*CON AHMET’İN DEVRİ DAİM MAKİNESİ

*Con Ahmet’in Devri Daim Makinesi Döviz Piyasasında*

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

*CON AHMET’İN DEVRİ DAİM MAKİNESİ

*Con Ahmet’in Devri Daim Makinesi Döviz Piyasasında*

Yaşı ileri olanlar “Con Ahmet’in Devri Daim Makinası” deyimini bilir. Sürekli dönerek sonsuz enerji üretebildiğini iddia eden bir mucidin  icadından ilham alıp, dilimize yerleşmiştir. Genelde “bir işe yaramayan boş buluş” anlamında kullanılır. “Kaynağı olmadan atıp tutanlar” için de kullanılır. Siyasetçiler de zaman zaman bu deyimi birbirlerine sataşmak için kullanmışlar.

Erke Dönergeci ve Con Ahmet,

2000’li yılların başında Türk ordusunu yönetmiş emekli paşaların da hararetle desteklediği   “Erke Dönergeci” de Con Ahmet’e benzer bir girişimdi. Türkiyemiz üzerine kurulan kumpasları gören  girişimciler, bizi Petrole bağımlı yaparak sömürmeye çalışan dış güçlerin oyununu bozmak için sonsuz enerji yaratan makinayı icat ettiklerini iddia etmişlerdi. Ne yazık ki makina hayata geçmediği için dış güçler hala üstümüze oynayıp sabrımızı test etmeye devam ediyorlar.

http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/erke-nin-bulusu-con-ahmet-in-makinesi-mi-5481745

Bir Yerde “Büyük Oyun” Varsa Con Ahmet’de Orada.

Bir yerde “büyük oyun” veya “saldırı” olduğunu düşünenler varsa, orada”Con Ahmet”in ortaya çıkması kaçınılmaz. Biliyorsunuz bizi dolarla dize getirmeye çalışan dış güçler, finansal saldırılarına hiç durmaksızın devam ediyorlar. 1-2 sene öncesine kadar bunları farkeden çok az kişi vardı. Neyse ki anneannesinin emekli maaşını veya kendi parasını dövize, borsaya, faize yatıran herkes artık piyasa uzmanı veya bürokrat olduğundan “büyük oyunu” görenler de arttı.

Kaybolan 29 Milyar $

2019 başından bu yana döviz piyasasında da “Con Ahmet”lik işler olmakta. 3 konu uzmanların kafasını kurcalamakta. İlki,  yerli yatırımcıların bu kadar döviz talebine rağmen, kurlardaki seyrin nasıl sakin kalabildiği. İkincisi, bazı bankaların döviz piyasasında “nöbetçi” kalarak sürekli döviz satması. Üçüncüsü benim de yakından takip ederek paylaştığım Net Uluslararası Rezervlerin (NUR)  olması gereken seviyenin 29 Milyar $ aşağısında kalması. Öncelikle “kaybolan rezervlerin” nasıl hesaplandığını anlayabilirsek, “devri daim” makinasının tekniğini çözebiliriz. Haluk Bürümcekçi’nin https://twitter.com/Burumcekci özenli tablosu bu konuda yardımcı oluyor.

Yukarıdaki tabloda 2019 ilk 9 ayda NUR hesabını görebilirsiniz. TCMB “Reeskont”, ihracatçılardan  bu yıl satın alınan dövizi gösteriyor. “Botaş” kalemi ise kamu enerji şirketlerine satılan tutarları. “Swap” kalemi ileride detaylıca değineceğimiz TCMB’nin bu yıl içinde bankalardan aldığı emanet dövizi gösteriyor. Hazinenin iç ve dış piyasadan Yabancı para borçlanması da NUR rakamına dahil ediliyor. Yılbaşındaki depo uygulaması kalkınca o da NUR rakamını etkiledi.

İşin özeti, bu hesaba göre Net Uluslararası Rezerv bu yıl 34,7 Milyar $ artması gerekirken, sadece 5,5 Milyar $ artmış. Aradaki “kayıp” rezerv tutarı  29,2 Milyar $.

“Kayıp” Rezerv Önce  DTH Sahibine Geçer.

Eylül sonu itibarıyla Döviz Mevduatlarındaki artış da yaklaşık 31,5 Milyar $. Kişiler ve kurumlar bu miktarda döviz satın  alıp bankalarına yatırmışlar. Müşteriler bankalarından Döviz satın alırken, bankalar da döviz satarlar. “Açık Döviz pozisyonunda” kalmak istemeyen banka aynı miktar dövizi bir yerlerden satın almak zorundadır. Bu, bankalar açısından hem yasal hem de finansal bir zorunluluk. Yasal kısmı BDDK düzenlemesi. Hiçbir banka öz kaynaklarının %20’sinden fazla açık pozisyon tutamaz. Zaten veriler de Eylül sonu itibarıyla bankalarda neredeyse açık pozisyon olmadığını gösteriyor. Demek ki bankalar bu dövizi bir yerlerden bulup almışlar. Bankaların döviz likiditeleri de buna yakın miktarda artmış. Aynı dönemde Yabancı girişi ise neredeyse yok gibi.  Demek ki ortada bankalara bu dövizi satan ama geri almayan, öyle yasal veya finansal zorunluluğu da olmayan  yüce gönüllü “yerli ve milli bir abi” var.

“Ağır Abi “ TL ‘yi Çekişinden Belli Olur.

Bu “abi”’nin TCMB olup olmadığını anlamak için “Turnusol” Testi, TCMB TL fonlama miktarıdır. Öyle ya, biri döviz satıyorsa karşılığında TL alır. Bu “abi” Merkez bankası ise aldığı TL piyasadan tamamen çekilir. Piyasada temerrüt oluşmaması için de TCMB dönüp eksilen parayı bankalara geri borç vermelidir. Dolayısıyla TCMB’nin verdiği borç, o miktarda artmalıdır.  Bunun analizini yine Haluk Bürümcekçi aşağıdaki tablo ile ortaya koyuyor. Ne tesadüf ki ilk  9 ay sonunda TCMB,  bankalara borç vermesi gereken tutardan 158,3  Milyar TL daha fazla alacaklı hale gelmiş. Bu da bu yıl TCMB tarafından  yaklaşık 28 Milyar $ düzeyinde  bir döviz satışı yapıldığını gösteriyor.

“Açıklama Yükümlülüğü Olmayan”

Taşeron Kim.?

TCMB, ihracatçılarla veya kamu enerji şirketleri ile yaptığı tüm işlemleri aylık da olsa açıklıyor. İlk tabloda bunları görmüştük.TCMB Bankalarla doğrudan veya ihale yoluyla alım satımlarını da  açıklıyor ve burada önemli bir tutar görünmüyor. Muhtemelen eskilerden kalan bu derece şeffaflık  şu sıralar pek hoşa gitmese de halen buna uyuluyor. Dolayısıyla anlıyoruz ki, TCMB bankalara bu dövizi doğrudan satmamış. Bu 28 Milyar $’ı  önce bankacılık sektörü dışında bir “taşerona” satmış olmalı. Sattığı bu “taşeron” da  dönüp bu dövizleri “Tanzim satış”  yapan bankalara satmış. Bu “taşeron”un da döviz pozisyonunu açıklama yükümlülüğü olmayan “Hazine” bilgisi kuvvetli başka bir “ağır abi” olduğunu tahmin etmek artık zor değil.

“Satılan Rezerv” İtinayla Swapla Geri Alınır.

TCMB’nin bu satışlar sonunda net ve brüt  rezerv kaybı yaşaması kaçınılmaz.  Bunu kapatabilmek adına Mart ayında yoğun “Swap” işlemlerine başladığını gördük. Bu işlemde Bankalar ellerindeki dövizi TCMB’ye borç  verir, karşılığında  TL borç alır. TCMB’nin Eylül sonu itibarıyla bankalarla yaptığı swap tutarı 13,2 Milyar $. “Swap” la bankalardan kısa vade borçlanılan bu tutar rezervlere eklenince satılan dövizlerin 13,2 Milyar $’lık kısmı sanki kasaya geri konmuş görünüyor.

Evi Satıp Kiraya Çıkmak

Oysa çıkan (satılan) döviz TCMB’nin  “kendi malı” iken, giren döviz 13,2 $ (swap) gecelik veya haftalık vadede emanet gelen, yani borçlanılan döviz. Swap muhasebe tekniği ile “Net Rezerv” ’e ilave edilerek “Net Rezerv” deki kayıp da telafi edilmiş oluyor. Bir nevi oturduğun evi satıp yeni ev sahibine kiracı olmaktan farkı yok.

İhracatçılardan alınan  ile, kamu Enerji şirketlerine satışın neti ise +11,3 Milyar $. Demek ki TCMB 13,2 milyar $ “Swap emaneti” ve  satın aldığı bu 11,3 milyar $  ile toplamda yaklaşık 25 Milyar $’ı  kasaya koyup yaptığı satışları bir şekilde dengelemiş. O nedenle bu kadar döviz satışına rağmen rezervlerde kayda değer bir eksilme görmüyoruz.

İşlem detaylarına artık hâkim olduğumuza göre  döviz piyasasındaki “Con Ahmet’in devri daim Makinası”nı aşağıdaki şemada artık gösterebiliriz.

Şemada saat yönünde USD likiditesinin nasıl el değiştirdiğini görebilirsiniz. Yazıda bahsettiğimiz gibi, sonsuz enerji üretmek mümkün değilken, sonsuz döviz üretimi de mümkün değil. Aradaki sürtünme  kaybı bayağı büyük. TCMB  “Con Ahmet” makinasına 28 Milyar $ enerji verirken, 13,2 Milyar $ geri almış. Üstelik sistemin devamı için DTH sahiplerinin sistemde kalması da ön şart.

Bu Kadar Yolun Sonunda Nereye Geldik.?

TCMB bu “arka kapı” ve swap işlerine hiç bulaştırılmasa, net ve brüt rezervlerimiz 15 milyar $ kadar daha yüksek olabilirdi. Yani bugün 120 Milyar $ rezerve sahip olabilirdik. Peki bu işlere hiç girilmese kurlar nerede olurdu?.  Bu soruya yanıt vermek oldukça zor olsa da deneyelim.

Bu tür “arka kapı” müdahaleleri 3 şeye neden oluyor;

-Döviz alan yatırımcının “kurlar manipüle ediliyor” düşüncesi ile dövizde kalma direnci artıyor.

– Şeffaflık ve kurumlara güveni azalan mevcut  yabancı yatırımcıların girişlerini caydırıyor.

-Düşük rezerv seviyesi nedeniyle yeni portföy yatırımcıları tereddüte düşüyor.

Benim kişisel düşüncem bu işlere hiç girişilmeseydi, TL’nin değerinin  bugünkünden çok da farklı bir yerde olmayacağı yönünde. Eğer öyleyse bu kadar şeffaflığı ve itibarı ne uğruna kaybettik.?

Kerim Rota Yazdı: 2 Kasım 2019

@#ÖkkeşBölükbaşı ©#MedyaGünebakış

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul -Aralık.2021--okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,

 

 

CON AHMET’İN DEVİR DAİM MAKİNESİ

“Su Akar, Tribün Döner, Üretilen Enerjiyle Su Tekrar Yukarı Taşınır, Tekrar Akar… Enerjinin Fazlası Da Alınır İstenildiği Gibi Kullanılır, Çağımızın En Büyük Problemi Çözülür, Savaşlar Biter, Hayat Bayram Olur…”

 

Ehli Müslim tarikat şakirdi ilim adamlarımız hiç bir enerji kaynağına ihtiyaç duymadan çalışan ve ilanihaye enerji üreten bu makineyi icat ettiler.

Ulu dedem soylu şapsığ Şpasigo KITIJ Smayll “Aygırı kişneten daşşağıdır” derdi ruhuna rahmet olsun.

Bizim pevlüvanların kişnemesine bakılırsa vallahi bu sefer BİNGO! Biz bu makinayı gerçekten icat ettik.

“Olay” bu kadar basit dostlarım, siz bakmayın masonların ve tapınak şövalyelerinin Dünya egemenlikleri için “enerji savaşları çıkardıklarına.. Bütün bu yaşananların hepiciği müslümanlığın önünü kesmek için.

 

Zamanında Con (jön) Ahmet‘in icat ettiği sonsuz enerji üreten makinenin üretimi gerçekleşseydi eğer bugün Türkiye gerçek manada bir Dünya devi idi Ama Türkiye’yi yönettiğini sanan mason ve siyonist uşağı Kemalistler(!) buna izin vermediler.

Yukarıda meşrebimin elverdiği ölçüde sadeleştirerek anlatmaya çalıştığım konu, “Dünya devi” Türkiye’nin en önemli kurumlarından olan ZUBİDAK‘ın umumi müdürünün hezeyanlarından derlenmiştir.

Olayda günün koşullarına uygun tek bir gerçek var oda “Müslümanların önünün kesilmek istenmesi.”

Sekreteri ile anadan üryan ofiste al takke ver külah pozisyonunda yakalanan Adana müftüsü suç üstü savcısının “ne iş müftü efendi ?” sorusuna, “hatim indiriyorduk..!” cevabını vermesi ön kesilme operasyonunun aciliyetinin ehemmiyetini çok çarpıcı bir şekilde açıklıyor.

Şimdi siz benim doğuştan müzmin muhalif ve ateiz olduğum ve müminleri taciz için böyle yazılar yazdığımı sanıyorsunuz. “Ekmek musaf çarpsın olaya zerre-i miskal bir ekleme yaptı isem. Ben “milli basın organlarından” görüp duyduklarımı yansıtıyorum.

 

Ama “CON AHMET’i anlatan aşağıdaki yazının müellifi benim.

Efendim Con Ahmet lakaplı Ahmet Eryılmaz aslen Afyonkarahisar’ın Sandıklı ilçesinden olup genç yaşlarında Afyon’a yerleşmiş ve uzun yıllar boyunca orada saat tamirciliği ile iştigal etmiş Nasrettin hoca -Hazerfen çelebi kırması Anadolu habitatına özgü bir esnaf taifesine mensup ben-i Ademdir..

Afyon çarşısındaki bedestandaki köhne ahşap dükkanında saat tamiratı yapardı. Son derece zeki ve sanatkar bir insandı. Harp dolayısıyla malzeme yoktu. Gerçi saat adedi de azdı o zamanlar fakat Con Ahmet usta bulunmayan bir malzemeyi adeta icat ederdi; küçük saatçi tornasında şemsiye telinden saatin direğini tornada yapar ve takardı. Ömrünün son yıllarında devri-daim makinesi fikrine takıldı. Hatta bu makinenin icadı onda “Fikr-İ Sabit” bir obsesif kompülsif bozukluk (OKB) haline dönüştü.

İlerleyen zamanlarda bu makineyi icat etmek için kısıtlı imkânları ile ve saatçi tornası yardımıyla yaptığı parçaları birbirine ekleyerek sonsuz enerji üreten bu devridaim makinesini yaptı.

 

Con Ahmet ustanın yaptığı bu makineyi 1926 yılında Cumhuriyet Gazetesinin yayınlaması ile bütün Türkiye duydu. Lakin içimize “mason ve siyonizm” virüsü girmiş dedik ya -her nedense bu virüs en çok sevdiği yer ise okumuş müderris beyinlerdir. Yobaz ve karanlık beyinleri hiç sevmez. Belki de bu virüsün tercihi yobaz ve karanlık kafalarda beyin olmayışı ile doğrudan ilişkilidir.

Üniversite yetkilileri bu makineyi yapmanın mümkün olmadığını; çünkü mekanik bir makineye verilen enerjinin zamanla sürekli sürtünme dolayısıyla kaybolacağını ve tek bir enerji ile bir makineyi devamlı çalıştırmanın mümkün olmadığını savundular ve İstanbul’da üniversitede halk huzurunda yapılan bir denemeyi bile ilgiyle takip etmediler.

Böyle bir aletin yapılması halinde Beyazıt Meydanı’nda kendilerini asacaklarını söylediler.

Bakın cumhuriyetçi zındıklarda ki kararlılığa… Ahhh ulan ah sultan vahudittin efendimizin devr-ü saltanatında olacaktı ki Beyazıt meydanında bu ziyonistleri eftal yurdu peşkürleri gibi sıra sıra asacaktık.

 

Daha sonrasında İtalyanlar Con Ahmet Usta’ya müracaat ederek O’nu İtalya’ya davet ettiler ve özel laboratuvarlarda bu makineyi daha modern ve hassas aletlerle yapmasını istediler. Patentine yüklüce bir para vereceklerini ısrarla belirtmelerine rağmen Con Ahmet Usta bunu kabul etmedi. “Bu makineyi Müslüman bir ülkede yapamazsam balyoz ile parçalayıp yakarım” diyecek kadar da milli ve mukaddesatçı bir yüreğe sahipti. Allah nur gölünde yatırsın…

Con Ahmet ustanın sonsuz enerji üreten devir-daim makinasının Esbab-ı Mucibesinin özeti:

‘Saat nasıl zembereği boşalırken bir enerji meydana getirirse o enerji ile bir zembereği kurmak ve tekrar boşalan bir saat zembereği ile yeni bir zembereği kurarak ilk başlatılan bir hareketi devamlı bir hale getirme düşüncesi idi.’

 

Son derece zeki ve zanaatkar bir insan olan Ahmet Usta buluşunu çalıştırmayı başaramadı ama adının nesiller boyu sürmesini başardı.

Türk dilinde işe yaramayan böylesi fantini finton buluşlar için ‘’Con Ahmet’in Devir Daim Makinesi‘’ deyimi kullanılır oldu.

Küfür ve argo bir dilin özünü oluşturur ve başka kültürlerden etkilenmeme gibi de bir lengüistik özelliği vardır.

Con Ahmet’in bu durumunu tek bir cümle ile özetle deseler hiç düşünmeden,

“Osuruktan Tayyare, Selam Söyleyin o Yare…” Derim.!

Cemil Biçer – 1.Ağustos.2017

 

@#ÖkkeşBölükbaşı ©#MedyaGünebakış

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul -Aralık.2021--okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,

Diğer Haberler

  • DARBE KİMDEN GELİRSE GELSİN KARŞIYIZ..
  • TRABZONLULAR BİRLEŞİNİZ
  • SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI…
  • KUL VE MAHLÛKAT HAKKI..
  • ADAM OLMAK–OLAMAMAK VE GAZETECİLİK
  • SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI..
  • DERNEKLER KANUNUNA MUHALEFET
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP