REFORMLARI

"SAĞLAM KAZIĞA BAĞLAMAK"
Eski AKP Milletvekili ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
metin yazarları içerisinde yer alan Aydın Ünal, “Reformları
sağlam kazığa bağlamak” başlıklı bir yazısında; AKP’nin 16 yıl
boyunca özgürlükleri genişleten reformlar yaptığını söyleyerek “Tek
bir örnek verirsek, 10 yıl önce başörtülü öğrencilerin üniversitelerde okuması
imkansızken, bugün başörtülü kadınlar kamuda çalışıyor, hakim-savcı olabiliyor,
jandarma teşkilatında, polis teşkilatında görev alabiliyor hatta subay
yetiştiren okullarda öğrenci olabiliyorlar” dedi. 
“SAĞ İKTİDARA GELSE BİLE AK
PARTİ VE ERDOĞAN’IN REFORMLARINI KORUR MU”
Yazısında “Ancak Türkiye’nin normalleşmesini
kabullenemeyen hala ciddi bir kesim bulunuyor. Şunu biliyoruz ki, Erdoğan ve AK
Parti karşıtı kesim, iktidarı bir şekilde ele geçirebilirse, 16 yıl içinde
yapılan reformların hepsi çöpe atılabilir” diyen Aydın
Ünal şunları kaydetti:
“Meseleyi sadece başörtüsü, ya da daha geniş manada inanç
özgürlüğü merkezli ele almak yanıltıcı olabilir. 24 Haziran seçimlerini hatırlayalım:
Ya beklenmedik bir sonuç çıksaydı? Ya Erdoğan ve AK Parti kazanamasaydı? ABD ve
AB ile daha “uyumlu” olacak bir yeni iktidar, kaçınılmaz olarak PKK ve FETÖ ile
mücadeleyi esnetecekti. Vesayetle mücadele rafa kalkacaktı.
Türkiye’de solun kolay kolay iktidara gelemeyeceğini biliyoruz;
iyi de, sağ iktidara gelse bile, AK Parti ve Erdoğan’ın reformlarını korur mu?
Hatta AK Parti ve Erdoğan’ın kazanamadığı bir tabloda, o meş’um
senaryo işleyip, Abdullah Gül’ün bir şekilde iktidara geldiğini tahayyül edin.
Buna da “ehveni şer” olarak bakın. FETÖ ile mücadele devam eder miydi? Vesayete
karşı bir cesur mücadeleden söz edilebilir miydi? ABD ve AB ile kurulacak “iyi”
ilişkilerin ardından PKK’ya ya da PYD’ye karşı bugünkü gibi sert bir tutum
izlenebilir miydi? Yine başörtüsüne dönersek, üniversitelerde serbesti devam
ederken, kamuda, Jandarma’da, Emniyet’te, askeri okullarda başörtüsü
barınabilir miydi?” 
“İKTİDARI
KAYBEDERSEK KAZANIMLARIMIZ TEHDİT ALTINDA OLACAK”
Aydın Ünal yazısında kendi “mahallesine” seslenerek “Hepimizi
rahatsız etmesi gereken bir gerçekle karşı karşıyayız: Gücü, yani iktidarı
kaybedersek, kazanımlarımız tehdit altında olacak, mücadelelerimiz kesintiye
uğrayacak. Bunu anlamak da çok zor değil. Eski Türkiye’nin hayaliyle yanıp
tutuşanlar, özlemlerini her fırsatta dile getirmekten zaten kaçınmıyorlar” dedi. 
“ERDOĞAN’IN FANİ OLDUĞUNU, AK
PARTİ’NİN DE İLELEBET…”
Aydın Ünal yazısını şöyle sürdürdü:
“Bu tabloyu iki şekilde okumak mümkün: Karşımızda, yaptığımız
reformlara, genişlettiğimiz özgürlüklere, verdiğimiz bağımsızlık mücadelesine
“düşman” bir kesim varsa, biz de AK Parti çatısı altında ve Erdoğan’ın
liderliğinde birbirimize daha fazla kenetlenelim.
Aslında uzun süredir yaptığımız bu.
Ne var ki, Erdoğan’ın fani olduğunu, AK Parti’nin de ilelebet
siyasetin başat partisi olarak kalamayacağını biliyoruz. Erdoğan’a Allah uzun
ömürler versin, AK Parti de hiç kuşkusuz daha uzun yıllar Türkiye’nin birinci
partisi olacak. Ancak karşımızdaki tabloyu ‘kutuplaşma’ penceresinden okumaya
devam edersek, AK Parti’nin kendi içinde son derece haklı gerekçelerle artık
reform yapma zorluğunu da eklersek, er ya da geç, bizi olmasa bile
çocuklarımızı tatsız bir son bekleyecek.” 
“REFORMLARA MUHALİF KESİMLERİ
DE ORTAK ETMEK”
“16 yıldır yapılan ve daha da yapılacak reformları sağlam kazığa
bağlamak zorundayız. Anayasa’nın da, yasaların da ‘sağlam kazık’ olmadığını
biliyoruz”diyen Ünal şu ifadeleri
kullandı:
“O zaman tabloyu şöyle okumak gerekecektir: Yapılmış ve yapılacak
reformlara muhalif kesimleri de ortak etmek. Bu bir ham hayal gibi görünebilir.
Siyasetin sembollerle, kutuplaşmayla ve gerilimle yapıldığı, birinin ‘ak’
dediğine diğerinin sorgusuz sualsiz ‘kara’ dediği bir atmosferde böyle bir
ortaklığı sağlamak kolay değildir.
Kolay değildir ama önümüzde başka bir seçenek de bulunmuyor.
Gerilim ve kutuplaşmanın bu kadar yüksek olduğu bir ortamda
demokratik ve şeffaf olmasına rağmen her seçim akşamını adeta bir darbe gecesi
gibi yaşıyoruz: Kaybedersek her şey bitecek, bütün kazanımlar kül olacak, bütün
reformlar buharlaşacak. Muhalif kesim ise her seçime bir ‘kurtuluş savaşı’ gibi
bakıyor; kazanırsa her şey eskiye dönecek, kazanamazsa toprakları işgal altında
kalacak. Bu doğal olabilir mi? Bu sürdürülebilir mi?
Örneğin, Dolar yükseldikçe muhalif kesim, ‘iktidar zora düşecek’
diye neredeyse sevinçten havalara uçuyor. Bu sağlıklı bir ruh hali değil. Bu
ruh halinin nedeni de elbette genetik, eğitim, ideoloji ya da siyaset de değil.
Hepimizin, çocuklarımızın, torunlarımızın istikbali adına bu
sağlıksız ruh halinden bir an önce çıkmamız gerekiyor. Artık daha
bütünleştirici, birleştirici, gerilimi düşürücü, kucaklayıcı bir dile
ihtiyacımız var.” 
“BU BAŞARILDIĞINDA ANCAK
REFORMLAR SAĞLAM KAZIĞA BAĞLANMIŞ OLUR”
Ünal yazısını şöyle noktaladı:
“Görünen o ki, Türkiye olarak hiç bitmeyecek bir savaşın
içindeyiz. Bu savaşı sadece iktidarın vermesi mümkün değil. Öyleyse iktidarın
mücadeleyi vatan sathına yayması, herkesi bu direnişin içine katması gerekiyor.
Muhalefet direnecektir, ama Erdoğan ve AK Parti bunu da başarabilir. Bu başarıldığında
ancak reformlar sağlam kazığa bağlanmış olur. Bu başarıldığında ancak gelecek
kaygımız ortadan kalkar.”
Odatv.Com

@#MedyaGünebakış ©#MedyaGünebakış
Ökkeş Bölükbaşı,
İstanbul - Ekim.2018 - okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,
|