WASHİNGTON’UN IŞİD’İ

Washington’un Şeytani Planı Ve Işid’in Bağımsızlığı.!

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

WASHİNGTON’UN IŞİD’İ

Washington’un Şeytani Planı Ve Işid’in Bağımsızlığı.!

IŞİD’İN BAĞIMSIZLIĞI.!

Amerika Senato üyesi Cumhuriyetçi John McCain ile IŞİD terör örgütü lideri Ebubekir Bağdadi’nin aynı karede yer alması ilişkilerinin ispatıdır. 2014-08-12, 00:53:02

Amerika Senato üyesi Cumhuriyetçi John McCain ile IŞİD terör örgütü lideri Ebubekir Bağdadi’nin aynı karede yer alması ilişkilerinin ispatıdır.

Bu fotoğraf karesi 2013 yılında Türkiye ile Suriye sınırında çatışmaların yoğunlaştığı dönemde çekilmiştir.

Fotoğrafta John McCain'in karşısında sol başta oturanlardan ilk kişinin ise Ebubekir el Bağdadi olduğu görülmektedir.

TAHA HABER

“WASHİNGTON’UN ŞEYTANİ PLANI”

Tony Cartalucci yukardaki başlığı atmış ve IŞİD terör sürüsünün fotoğrafı altına şu sözleri yazmış: 2014-08-11, 01:11:21

“IŞİD, Irak’ı işgale, NATO üyesi Türkiye’den Suriye’ye geçerek başladı.. Toyota Hilux kamyonetleri ve milyonlarca dolar, ABD dışişleri bakanlığı yardımı ile Irak’a gelmişti.. Bu kamyonetler, ABD’nin

IŞİD’e hediyesidir. Ve Batı, en başından beri, Irak’da El Kaide bayrakları altında ‘iş’ yapacak bir lejyoner ordu kurmayı planlamıştır.”

ABD’nin son IŞİD’i vurma numarası ve Türkiye’deki ana medyada yeralan “ABD VURUN! Dedi” manşetleri kan dondurucu bir manevradır!

IŞİD ABD yapımıdır. Uyduruk taarruzlar Amerika’nın oldukça bayat suç savma numaralarındandır.!

Dünyanın en acımasız terör örgütü olan NATO, Suriye, Irak, Lübnan ve Türkiye’de en ağır silahlar ve teçhizatla donatılmış bir paralı ordu oluşturmuş ve heryeri kana boyamak üzere bölgeye konuşlandırmıştır.

Bazı eblehler, IŞİD’in bir anda çölün ortasından fırlayıp, çaldıkları silah ve paralarla büyüdüklerine inanabilir.. Mantık ise bize oyun kurucunun batılı devletler olduğunu söyler.! 

2007’den beri ABD, Suriye, iran ve Lübnan Hizbullah’ına karşı ‘Müslüman biraderleri’ silahlandırmakta fonlamakta desteklemektedir.!

IŞİD Türkiye sınırından geçerek operasyona başlamış ve Kuzeydeki Suriye kentlerinden Türkmen coğrafyasını süpürerek Bağdat’a kadar dayanmıştır. 2011’den beri milyarlarca dolar, Nusra, Kaida ve IŞİD adı altında ortaya fırlayan terör gruplarına ulaştırılmıştır. Türkiye’de konuşlanmış terör çeteleri CIA yönetiminde Suudi, Katar’dan beslenerek büyümüşler ve fotoğrafta görüldüğü gibi ABD ve İngiltere’nin yolladığı araçlarla ölüm konvoyları oluşturmuşlardır.

Bu ölüm konvoylarını oluşturma fikri yıllar öncesinde kayıt altına alınmıştı: Gazeteci Seymour Hersh’ün Pentagon uzmanları ile 2007’de yaptığı röportajdan okuyalım:  

“Bush yönetimi, Şii İran’ı ‘halletmek’ için Ortadoğu’daki önceliklerini yeniden belirlemek zorundadır. Lübnan’da Sünni Suudi Arabistan hükümetiyle işbirliği içinde, İran tarafından desteklenen Şii Hizbullah’a karşı gizli operasyon yapılacaktır. ABD ayrıca İran ve Suriye’de de gerekli operasyonları gerçekleştirecektir. Bu faaliyetlerin sonucunda El Kaide’ye yakın ve ABD’ye düşman bazı militan Sünni gruplar ortaya çıkacaktır.”

2007’de Pentagon yetkilileri tarafından açıklanan plan bugün hayata geçirilmiştir. Bunun arkasında, ABD, İngiltere, Fransa, Türkiye ve Suudi, Katar ve İsrail eli vardır.

Ve iyi bilinmelidirki elleriyle yarattıkları canavar, tampon bölgelerin kurulması, ‘insani müdahale’ gibi adımlarla iyice büyüyecek, ve NATO üyesi Türkiye’yi de Ürdün’ü de Irak’ın kuzey batısını da içine alacak bir kan denizi yaratacaktır..

*Tony Cartolucci yazısından derlenmiştir. 

Banu Avar

 

IŞİD’IN SİLAHLARI İSRAİL YAPIMI

Irak’ın Babil vilayeti şurası, terörist IŞİD örgütünün Irak’a saldırılarında İsrail yapımı silahlar kullandıklarını belirtti.

2014-08-10, 15:09:42

Irak haber ajansının belirttiğine göre, Babil vilayeti şurası cumartesi günü yayınladığı bildiride, IŞİD terör örgütü keskin nişancılarının Irak ordusu ve halkına karşı çeşitli bölgelerde düzenlediği terör saldırılarında İsrail yapımı silahlar kullandıklarını açıkladı.

Babil vilayeti konseyi üyesi Ahmet El Gerbavi yaptığı açıklamada,  IŞİD terör örgütü keskin nişancıların 7 km. menzilli, 3 dürbünlü, gece görebilen İsrail yapımı silahları kullandıklarını belirtti.

Bu konuda bir Irak güvenlik kaynağı da yaptığı açıklamada, Irak ordusunun Selaheddin eyaletinde düzenlediği hava saldırılarında en az 9 IŞİD terör örgütü üyesinin öldüğünü belirtti.

Güvenlik kaynakları ayrıca, Irak ordusu helikopterlerinin Cumartesi günü El Buhşeme bölgesinde terör gruplarının üslerini hedef aldıkları ve sözkonusu saldırıda en az 9 IŞİD terör örgütü üyesinin öldüğü birçoğunun da yaralandığını belirtti.

WELAYET NEWS

 

IŞİD ve NUSRA’NIN ORTAK GEÇMİŞİ

YDH Yazarı Hasan Sivri, IŞİD ve Nusra liderlerinin kendi açıklamalarıyla bu iki örgütün ortak geçmişini ve düşman kardeşler haline gelişlerinin arka planını yazdı. 2014-07-09, 01:15:23

Yıllardır Irak'ta, son 3 yıldır da Suriye'de savaş veren IŞİD veya hilafet ilanından sonra ilan ettikleri yeni isimleriyle artık ‘İslam Devleti’,  Irak ve Suriye'deki yüzlerce terör eylemlerinden sorumlu tutuluyor.

Bu örgüt Türkiye'de, haziranın ikinci haftasında Musul saldırılarının ardından ‘IŞİD Kimdir’ haberleri ve yazılarıyla tanınmaya başladı.

Suriye'de son 6 aydır Nusra Cephesi ve diğer cihadçı gruplarla kanlı hegemonya çatışmaları yaşayan IŞİD'in, Suriye'deki sürece nasıl dahil olduğu, Suriye sahasındaki saldırıları, askeri havaalanlarına ve üslere yönelik kritik eylemleri üzerinde durulmadı.

Nusra ve diğer cihatçılarla yaşanan hegemonya savaşına ve  Suriye yönetimi ile ilişkilendirilerek “devrim sürecini boğmaya çalışan IŞİD'e” dikkat çekildi.

IŞİD'in çatıştığı cihatçı gruplar, IŞİD ile aynı ideolojiye ve tefekküre sahip. Bunun en büyük kanıtı da aylardır kanlı çatışmalar yaşadıkları Nusra Cephesi, Ahrar Şam, İslam Cephesi ve Özgür Suriye Ordusu’na bağlı bir çok silahlı birliğin, hilafet ilanından hemen bir kaç gün sonra “Halife İbrahim” ismini alan Ebu Bekir Bağdadi'ye biat etmeleridir.

Bu gruplar arasındaki çatışmaların temel nedeni sahaya kimin liderlik edeceği, ele geçirilen sınır kapılarını ve Suriye doğusundaki petrol kuyularını kimin kontrol edeceği ile ilgiliydi.

Suriye'deki en kritik operasyonlarda omuz omuza savaşan cihatçı grupların (Nusra, IŞİD, İslam Cephesi...) ayrıştığı noktaları farklı temellendirenler, şu an onlarca silahlı birliğin IŞİD ve Bağdadi'ye biatini açıklayamıyor.

Birbirleri ile liderlik yarışına girmiş olsalar da; bu cihadçı grupların Alevi toplumuna, kendilerini desteklemeyen Sünnilerin bölgelerine ve Kürtlere karşı saldırılarda ortak hareket etmeleri ideolojik ve zihinsel ortaklıklarıyla açıklanıyor.

Bu grupların varlıklarını ilan ettikleri, operasyonlarını duyurdukları sosyal medyadaki resmi hesaplarında ve sosyal paylaşım sitelerindeki videolarında en çok dikkat çeken ortak noktalar, söylemlerindeki nefret ve aşırılık ve düşman gördüklerine yönelik eylemlerindeki acımasızlık ve vahşet.

Bu cihatçı grupların ortak yanlarından biri de, örgütlerini kendilerince “uzun bir geçmişe sahip olan cihat programı” üzerine temellendirdiklerini ifade etmeleri.

IŞİD'İN SURİYE'DEKİ İLK VARLIĞI: NUSRA CEPHESİ

2006’da Irak İslam Devleti (IİD) adını kullanan örgütün 2013 nisanında ismini Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) olarak değiştirdiği ve Suriye'deki savaşına bu isimle devam ettiği; Nusra ile de bu sebeple ayrışmalar yaşadığı biliniyor.

Bu ayrışmalara rağmen IŞİD ile Nusra, 2013'ün son aylarına kadar ortak operasyonlara imza attı. Nusra Cephesi’nin ''IİD'' veya sonraki ismiyle ''IŞİD'' ile koordinasyon halindeki operasyonlarının ve diğer cihadçı gruplarla sahadaki ortak eylemlerinin ayrıntılarını da bu yazının devamı olacak bir sonraki yazıda okuyacaksınız.

Son dönemde Suriye sahasındaki önemli operasyonlarda, Deraa'da, Keseb'te, ‘Şam Operasyon Odası’ ismi ile Halep'te ve daha bir çok yerdeki çatışma ve operasyonlar Nusra Cephesi liderliğinde sürdürülüyor.

Fakat hatırlanacağı üzere Nusra Cephesi de ilk dönemlerde özelikle Şam'daki intihar eylemlerinden ve kanlı saldırılarından dolayı, şimdi IŞİD için iddia edildiği gibi Suriye yönetimi ile ilişkilendiriliyor ve devrimi kirletmekle itham ediliyordu. Hatta Şam'daki kanlı saldırılarının “doğrudan rejimin işi olduğu” iddia ediliyordu.[1]

Ancak Nusra Cephesi Lideri Fatih Ebu Muhammed el-Colani, 2013 yılının aralık ayı ortalarında el-Cezire’ye verdiği 51 dakikalık röportajında el-Kaide’nin Suriye kolu olan Nusra’ya dair son derece net açıklamalarda bulundu.[2]

Bu röportajda Nusra Cephesi Lideri Colani şöyle diyordu: “Nusra Cephesi Şam'daki operasyonlarına, 2011 sonlarında Şamlıların oluşturduğu 8 kişi ile başladı.”

Bu röportaj ile Şam'daki bu kanlı saldırıların, Suriye Ulusal Koalisyonu'nun eski Lideri Muaz el-Hatib tarafından Batılıların önünde ‘selamlanan’ Nusra Cephesi liderlerinin, Irak İslam Devleti ve El-Kaide'nin ortak planlaması ile gerçekleştirdiği ilk saldırıları olduklarını öğreniyoruz.

Irak İslam Devleti’nin (IİD) Suriye'ye gönderdiği kendi çocukları, Nusra Cephesi’ni, 24 Ocak 2012'de ilan etmişti; ama ilk operasyonlarını 2011 sonlarında gerçekleştirmişti. Tabi ki Irak İslam Devleti ve El-Kaide'nin planlaması ve yardımıyla...

1) IŞİD Lideri ve yeni ‘Halife’ Ebu Bekir Bağdadi'nin ağzından Suriye'ye giriş süreci ve Nusra

9 Nisan 2013 yılında yayımlanan ve Irak İslam Devleti’ni ve Nusra Cephesi’ni ‘Irak-Şam İslam Devleti’ ismi altında birleştirdiğini ilan eden ses kaydında Ebu Bekir Bağdadi, Nusra ve Colani için şunları söylüyordu:

''Irak İslam Devleti’nin nüfuzu Şam'a ulaşmıştı; ama güvenlik nedenlerinden dolayı ilan etmedik. Ve şimdi Şam (Suriye) ehli ve tüm dünya önünde duyurmanın zamanı geldi: Nusra Cephesi, Irak İslam Devleti’nin bir uzantısıdır ve parçasıdır. Şam'daki gidişat kanın döküldüğü, Şam ehlinin çağrı yaptığı; ama dünyanın onları terk etiği noktaya vardığında bize düşen, Şam ehlinin zaferi için harekete geçmek oldu. Onlar için bizim askerlerimizden Colani'yi atadık ve yanına çocuklarımızdan bir grup vererek Şam'daki hücrelerimizle buluşmak üzere Irak'tan Şam'a gönderdik. Onlara planlar geliştirildi, hareket ve eylem politikaları resmedildi. Her ay maaşlarını verdik ve militanlar sağladık.”[3]

2) Nusra Cephesi Lideri Colani'nin ağzından Suriye süreci

El-Cezire televizyonunun Colani ile gerçekleştirdiği röportajın ilk bölümünde, Suriye'ye giriş süreci üzerinde duruldu.

Colani ''Nusra Cephesi fikri nasıl, ne zaman ve nerede doğdu'' sorusuna  şu yanıtı vererek başladı:

“Nusra Cephesi fikri Suriye devriminden sonra doğmadı. Nusra Cephesi, uzun cihad tarihinin bir ürünüdür. Hz. Muhammed zamanından beri sahabeler de, bizim tanık olduğumuz bu anlarda asker olmak istiyorlardı. Osmanlı devleti yıkıldıktan ve Allah'ın adil yargısı bu topraklarda yok olduktan sonra Allah'ın adil yargısını ve Hilafet devletinin yeniden gelmesi için projeler yürütüldü; çatışmalar, savaşlar gerçekleşti.

Mısır'da, Libya'da ve 80'lerde Suriye'de bir çok hareket ortaya çıktı. Bu hareketlerin sonucunda Afganistan'da toplanmalar oldu. Bu hareketlerin Afganistan'da bir araya gelişinden bizim Bilad-Şam'a girişimize kadar olan dönemde mücahitlerin, 60'larda Mısır'daki ilk olaylarda ve geçmiş dönemde yaptıkları her şey şimdi olanların habercisiydi.

Ama (Suriye'ye) girişi düşündüğümüz andan bahsedecek olursak biz en başta Irak'a gittik. Irak cihadına, Suriye devrimi başlayıncaya kadar iştirak ettik. Şam toprakları, herkes için yüksek hassasiyete sahip. Kadim ve modern savaşların merkezi olmuştur.”

Colani: Suriye'de cihad hazırlığı Irak'ta, Irak İslam Devleti ile koordinasyon halinde başladı

“Bedenimiz, Irak'ta; ama kalplerimiz Şam topraklarındaydı. Suriye devrimi başlayınca, daha önce Irak'tan sonraki adımı ve Şam topraklarının hassasiyetini konuştuğumuz İslam Devleti (IŞİD) liderlerinden bazı isimlerle tekrar konuştuk. Devrim başladığı zaman Şam topraklarında aktif olmak için işaretleri aldık. Allah'ın izniyle de başlayacağız dedik.”

Colani “Irak'tan sonraki adımı konuşuyorduk ve Suriye devrimi başladığı zaman gibi iki ifade kullandınız. Suriye'de devrim başlamasaydı ne olacaktı.? Suriye'ye girişi planlıyor muydunuz.?'' sorusuna şu şekilde cevap verdi:

“Tabi, Suriye devrimi olmasaydı, Şam bizim girişimize hazır olamazdı. Toplumun önünde duran bir rejim vardı. Zalim bir rejim vardı. Halk silah taşıma fikrinden uzaktı. Bizim kullandığımız yöntemlere uzaktı. Dolayısıyla bu devrim birçok bariyeri ortadan kaldırarak, bu mübarek topraklara doğru yol alışımızı kolaylaştırdı. Şam topraklarına girişimize onay ve karar verildiği zaman... başladık..''

Burada Colani'nin sözü kesiliyor ve ''Hangi taraf, kim onay verdi'' sorusu soruluyor. Colani de şöyle devam ediyor:

''Irak İslam Devleti liderliği (IŞİD) tarafından. Liderliğe fikirlerimizi ve planlarımızı sunduk. Tabi söylemek gerekir ki bu planlar uzun zamandan beri el-Kaide örgütünün ve Irak İslam Devleti liderliğinin zihinlerinde vardı.

Dediğimiz gibi bu bizim de iştirak ettiğimiz (cihad) geçmişin ürünüdür. Küresel Cihad'ın meyvelerindeniz. Ulemaların çabalarının ve dökülen kanların olduğu uzun bir geçmiş. 60'larda Mısır'da yaşanan cihat, Afganistan'a taşınmasaydı, 80'lerde bu rejime (Suriye) karşı olan cihat da Afganistan'a taşınmasaydı ve Afganistan'da kurbanlar verilmeseydi cihat Irak'a taşınmazdı ve kardeşler Irak'ta kurban vermese ve kararlı durmasalardı cihat Şam topraklarına taşınamazdı.

Planlarımızı liderliğe sunduk ve özellikle Şami (Şamlı) olan 7-8 arkadaşımızla yaklaşık olarak miladi 8. ayda 2011 yılında bu topraklara geldik. Devrimden yaklaşık 5 ay sonraydı. Şam topraklarına giriş  tarihimiz kısaca budur.”

Farklı tarihlerde yapılan bu açıklamalar, Irak-Şam İslam Devleti’nin, aslında Suriye'deki savaşta başından beri rol aldığını gösteriyor.

2011 ağustosundan 2013 Nisanına kadar IŞİD'in uzantısı olarak hareket eden Nusra Cephesi, nisan ayında ayrıştığı IŞİD ile de bundan sonraki dönemde de, ayrıntılarını bir sonraki yazıda vereceğimiz birçok katliama, saldırıya,  operasyona ve kritik eyleme beraber imza attı. 

Halifelik ilanından sonra da özellikle Suriye'nin doğusunda bulunan Deyr Zor'da, Nusra'ya bağlı birçok silahlı birlik, lider isimler ve dini isimler çatışma yaşamaksızın ‘babaları’ IŞİD'e dönüp tövbe ettikten sonra biatlarını yeniledi.

3 yıllık süreçte sadece son 6 aydır süren çatışmadan sonra ‘baba’ ise diğer çocuklarını da tövbe ve biat etmeye çağırdı.

YDH

 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Ağustos.2014 - okkesb@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb61@gmail.com,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Ağustos.2014 - okkesb@gmail.com,

 

 

SURİYE: IŞİD’İN BAŞARILI YATIRIMI

El Ahbar’a konuşan bir cihadçı kaynağa göre Bağdadi, “dost bir Sünni Müslüman ülkeden Suriye’ye girmek için teşvik edici sinyaller ve bu amaç doğrultusunda mali destek sözü” aldı. 2014-06-18, 17:32:00

Suhayb Ancarini

El Ahbar: Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) olarak bilinen örgüt, şüphesiz Suriye çatışmasından en fazla kazanç sağlayanlar arasındadır. İlk bakışta sahip olunabilecek izlenimin aksine, IŞİD Suriye'de hemen hemen hiçbir şey kaybetmedi. Her ne kadar radikal İslamcı örgütten pek çok kişi orada öldürülmüş olsa da ve IŞİD Suriye'de – ücretler, silahlar ve cephanelik için – devasa miktarda para harcamış olsa da, bütün olgular Suriye'deki savaşın IŞİD için başarılı bir yatırım olduğunu, El Kaide'den kopmuş olan bu örgütün maliyesini yeniden dengelemesine, savaş kapasitelerini arttırmasına ve saflarını giderek daha fazla sayıda “mücahitle” doldurmasına yardımcı olduğunu gösteriyor.

2006 yılı, cihadçı sahnesinde bir dönüm noktasıydı. O yılın Haziran ayında, küresel “cihadın” en önde gelen liderlerinden biri olan Ebu Musab el-Zerkavi (Ahmed Fadıl el-Halayle) öldürüldü.

Aralık 2005'te Zerkavi, bütün silahlı Sünni grupların tek bayrak altında, sözde “Mücahidin Şura Konseyi” altında birleşmesi çağrısı yapmıştı. Zerkavi, konseyin fahri lideri konumundaydı, gerçek lideri ise daha ileride Ebu Ömer el Bağdadi olarak bilinecek olan Ebu Abdullah Reşid el-Bağdadi (1959 doğumlu Hamid Davud Muhammed Halil el-Zavi) idi. Konsey, Muzaffer Fırka Ordusu, Ensar el-Tevhid Tugayları, İslami Cihad Tugayları, El-Gureba Tugayları, El-Ahval Tugayları ve Ceyş-i Ehlel Sünne vel-Cemaah'dan oluşuyordu.

15 Ekim 2006 günü, Irak Mücahidin Şura Konseyi, Cund el-Sahabe ve Mezopotamya El Kaidesi'nin birleşmesiyle Irak İslam Devleti'nin (IİD) kurulduğu ilan edildi. IİD Bakuba'yı “başkenti” olarak görürken, Ebu Ömer el-Bağdadi de “devletin” emiri ilan edildi.

Bağdadi, yahut Zavi, geçmişte Irak güvenlik güçleri içinde çalışmış, 1985 yılında ise Selefi ideolojiyi benimsemesi sonrasında buradan ayrılmış ve Selefi ideolojinin en önde gelen savunucularından biri haline gelmişti. 2010 yılında, “Irak İslam Devleti Şeriat Komisyonları Bakanlığı”, Bağdadi'nin öldüğü haberini verdi. Ardından Mücahidin Şura Konseyi, Ebu Bekir el-Bağdadi'yi onun halefi ve IİD'nin emiri ilan etti.

Suriye'ye doğru

Bağdadi kendisini, kötü haldeki bir örgütün başına buldu. Dış finansman kaynakları kurumuş, “terörle savaş” küresel bir öncelik haline gelmiş, bunların da IİD'nin silahlanması ve istihdam çabaları üzerinde olumsuz etkileri olmuştu. Bu açıdan Suriye krizi, durumu iyileştirmek için iyi bir fırsat işlevi gördü. Nitekim kaos çoğu zaman, cihadçılar için verimli bir zemin sağlar.

Radikal grup, bölgedeki istihbarat servisleriyle olan bağlantılar da dâhil olmak üzere, iyi bağlantılara sahipti. El Ahbar'a konuşan bir cihadçı kaynağa göre Bağdadi, “dost bir Sünni Müslüman ülkeden Suriye'ye girmek için teşvik edici sinyaller ve bu amaç doğrultusunda mali destek sözü” aldı. Her ne kadar kaynak bu ülkenin adını vermese de, Suudi Arabistan mı yoksa Katar mı olduğu sorulduğu zaman “bu ikisinden biri” yanıtını verdi.

Kaynak, Suriye'ye gitmenin Bağdadi'nin fikri olduğunu ekledi ve “[Bağdadi] bunu kutlu bir adım olarak gören Zevahiri'ye (El Kaide liderine) danıştı” dedi. Bağdadi başlangıçta, “en azndan mücahitler daha güçlü hale gelinceye kadar” Suriye'ye dikkat çekmeden girme konusunda bölgesel destekçileriyle anlaştı. Bu nedenle Bağdadi, (şu anda bilindiği üzere) El Nusra Cephesi'nin kurulmasında temel bir rol oynadı.

Culani ve Bağdadi arasındaki çatışma

9 Nisan 2013 günü Bağdadi, artık meşhur olan açıklamasını yapıp El Nusra Cephesi'nin lağvedilerek IİD'ye katıldığını ve grubun artık IŞİD adını taşıdığını ilan ettiği zaman, “kül halindeki kor” alevlendi.

Cihadçı kaynağa göre Bağdadi ile El Nusra lideri Ebu Muhammed Culani arasındaki ayrışma “tamamen ideolojik” idi. Kaynak, Bağdadi'nin yaklaşımının Culani'nin yaklaşmından radikal derecede farklı olduğunu söyledi. Söylediğine göre o, öncelikle hemen bir İslam devletini ilan etmek, nihai otorite olacak bir emir yerleştirmek ve kontrolü altındaki bölgeler için hem Suriyeli hem de Suriyeli olmayan valiler atamak gerektiğini düşünüyordu. Bağdadi, öteki İslami gruplar tarafından kurulan Şeriat Komisyonu'nu tanımadı, zira o sadece IŞİD'in kanunlarının geçerli olduğunu ve tüm öteki İslami grupların IŞİD'e biat etmesi gerektiğini, aksi halde Allah'ın otoritesine karşı gelmiş kabul edileceklerini düşünüyordu.

Dahası Bağdadi, kendisine biat etmiş olan gruplar dışında kimseyle askeri işbirliğini kabul etmedi ve camilerde yerel din adamlarının değil, sadece IŞİD vaizlerinin vaaz vermesi gerektiğine inandı. İlave olarak bütün savaş ganimetlerinin ve gelirlerin sadece IŞİD'in kasasına gitmesini istiyordu.

Öte yandan başka bir cihadçı kaynak, bu anlaşmazlığın çatışma için yalnızca dolaylı bir sebep olduğunu söyledi. “Culani ve Bağdadi, El-Nusra'nın izlediği stratejiler konusunda anlaşıyordu. Her ne kadar Bağdadi onlar tarafından tam olarak ikna edilmemişse de, geçici olarak bu stratejileri benimsemeyi kabul etti ve Culani'nin, Suriye halkından daha fazla kabul görecekleri yönündeki iddialarına razı geldi” şeklinde konuşan kaynak, arkasından şunları ekledi: “ihtilafın gerçek nedeni, destekçilerin doğrudan Culani'yle muhatap olmaya başlaması ve Emir Bağdadi'ye giden finansmanların kesilmesiydi.”

Kaynak, “Culani dinine ve emirine ihanet etti” iddiasında bulundu.

Bağdadi'nin açıklamasından kısa süre sonra IŞİD Suriye'de güçlü bir şekilde ortaya çıktı, açık merkezler kurdu ve çok fazla savaşmadan geniş bölgeleri zapt etti; bunun için de El Nusra saflarından IŞİD'e geçmiş yerel savaşçılardan yararlandı. 

Bazıları, içlerinden çoğu Suriyeli olmayan yabancı cihadçılar olmak üzere, El Nusra savaşçılarının yaklaşık yüzde 65'inin IŞİD safına geçtiğini tahmin ediyor.  Ebu el-Esir el-Absi liderliğindeki Mücahidin Şura Konseyi ve Ömer el-Şişani  liderliğindeki Muhacirin ve Ensar Ordusu gibi, bir bütün halinde IŞİD'e katılan müfrezeler de oldu. 

IŞİD ve El Nusra arasındaki ihtilafın kapsamı büyüyüp El Kaide'nin kendisini de içine çekti ve El Kaide, El Nusra'nın yanında yer aldı. Kavga, İslami Cephe'nin ve Suriye'deki öteki silahlı grupların çoğunun IŞİD'e karşı El Nusra'nın yanında yer aldığı bir cihadçı “iç savaşına” dönüştü.

IŞİD'in kazanımları

IŞİD, Suriye müdahalesi üzerinden büyük kazanımlar elde etti; Biladüşşam'da cihad hedefiyle cezbedilmiş Suriyelilerden ve yabancılardan oluşan binlerce “mücahidi” istihdam etti. Grup aynı zamanda petrol sahalarını kontrol ederek çok kârlı finansman kaynaklarına el koyabildi (bunların kontrolü, cihadçı iç savaşının arkasındaki en önemli faktörlerden biri olarak görülüyor).

IŞİD şu anda pek çok petrol sahasını kontrolü altında tutuyor ve başka sahalar için de savaşıyor. El Nusra kaynaklarına göre Rakka'nın güneyindeki bir petrol kuyusu günde 1,3 milyon dolara varan gelir getirirken, Zamle, El-Tabaka ve Kuniko gib, Rakka dolaylarındaki diğer sahalar günde 500 bin dolar getiriyor. Buna Cezel ve Şair petrol sahaları ile El-Cefra'dan (petrol ve doğalgaz) gelen bilinmeyen gelirleri de eklemek gerekiyor.

IŞİD aynı zamanda yerel sakinler ve gazeteciler de dâhil olmak üzere binlerce kişinin kaçırılmasından ve fidye istenmesinden, arkeolojik alanlar ve fabrikalar dâhil pek çok yerin soyulmasından ve yağmalanmasından da kazanç elde ediyor. IŞİD örneğin Halep'teki büyük fabrikaların kontrolünü ele geçirdi ve buna hükümet mülkiyetindeki demiryolu ve kablo fabrikası, bir akü fabrikası ve bir traktör fabrikası da dâhil. Bazı vakalarda IŞİD, ekipmanları ve makineleri parçalarına ayırıp sattı. El Nusra kaynakları, bunlardan gelen gelirin ayda 1 milyon dolar olduğunu söylüyor.

İlave olarak IŞİD, doğu bölgelerindeki tahıl ve pamuk üretiminin de kontrolünü ele geçirdi. Bir örnek olarak El Nusra, IŞİD'in en önde gelen figürlerinden olan Amir el-Rafdan'ı, sadece Deyrüzzor'da 5 milyon dolar değerinde pamuk çalmakla suçluyor. Diğer yandan El Nusra kaynakları, IŞİD'in El-Haseke bölgesindeki Alia tahıl silolarından 25 milyon dolardan fazla gelir elde ettiğini söylüyor.

Suriye'deki çatışma ayrıca IŞİD'in hem savaşta elde edilen silahlardan, hem de her zaman herkese silah satmak isteyen silah tüccarlarından doğrudan doğruya satın alınan silahlardan oluşan geniş bir cephaneliğe sahip olmasına olanak verdi.

Ebu Bekir el-Bağdadi

Gerçek ismi İbrahim bin Avad bin İbrahim el-Bedri. 1971 yılında Irak-Samarra'da doğdu. Kullandığı müstear isimler arasında el-Karrar ve Abu Duaa da bulunuyor. Bağdat İslam Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra aynı üniversitede master ve doktora dereceleri aldı. Gücünün kaynaklarından biri, Budabri aşiretinden olmasından geliyor.

Aralık 2012'de bir Irak İçişleri Bakanlığı yetkilisinin yaptığı açıklamaya göre Bağdadi daha önce Basra'daki Bukka hapishanesinde tutuklu bulundu. Bağdadi, aralarında Ceyş-i Ehlel Sünne vel- Cemaah'nın da bulunduğu çok sayıda cihadçı grubun kurucuları arasında yer aldı. Daha sonra Mücahidin Şura Konseyi üyeliğine atandı ve Irak İslam Devleti'nin kurucusu Ebu Ömer el Bağdadi'ye yakındı; 16 Mayıs 2010 tarihinde Ömer'in ölümü üzerine kendisinin yerini aldı.

medyasafak

 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Ağustos.2014 - okkesb@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb61@gmail.com,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Ağustos.2014 - okkesb@gmail.com,

 

Diğer Haberler

  • BOEİNG WHİSTLEBLOWER JOHN BARNETT
  • DÜNYA KADINLAR GÜNÜ'NDE KADINLARA
  • WUHAN TIANHE AIRPORT TAXI GUIDES
  • ORTADOĞU’DA VEKÂLET SAVAŞLARI.!
  • *IŞIK BİNYILI* *THE LİGHT MİLLENNİUM* TÜYAP KİTAP FUARINDA
  • BEREN KAYALI & GENÇ GİRİŞİMCİ & TÜRK MUCİT
  • KARSU DÖNMEZ MEMLEKETİNİ UNUTMADI
  • TURKEY LETTER GIVEN TO BIDEN FROM 27 US SENATORS
  • RUSYA BİZE NE YAPTI, NE YAPMADI.?
  • JAMES WEBB SPACE TELESCOPE GODDARD SPACE FLIGHT CENTER
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP