ÝSRAEL VE KÜRT'LERÝN TÜRKÝYE MESELESÝ
22 Þubat, 2018 Etnik Ve Dini Yapýlar, Kamu
Yönetimi, Kitap
Özeti, Sahipkýran Akademi Yazýlarý, SASAM STAJ2486 
SASAM Staj Programý kapsamýnda özetlediðim, orijinal adý “Turkey’s
Kurdish Question” olan ve Henry J. Barkey ile Graham E. Fuller tarafýndan
kaleme alýnan bu kitap, yedi bölümden ve 328 sayfadan oluþuyor. Kitap
1998 yýlýnda yazýlmýþ fakat ilk baskýsý Eylül 2011 yýlýnda yapýlmýþtýr. Yedi
bölümden oluþan bu kitabýn sadece “Kürt Sorununda Çözüme Doðru” baþlýklý son
bölümünün ayrýntýlý özetini çýkarýp diðer bölümlere ise kýsa bir þekilde
deðinmeye çalýþtým. Kitap siyasi bir çalýþmadýr. 
Kitaba baþlamadan önce Morton Abramowitz’in Kürt meselesine bakýþýný ve düþüncesini içeren
görüþlerine yer verilmiþtir.
“Kürt sorununun özünü Türk kültürü, siyaseti ve toplumu temelinde
incelemeye ve çözüme yönelik deneme niteliðinde bazý yaklaþýmlarý sunmaya
çalýþtýk. Kitabýmýz çoðunlukla Türkiye’deki Kürtlere odaklanmakla birlikte,
Kürt kültürü ve toplumunu incelemeyi amaçlayan bir çalýþma deðildir. Bu eseri
hazýrlamaktaki esas amacýmýz, Amerika’nýn kilit bir müttefiki olarak
Türkiye’nin gelecekteki istikrarýnýn ve esenliðinin, ayrýca Türk yönetiminin
Kürt sorununu tatmin edici bir biçimde ortadan kaldýrma kabiliyetinin korunmasý
gerektiðinin altýný çizmektir.”
Henry J. Barkey ve
Graham E. Fuller
KÝTABIN YAZARLARI
Graham E. Fuller 
Graham E. Fuller Amerikan RAND Corporation düþünce kuruluþunun daimi
politik danýþmaný, ABD Merkezi Haberalma Teþkilatý’nýn (CIA) Milli Haberalma
Konseyi eski baþkan yardýmcýsý, yazar, ABD’li devlet görevlisidir.
Harvard Üniversitesi’nden Rusya ve Orta Doðu çalýþmalarý ile BA ve MA
dereceleri aldý. 20 yýllýk dýþiþleri görevlerinin 17 senesini Almanya, Türkiye,
Lübnan, Suudi Arabistan, Kuzey Yemen, Afganistan, Hong Kong gibi ülkelerde
hizmet ederek geçirdi. 1982 yýlýnda Yakýn Doðu ve Güney Asya’dan sorumlu CIA’nýn
Milli Haberalma görevine atandý. 1986 yýlýnda ulusal seviyede stratejik
tahminler umumi sorumlusu olarak CIA Milli Haberalma Konseyi baþkan
yardýmcýlýðýna getirildi. 
1988 yýlýnda doðrudan devlet ile çalýþmalarýný
sonlandýran Graham Fuller, RAND Þirketine esas olarak Orta Doðu, Orta Asya,
Güney ve Güneydoðu Asya ve Sovyetler Birliði etnik problemleri ile ilgili
çalýþmalar yapmak göreviyle katýldý. 
Rusça, Türkçe, Arapça ve Çince
bilmektedir. Turkey’s New Geopolitcs (Westview Press, 1994) kitabýnýn yazarlarýndandýr
ve “The Fate of the Kurd’s” (Kürtlerin Kaderi) baþlýklý makalesi Foreign
Affairs dergisinin(ilkbahar 1993) sayýsýnda yayýnlanmýþtýr.
Henri J. Barkey 
Aslen Ýzmirli bir Musevi olan, Ýstanbul’da doðup büyüyen ve Türkçe’yi bir
Türk kadar akýcý konuþan Henri Barkey, doktorasýný Pennsylvania
Üniversitesi’nde siyaset bilimi üzerine yaptýktan sonra Türkiye ve Ortadoðu
üzerine çalýþmaya baþladý. 1998-2000 yýllarý arasýnda Amerikan Dýþiþleri
Bakanlýðý’nýn Politika Planlama Bölümü’nde Türkiye, Yunanistan, Kýbrýs, Irak ve
istihbarat alanlarýnda direkt dýþiþleri bakanýna baðlý çalýþtý. 
Ortadoðu ve
Türkiye uzmaný Barkey, eski CIA görevlisi Graham Fuller’ la “Kürt Sorunu” adlý
kitabý yazdý. Makaleleri Los Angeles Times, The International Herald Tribune
gibi gazetelerde yayýmlanan Barkey, News Hour, CNBC, ABC News and NPR gibi
televizyonlarda siyaset yorumculuðu yapýyor. 
ABD’nin Princeton, Columbia, Pennsylvania ve New York Devlet Üniversitesi
gibi önde gelen okullarýnda dersler de vermiþ olan Barkey, Newsweek, Washington
Post ve Wall Street Journal gibi medya kuruluþlarýnda yazýlar yayýnlýyor. Þu
anda Carnegie Endowment For International Peace adlý düþünce kuruluþunda
çalýþýyor. 
Henri J. Barkey, Ortadoðu uzmaný ve akademisyen. Woodrow Wilson
International Center for Scholars’ta Ortadoðu programýnýn direktörlüðünü
yürütmektedir. Lehigh Üniversitesi Uluslararasý Ýliþkiler Bölüm Baþkanýdýr.
1.BÖLÜM
- Kürt
Milliyetçiliðinin Kökleri ve Yeni
Kürt Siyasi Bilinci; Kürt’ler, bir
kavim olarak, ulusal bilinçlerinin yeniden canlandýðý yoðun ve önemli bir
süreçten geçiyorlar. Elbette bin yýlý aþkýn bir süredir farklý bir halk ve
topluluk olduklarýnýn bilincindedirler; netice Arap ve Türk komþularýndan
tamamen farklý bir dile sahip, çeþitli Ýran halklarý arasýnda da farklý bir koldan
gelmektedirler. 19. Yüzyýlýn sonlarýnda ve 20 yüzyýlda Ýran, Irak ve
Türkiye’deki Kürt’ler yerel ve ulusal haklarý için çeþitli zamanlarda
baþkaldýrmýþlardýr. Bugün ise olaðanüstü iç siyasi deðiþimler ile köklü
uluslararasý geliþmeler karþýsýnda Türkiye’deki (elbette ki Ýran ve Irak’taki)
Kürt’ler yeni bir uyanýþ evresine girmiþlerdir. Günümüz ulus devletler
dünyasýnda yerel hak talepleri doðmuþ, demokratikleþme ve insan haklarýnýn
hýzla yayýlmasý Kürtlerin kendi aralarýndaki iletiþimlerini arttýrmýþ ve siyasi
beklentiler yaratmýþtýr. Yeni Kürt siyasi bilincinin oluþmasý, yapýsý itibari
ile geri dönüþü pek mümkün olmayan siyasi bir evrimdir: Kiþi, öðrenmiþ olduðu
etnik kimliði kolay kolay silip atamaz.

2.BÖLÜM
- PKK Sahneye Çýkýyor,
Kürt Ulusal Hareketi;
PKK’nýn 1984 yýlýnda Kürt halkýnýn baðýmsýzlýðýný amaçlayan devrimci bir
örgüt olarak ortaya çýkýþý, Kürt ulusal hareketinin evriminde çok önemli bir
safhayý açmýþtý: Çaðdaþ Türk tarihindeki en uzun süreli Kürt isyaný olan, bugün
on üç yýlý aþkýn süredir devam eden silahlý mücadele safhasýna geçilmiþti.
Türkiye’deki Kürt sorununun bugünkü þeklini almasý sadece PKK’ya baðlý
deðildir: Baþta Ýran-Irak ve Körfez savaþlarý olmak üzere, Ortadoðu’nun diðer
bölgelerinde yaþanan olaylar PKK’ya önemli siyasi ve askeri manevra alaný
saðlamýþtý. Örgütün jeopolitik deðiþikliklerden faydalanmasý ve sergilediði
direnç, Türkiye içerisinde ciddi bir destek bulmasýna imkân saðlamýþtý.

3.BÖLÜM
-Kürt Ulusal
Bilincinin Oluþturulmasý, Etnik,
Ulusal Bilinç Algýsý;
Bugün Türkiye’deki Kürt siyasetini anlamak istiyorsak, derinleþen etnik ve
ulusal bilinç algýsýnýn dinamiklerini incelememiz gerekir. Kürt kimliðinin
oluþmasý yalnýzca devletin politikalarý engellememiþtir. Kürt’ler arasýnda
coðrafi, dilsel, dini ve siyasi çizgiler üzerindeki ayrýlýklar da bu kimliðin
geliþmesini engelleyen önemli etkenler olmuþtur.

4.BÖLÜM
-Türk Kamuoyunda
Kürtler, Kürt
Sorununun Çözümü;
Türkiye’nin Kürt sorununun barýþçýl biçimde çözüme kavuþturulabileceðine
dair en büyük ümit ýþýklarýndan birini, ülkenin þu an bulunduðu nispeten
geliþmiþ siyasi siyasi düzeyi yakmaktadýr. Türk siyasi kültüründe hâlihazýrda
en az üç tane son derece önemli nitelik bulunmaktadýr: Demokratik süreç ve
yönetim, geniþ ve canlý bir sivil toplum ve özgür basýn. Bu alanlarýn tamamýnda
daha atýlmasý gereken adýmlar vardýr, ama bu unsurlar yine de Doðu Avrupa’nýn
büyük kýsmýný ve Balkanlarý da içine alan bölge standartlarýna göre etkileyici
biçimde iþlemektedir. Ne yazýk ki bu unsurlar Kürt sorununun ele alýnmasýnda
çok iyi iþlememiþlerdir. Görünüþe göre Kürt sorunu Türk devleti ve toplumunun
normal süreçlerinin çoðunun dýþýnda kalmaktadýr. Bir baþka deyiþle, söz konusu
Kürt meselesi olduðunda Türkiye’nin demokratik unsurlarý çoðunlukla devre dýþý
kalmaktadýr.

5.BÖLÜM
- Türk Devleti’nin
Güneydoðu Politikalarý,Kürtlerle
Ýlgili Politikalar;
Türk devletinde Kürtlerle ilgili politikalarýn belirlenmesinde tek bir
merkez olduðunu söylemek mümkün deðildir-Milli Güvenlik Kurulu bu konuda en
önemli merci olsa da. Kürt politikasýný, ülkenin tek tip ulusal kimliðe sahip
üniter bir devlet olduðu inancýna sahip, köklü bir geçmiþi bulunan bir seçkin
Türk siyasetçiler ve devlet adamlarý çevresi belirlenmektedir: Bu çevre, baþka
ulusal kimliklerin varlýðýný kabul etmekte uzun süre zorlanmýþtýr. Geçmiþte
tercihlerini ifade etmekten veya müdahalede bulunmaktan hiç çekinmemiþ olan
sürekli sürekli teyakkuz halindeki ordu, bu Kemalist olgunun en büyük
destekçisi olmuþtur. Basýnýn, aydýnlarýn, sivil toplumun ve siyasi partilerin
büyük kýsmýnýn sessiz kalmasý ya da suya sabuna dokunmamasý da bu politikalara
güç katmaya devam etmektedir. Bu elbette Kemalist algýnýn deðiþmez olduðu
anlamýna gelmez: Özal, cumhurbaþkanlýðý döneminde, bu algýya karþý çýkmýþ ve
yeni görüþler sunup yeni sorgulama ve düþünme alanlarý açmýþtý. Bunu neredeyse
tek baþýna yapmýþ, zaman zaman kendi partisinden insanlarýn ciddi muhalefetleri
ile karþýlaþmýþtý.
Güneydoðu politikasý neredeyse tamamen askeri seçeneðe dayanmaktadýr.
Olaðanüstü sayýlarda asker takviyesi, daha iyi taktikler, daha etkili silahlar
ve sýrf kaba kuvvet sayesinde devlet, bir zamanlar PKK’nýn denetiminde olan
bölgelerin çoðunun olmasa bir kýsmýnýn kontrolünü yeniden ele geçirmeyi
baþarmýþtýr. Bu kýsmi baþarýnýn bedeli elbette çok aðýr olmuþtur: Geniþ çaplý
köy boþaltmalarý ve evinden edilen binlerce insan, yaygýn insan haklarý vs.
Bölgeye yýðýlan tüm bu insan gücüne ve silahlara karþýn, askeri seçenek bir
türlü istenilen sonucu bir türlü yaratamamýþtýr. Durum þimdilik belli ölçüde
kontrol altýna alýnmýþ olsa da, PKK ve isyan tam olarak kaldýrýlamamýþtýr. Daha
da önemlisi, bunun öngörülebilir gelecekte gerçekleþtirilmesi de mümkün
görünmemektedir.
Kürt politikasýný esasen birkaç ana kurum belirlemektedir: Cumhurbaþkanlýk,
Baþbakanlýk, Genelkurmay Baþkanlýðý ve Milli Güvenlik Kurulu. Bu politikayý
uygulayanlar ise silahlý kuvvetler, Milli Ýstihbarat Teþkilatý(MÝT), adli
sistem, jandarma ve emniyet genel müdürlüðü gibi çeþitli güvenlik birimleridir.

6.BÖLÜM
- Kürt’ler ve Türk Dýþ
Politikasý, Kürt
Meselesi;
ABD, Avrupa, Ortadoðu, hatta Rusya ve Kafkasya ile olan iliþkileri
bakýmýndan Ankara’nýn dýþ politika alanlarýnýn neredeyse tamamýnda önemli bir
yer tutmaktadýr. Aslýnda bu büyük ölçüde Ankara’nýn kendi seçimidir çünkü
yurtiçinde Kürt’lerle ilgili her þeyi PKK’yla iliþkilendirme konusundaki
uygulamasýný dýþ politika alanýna taþýmaya karar vermiþtir. Türkiye,
Amerikalýlar ile Avrupalýlarýn çoðunun zihinlerinde PKK’yý esasen terörle ve
baþka kötü þeylerle iliþkilendirmiþ olmayý baþarmýþ olmakla birlikte, ýlýmlý
Kürt gruplarýnýn varlýðýný da ýsrarlý biçimde inkâr etmektedir. Kürt meselesi
uluslararasý platformda gittikçe önem kazandýðýndan, Türkiye’yi uluslararasý
kamuoyuna yabancýlaþtýrma riski taþýyan bu durum Trk devletini daha ciddi
biçimde rahatsýz etmeye devam etmeye devam edebilir. Ancak Türkiye,
yurtdýþýndaki diplomatik elçiliklerine, Ankara’nýn Kürt politikasýnýn basýnda
veya herhangi bir yerde en ufak biçimde bile eleþtirilmesine sert biçimde
karþýlýk verilmesi politikasýný sürmeleri talimatýný vermeye devam edecektir.
Türk devletinin stratejisi, meseleyi Ankara’ya karþý bir koz olarak
kullanmaya dünden hazýr Rusya, Suriye, Ýran ve Yunanistan gibi ülkelerden,
Kürtlerin haksýzlýða uðradýklarýný düþünen ve Ankara’nýn politikalarýndan
rahatsýzlýk duyan Avrupa’daki dost ülkelere ve ABD’ye kadar pek çok sayýda
devletin Türk ve Kürt siyasetine müdahil olmasýna olanak saðlamaktadýr. Ankara,
böyle yaparak Kürt meselesini Türkiye’nin en savunmasýz noktasý haline
getirmiþtir. Türk Dýþiþleri Bakanlýðý’nýn günlük faaliyetlerini PKK ve Kürt
meselesiyle uluslararasý çapta mücadele etme arzusu yönlendiriliyormuþ gibi bir
tablo söz konusudur. Baþbakan Erbakan’nýn1996 yýlýnýn Ekim ayýnda Libya’ya
yaptýðý ziyarette Libya lideri Muammer Kaddafi’nin konuyla ilgili yaptýðý ölçüsüz
yorumlar bile Ankara’da eþine pek rastlanmayan siyasi türden bir siyasi
çalkantýya sebep olmuþtu.

7.BÖLÜM
- Kürt Sorununda
Çözüme Doðru,
1-) Kürt Sorununun Yapýsý
Konuyla ilgili çözüm arayýþýnda Kürt sorunun esasý dört temel unsur
üzerinde incelenebilir. Birinci olarak, Kürt sorununun birden fazla boyutu
olmakla birlikte, sorunun esasen etnik yapýda olduðunun, dolayýsýyla etnik bir
çözüm gerektirdiðinin bilinmesi gerekir. Kürt’ler arasýnda etnik siyaset,
çaðdaþ Türk devletinin milliyetçiliðine tepki olarak ortaya çýkmýþtýr ve etnik
bilinçlenmede küresel çapta yaþanan artýþý yansýtmaktadýr.
Türkiye’de 1970’lerde yaþanan iç þiddet ve bir nevi iç savaþ ya da “anarþi”
ortamý, çok sayýda sol görüþlü Kürdü(elbette Türküde) mevcut devlet yapýsýný kökten
deðiþtirmeye yönelik ideolojik mücadeleye sürüklemiþti. Ýþte PKK böyle bir
ortamda ortaya çýkarak devletin kuruluþundan beri Türk siyaset sahnesine en
ciddi silahlý Kürt mücadelesini getirmiþti. Devletin PKK’ya karþýlýk olarak
uyguladýðý þiddet ve bu askeri mücadelenin güneydoðudaki Kürt’lere yaþattýðý
sýkýntýlar sorunu þiddetlendirmiþ ve ciddi bir kutuplaþmaya yol açmýþtýr. PKK o
dönemde ortaya çýkmamýþ ve devlet de karþýlýk olarak Kürtlerin siyasi ve
kültürel emellerine karþý böylesine keskin bir duruþ sergilemiþ olmasaydý,
Kürtlerin kimliklerinin resmen tanýnmasý için verdikleri mücadelenin silahlý
eyleme dönüþmeyebileceðini düþünmek mantýk çerçevesi sýnýrlarýndadýr.
Güneydoðuya yönelik önemli ekonomik iyileþtirmeler ve artan demokratik
anlayýþ, krizin bazý belirtilerinin hafiflemesine yardým edecektir, ancak
sonuçta sorunun etnik yapýsýna hitap eden bir çözüme ihtiyaç duyulmaktadýr. Bu
çözüm asgari düzeyde þu anlama gelmektedir: Kürtlerin farklý kültürel bir
kimliðe sahip olduklarýnýn açýk biçimde kabul edilmesi ve kültürel özerklik
sisteminde kültürlerini diledikleri gibi yaþayabilme haklarýnýn verilmesi. Bu
Kürt’lere yerel meselelerinin büyük çoðunluðunu kendi baþlarýna
halledebilmelerine imkân saðlayan belirli ölçüde bölgesel sorumluluk verilmesi
anlamýna gelir. Elbette savunma, para birimi, genel güvenlik, ulusal ekonomi
politikasý ve dýþiþleri gibi önemli ulusal meseleler yine merkezi idaresinde
olacaktýr. Türklerin bu sorunlarý yalnýzca kendilerinin yaþamadýðýný farkýna
varmalarý gerekir; dünyada çok sayýda ülke benzer sorunlarý ya yaþamýþtýr ya da
yaþamaktadýr. Uluslararasý toplum, konuyla ilgili çok fazla deneyim sahibi
olmuþ ve Türk-Kürt sorunun çözümüne katký saðlayabilecek çok çeþitli formüller
ve mekanizmalar geliþtirmiþtir.
Ýkinci olarak, çözümün sorumluluðu Kürt halkýndan daha Türk devletine
düþmektedir. Türkiye’deki çatýþma, diðer ülkelerde çoðu zaman olduðunun aksine,
birbirine karþý seferber olmuþ, çatýþan iki topluluk arasýndaki bir çatýþma
deðildir. Aslýnda 1920’lerde taným itibariyle yalnýzca Türk’ler den oluþan bir
ulus devlet kurma kararý alarak sorunu bizzat devlet yaratmýþtýr.
Devlet, Kürtlerin varlýðý resmen tanýnmaksýzýn bu tür bir çözümü devam
ederse tek bir sonuca ulaþabilir: Kan dökülmeye devam eder ve Kürtlerin sonunda
gerçekten de tam baðýmsýzlýk için direnme olasýlýklarý artar.
Üçüncü olarak, sorunun önemli bir kýsmý da vatandaþlarýn algýladýklarý
biçimiyle Türk devleti kavramýnýn yeniden tanýmlanmasý ihtiyacýnda yatmaktadýr.
Devlet, bir ulus oluþturma, bilinen þekliyle devleti koruma ve devletin
geliþimi üzerinde her türlü yetkiye sahip olma görevlerini üstlenmiþ tek parça
bir aygýt mýdýr.? Yoksa tüm vatandaþlarýn ulaþmak istedikleri hedeflerine giden
yolda onlara yardým eden bir araç mýdýr.? Bu söylediklerimizin ilki, yani
devletçi kavram, eski dönemlerin ulus inþa etme kavramýndan doðmuþtur ve
aslýnda yýkýlmýþ, çok uluslu ve otoriter Osmanlý Ýmparatorluðu’nun
kavramlarýnýn yerine tamamen yeni kavramlara ihtiyaç duyulduðu Atatürk dönemi
Türkiye’si için çok uygun bir devlet tanýmýydý. Ancak bugün gelinen noktada
devletin halký homojenleþtirme misyonunda kýsmen baþarýsýz olduðu herkesin
malumudur.
Devletin kuruluþunun üzerinden yetmiþ yýldan uzun süre geçmiþken bazý
gruplar baþarýlý bir þekilde entegre olmuþtur ama Kürt sorunu varlýðýný
kaybetmemiþtir, aksine gittikçe büyümektedir. Bakýþ açýsýnýn devletin halkýn
efendisi deðil de hizmetkârý olduðu þeklinde bir deðiþim olmadýðý sürece
Türkiye’nin Kürt sorununda çözüme doðru yol alabilmesi pek olasý deðildir.
Devletin rolündeki deðiþim devletin egemenliðine asla bir tehdit teþkil etmez,
yalnýzca devletin-Türk, Kürt vs.- tüm vatandaþlarý üzerindeki rolünde köklü bir
deðiþim öngörür.
Dördüncü olarak, ortada kesin göz ardý edilemeyecek bir zaman faktörü
vardýr. Askeri anlamda ne tür kazanýmlar veya kayýplar olsa da, Kürtlerin
kimlik bilinçleri geliþmektedir ve yitip biteceðe benzememektedir. Türkiye adil
bir çözüm bulmak için sýnýrsýz zamana sahip deðildir; çözüm ne kadar gecikirse
Kürt’ler de muhtemelen o kadar radikalleþecekler ve anlaþmanýn bedeli de
aðýrlaþacaktýr. Devlet mesele üzerinde zamanýn hiç önemi yokmuþ gibi
düþünmektedir, ancak zaman hýzla ilerlemektedir ve hem yurtiçinde hem de
yurtdýþýnda tamamen devletin kontrolünde olmayan bazý gerçeklikler
oluþmaktadýr.
Türkiye kendi Kürtlerinin kültürel taleplerini karþýlayamazsa, hem kendi
Kürt vatandaþlarýnýn hem de Irak, Ýran ve Suriye’deki Kürt bölgelerinde yaþanan
olaylarýn baskýsýný sürekli hissedecektir. Sözünü ettiðimiz bu ülkelerdeki iç
siyasi durumlar da baskýcý, istikrarsýz ve önemli karýþýklýklara maruz kalmaya
mahkûmdur. Ankara’nýn amaçlarýna Irak’taki Kürt gerçeðini görmezden gelerek
ulaþmasý da mümkün deðildir. Kýsacasý, Türkiye’nin önündeki seçenekler gayet
açýktýr, ama bu seçeneklere ulaþma sürecinin kolay olacaðýný söylemek mümkün
deðildir.

2-) Olasý Çözümler
Yelpazesi
Kürt etnik sorunuyla mücadelede Türkiye’nin elinde Kürtlerin etnik
ifadelerinden tamamen bastýrýlmasýndan Kürt’lere tam baðýmsýzlýk verilmesine
kadar uzanan çok geniþ bir seçenek yelpazesi vardýr. Bunlar, arada çeþitli
seçenekler barýndýran, arzu edilmeyen uç örneklerdir. Sorun esasen etnik
temelli olsa da, güneydoðudaki ekonomik faktörlerin iyileþtirilmesi mutlaka
olumlu etki yaratacaktýr. Bu geniþ yelpazeyi çeþitli baþlýklar altýnda
inceleyeceðiz. Kürt sorunun devlet baskýsý veya baðýmsýz bir Kürt devleti
yerine demokratikleþme yolunda atýlan adýmlarla birleþtirilen çözümlerle
ortadan kaldýrýlabileceðine inanýyoruz.

3-) Baský ve Zorla
Asimilasyon
Bu çalýþma, baský ”çözümün” artýk öne sürmektedir. Kürtlerin talepleri
belirli ölçüde karþýlanmalýdýr ve önlerine konulan tek sonuç asimilasyon olduðu
sürece Kürtlerin taleplerini daha radikal ve uç biçimlerde ifade etmeleri de
kaçýnýlmazdýr. Kürt etnik biçimlerde ifade etmeleri de kaçýnýlmazdýr. Kürt
etnik kimliðinin ve kültürel taleplerinin tanýnmamasý sadece Türkiye’nin
ekonomisine, manevi yapýsýna, istikrarýna, demokratik düzenine uluslararasý
duruþuna zarar verir. Bugün Türkiye içerisindeki ve dýþýndaki birçok sayýda
insan geçmiþteki devlet politikalarýnýn yanlýþlarýný görmüþ olduklarýndan, yeni
bir baský ve zorla asimilasyon seferberliðini haklý göstermek çok çok zor
olacaktýr. Bunun herhangi bir ideolojik ve tatbiki dayanak noktasý yoktur.
Böyle bir politika Türkiye’ye uluslararasý platformlarda ciddi zarar vermekle
kalmayacak, Türkiye içerisinde de çok daha fazla radikal unsurun oluþmasýna da
yol açacaktýr. Böyle bir þey, 1920’lere ve 30’lara dönüþ olacaktýr.

4-) Statükonun
Korunmasý
Türkiye’deki statüko, istikrarsýz sürdürülemeyecek durumda olduðunu bizzat
kanýtlamaktadýr. Þiddet seçeneðini ortadan kaldýrmaya yönelik yeni yollar bulma
konusunda Özal dýþýnda pek çaba sarf eden baþka bir isim veya kurum olmamýþtýr.
Þiddet ancak Kürtlerin baþka yollar kullanarak da ilerleme kaydedebilecekleri
umudunu gerçek anlamda hissedebilmeleriyle ortadan kaldýrýlabilir. Kýsacasý, bu
kitabýn yazarlarý olarak, statükonun sürdürülebilirliðinin olmadýðýný
düþünüyoruz.

5-) Kültürel Tavizler
Devlet, baþta Kürt dili olmak üzere, Kürt’lere hýzla birkaç jest yapabilir.
Dil, bir kültürün en aziz ve duygusal araçlarýndan biridir. Kürtçe, farklý
lehçelerine raðmen Türkçe ile neredeyse hiç alakasý olmayan farklý bir dildir.
Çeþitli kültürel reformlar arasýnda gerçekleþtirilmesi en kolay ve en
etkili olanlar arasýnda Kürtçe basým ve yayýn özgürlüðü, insanlarýn çocuklarýna
Kürtçe isimler verebilme ve çocuklara Kürt dilinde ile özel eðitim verilmesi
hakký, Kürt bölgelerindeki Kürtçe yer isimlerinin iade edilmesi ve Kürtlüðün
özgünlüðünü öne çýkaran her türlü kültürel faaliyete hoþgörü gösterilmesi gibi
seçenekler vardýr.
Her þeyden önemlisi, devlet Kürt kimliðini þüpheye götürmeyecek biçimde
alenen tanýyabilir. Bu tür adýmlar kuþkusuz Kürtlerin dikkatini çekecek ve
önemli bir Kürt kesiminin Kürt kimliðinin tam olarak tanýnmasýna yönelik
silahlý mücadele yerine müzakereler yoluyla yeni adýmlarý beklemeye sevk
edecektir. Kürt’lere kültürel ve siyasi ilerleme alanýn savaþ meydanýndan
devlete doðru kaydýrýldýðý algýsýnýn yaratýlmasý halinde, devletin bu adýmlarý
PKK’ya verilen desteði çok büyük olasýlýkla zayýflatmaya baþlayacaktýr.
Devletin kültürel deðiþimleri bireysel haklar mý yoksa topluluk olarak mý
yorumladýðýdýr. Bireylerin son derece rahat bir kültürel ortamda kültürel
dernekler kurmalarýna, Kürt dilinde basým yayýn faaliyetlerinde bulunmalarýna
izin verilmesiyle belirli kotalar ile oranlar tanýmlamasý birbirinden çok
farklý þeylerdir.
Sýklýkla talep edilen diðer bir kültürel reform da üniversitelerde Kürtçe
ve Kürt tarihi üzerine çalýþmalar yapacak enstitülerin kurulmasýdýr. Bu reform
Kürt’ler açýsýndan varlýklarýný resmen olarak tanýnmasýnýn göstergesi olmanýn
yaný sýra, uzun yýllardýr ihmal edilmiþ bir dilin geliþtirilmesine olanak
saðlayacaktýr.
Dar görüþlü devlet politikalarýnýn Kürtçe yayýn yapýlmasýna izin vermeyerek
Kürt’leri uydu üzerinden PKK destekli televizyon izlemeye sevk etmiþtir.
Türkiye’nin kültürel çeþitliliðinin kabul edilmesi ülkenin zayýflýðýnýn
yansýmasý þeklinde yorumlanmamalýdýr. Bununla birlikte, çeþitliliðinin kabul
edildiði yasalarda ve yönetmeliklerde yansýtýlmalýdýr. Türkiye, Kürt dilinin
açýk biçimde yasaklayarak, Kürtçe köy isimlerini Türkçeleriyle deðiþtirerek ve
ailelerin çocuklarýna Kürtçe isim koymalarýna izin vermeyerek Kürtlerin varlýðýný
inkâr etme iþinde çok ileriye gitmiþti. Bazýlarý zaten deðiþtirilmiþ olan bu
politikalarýn düzeltilmesi tek baþýna yeterli olmayacaktýr; yapýlacak
deðiþikliklerin ayrýlýkçý veya tehdit edici faaliyetleri temsil etmediði
konusunda Türk halkýnýn bilinçlendirilmesi de gerekecektir.

6-) Ekonomik
Programlar
Bölgenin uzun yýllardýr ekonomik açýdan ihmal edilmiþ olmasýnýn Türkiye
Kürtlerinin mutsuzluklarýný körüklemiþ olduðuna þüphe yoktur. Kürt sorunun
çözümünde büyük ekonomik iyileþtirmeler zaruridir, ama etnik kimlik ve kültürel
haklar meselesini göz ardý ederlerse tek baþýna yeterli olmazlar.
Kürt sorununa yönelik her türlü çözümün bölgenin ekonomik sýkýntýlarýnýn
giderilmesine yönelik bir çabayý içermesi þarttýr. Güneydoðu ve Doðu Anadolu
bölgeleri, 1960’lardan beri Devlet Planlama Teþkilatý’nýn dokümanlarýnda ve
planlarýnda ilave yatýrýma ve teþvike ihtiyaç duyulan dezavantajlý bölgeler
olarak tanýmlanmaktadýr. Bu sýnýflandýrmaya raðmen, bölgeye yapýlan yatýrýmlar
beklentileri karþýlamamakla kalmamýþ, ayrýca çoðu boþ yatýrým olup çýkmýþtýr. Çatýþma
sona erdirilmeden güneydoðuda önemli çapta ekonomik kalkýnmanýn gerçekleþmesi
mümkün deðildir. Güneydoðu bir savaþ alaný olduðu sürece yeniden inþa sürecinin
baþlamasý imkânsýzdýr.
Kürtlerle siyasi bir anlaþmaya varýlýr, çatýþma da son bulursa iþte devlet
o zaman bölgede yeniden inþa sürecine baþlayabilir; bu noktada, köylülerin
evlerine dönebilmeleri için öncelikle köylerin yeniden inþa edilmesi gerekir.
Özel yatýrým da ancak böyle teþvik edilebilir. Bugün pek çok bölge insaný,
geniþ devlet arazilerinin kendilerine tahsis edilmesini yalnýzca siyasi
partilerle iyi iliþkileri bulunan az sayýda kiþinin baþarabildiðinden
yakýnmaktadýr. Her þey bir yana GAP planlandýðý gibi tamamlandýðýnda iç þüphe
yok ki bölgeye büyük faydalar saðlayacaktýr.
Son olarak, Türkiye’nin “Kürdistan” kavramýný yeniden etraflýca düþünmesi
gerekmektedir. Cesur reformlar ve daha uzun vadede anayasal deðiþiklikler
Türkiye’yi zayýflamaktan ziyade güçlendirecektir. Türkiye topraklarýnda
kurulacak Kürdistan, güneydeki Irak Kürdistaný, hatta doðudaki Ýran Kürdistaný
ve Baðdat ile Tahran yönetimleriyle çok olasýlýkla doðal ve organik baðlar
kurulacaktýr. Türkiye,(Türkiye’nin toprak bütünlüðünü bozmayan) kendi Kürt
bölgesinin Ortadoðu’daki tüm Kürt’ler açýsýndan ekonomik ve sosyal bir cazibe
merkezi olacaðýný gösterecektir. Türkiye’nin yaratacaðý bu mýknatýs etkisinden
asýl endiþelenmesi gereken Ýran ve Irak’týr.

7-) Güvenlik
Unsurlarýnýn Varlýðýnýn Azaltýlmasý
Devletin özel timleri bölgeden geri çekme, jandarma ve ordu unsurlarýnýn
sayýsýný azaltma, köy koruculuðu sistemini yeniden düzenleme veya tasfiye etme,
olaðanüstü hal uygulamasýný kaldýrma yolunda göstereceði irade, siyasi durum
üzerinde çok önemli etki yaratacaktýr. Kürt’lere yeni politikalarýn yolda
olduðu izlenimi verecek, hele birde kültürel tavizler de verilirse, geleceðe
dönük umutlarý ciddi bir þekilde yeþertecektir.

8) Kürt Siyasi
Partilerinin Yasallaþtýrmasý
Çoðulcu ve bölünmüþ toplumlardaki siyasi partiler; sýnýfsal, bölgesel,
etnik, dinsel ve ýrksal faktörlerden ister istemez etkilenirler. Bu, Türkiye’de
de böyledir.
Etnik Kürt partileri üzerinde sýklýkla uygulanan yasak 1991 seçimlerinde
Kürt HEP’ in SHP ile ittifak yaparak Türk siyaset sahnesine adým atmasýna kadar
delinememiþti. Bu olay Türk siyasetini derinden sarsmýþtýr.
Bir topluluðu temsil eden bir veya birden fazla etnik partinin olmasýnýn da
çok sayýda yararý vardýr. Bu partiler, kiþinin kimliðinden ödün vermesine gerek
olmaksýzýn, siyasi asimilasyon sürecinin gerçekleþmesini saðlarlar. Ayrýca
-þiddete baþvurmadýklarý sürece- þimdiye kadar önemsenmemiþ belirli bir grubun
taleplerine güç vererek etnik dayanýþma ortamý yaratabilirler. Türk devletinin
bu tür bir partinin varlýðýndan korkmasýna gerek yoktur; aksine, bu aþamada böyle
bir partiyi memnuniyetle karþýlamalýdýr çünkü devletin güneydoðudaki yoðun Kürt
nüfusunu eski Kemalist modelle Türkiye’ye entegre etmeyi baþaramadýðý
ortadadýr. Bu partilerin ana akým partileriyle ittifaklar kurmaya teþvik
edilmeleri, kutuplaþma sürecinin engellenmesine de yardým edecektir.

9-) Yetki Devri ve
Âdemi Merkeziyet
Týpký diðer ülkeler gibi, Türkiye de birbiriyle çeliþen iki güçle
boðuþmaktadýr: Uluslararasý ekonominin etkisi ve siyasi yetkinin yerel
unsurlara devredilmesi. Bu güçlerle baþ edilebilmesi için devlet yapýsýnýn çok
daha uyarlanabilir ve esnek olmasý gerekir. Bir yandan entegre bir ekonomi
alaný sunarken ayný zamanda yetkiyi yerel yetkililere devretmelidir; aksi
takdirde merkezi yönetim, küreselleþmenin bu yerel topluluklar üzerindeki
karmaþýk etkisiyle daha fazla baþ edemez.

10-) Ordunun Rolünün
Azaltýlmasý
Ordunun ve denetiminin yerel yetkililere devredilmesi iþi, Türk ordusunun
siyasetteki müzmin rolünün azaltýlmasý baþlamalýdýr. Ülkede kýsa
aralýklarla-sýrasýyla 1960,1971 ve 1980 yýllarýnda- yaþanan askeri müdahaleler
nedeniyle halk artýk siyasi hesaplarýnda orduyu nerdeyse ayrýlmaz bir unsur
olarak deðerlendirmektedir.
Güvenlik boyutu ne kadar aðýr olsa da, Türkiye’deki Kürt sorunu esasen çok
zor seçimler ve kararlar içeren siyasi bir meseledir. Ordunun müdahalesi,
siyasetçileri bu meþakkatli süreçten uzak tutmaya yönelik gerekçeler yaratarak
ve sorunlarýn ahlaki bir zorluk teþkil etmesi nedeniyle gözlerini kokutarak,
siyasi sürece aðýr zarar vermektedir. Bir siyasetçi yaþamlarý tehlikede olan
insanlarý nasýl yönetebilir? Bu tarihte farklý zaman dilimlerinde pek çok
ülkenin yaþamýþ olduðu klasik bir ikilemdir. Türkiye de çok geçmeden bu
ikilemle yüzleþmek zorunda kalacaktýr.

11-) Kültürel ve
Siyasi Özerklik
Kürtlere verilen þekli özerkliðin kültürel ve siyasi alaný kapsayacak
þekilde geniþletilmesi, devlet politikasýnda önemli bir deðiþikliðe doðru
atýlan büyük bir adýmý ifade edecektir. Özerklik, her türlü federasyon
biçiminin aþaðýsýnda kalmaktadýr ve çok sayýda olasý düzenlemeler arasýndan
kesin þartlarýn belirlenmesi gerekir.
Kürt bölgesine hangi siyasi-idari yetkiler verilecektir? Özerklik temelli
çözümler ne kadar cazip görünse de, bunlarýn baþarýsýný ayrýntýlarýnýn doðru
biçimde tespit edilmesi gerekir.
Bölgesel özerklik verilmesi konusunda örnek gösterilebilecek tek ülke
Ýspanya’dýr. Madrid yönetimi Ýspanya’nýn tüm bölgelerine bölgesel özerklik
vermiþtir; bundaki asýl amaç, baþta Bask ve Katalan bölgelerinde olmak üzere,
etnik çalýþmalara son verilmesiydi. Özerk yapýlar, federal bir çözümden oldukça
aþaðý kalmakla birlikte, bölge meclislerinin kendi topraklarýný idari biçimden
yeniden düzenlemelerine, vergi toplamalarýna, turizm ve diðer altyapý
hizmetlerini geliþtirmelerine ve belki de en önemlisi, yerel polis güçlerini oluþturmalarýna
imkân saðlamalarýydý.

12-) Federal Çözüm.!
Uygulanan federalizmin derecesi ülkeden ülkeye belirgin biçimde deðiþiklik
gösterebilmektedir. Federalizm, tanýmý itibariyle, biri ulusal düzeyde ve
diðeri de alt birimler olmak üzere yalnýzca iki düzeyde yönetim gerektirir. Her
ikisi de söz konusu bölge üzerinde söz hakkýna ve en az bir alanda baðýmsýz
karar verme hakkýna sahiptir. Kanada örneðine bakacak olursak, yapýlan
konfederasyon anlaþmasý Quebec eyaletinde kayda deðer ölçüde yasama özgürlüðü
vererek, Fransýzca konuþan Quebecliler'e farklý kültürlerini, dilleri ve
Katolik geleneklerini sürdürme konusunda geniþ hoþgörü tanýmýþtýr.
Türkiye’nin uluslararasý çapta tanýnan bir hukukçusu, Avrupa Birliði’ne
kabul edilmiþ bir Türkiye’nin kendi topraklarý içerisinde bir Kürt özerk
bölgesinin kurulmasýna çok daha kolay rýza göstereceðini belirtmiþti. Bu
mantýða göre AB’ye üye olmadan bölgeselleþme yolunda atýlacak her adým devleti
bölgedeki rakiplerine karþý zayýflatabilecek ve bölgedeki devletlerin mevcut
üniter yapýsýna uygun düþmeyecektir. Türkiye’de bölgeselleþme kavramýnýn kabul
edilmesi AB baðlamýnda çok daha makul karþýlanacaktýr.

13-) Devletin Tek
Taraflý Yürüttüðü Süreçler
Devlet öncülüðünde baþlatýlan tek taraflý bir giriþim, devletin Kürt halkýnýn
belli taleplerini tanýmasýný ve bunlarý karþýlamaya yönelik tek taraflý adýmlar
atmasýný kapsar. Örneðin devlet, güneydoðudaki askeri ve güvenlik eylemlerinin
kapsamýný tek taraflý azaltabilir ve bölgenin yeniden inþasýna ve ekonomik
kalkýnmasýna da yardým edebilir. Bu önlemler þüphesiz Kürt halký üzerinde güçlü
bir etki yaratacak ve PKK’nýn cazibesini önemli bir ölçüde azaltacaktýr.
Devlet açýsýndan bakýldýðýnda bu yaklaþým bir avantajý daha vardýr:
Türkiye’nin Kürt temsilcilerle diyaloða girmeden önce onlarýn lehine tek
taraflý eylemler baþlatmasý kendi açýsýndan çok daha olumlu ve mantýklý
olacaktýr. Böyle yapmasý halinde, attýðý adýmlar Kürtlerin taleplerinin
karþýlanmasý þeklinde deðil de Avrupa standartlarýna uyum için atýlan adýmlar
olarak algýlanmaktadýr.
Silahlý mücadele Kürtlerin- aktif veya pasif- desteðinin önemli kýsmýný
kaybetmeden önce kaç tavize ve reform ihtiyaç duyulmaktadýr? Bu sorunun bariz
cevabý yoktur; cevap büyük ölçüde devletin yaklaþýmýnýn içeriðine ve gidiþatýna
dayanacaktýr. Kýsýtlý tek taraflý yaklaþým kuþkusuz Kürtlerin durumu üzerinde
ciddi bir etki yaratacaktýr, ama çatýþmaya son verip vermeyeceðini reformlarýn
kapsamý kadar ekonominin gücü benzeri yan faktörler belirleyecektir. Ekonominin
güçlü olmasý, güneydoðuda yatýrýmcýlarýn ve terör maðdurlarýn zararlarýnýn
tazmin edilebilmesi açýsýndan son derece önemlidir. Bu reformlar yetersiz kalsa
bile, devletin bu yaklaþýmý en azýndan ona zaman kazandýracak ve muhtemelen bu
süreçte silahlý mücadeleyi zayýflatacaktýr.
Devletin tek taraflý baþladýðý her türlü giriþim, çok verimli bir sürecin
ilk adýmý olabilir. Daha da önemlisi, barýþçýl bir siyasi çözümün etrafýnda bir
çoðunluk koalisyonu oluþturulmasý þarttýr; devletin alternatifleri ciddi bir
biçimde deðerlendirmeye çalýþmasý, toplumu bir çoðunluk koalisyonu arayýþýna
daha da yakýnlaþtýrmaktadýr. Özal federasyon fikrinin tartýþmaya açýlmasýný
bunun gerçekleþtirilebilir olduðuna inandýðý için deðil, meseleyi kamuoyu
önünde tartýþarak bunun olasý bir çözüm olamayacaðýný göstermek için istemiþti.

14-) Demokratik Tahkim
Süreci
Demokratik tahkim süreci, tek taraflý yaklaþýmlardan oldukça farklýdýr.
Devletin tek taraflý giriþimlerinde devlet ya da aracýyý ihtiyaç olduðunu
düþünmez ya da aracýlarý(muhataplarý) kendisi belirler. Bu durumda ortaya hangi
aracý sorusu çýkar? Demokratik tahkim sürecinde ise Kürt aracýlar devletin
kontrolü dýþýnda özgür ve demokratik biçimde seçilmektedir.
Kürt sorunun tartýþýlacaðý yer parlamentodur ve Kürtlerin temsilcilerin
seçilmesinin en iyi yolu normal meclis seçimleridir. Böylece Kürt bölgelerinde
özgür koþullar altýnda seçilecek Kürtler Kürt halký adýna konuþabileceklerdir.
Bölgenin çýkarabileceði milletvekili potansiyelinin büyüklüðü düþünüldüðünde,
meclisin bu Kürt ve Kürt olmayan vekilleri kendi aralarýnda devletle diyalog
kurmak üzere küçük bir temsilci heyeti oluþturacaklardýr. Bu þekilde Kürtlerin
belirli bir parti tarafýndan temsil edilmeleri sorunu yaþanmayacaktýr. Ancak bu
heyete seçilenlerin siyasi eðilimleri ne olursa olsun devletin tamamýnýn
meþruiyetini kabul etmesi þarttýr. Seçilen milletvekillerinin pek çoðu PKK’ya
yakýn isimler olsa da bu hayatýn bir gerçeði, PKK’nýn seçimlerdeki gücünün(veya
zayýflýðýnýn) demokratik göstergesi olacaktýr.
Diyalog sürecinde devletin Kürt milletvekillerine diledikleri yerde
görüþmelerine izin vermesi akýllýca olacaktýr. Þiddet içermeyen siyasi “suçlar”
yüzünden cezaevlerinde veya yurt dýþýnda sürgünde bulunan Kürtlerin topluma
yeniden dönmelerine ve seçimlere katýlmalarýna izin verilmelidir.
Kürt’ler, Türkiye’nin kendilerine yaþattýklarý sýkýntýlarýn yaný sýra
Türkiye’yle sürekli birlikteliðin önemli olasý faydalarýný da düþünmelidirler.
Sürdürülebilir iliþkiler kurulabilmesi için tartýþmalara hem Kürt hem de Türk
halkýndan bireyler özgürce katýlmalýdýr. Devlet, sivil toplumun meseleyi
tartýþmasýna kapýyý açarak Türk’ler ile Kürt’ler arasýndaki iliþkilerin
iyileþtirilmesine geçiþ sürecini kolaylaþtýrma yolunda çok büyük bir adým atmýþ
olacaktýr.

15-) Sürecin
Ýlerletilmesi
Resmen tanýnan çok uluslu devlet yapýsýna doðru gidiþ hakkýnda Türk’lerin
önemli bir kesiminin ciddi endiþeleri vardýr. Bu endiþelerin temelinde klasik
Kemalist ulus modelinden kopuþ yatmaktadýr. Bu tür endiþeleri bulunan insanlar,
devlet elini çektiði anda ulusun bir arada tutunabilmesinde Türk toplumunun ve
ekonomisinin sosyal tutkalýnýn yeterli olup olmayacaðýndan emin deðillerdir.
Biz ise Türkiye’nin bu yeni durumun üstesinden gelip bir devlet-daha doðrusu
güçlü bir devlet- olarak varlýðýný sürdürebilecek kadar olgun olduðuna inanýyoruz.
Kürt’ler arasýnda baþ gösteren milli bilinçlenme sürecinde artýk geri dönüþ
yoktur; bu süreci durdurmak artýk imkânsýzdýr ve sadece þiddet ile
yabancýlaþmanýn artmasýna yol açacak, sonunda da Türkiye’nin korktuðu
senaryoyu, yani Kürtlerin tamamen ayrýlmalarýný garanti edecektir.
Türk liderler, Türkiye’nin batýlý kurumlarla iþbirliði ve entegrasyonunun
uzun vadeli baþarýsýnýn Kürt sorunun çözümü yolunda ilerleme kaydedilmesine
baðlý olduðuna bizzat inanmadýklarý sürece bu karmaþýk meseleye odaklanmaktan
sakýnabilirler.
Türk siyasetinin ve toplumunun geçirdiði evrim, sivil toplumun teþvik
edilmesi ve daha hoþgörülü bir ortamýn yaratýlmasý ile desteklenebilir. Sivil
toplum örgütleri, sürecin ilerletilmesine iliþkin yollarýn tartýþýlacaðý
toplantýlar ve seminerler düzenlenmesine yardým edilebilecek bir konumdadýr.
Halkýn algýsýný en iyi bu örgütler deðiþtirebilir. Avrupa Birliði ve ABD ile
yakýn iliþkiler içerisindeki örgütler, bünyelerinde Türk’leri ve Kürt’leri
barýndýran bu tür sivil toplum gruplarýna mali ve lojistik destek
saðlayabilecek imkânlara sahip olabilmektedir. Meslek örgütleri,
parlamenterler, hukukçular, etnik sorunlarla ilgili uzmanlar, iþadamlarý vb.
arasýndaki uluslararasý çaplý fikir alýþveriþlerine Kürt sorununun dostane
biçimde tartýþýlmasý da dâhil edilebilir.

Özkan ULUDAÐ – SASAM Stajyeri
Uludað Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi
Bölümü Öðrencisi
@#ÖkkeþBölükbaþý ©#MedyaGünebakýþ
Ökkeþ Bölükbaþý, Ýstanbul –Nisan.2019- okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ -
okkesb@turkfreezone.com,
CIA R.T.ERDOÐAN ÝÇÝN TARÝH VERDÝ.!
"Erdoðan'ýn Gücü 2015'te Sarsýlacak"
Türkiye'de de görev yapmýþ, Amerikan Merkezi Haber Alma
Teþkilatý'nýn (CIA) eski üst düzey isimlerinden Graham E. Fuller, 2015'te
Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan'ýn gücünün sarsýlmaya baþlayacaðýný ileri
sürdü.
Fuller Ortadoðu üzerine yazdýðý analiz ve
kitaplarla da tanýnan Fuller, blogunda yazdýðý son yazýda bölgenin 'falýna
baktý.'
1. IÞÝD GÜÇ KAYBEDECEK
"Daha önce de, IÞÝD'in bir devlet
olarak yaþayabilir olduðuna inanmadýðýmý söyledim" diyen Fuller bu
düþüncesini þöyle açýkladý: "Tutarlý ve iþlevsel ideolojiden, ciddi siyasi
ve sosyal kurumlardan, ciddi bir iderlik sürecinden, yönetimin karmaþýk ve
detaylý lojistiðini ele alma becerisinden ve bölgede devletlerarasý iliþki
kurma imkanýndan yoksunlar. Bunlara ek olarak, Irak ve Suriye'deki
memnuniyetsiz Sunniler dýþýnda, dünyadaki Sunni Müslümanlarýn büyük bölümünü
yabancýlaþtýrdýlar."
Fuller, IÞÝD'in savunduðu ideolojinin
güçlenmemesi için kendisinin ve bölgedeki Müslümanlarýn gözünde açýkça
baþarýsýzlýða uðramasý gerektiðini de belirtti.
2. ÝRAN'IN BÖLGEDEKÝ ROLÜ
BÜYÜYECEK
ABD ve Ýran arasýndaki iliþkilerin
normalleþeceði tahmininde bulunan Fuller, "Her iki tarafýn da baþarýlý
olmak dýþýnda seçeneði yok" ifadesini kullandý.
"Ýran ve Türkiye bölgedeki iki 'gerçek'
hükümet" diyen Fuller'e göre Körfez ülkeleri Ýran'la iliþkini gözden
geçirecek. Fuller'ýn öngörüsü þöyle: "Ýran'ýn bölgedeki etkisi, Ýsrail'in
Filistin'i daimi etkisi altýna alma çabasýndaki zorluklar nedeniyle de
artacak."
3. ERDOÐAN'IN 2015 YILINDA
GÜCÜNÜN YIKILMAYA BAÞLADIÐINI ANLAYACAK
"AKP iktidarýnýn ilk 10 yýlýndaki
parlak baþbakanlýðýnýn ardýndan Erdoðan, yolsuzluk suçlamalarýna battý ve
kendisinin giderek mantýksýzlaþan, despotlaþan ve hayalperestleþen yönetimini
eleþtiren ya da karþý çýkan herkese paranoyakça saldýrdý" diyen Fuller'e göre
Erdoðan, kurumlara zarar verme ve hem kendisinin hem de partisinin mirasýný yok
etme sürecinde.
Türkiye'deki köklü kurumlarýn Erdoðan
tarafýndan zayýflatýldýðýný söyleyen Fuller, bu kurumlarýn Erdoðan halk
nezdindeki desteðini kaybedene kadar Türkiye'yi 'demokratik ve þiddet dýþý
yolda' tutacaðýna inandýðýný belirtti.
4. RUSYA, ORTADOÐU'DA
DÝPLOMASÝSÝNDE BÜYÜK ROL OYNAYACAK
Rusya'nýn, Ýran ile P5+1 ülkeleri
arasýndaki nükleer müzakereler ve Suriye'de oynadýðý rolün önemine dikkat çeken
Fuller, "Batý, Ukrayna'yý NATO'nun içine çekmekle, Moskova'yý zarar verici
bir çatýþma için provoke etmekte ýsrarcý" ifadelerini kullandý.
5. TALÝBAN AFGAN HÜKÜMETÝ ÝÇÝNDE
GÜÇ KAZANACAK
"Taliban bir Ýslami hareketten
fazlasý" diyen Fuller'e göre örgüt, ulusal güç dengeleri için önemli bir
faktör.
Taliban'ýn 2015 yýlýnda gücünü 'sahada' da
kuvvetlendirmenin yollarýný arayacaðý tahmininde bulunan Fuller, "Taliban
iþlevsel olarak dýþlanamaz" diye yazdý. Fuller, Taliban'la yapýlacak bir
anlaþma 'istikrar arayanan Pakistan'da' kýsmen bu istikrarý saðlayabilir.
http://karsigazete.com/gundem/cia-tarih-verdi-erdoganin-gucu-2015te-sarsilacak-h22760.html
@#ÖkkeþBölükbaþý ©#MedyaGünebakýþ
Ökkeþ Bölükbaþý, Ýstanbul –Nisan.2019- okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ -
okkesb@turkfreezone.com,
|