Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
GÜNDÜZ MÜSLÜMAN, GECE HRİSTİYAN Gündüz Müslüman, Gece Hristiyan Yaşanan Yıllarımız ve Sonrası 1968 den 1985’e kadar burada yaşadım. Daha sonra ise Türkiye’nin gidişatı ve bana karşı artan tehditlerden sonra ailemle birlikte Almanya’ya taşındım.’ Temmuz ayının ortasındayız. Almanya doğru dürüst yaz mevsimi yaşamadı bu sene. Ne zaman yaşadı ki, diye sorulabilir. Mezopotamya’daki yaz mevsimine ise hiç benzemiyor. Rüzgârlı bir hava var. Neredeyse insanlar sobalarını yeniden yakacaklar. Almanya’nın Hollanda sınırı üzerindeki Gronau kasabasındayım. Senelerdir yaşlılarla söyleşiler yapıyorum. Yanılmıyorsam altmış beşinci kişiyle söyleşimi yapmış olacağım bugün. Süryani din adamı Hori Lahdo Kahya ile daha önce beş kez söyleşi yapmıştım. Bugün biraz farklı bir konu üzerine söyleşi yapmaya geldim. İçeri girer girmez papazın eşi konuşmaya başladı. Biz ülkedeyken hiç böyle değildi. O zaman kışın kış; yazın yaz olduğunu bilirdik. Burada ise herşey karıştı. Baksana rüzgâr ve yağmur bahçedeki çiçeklerimi ne hale getirdi.
Daha sonra bunu duyan akrabalarımın hepsi şaşırmıştı. Fakat onlara beni kutlamaktan başka bir şey kalmamıştı.
Ayrım yapamazdım. Çünkü bunların arasında hiç bir ayrım yoktu. Yaşamımın en güzel yıllarını burada, bu insanlar arasında geçirdim. Bunlar hüzün dolu insanlardı. 1915 yıllarında Adıyaman’da 700 Ermeni ve 100 Süryani aile yaşıyordu. Mutlu yaşıyorlardı. Buranın zanaatkârlarıydılar. Türkler, Süryaniler, Ermeniler, Aleviler hepsi bir arada bir çiçek bahçesi gibi yaşıyorlardı. Türklerin bu bölgeye gelişi çok sonraya dayanıyor. Buradaki 1600 senelik Ermeni Mezarlığı buna şahittir. Bu mezarlıkta sadece ermeniler değil, süryaniler de yatıyor. Sevinçlerini ve hüzünlerini birlikte paylaşan dünyada başka bir halk yoktur Adıyaman’daki Ermeni ve Süryaniler kadar. Bir düşün; birlikte yaşadılar ve aynı mezarlıkta gömüldüler. Yakın geçmişte yaşadıkları ortak acı bu yakınlıklarını daha da pekiştirdi hiç şüphesiz. Adıyaman’daki Süryaniler ve Ermeniler birlikte evlenirlerdi ve iki taraf ermenice konuşurdu. Birçok Süryani’nin ismi de Ermeni ismiydi. İşte ben, böyle bir yerde papazlık yaptım. Bunlar arasında nasıl ayrım yapabilirdim ki.? Ne var ki, daha sonra emanetlerini almak için hiç dönmediler, dönemediler. Aradan seneler geçtikten sonra bunların bir kısmı, civar köylerden Adıyaman şehir merkezine geri döndü. Mesela Ali, Mehmet, Mustafa, Osman ve daha birçok kişi bana gelip acılı anılarını anlatırlardı. Bunların hepsi ermeni idi. Hepsi hristiyan idi. Evet, gündüz müslüman, gece ise hristiyandılar. Bir gün birisi bana geldi. Düz bir arazinin üzerinde büyük bir ev yapacaktı ve burada üzerinde Ermenice yazılı bazı taşlar bulmuştu. Gidip baktım. Meğerse burası daha önceden bir ermeni kilisesiydi. Şimdi orada büyük bir şato kuruldu. İçinde ermeniler değil, başkaları oturuyor. Çünkü 1915’te tehcire gönderilen Ermeni ve Süryanilerin yerine Balkanlardan gelen 300 aile muhacir yerleştirilmişti bir hafta sonra. Her şey planlıydı. Gelen muhacirler en güzel mallara ve mülklere sahip olmuşlardı kısa bir süre içinde. Bugün bunlar Muhacir olarak tanımlanmaktadırlar Adıyaman’da. Mesela Kerem muhacir vardı bizim oralarda....
Yeri cennet olsun. Dünyanın en iyi insanıydı Emine. Malatya’dan Adıyaman’da evli kızını ziyarete gelirdi her sene. Burada iki hafta kalırdı. Her geldiğinde kızına ve eniştesine yalan söylerdi. Onlara, ‘bugün tek başıma çarşıya çıkacağım çocuklarınıza şeker alacağım’, diye yalanlar söylerdi. Daha sonra ise bizim kiliseye gelirdi. Bizden özür diler ve yalnız bırakılmayı isterdi. Kilisenin orta yerine çömelir ve saatlerce avazı çıktığı kadar ağlardı. Gözleri şişerdi. Uzaktan dinlerdik haykırışlarını. Allah hiç kimseye Emine’nin yaşadıklarını yaşatmasın. Biz de ağlardık. Onunla birlikte bizim de kalbimiz paramparça olurdu. Kızından ve eniştesinden kiliseye geldiğini sakladığı gibi, gerçek adı olan Ani’ yi ve uzun yaşam öyküsünü de saklıyordu Emine... Sadece bir gece içinde hiç durmaksızın 72 kişiyi vaftiz ettiiğimi hatırlıyorum.
Bunların çoğu Ermeni idi. Yalan üzerine kurulu bir yaşamları vardı. Hiç istemedikleri halde gündüz müslüman olarak görünürdü ve camiye gidenleri vardı. Bochult şehri ise bize yakın bir şehirdir. Burada yaşıyan Ermeniler artık hem gece hem de gündüz hristiyandırlar. Bochult’a gidip halen onlara din hizmeti veriyorum. Halen aklım almıyor. Niye bu kadar insan yok edildi, niye bu kadar insana bu kadar acı yaşatıldı. Oysa o ülke hepimize yeterdi. O şehir dünyanın en güzel şehri idi, o coğrafya dünyanın en güzel coğrafyası idi. Şimdi ise orada sadece bir mezarlığımız kaldı.’ Manastır 1915’te yağmalanmış ve daha sonra terk edilmiştir. Ağır hasara uğramasına rağmen, Birinci Dünya Savaşından hemen sonra ermeni keşişler tekrar ikâmet etmişlerdir. H. E. King, 1939 yılında Tomarza’yı Tomarza’yı ziyaretinden sonra keşişlerin “son on yılda” kapı dışarı edildiklerini yazmış ama manastır binalarının durumu hakkında bir bilgi vermemiştir. Rüstem AYRAL, Amerika – Haziran.2014 http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com, https://twitter.com/okkesb –E.mail: okkesb61@gmail.com,
https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi, Rüstem AYRAL, Amerika – Haziran.2014 Orta Afrika Cumhuriyeti'nde geçen yıl başlayan şiddet olayları bir türlü dinmiyor. İntikam peşindeki Hristiyan milisler, Müslümanlara saldırıyor müslümanlar kiliselere sıgınıyor. |
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP