DİLHAN ERYURT GOOGLE’DA DOODLE OLDU.!
NASA’da Görev
Alarak Bu Kurumdaki İlk Türk Bilim Kadını Olan Dilhan Eryurt, Google'da Doodle Oldu.

Araştırmaları ile
Güneş'in ve yıldızların evrimi çalışmalarına katkıda bulunan Dilhan Eryurt,
ODTÜ'de astrofizik anabilim dalını kurdu. Dilhan Eryurt Doodle'nı görenler
"kimdir" sorusunun yanıtını merak etmeye başladı. İşte hayatı...
Google
hazırladığı özel Doodlelar ile sanatçıları, bilim insanlarını ve siyasi
kişileri anmaya devam ediyor. Bu isimlerde biri de Dilhan Eryurt oldu. Hem yurt
dışında hem de yurt içinde bilim alanında önemli işlere imza atan Dilhan
Eryurt, Google’da Doodle olmasının ardından merak konusu oldu. 
DİLHAN
ERYURT.?
Bilim
insanı, yüksek matematik ve astronomi bilgini. 29 Kasım 1926 tarihinde İzmir’de
doğdu. Küçük yaşlardan itibaren matematiğe ilgi duyan Eryurt, Ankara Kız
Lisesi’ni bitirince, üniversite eğitimi için İstanbul Üniversitesi Yüksek
Matematik ve Astronomi Bölümü’nü seçti.
Dilhan Eryurt’un
astronomi merakı üniversite öğrenimi yıllarında ortaya çıktı. Üniversiteyi
bitirince, yeni keşfettiği astronominin hevesiyle, Ankara Üniversitesi’nde bir
astronomi bölümü açmakla görevli olan Prof. Dr. Tevfik Okyar Kabakçıoğlu’nun
yanında asistan oldu. Ancak kadro olmaması nedeniyle, işini iki yıl hiçbir
ücret almadan sürdürdü. Yine AÜ’sinde, Astrofizik Doktorası (1953) yaptı.
Araştırma alanları; astrofizik, yıldızların yapı ve gelişimleri, güneş
modelleri, neutrino problemdir.
Dilhan Eryurt; Yıllar
sonra ABD’ye gittiğinde National Academy of Sciences bursunu alarak NASA’nın
New York’taki Goddard Uzay Araştırma Enstitüsü’nde çalışmaya başladı.
Doçentliğini
AÜ Astrofizik Anabilim Dalı’nda Prof. Dr. A. E. Kreirken’in danışmanlığında
tamamlar ve 1959 yılında Uluslararası Atom Enerji Ajansı tarafından verilen bir
bursla iki yıllığına Kanada’ya gitti, gerçek astrofizikle orada karşılaştı.
Prof.
Dr. Cameron ona çalışması için üç konu teklif etti ve o hidrojen yıldızlarını
seçti. Ardından da, önce hidrojenden oluşan bir gazın opozitesini hesaplamak
gerektiğini, bunun için de yapması istenen bilgisayar programını yapmayı
başardı. Daha sonra basıldığını söylediği bu çalışmayla burada ilk öğrendiği
şey de “fitting” yöntemi olmuş…
Eryurt,
Kanada’daki çalışmalarının ardından, ABD’den aldığı bir bursla Indiana
Üniversitesi’nde araştırmacı olarak çalışmaya başladı. Indiana’da yıldız
modelleri yapmakla tanınan Prof. Dr. M. Wrubel ile çalıştı. 
Dilhan Eryurt; Daha
önce de belirttiği üzere, Indiana’dan sonra NASA’ya geçti. Oraya daha önce
gelmiş olan Dr. Cameron ile birlikte çalışarak, küçük kütleli yıldızlardan
büyük kütleli yıldızlara kadar hepsinin oluşumunda geçirdiği tüm evrimleri
incelediler: Uzaydaki dev bir toz ve gaz bulutunun, yıldız olabilmesi için
içindeki nükleer sıcaklığın çok yükselmesi gerekir ki, nükleer enerji
oluşabilsin. Bu sıcaklığı elde etmesi için, yıldızın ilk devreleri olan çökme
dönemleriyle yavaş yavaş merkezdeki sıcaklığın yükselmesi sağlanmış oluyor.
Bunun
için yıldızın kütlesinin, belirli bir kütle boyutuna erişmiş olması da
gerekiyor ki, gerekli sıcaklığı verebilsin. Eğer yıldız kütlesi çökmesiyle bu
sıcaklığı oluşturamıyorsa, nükleer reaksiyon başlayamaz. Burada Eryurt’un
özellikle ilgilendiği sorun, ‘küçük kütlelerin limiti ya da küçük yıldızlarda
kütle limiti nedir.?’ oldu ve bu problem üzerinde çalıştı. Eryurt’un bu
konudaki ilk çalışması sadece hidrojen gazından oluşmuş yıldızlardı. 
Bu
bilginin yıldız evrimindeki anlamını Dilhan Eryurt, yıldız olması için gerekli
koşullar olarak belirtmektedir. “Fitting” yöntemiyle çalışırlarken Prof.
Eryurt, programa devamlı yeni seçenekler katarak ilerledi. Böylece fitting
yöntemini geliştirdi ve sonuçta yeni bir program ortaya çıkardı.
Bu,
o dönemin en kusursuz programıydı, ama sonra öğrencileri, örneğin içine dönmeyi
de katarak giderek bu programı geliştirdiler. 
Dilhan Eryurt; Prof. Cameron ile birlikte
güneşin evrimi üzerine de araştırmalar yaptı. O günlerde geçerli olan güneş evrimi
modeli artık giderek eleştirildiğinden, son kuramları ele alan yeni bir modelin
oluşturulması gerekiyordu. Yeni modelle sıcaklık, yoğunluk, ışınım ve güneş ile
gezegenler arasındaki etkileşimin incelenmesi de koşuldu.
Eski
teoriyle, güneşin ilk oluşumunda daha soğuk olduğu ve yavaş yavaş bugünkü
durumuna ulaştığı kabul ediliyordu. Güneşin oluşumundan dört milyar yıl sonraki
bir zaman aralığında daha sönük bir yıldız olduğu ve yavaş yavaş parladığı,
böylece bugünkü parlaklığını bulduğu sanılıyordu. 
Dilhan Eryurt’un
bu konudaki çalışmasının en önemli tarafı, güneşin ilk oluşumunda şimdikinden
çok daha parlak olduğu ve yavaş yavaş sıcaklığının düştüğü ve sonra günümüzdeki
duruma geldiğinin anlaşılmasıdır. Bu mekanizmanın özel içeriğini de kısaca
açıklamak gerekirse; güneşin önce parlak sonra azalan durumu, içindeki
hidrojenin yanmasıyla ilgilidir.
Hidrojen
reaksiyonları başladıktan sonra yüzey sıcaklığı yavaş yavaş artıyor. Bilindiği
gibi güneş, günümüz itibarıyla sahip olduğu hidrojenin yarısını yakmış ve bugünkü
yapısına ulaşmış durumdadır. Bu da diğer bir anlatımla ilk dönemine göre azalma
demek, yani güneşin tükenişine 4.5 milyar yıl daha var. Halen geçerliliğini
koruyan bu yeni model büyük ölçüde Dilhan Eryurt’un buluşudur. 
Böylece
Prof. Dilhan Eryurt Güneşin oluşumuna
ilişkin bilgilere önemli bir katkı yapmış oldu. Bu çalışmanın önemi ise; dünya,
güneşin en parlak döneminde oluşmuşsa, bu gezegeni meydana getiren maddelerin
on binlerce yıl ve binlerce derece sıcaklıkta kalmasıyla, dünyanın fiziksel ve
kimyasal özelliklerine de doğrudan önemli bir etki yapmasıydı.
Doğal
olarak aynı yöndeki bir etki, uydumuz ay için de geçerliydi. 1960’lı yıllarda
yapılması tasarlanan Apollo Ay Yolculuğu Projesi nedeniyle, bu yüksek sıcaklık
etkisi, ay yolculuğuna çıkacak astronotların karşılaşacakları ortam nedeniyle
önemliydi. Eryurt, NASA enstitünde yıldızların oluşumu ve güneşin evrimi
üzerine yaptığı çalışmaların yanında “nötrinolar” konusuyla da ilgilenmiş.
Dr.
Dilhan Eryurt tam anlamıyla “mucize” bir kadın. Çünkü 50 yıl öncesi bir yana,
şimdi bile her türden “evrim” sözcüğü insanların tüylerini diken diken
edebiliyor. Bunu, onu anlatan dergilerin yazılarında bile izlemek olası… Eryurt
yaptığı işi “yıldızların evrimi” olarak nitelerken, gazeteci-yazarlar sürekli
biçimde “yıldızların tarihi” sözcüğünü kullanıyorlar. 
Dilhan Eryurt; ABD’de
kaldığı sürece çeşitli defalar Türkiye’ye geldi.. Amacı, bilgi ve deneyimlerini
Türkiye’ye de aktarmak, öğrenciler yetiştirmekti. Ama bu işin yıldızların
evriminden daha güç olduğunu öğrenmişti. Önce 1968’de Ortadoğu Teknik
Üniversitesi Fizik Bölümü’nde bir yıl boyunca misafir profesör olarak çalıştı.
Derslerinin dışında bilimsel toplantılar da düzenliyordu.
I. Ulusal
Astronomi toplantısını düzenlediğinde toplantıya ancak 25 kişi katılmıştı. Daha
önce Türkiye’de bir astronomi derneği vardı, ama o dernek bilimsel toplantılar
yapmak yerine, geziler falan düzenliyordu. Oysa ABD’deki derneklerde hep
bilimsel toplantıların yapıldığına tanık olmuştu. Orada yaptığı toplantılarda
hep kendi bilimsel çalışmalarını anlatı ve çok büyük ilgi çekti. Türkiye’de
ise, toplantılar bir yana, astrofizik dersi vermek bile kolay değildi, çünkü
ders dinleyecek kimseler yoktu…
Prof. Dr. Dilhan Eryurt; 1973
yılında kadrolu olarak ODTÜ Fizik Bölümü’ne döndü ve burada Astrofizik Anabilim
Dalı’nı kurdu. 1988 yılında, önce ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü
Başkanı olarak görev aldı, ardından da Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığını beş
yıl yaptıktan sonra, 1993 yılında emekliye ayrıldı… 
Prof. Dr. Dilhan Eryurt, 1969
yılında NASA tarafından verilen Apollo Başarı Ödülü’nü aldı. Daha sonra dünya
çevresinde belli bir yörüngeye yerleştirilen ve içinde ilk insansız uzay
araçlarının geliştirilmesinden sorumlu kurumlarda da görev yaptı. Bir diğer
başarı ödülünü de, 1977 yılında TÜBİTAK “Bilim Hizmet ve Teşvik Ödülü” olarak
aldı… 
@#MedyaGünebakış ©#MedyaGünebakış
Ökkeş
Bölükbaşı,
İstanbul -Ağustos.2020- okkesb61@gmail.com,
http://www.medyagunebakis.com/ okkesb@turkfreezone.com,
|