­par­ken, pist ke­na­rın­da bu­lu­nan tah­ta ba­ri­yer­le­re çar­pa­rak ha­ya­tı­nı kay­bet­ti. Pist ke­na­rı­na ağ de­ğil de tah­ta ko­nul­ma­sı 17 ya­şın­da­ki mil­li ka­yak­çı­nın ölü­mü­ne ne­den ol­muş­tu.
Ta­rih: 6 Tem­muz 2013
Ka­yak mil­li ta­kım spor­cu­la­rı­nın at­la­yış yap­tı­ğı pist­ler­de çat­lak ol­ma­sı so­nu­cu kamp er­ken bi­ti­ril­di.
Ta­rih: 15 Tem­muz 2014
Kamp ya­pan mil­li ka­yak­çı­lar ku­le­le­rin iniş ram­pa­la­rın­da yi­ne çat­lak­lar oluş­tu­ğu­nu fark edip il­gi­li­le­ri uyar­dı. Genç­lik Spor Hiz­met­le­ri İl Mü­dür­lü­ğü, AFAD ekip­le­ri böl­ge­ye gel­di ve tüm spor­cu ve gö­rev­li­ler­den te­sis­le­ri bo­şalt­ma­sı­nı is­te­di. Sa­at 15.00 su­la­rın­da dep­rem şid­de­tin­de­ki he­ye­lan­la, at­la­ma ku­le­le­ri önün­de­ki pist­ler pa­ram­par­ça ol­du.

Mil­li spor­cu­la­rın uyar­ma­sı so­nu­cu bü­yük fa­ci­adan dö­nül­dü. Olay ye­ri­ne ge­len Sa­rı­dağ­lar AŞ. sa­hi­bi Ah­met Sa­rı­dağ, “Bu bir do­ğal afet­ti­r” de­di.
Ta­rih: 18 Tem­muz 2014
Dün­ya He­lal Bir­li­ği­’n­den Tür­ki­ye­’de otel ba­zın­da ilk he­lal tu­rizm hiz­met bel­ge­si alan Sa­rı­dağ­lar AŞ. sa­hi­bi Ah­met Sa­rı­dağ din­len­mek için, sa­hi­bi ol­du­ğu Alan­ya­’da­ki beş yıl­dız­lı Aden­ya He­lal Ote­le git­ti.!


12 yıl­da Sa­rı­dağ­lar AŞ.’ye 40 ka­mu iha­le­si ve­ren Baş­ba­kan Er­do­ğan ise “so­rum­su­z” ol­mak için Çan­ka­ya Köş­kü se­çi­mi ça­lış­ma­la­rı­na de­vam edi­yor.
Ne di­ye­lim; “he­lal ol­sun Er­do­ğan.!”



 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul Ağustos.2014 - okkesb@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/  - okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb61@gmail.com,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul Ağustos.2014 - okkesb@gmail.com,

 

 

 

 

"KÂBUS"

Financial Times Türkiye'de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Adalet ve Kalkınma Partisi Genel başkanı ve Başbakan adayı olarak belirlenmesini kapsamlı bir haberle aktarıyor okuyucularına.

Piotr Zalewski imzalı haberde Erdoğan'ın duyuruyu AKP Merkez Yürütme Kurulu toplantısında bizzat yaparak bu kararı kimin aldığı konusunda pek şüphe bırakmadığı söyleniyor.

Erdoğan'ın Davutoğlu'nun aday olmasında "paralel yapıyla mücadele ve yeni anayasa konusundaki kararlığının etkili olduğu" yönündeki sözlerini aktaran gazete, Davutoğlu'nun da birlik mesajları verdiğini bildiriyor. Haber şöyle devam ediyor:

“İKİNCİ ADAMLIĞA İSTEKLİ”

"55 yaşındaki eksi akademisyen Davutoğlu'nun Erdoğan'ın belirlediği tüm kriterleri karşıladığı söyleniyor. En önemlisi Davutoğlu cumhurbaşkanından sonra ikinci adam olmaya istekli gibi görünüyor. Üç dönem kuralına takılan birçok üst düzey AKP'linin tersine gelecek yılki parlamento seçimlerine girebilir ve bu da bir dönem daha başbakan olmasını sağlayabilir. Erdoğan şimdiye dek sembolik görevler üstlenen cumhurbaşkanlığını icra makamına dönüştürerek, yönetimde çoğu kararı kendisinin almak istediğini açıkça belli etti."

Haberde görüşlerine yer verilen AKP'li eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış da"Türkiye başkanlık sistemine geçse de, geçmese de ülkeyi cumhurbaşkanlığı makamında yönetecek. Davutoğlu'nun Erdoğan'ın yap dediği şeylere karşı çıkacağını sanmıyorum" diyor.

DAVUTOĞLU'NUN ÖNÜNDEKİ SORUNLAR

Carnegie Europe düşünce kuruluşundan Sinan Ülgen de Davutoğlu’nun "neredeyse imkansız bir denge kurmak zorunda olduğunu vurguluyor. Ülgen'e göre Davutoğlu kabinesi, bürokrasi ve cumhurbaşkanı arasındaki ilişkiyi yönetmek, partide otoritesini kabul ettirmek ve gelecek yılki genel seçimlerde başarılı olmak zorunda.

Davutoğlu'nun göğüslemek zorunda olduğu sorunlardan birinin de geçen hafta Güneydoğu'da çıkan şiddet olaylarının PKK'yla barış sürecini riske atması olduğu söyleniyor.

Ekonomideyse Amerikan Merkez Bankası’nın faizleri beklenenden erken arttırmasının TL'ye değer kaybettireceği korkuları bulunduğu belirtiliyor.

“GÜVENLİK KÂBUSU”

Sinan Ülgen bu arada ülkenin komşu Irak ve Suriye'de bir "güvenlik kâbusuyla" karşı karşıya bulunduğunu vurguluyor. Haber şöyle devam ediyor;

"Ama çok sayıda Türk bu kâbusun sorumlusunun kısmen Davutoğlu olduğuna inanıyor. 2009'da Dışişleri Bakanı oldu ve bir noktada "komşularla sıfır sorun" politikasıyla övgüler alıyordu. 2011'de Ortadoğu'yla ticarette patlama yaşanıyordu. Arap Baharı iyimserliği sürüyor ve İstanbul'daki konferans salonlarında 'Türk modeli' yankılanıyordu. Türkler’in yüzde 70'i Davutoğlu'nun başarılı olduğunu düşünüyordu. Suriye'deki başarısız Esad karşıtı ayaklanmayı destekleyen Türkiye'nin sınırlarında 49 Türk'ü rehin tutan IŞİD örgütü büyük topraklar elde etti. İsrail, Suriye ve Kahire’yle ilişkiler de korkunç durumda."

“ŞİMDİLİK RAKİPSİZ”

Gazete ayrıca Davutoğlu'nun özellikle de 2015 seçimlerinde başarısız olması durumunda partinin diğer ağır toplarıyla karşı karşıya gelebileceğini vurguluyor.

Financial Times bunlardan birinin de geçen hafta parti üyeliğine döneceğini açıklayan Abdullah Gül olduğunu söylüyor. Ancak gazete Davutoğlu'nun şimdilik rakipsiz olduğunu kaydediyor.

BBC Türkçe’nin yansıttığı habere göre, Yaşar Yakış da "Gül'ün sahneden elenmesinden sonra seçime giden süreçte büyük bir zorlukla karşılaşmaz. Erdoğan'ın isteklerine karşı çıkabilecek kimse yok" diyor.

Odatv.com

 

 

İSTİFA DAHİ ETTİREBİLİR

Milliyet’ten Kadri Gürsel dünkü (21 Ağustos) makalesinde Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun 2012’de Fas’ta verdiği demeci hatırlatarak satırlarını şöyle noktalıyor: “Sayın Dışişleri Bakanı hakkında istifa dışında bir yol daha var: Başbakanlığa yükseltilmek.”

ERDOĞAN BİR CUMHURBAŞKANI ELİNDEN SONRA BİR BAŞBAKAN ELİNİ DE KALDIRDI!

Aynen Kadri Gürsel’in dediği gibi oldu. Aynı gün akşam saatlerinde“Seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Başbakan” Hazretleri Davutoğlu’nun elini kaldırdı müstakbel başbakan olarak…

(Hatırlayın; Erdoğan, 2007’de de Gül’ün elini kaldırmıştı müstakbel cumhurbaşkanı olarak. Bu arada, Cumhurbaşkanı Gül de Erdoğan’dan bir gün önce 20 Ağustos’ta Çankaya’daki resepsiyonda gazetecilere Davutoğlu ismini zikrederek AKP’nin nabzını tuttuğunun, partide olup bitenler karşısında seyirci kalmayacağının güçlü bir işaretini vererek gerektiğinde “ön alabileceğini” gösterdi. Nitekim o açıklama Erdoğan’ın bugünkü açıklamasındaki heyecanı ve tansiyonu düşürdü)

DIŞ POLİTİKADA ERDOĞAN-DAVUTOĞLU DAMGASI

Davutoğlu’nu onca silkelemesine karşın istifa noktasına getiremedi muhalefet, çünkü o bir kez Erdoğan’ın ‘hık deyicisi’ olmuştu ve ayrılmaz bir ikiliydiler artık. Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin kafadengi yaklaşımları hem ‘yeni’ dış politikanın temellerini atmış hem de içerideki izdüşümüne zemin hazırlamıştı. Öyle ki, AKP’nin dış politikasının başında Davutoğlu’ndan önce bulunan Yakış, Babacan ve Gül çok farklı bir profil çizmişti. AKP o dönemde büyük ölçüde Dışişleri kadrolarıyla çalışmış, geleneksel Türk Dış Politikasıyla çok da fazla oynamamışlardı. Ne zaman ki Gül Köşk’e çıkıp da Davutoğlu Erdoğan’ın kontrolüne girdi, işlerin rengi değişti. Sözde ‘proaktif’ dış politika devreye sokuldu!

Tam da şimdi Kadri Gürsel’in hatırlattığı, Davutoğlu’nun 2012’de Fas’ta verdiği demece bakalım. Aynen şöyle: “Velev ki biz yanlış çıktık, çok yanlış hesap yaptık; Esed birkaç yıl daha orada. Durum bu değil ama velev ki öyle. (…) Ben şahsen bu noktadan sonra Esed kalacak olsa bile elini sıkmaktansa istifa etmeyi tercih ederim.”

DAVUTOĞLU’NUN ESERİ OLAN ‘MUHTEŞEM’ TABLO; ‘SIFIR SORUN’DAN ‘DEĞERLİ YALNIZLIK’ ÇARESİZLİĞİNE…

Başbakanlığa ‘atanan’ şahsiyetin göreve geldiğinden bu yana Türkiye’nin başına ne işler açtığına bakalım özetle o cümleden yola çıkarak…

‘Komşularla sıfır sorun’ dedi, sıfıra sıfır elde var sıfır noktasına gelindi! Başka bir deyimle, ‘sıfır sorun’dan ‘değerli yalnızlık’ çaresizliğine…

Erdoğan-Davutoğlu ikilisi Türkiye’yi komşularının iç anlaşmazlıklarında ve çatışmalarında taraf yaparak dış politikada onulmaz yaralar açtığı gibi, içeride de sorunlara yol açtı. Suriye’de taraf olundu, Reyhanlı’da Cumhuriyet tarihinin tek patlamada en çok yurttaşının hayatını kaybettiği terör eylemi gerçekleşti. Bugün, Türkiye’de ‘misafir’ adı altında her yan Suriyeli dilenci dolu… Dahası, Suriye’de izlenen politika IŞİD’i doğuran başlıca etkenlerden birisi oldu ve IŞİD Musul’u bile işgal ederek başkonsolosumuzun da içinde olduğu 49 yurttaşımızı rehin aldı. O rehineler siyasi koz ve tampon olarak IŞİD gibi gazetecilerin bile başını kesen bir terör örgütünün elinde tutuluyor. Dünyanın herhangi bir demokratik-uygar ülkesinde bu rehine skandalı bir değil on dışişleri bakanı yerdi!

Türkiye, Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyordu. Buna karşın merkezi hükümetle Kürt bölgesel yönetimi arasındaki petrol anlaşmazlığında da taraf olarak gerilimi arttırdı. Bakın şimdi IŞİD’li Irak’ın haline… Davutoğlu’nun politikalarıyla Suriye-Irak sınırını açan IŞİD’la birlikte Irak şimdi üç parça… Fiilen Suriye de öyle… Kürt bölgesi, Sünni bölgesi, Şii ve Nusayri bölgeleri olarak üçe bölünecek bir Irak ve Suriye’ye Davutoğlu’nun katkısı yadsınabilir mi? Suriye’deki Türk toprağı Süleyman Şah Türbesi’nin akıbeti IŞİD’e bağlı. Türkmen soydaşlarımızın olduğu Musul ve Kerkük’ün akıbeti de meçhul…

Türkiye’nin Mısır’la ilişkileri de büyük yara aldı… Mısır’da, İsrail’de Büyükelçimiz yok… Mavi Marmara olayı sürüncemede kaldı…

Mezhepçi bir damar egemen oldu dış politikaya. Varsa yoksa mezhep dayanışması. Bu yüzden Mısır’da çuvalladı, Suriye’de iç savaşta taraf oldu, Irak merkezi hükümetini zayıflattı…

Nereye bakarsanız bakın dış politika sefalet içinde… Son olarak Almanya’nın Türkiye’yi dinlemesi skandalında bile sus pus Erdoğan-Davutoğlu ikilisi… Düşünebiliyor musunuz; bir NATO üyesi bir NATO üyesini dinliyor! Üstelik, Almanya’nın dinlediği tek NATO üyesi Türkiye!

‘MÜSLÜMAN BİRADERLİK’

Evet, istifa etmedi ama başbakanlığa ‘atandı’. ‘Yükselerek’ uzaklaştı Davutoğlu dış politikanın başından ama uzaklaştı mı dersiniz sahi?

Davutoğlu’nun başbakanlığa yükselmesi, Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkması, kuşkusuz Türkiye’nin önümüzdeki dönemde dış politikasını aynen sürdüreceğinin çok güçlü işaretleri ve belirleyicileridir. Keşke yanılsam…

Muzaffer Ayhan Kara

Odatv.com

 

 

GERİDE ENKAZ VE 49 REHİNE

Ahmet Davutoğlu, geride enkaz ve IŞİD’in elinde 49 rehine bıraktı.

“Yeni Türkiye”nin yeni başbakanı, kabinenin en başarısız, Türkiye’yi uçurumun eşiğine getiren dış politikanın baş mimarı. Pan-İslamist yayılmacı hevesleriyle Ortadoğu’nun kan gölüne boğulmasında katkıları büyük olan, Türkiye Cumhuriyeti’ni dünyada alay konusu haline getiren şahsiyet olarak, bir mucize vuku bulmazsa artık Başbakanlık koltuğuna oturacak.

Davutoğlu’nun her alanda yanlış tespit ve politikalara imza atan ekibiyle birlikte yerleştirdiği zihniyetin özeti şudur: İmrenilen “Doğu medeniyetinin” modernizmle bağlantılı tüm sorunlarını kibirle süslü PR’cı bir mantıkla geçiştirirken; baş edilemeyen “Batı medeniyetini” kompleksleriyle “düşmanlaştırmaktan” (Batılılar gerçi bıyık altından gülüp geçiyorlar) öteye gidilememesi... Medeniyetlerin kavşak noktasındaki bir memleketin kurucu devriminin niçin yüzünü bizzat savaştığı Batı’ya çevirdiğini idraktan aciz olduklarından, inşa edilmiş “aklı Batılı, ruhu Doğulu” haletiruhiyeyi kavramaları mümkün değildir; onları“aklı Doğulu, ruhu Batılı”lık hali tanımlar. Yani “şark kurnazlığıyla Batı’nın çıkar odaklı acımasızlığını” birleştirmek. Bütün becerebildikleri de zaten bu, istedikleri kadar allayıp pullasınlar. İşte Davutoğlu’nun başbakanlığıyla, bugün “Yeni Türkiye” diye takdim edilen bu zihniyetin arkasındaki “genç” kadrolar artık iç politikayı daha fazla şekillendirmeye başlayacaklar.

Bütün bunlar, Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada çok ciddi bir kavşaktan geçtiği bir dönemde gerçekleşiyor. Bu öylesine bir dönemdir ki, Ankara’da serpilen Pan-İslamcı akıl, Arap isyanlarıyla birlikte Mısır’dan Türkiye’ye uzanan “eğri-büğrü bir İhvan üçgeni” devşirmeye kalkışırken, her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdı. Coğrafyanın 20 yüzyıldaki seküler, milliyetçi bütün deneyimlerini yok sayan bu aklın, Libya’dan Suriye’ye, Irak’tan memleket sınırlarından içeriye, İstanbul’un Bayrampaşa semtine uzanan tezahürlerini artık kanıksadık. Zihniyetlerini dünyaya “ılımlı” diyerek pazarlarken, beceriksizliklerinin kaçınılmaz sonucu olarak bölgeye aşıladıkları “radikal İslam virüsüyle” Türkiye’yi dünya nezdinde “zanlı” konumuna düşürdüler. Yeni dönem “zanlının” hedef tahtasına konulursa hiç şaşırmayın. Fakat buna sevinmeyin de, zira hesabını hepimiz vereceğiz.

Bu öylesine bir dönemdir ki, Türkiye’nin 3-4 yıldır “Körfez modasına” kapılarak kader birliği ettiği en sıkı müttefiki “İhvan” kollayıcısı Katar, artık alenen “IŞİD’in arkasında olmakla” itham edilmeye başlandı. Önceki gün Almanya Kalkınma Yardımı Bakanı Gerd Müller’in dilinden dökülen bu ithamın yarın öbür gün Türkiye’yi de içine alacak şekilde daha üst düzeylerde seslendirileceğine hiç şüpheniz olmasın...

Bu öylesine bir dönem ki, BM Güvenlik Konseyi, 3.5 yıldır kevgire çevrilen binlerce kilometrelik sınırımızda at koşturan IŞİD’i kimlerin, nasıl besleyip büyüttüğünü mercek altına almak için harekete geçiyor. Dünyada yüzyıllardır görülmemiş bir barbarlık sergileyen bu virüsle şu veya bir biçimde bağlantılı olan, örtülü yahut açık destek veren ülkelere yaptırım kıskacı inşa edilmeye başlanıyor. Arkasının geleceği ayan beyan ortada...

Bu öylesine bir dönem ki, ABD liderliğinde tüm Batı dünyası Irak ve Suriye’ye ekilen IŞİD terörüne karşı “küresel çapta koordineli eylem” çağrıları yaparken, bugüne kadar en büyük hasım gördükleri İran’ı da “işbirliği” yapmak üzere masaya davet ediyorlar.

Türkiye’nin ise Davutoğlu’nun ekibinin bizzat geçen yaz formüle ettiği “değerli yalnızlıklardan”, “ABD Başkanı’yla görüşüp görüşememe” sancılarını çekme noktasına getirileli çok oldu. İcraattan anladıkları kaç ülkeye uçulduğu, kaç yetkili ile kaç dakika telefonda görüşüldüğü, ne kadar çok dil döküldüğünden ibaret. Bir de övgüleri döşeyecek medya kalemşörlerin oldu mu, kâfi.

Davutoğlu’nun başbakanlığının âleme, cihana ilan edilmesi süreci ise bütün bu resmin tamamlayıcısıdır. Anayasayı, tarafsızlık ilkesini geçmiştekilerden bin beter ayaklar altına alarak halefini açıklayan “seçilmiş cumhurbaşkanı ve başbakan”, yeni başbakanı açıklarken, “AKP’nin dava üzerinden ilerleyen bir parti olduğunu herkese ispatlayacağız” vurgusunu eksik etmedi. İspatlayalı çok olduğunu zaten biliyoruz. Bu “davanın” AB hedefiyle, kurumsal demokratik sistem inşasıyla, hakla hukukla, şeffaf ve hesap verilebilir bir Türkiye ile alakası olmadığını da biliyoruz. Bu “davanın” ne “davası” olduğunu Davutoğlu’nun konuşmasından anlayabiliriz: “Büyük restorasyon hareketi hiçbir ara ve kesintiye uğramadan devam edecektir. 12 yıl önce hasta adam muamelesi gören bir ülke, ayakları üzerinde yükselmiş, birçok yerde sıkıntı çeken bir ülke tarihi misyonunu anımsamış ve kutlu yürüyüşe çıkmıştır.”

Osmanlı dönemi konjonktürü hayalinden uyanıp da 21. yüzyıla hâlâ erişemeyen doktriner bir akıl, bugün Musul konsolosluğumuzdaki 49 diplomat ve vatandaşımızı bütün dünyanın ortak hedefi ve düşmanı haline gelmiş bir örgüte terk etmişken; “stratejik derinlikleri”, “stratejik rezillik” olup çıkmışken; sözü edilen “restorasyonun” ne menem bir şey olduğu aşikârdır. Bu Türkiye’nin Pan-İslamist rotaya iyice oturtulduğu bir dönem olacak. Sultan’ın sadrazamının uluslararası toplantılarda kimlerle nasıl “şak şak” avuç vuracağını ise hep birlikte göreceğiz.

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul Ağustos.2014 - okkesb@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/  - okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb61@gmail.com,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul Ağustos.2014 - okkesb@gmail.com,

 

Diğer Haberler

  • DARBE KİMDEN GELİRSE GELSİN KARŞIYIZ..
  • TRABZONLULAR BİRLEŞİNİZ
  • SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI…
  • KUL VE MAHLÛKAT HAKKI..
  • ADAM OLMAK–OLAMAMAK VE GAZETECİLİK
  • SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI..
  • DERNEKLER KANUNUNA MUHALEFET
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP