SAĞLIĞINI
DÜŞÜNENLERİN DİKKATİNE
“SİYEZ” KROMOZOMU
DEĞİŞMEYEN 12 BİN YILLIK BUĞDAYIMIZ..!
DNA’sı ile Oynanan ve Genetik Özellikleri Bozulan
Günümüz Buğdayının Kromozom Sayısı 42 - 48’e Kadar Yükseltildi.
Türkiye'de Yetiştirilen Siyez
Buğdayının ise Kromozom Sayısı 12 Bin Yıldır “14”de.
Eskişehirli
Bakliyatçı İlhami Dayar, Bulgur Ve Unu Çok Faydalı Olan 'Siyez' Buğdayının Tam
12 Bin Yıldır Genetiğinin Ve Kromozomunun Hiç Bozulmadan Bugüne Kadar Geldiğini
Söyledi.
37 Yıldır
Bakliyat Ürünleri Satışı Yapan İlhami Dayar, Diğer Buğdayların Kromozom
Sayılarının Zamanla 42-48’e Kadar Çıkarıldığını, Ancak Siyez
Buğdayının 12 Bin Yıldır Kromozom Sayısının Değişmeden 14’de Kaldığını İfade
Etti.
İlhami Dayar,
"
Siyez buğdayı dünyanın en özel ürünü. Şu anda mevcut
buğdaylarını hepsinin genetiği değiştirilmiş, kromozom sayıları 42 ve 48’e
çıkartılmış ürünler. Siyez buğdayı orijinaldir ve genetiği hiç
değiştirilmemiştir.
12 bin yıllık
ve kromozom sayısı 14 olan bir buğday çeşididir. Bu buğdaydan un ve bulgur
yaptırtıyoruz. Buğdayda glüten diye bir protein vardır. Diğer buğdaylarda olan
glüten insana zararlıdır ama Siyez’deki glüten insana faydalıdır.
Sağlığımızı
düşünüyorsak mutlaka genetiği değiştirilmemiş Siyez bulguru ve ununu
kullanmalıyız. Normal buğday ile aynı zamanda yani ekim ayında ekilerek temmuz
ayında hasat edilir. Kastamonu'nun İhsangazi ilçesinden getirtiyoruz. Orada bir
kara değirmene yaptırıyoruz, bir gram dahi katkı maddesi yoktur" diye
konuştu. 
"Buğday Alerjisi Olan
Müşterilerimiz Kesinlikle Rahatsız Olmuyorlar"
Siyez buğdayından elde edilen ürünlerin
buğday alerjisi olan kişiler tarafından da tüketilebileceğini belirten İlhami Dayar, "Buğday alerjisi olan insanlar var.
Bunlar çölyak hastaları değiller. Onlara doktorlar buğday ve türevlerini
kesinlikle kullanmamaları gerektiğini söylüyorlar.
Bizim buğday
alerjisi olan müşterilerimiz bize gelerek Siyez buğdayından yapılma
ürünleri alabiliyorlar ve kesinlikle rahatsız olmuyorlar. İnsanlar rahat bir
şekilde tüketebiliyorlar.
Bulgurunu
bulgur kullanılan her yerde kullanabiliriz. Ununu da ekmek, kek ve çorba
yapımında kullanabiliriz. Lezzet olarak diğer buğdaylardan çok farklıdır. Ben
kendi evimde her zaman Siyez ürünlerini kullanıyorum.
İnce Siyez
bulgurunun kilogram fiyatı 15 lira, kalın pilavlık olan bulgurun da 16 lira.
Unun ise kilogram fiyatı 15 lira. Ayrıca protein bakımından da çok zengindir. Siyez bulgurunu
spor yapanlar kullanırlarsa gerçekten çok faydası olur. Çünkü protein ve enerji
bakımından zengin bir üründür" dedi.
"Belçika’ya Dönerken Siyez
Unu Ve Bulguru Götürüyorum"
Belçika’dan
şifalı sular için Eskişehir’e gelen Hüseyin Kara isimli vatandaş; Eskişehir’e
gelmişken Siyez
unu ve bulgurunu almadan dönmek istemediğini belirterek şunları söyledi:
"Eskişehir’e
geldim. Belçika’ya dönerken Siyez unu ve bulguru götürüyorum. İnternetten
araştırdığım kadarıyla kaybolan bir buğday çeşidi. Diğer genetiği oynanmış
buğdaylardan değil. Yani atalık buğday, Tadı diğerlerine göre mükemmel.
Özellikle ekmeği çok güzel ve şifalı, Yan etkisi yok, ayrıca kilo
yapmaz." 20 Şubat 2019

AVRUPA NÜKLEER
SANTRALLERİNİ KAPATIYOR
İspanya 2035 yılına
kadar bütün nükleer santrallerini kapatmayı planlıyor. Ülkedeki enerji
ihtiyacının tamamını yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı hedefleyen hükümet,
nükleer santrallerin tamamını kullanım dışı bırakacaklarını açıkladı.
İspanya'da sosyalist
Pedro Sanchez hükümeti, 2050 yılından itibaren sadece yenilenebilir enerji
kaynaklarını kullanma planı kapsamında 2025-2035 arası süreçte ülkedeki yedi
nükleer santralin tamamını kapatmak istediklerini belirtti.
Enerji Bakanı Teresa
Ribera, hükümetin bütçe tasarısının reddi halinde erken seçim çağrısında
bulunacakları açıklamasıyla eş zamanlı olarak
enerji planını duyurdu.
Fransa: Greenpeace insansız hava aracıyla nükleer santrale sızdı
Brüksel'de 35 bin genç iklim değişikliğine karşı yürüdü
Video | Zeytin ağaçlarını evlat edinerek ekonomiye katkı
sağlıyorlar
Sanchez Hükümetinden İklim Değişikliğiyle Mücadele Adımı
Bakan Ribera, iklim
değişikliğiyle mücadeye yönelik taslak planın hükümet tarafından parlamentoya
22 Şubat'ta sunulacağını söyledi.
Başbakan Pedro Sanchez
ise elektrik ihtiyacının yüzde 40'ını yenilenebilir kaynaklardan sağlayan
İspanya'nın enerji sisteminin yeniden düzenlenmesi için 2021 ile 2030 arası 235
milyar euro yatırım talep edileceğini açıklamıştı.
Geçen yıl hazırlanan
taslağa göre hükümet 2040 yılından itibaren petrol, dizel ve hibrit araç
satışlarını yasaklamayı amaçlıyor. Hükümetin bir diğer hedefiyse rüzgar ve
güneş enerji santralleri gibi yenilenebilir enerji için yılda en az 3 bin
megawattlık tesis kurulumunu teşvik etmek.
İspanya'nın elektrik
ihtiyacının yüzde 20'den fazlası karşılayan nükleer enerji santrallerinin
kaldırılması, muhafazakar seleflerinden geçen yaz güven oylaması sonrası görevi
devralan sosyalist Sanchez hükümetinin seçim vaadiydi.
2000’li yıllarda
yaşayan bir insan, 12 bin yılında veya 102 bin yılında yaşayan bir insanla
nasıl iletişim kurabilir? Bu beklenmedik sorunun cevabı nükleer atıklarda
yatıyor. Nükleer santrallerde enerji üretiminde radyoaktif hale getirilen
maddeler 100 bin yıl daha dünya üzerinde varlığını sürdürecek.
Atom enerjisini bulup
nükleer santraller kurmaya başladığımızdan bu yana oluşan radyoaktif atıkları
toprağın derinliklerine, hep biraz daha derine gömüyoruz. Kamuoyu bu konuda
ikiye bölünmüş durumda: Bir taraf nükleer enerjinin kullanılmaya devam
edilmesinden yana, diğer taraf kesinlikle karşı çıkıyor.
Her şekilde gelecek
nesilleri arkamızda bırakacağımız bu sıradışı mezar hakkında uyarmakla yükümlüyüz.
Çünkü atalarının oluşturduğu tonlarca nükleer atıkla binlerce yıl boyunca baş
etmek zorunda kalacaklar. 
51., 130. ve hatta
1000. yüzyılda yaşayacak insanları toprağın altına gömdüğümüz bu atıkların
tehlikeli, hatta ölümcül olabileceği hususunda uyarmamız mühim. Bugün dünya
üzerindeki tüm nükleer santralleri kapatsak dahi bugüne kadar oluşturduğumuz
100 bin yıl sonra yok olacak nükleer atıkların idare edilmesi gerekecek.
Söz uçar yazı kalır
Kazalara engel olmak
için alınması gereken en önemli tedbirlerden biri nükleer atıkların depolandığı
alanların unutulmasına engel olmak. Peki ama günümüzden binlerce yıl sonra
yaşayacak insanlar için anlaşılır mesajlar bırakmayı nasıl başaracağız? Bu
mesajların yok olmayacağından, anlamını yitirmeyeceğinden nasıl emin
olabiliriz?
Gelecek nesilleri
korumak için kolay ulaşılır, anlaşılır, dayanıklı arşivler oluşturmalıyız.
İnsanoğlu yazıyı bundan 5500 yıl önce buldu. Tarihin yazıyla başladığı sözünün
de hatırlattığı gibi, bir şeyi unutmamak istiyorsak, not alırız. Fakat
günümüzde, kayıt gereçleri hızla değişiyor: kağıt, usb anahtarı, bulut depolama
sistemleri...
Nükleer enerji
kullanmaktan yana olan Fransa’da soruna çözüm bulmak önemli. Fransız Nükleer
Atıkları İdare Ofisi ANDRA, ortak belleğin korunmasında ve gelecek nesillere
aktarılmasında tarihçilerin, antropologların ve dil bilimcilerin oldukça önemli
bir rol oynadıklarının altını çiziyor.
Ofis depolama alanları
üzerine iki tip arşiv oluşturuyor: İlki klasik kağıttan çok daha sağlam olan
kalıcı kağıtlar kullanılarak oluşturulan arşivler. İkincisi ise 400 bin A4
kağıdına eşit bilginin depolanabileceği ve 2 milyon yıl boyunca varlığını
koruyacak olan safir disk. 
Bilgileri platinyum
tabanlı levhalarda saklayan safir diskin içindeki sayfalar minyatürize
ediliyor. Kısacası, bilgilere ulaşmak için tek ihtiyaç duyulan bir mikroskop
olacak.
Nükleer atık tesislerinin 3 boyutlu denetimi
Avrupa'nın nükleer atıkları nerede saklanacak?
Repoter programı bu
hafta Avrupa’daki nükleer santrallerin atık maddelerini nasıl sakladığını konu
alıyor. Avrupa Birliği’nde alınan yeni karara göre, üye ülkeler nükleer
santrallerin atıklarını nasıl ve nerede sakladıklarını açıklamak zorunda.
Fransa, İsveç ve Finlandiya radyoaktif madde içeren bu atıkları nasıl
saklayacak? Gelecek nesiller bu tehlikeden uzun yıllar nasıl korunabilir?
Hepsi Reperter
programının bu haftaki bölümünde…
Burası belkide
dünyanın en tehlikeli atıklarının konulduğu yer. Yani nükleer atıklar…
Fransa’nın güneyinde, yüksek güvenlik şartları altındaki ANDRA laboratuarındayız.
Burada bir milyon yıllık güvenli bir depolama alanı aranıyor. Alain yer altında
bize rehberlik edecek. Avrupa Birliği Meclisi, üye ülkelerin nükleer atıklarını
nasıl bir şekilde sakladığını açıklamasını istedi ve şu anda görüşmeler daha
yoğun bir hal aldı. İsveç, Finlandiya ve Fransa’nın uzun yıllardır biriken
nükleer atıklarını şimdi güvenli bir şekilde depolaması gerekiyor. 
Alain Rolland, ANDRA Laboratuarı,
Teknik Müdür: “Şimdi yerin 500
metre altına giden asansörü çalıştıracağız. Burada hala
devam eden 50 tane deney yapılıyor. Bazıları 7 yıl sürdü ve bize birçok bilgi
verdi. Amaç gelecek yıllarda saklama yapabileceğimiz alan hakkında en iyi
bilgiye ulaşabilmek. Ayrıca bölgedeki sıcaklığı da ölçüyoruz çünkü bazen ısı
çok yükselebiliyor. Buna rağmen killi kayaların yapısında bir değişme
olmuyor.’‘
Almanya kaya tuzu ile
bu işi çözmeye çalışırken Finlandiya ve İsveç yerin altında granit taşlı
depolar inşa etti. Alain’in söylediğine göre Fransa, 80 bin metre küplük bir
alana radyoaktif maddeleri depolayıp, burayı 160 milyon yıldır değişmeyen kil
tabakası ile kaplayacak. Ancak yer altındaki bu alan, tamamiyle nasıl
mühürlenecek?
Alain Rolland, ANDRA Laboratuarı,
Teknik Müdür: ‘‘Ana fikir açıkta kalan yerleri kil ile doldurmak. Tazyikli su
ile basınç uyguladıktan sonra duvarlar arasında açıkta kalabilecek küçük
çatlaklar da kapanacaktır. Fakat milyonlarca yıl boyunca oluşan diğer kayaların
kayması durumunda açığa çıkacak bazı sızıntı boşlukları olabilir. Bu sebeple
killi katmanın genişlemesine kayaların tepki göstermesi çok doğal.’‘
Sesini herkese
duyurabilmek. Bure kasabasının bu kilise sokağındaki eylemciler bir ahırı
onarmışlar. Buraya ‘direnişin yuvası’ diyorlar. Yüzyıllarca sürecek güvenlik
tedbirlerine inanmıyorlar. 
Froncois da buna
inanmıyor. Nükleer karşıtı bir eylemci olmadan önce kendisi otistik çocukların
eğitmenliğini yapıyordu. Şu anda megafonu tamir ediyor. O sözünü esirgemeyen
biri…
Francois Mativet,
Nükleer Karşıtı Eylemci: ‘‘Durumun yalan olduğunu söylüyoruz ve bunu onlar da
biliyorlar. Buranın inşası başladığından beri bazı zayıf güvensiz bölgelerin
oluştuğunu gördük. Ancak bu toprakların canlı olduğunu unutmamalıyız. Bazı
çatlaklar olduğunu biliyoruz. Bilimsel olarak suyun hiçbir şekilde
sızmayacağını kim garanti edebilir? Bu utanç verici bir durum.’‘
Bölge görevlisi kesin
bir şekilde durumun kontrol altında olduğunu söylüyor. Proje çok büyük. Yer
altı tünelleri için yaklaşık 100 kilometre kazı yapılacak.
Şu ana kadar projeye
bir milyon euro harcanmış. Ancak buradaki yetkili genel giderlerin toplam 16
milyar euroyu bulduğunu söylüyor. Meclisteki komisyon yetkilileri ise bu
rakamın iki katına çıkmasından endişe ediyor.
Muhalefet partileri atıkların yere yakın bir yere gömülmesini teklif etmiş.
Ancak bu konuda herhangi bir yetkisi olmayan bölge müdürü bu işin yerin altında
yapılmasını savunuyor.
Alain Rolland, ANDRA Laboratuarı,
Teknik Müdür: ‘‘Bu tehlikeli atıkları normal bir alanda nasıl güvenli bir
şekilde saklayacağımızı kontrol edemeyebiliriz. Çözüm olarak yerin altındaki
derin yerleri keşfettik.’‘
Cevapları ararken
Finlandiya’nın uçsuz bucaksız ormanlarından geçiyoruz. Nükleer atıkları devasa
kayaların içerisine gömmek acaba iyi bir fikir mi.?
Esa Harmada,
Finlandiya Ekonomi Bakanlığı’nın enerji departmanında çalışıyor. Bizi evine
davet etti.
Esa Harmala, Maliye
Bakanlığı, Genel Müdür: ‘‘Buradaki kaya havzası çok eski ve dünyadaki en sert
yapıya sahip. 2.500 milyon yıldır sabit duruyor ve daha çok uzun seneler de
böyle kalacağa benziyor.’‘
Dört saatlik bir
yolculuğun ardından Finlandiya’nın nükleer merkezi Olkiluoto şehrine varıyoruz.
Bu yarımada da santral deniz suyu ile soğutuluyor.
Burada Jussi ile
tanışıyoruz. Jeoloji mühendisi geçtiğimiz on sene içerisinde yerin altındaki
kırık ve çatlakları incelemiş. Kendisine deniz suyunun nükleer atık alana girme
riskinin olup olmadığını soruyoruz.
Jussi Mattila, Jeoloji
Mühendisi, Posiva: ‘‘Çatlakların yoğun olduğu alanlarda deniz ile bağlantı
kurmuyoruz. Ayrıca burada kırıkların olduğu yerler daha çok denizin altında ve
suyu içeri pompalayacak hidrolik baskı yok.’‘
Jussi kapıyı açıyor.
Finlandiya’nın yer altı derinliklerine iniyoruz.
Doksanlı yıllara kadar
Finlandiya nükleer atıklarını Rusya’ya gönderiyordu. Ancak meclis radikal bir
karar aldı ve bu işlem yasaklandı. Verilen mesaj şuydu: ‘Kendi nükleer
atıklarımızla başa çıkmayı öğrenmeli ve dışa bağımlı olmamalıyız.’
Ancak derinlerde bir
yerde su çoktan sızarak kayalık atık bölgeye ulaştı bile… 
‘‘Aslında burada su
bulunuyor. Bu sorun olur değil mi?’‘
Jussi Mattila, Jeoloji
Mühendisi, Posiva: ‘‘Bu sorun olmaz. Nükleer atıkları metal saklama kaplarına
koyduktan sonra bu kapları ve daha sonra da kayaların aralarını koruyucu
çamurla dolduruyoruz. Ancak burası çok yoğun bir sıvı akışına maruz kalırsa işe
yaramayacaktır çünkü koruyucu çamur eriyecektir.’‘
Yeraltı atıklarının
beşte biri nemli olduğu için çok riskli. Bu sebeple kullanılamıyor.
Bu nükleer atık
mağarası için bugüne kadar tam 3 milyon euro harcanmış.
Burada bazı çatlaklar
bulunuyor. Nükleer atık depolarına bir gün zarar gelirse sonuçları ne olabilir?
Jussi Mattila, Jeoloji
Mühendisi, Posiva: ‘‘Yeryüzüne çıkan patika yollar var. Engelleme sisteminin
çökmesi durumunda ana kayaç bloklarının kapasitesi nükleer sızıntıyı durdurma
gücüne sahip. Yani sızıntı devam etse dahi yeryüzüne ulaşması yüzyılları
bulacaktır.’‘
Mağaranın bir kısmı,
hafif ve orta derece nükleer atıklar için kullanılmaya başlanmış. Jussi bizi
içeri götürüyor. Radyoaktif madde sığınağın 33 metre derinliğinde
saklanıyor.
Finlandiyalı siyasiler
gerekli kanunları çıkarmayı başarırsa, yüksek radyasyon içeren atıkların ilk
kısmı 2022 yılında depolanacak. Yüzyıl sonra da mağaraların kapatılması
planlanıyor. Ancak bu nükleer atık deposu gelecek buzul çağına dayanabilecek
mi, bilinmiyor.
Jussi Mattila, Jeoloji
Mühendisi, Posiva: ‘‘Finlandiya ve İsveç‘in kuzey kesimlerinde buzul çağı
dönemine ait oluşumlar var. Eğer bahsettiğim buzul tabakasına zarar verirseniz
yıkıcı bir deprem meydana getirirsiniz. Buradaki senaryo da aynı, Biz de Olkiluoto
da benzer bir şeyi yaşayabiliriz.’‘
Radyo-aktif atıklar,
dev silindirlerin içine konulacak. Finlandiya yer altında çok büyük bir bakır
hazinesi saklıyor.
Jussi Mattila, Jeoloji
Mühendisi, Posiva: ‘‘Bu dev boruların her biri için yaklaşık 7 ton bakır kullanıldı
ve bunlardan bizde beş bin adet bulunuyor. Ancak hayati önem taşıyorlar. Çünkü
gelecek nesilleri atık maddelerden bu yöntem ile koruyoruz.’‘
Fransa’ya geri
dönüyoruz. Corinne, sanatını nükleer atıklardan korunmak için kullanıyor.
Corinne Francois, Nükleer
Karşıtı Eylemci, Bure- Fransa: ‘‘İnsanlar bu bilgileri yıllar sonra unutabilir.
Eğer torunlarımız bu atıkların saklandığı yerlere bilmeden girerse çok büyük
sorun olur. Çünkü aradan yüzlerce, binlerce sene geçecek. Bölgeye hiçbir
şekilde giriş yapılmamalı.’‘
Avrupa nükleer gücün
altın çağını geride bıraktı. Peki ya Fransa? Şu anda elektrik enerjisinin yüzde
75’i nükleer santrallerden elde ediliyor ancak hükümet 2050 yılında bu oranı
yüzde 50 oranına düşürecek.
Şu anda Avrupa’nın
elektrik ihtiyacı yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ediliyor.
Finlandiya Maliye
Bakanlığı Enerji Bölümü Genel Müdürü Esa Harmala, Finlandiya’nın nükleer enerji
karşıtı kararlarını ve Finlandiya’nın nükleer atık depolama yöntemini ve bunun
için inşa edilen yer altı saklama bölgelerini anlattı. Euronews ekibi kendisi
ile Helsinki’de buluştu. Röportajın tamamını dinlemek için lütfen linki
tıklayınız. (İngilizce) 
Bonus interview: Esa
Härmälä
Bure Stop 55 grubu
üyesi, Fransız nükleer eneji karşıtı eylemci Corinne Francois, Bure şehrinde
(Meuse/Haute- Marne) yapılması planlanan nükleer atık deposuna karşı bir savaş
başlattı. Euronews ekibi kendisi ile Barle-Duc’da buluştu. Röportajın tamamını
dinlemek için lütfen linki tıklayınız. (Fransızca)
Interview bonus :
Corinne François, militante anti-nucléaire
Fransız nükleer enerji
karşıtı eylemci FrancoisMativet, Bure şehrinde (Meuse/Haute- Marne) yapılması
planlanan nükleer atık deposuna karşı gösterilerini devam ettiriyor. Röportajın
tamamını dinlemek için lütfen linki tıklayınız. (Fransızca)
Interview bonus :
François Mativet, militant anti-nucléaire
Bure’deki ANDRA Laboratuvarı
Teknik Müdürü Alain Rolland, Fransa’nın neden nükleer atıklarını yerin çok
derin bir bölgesinde inşa edilen bir depoda saklamak istediğini Euronews’e
anlattı. İzlemek için lütfen linki tıklayınız. (Fransızca)
Interview bonus :
Alain Rolland, directeur technique de l’ANDRA
(Mâide
5) “Ey
insanlar.! Yeryüzünde bulunanların helâl ve tayyib olanlarından yiyin, şeytanın
peşine düşmeyin; zira şeytan, adı tayyib bile olsa sizin alenen düşmanınızdır.
O, size ancak kötülüğü, hayasızlığı ve bilmediğiniz şeyleri Allah adına
söylemenizi, yapmanızı emreder.”
Can Kemal Özer

@#ÖkkeşBölükbaşı
©#MedyaGünebakış
Ökkeş
Bölükbaşı, İstanbul
–Nisan.2019– okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,
|