EMPERYALİZMİN ÜÇÜNCÜ SALDIRISI
Emperyalist Kıskacın
Üçüncü Denemesiyle Karşı Karşıyayız
Dostlar…
Olay, AKP’in dış politika hataları…
İç
politikadaki nepotizm (yakınlara yönelik kayırmalar)… Enflasyon… Rahip Brunson…
Fethullah Gülen… Ya da diğer yansımalardan öte bir boyut kazanmıştır.
Bir ulusu köleleştirmenin iki yolu vardır: Biri kılıçla, diğeri
borçla.!
Dostlar, kendinizi iç politik bahanelerle kandırmayın.
Türkiye’nin yaşamakta olduğu süreç budur.
Olayın, AKP ve Cumhurbaşkanı’ndan öte bir boyutu söz konusudur.
ABD ve uşakları IMF/Dünya Bankası kıskacı, icraata geçmiştir.
ABD, Sovyet Bloku’nun tarihe karışmasından sonra dünya
siyasetinin tek patronudur. Artık bütün dünya, ABD’nin kurallarına göre hareket
etmektedir. ABD’nin işbirliği/işbölümü organlarının en önemlileri de – IMF ve
Dünya Bankası’dır.
IMF de Dünya Bankası da, ortaklı anonim şirketler gibidir. Her
ikisinde de en büyük mâlî ve yönetim ortağı ABD’dir.
Türkiye, IMF ile ilk stand-by anlaşmasını 1958’de imzalamıştır.
Genellikle krizlerin ardından stand-by anlaşmaları yapan Türkiye, 60 yıllık
stand-by döneminde, hep IMF’den kaynak sağlamıştır. Olay, “Ne iyi adamlar,
milyarlarca Dolar kaynak aktarmışlar.
Öngördükleri yükümlülükler de serbest piyasa ekonomisi için gereken
şeyler” deyip kestirip atacak kadar basit değildir. Çünkü stand-by
anlaşmaları açıkça yasamaya müdahale ederek, yapısal reformlar adı altında
koşullar dayatmaktadır.
Türkiye ekonomisi, o zamandan bu yana, IMF’nin denetimi
altındadır.
HÜKÜMETLER ÜSTÜ HÜKÜMET
IMF ve Dünya Bankası’nın tavsiyeleri bellidir:
Kamu kuruluşlarını özelleştirin. Sağlık ve Sosyal Güvenlik
Sistemi’ni özel sektöre ve özellikle yabancı şirketlere açın. Üzüm,
narenciye, fındık ve tütün gibi ürünlere destekleri kaldırın. Kamu harcamalarını
kısın. Vergileri ve özellikle dolaylı vergileri artırın. Asgari ücretten vergi
almaya devam edin. Emekli maaşlarını fazla artırmayın. Elektriğe, suya,
doğalgaza zam yapın.
IMF (International MonetaryFund), 1944 yılında ABD'nin
New Hampshire eyaletindeki Bretton Woods'da 45 devletin iştiraki ile
kurulan ve 1947’de fiilen çalışmaya başlayan milletlerarası ekonomik
meselelerle uğraşan bir örgüttür.
Diğer örgüt de, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD)
yahut kısaca Dünya Bankası isimleriyle kurulan ekonomik kurum’dur.
En fazla oy hakkına sahip ülke, en çok sermayeyle iştirak eden
ABD’dir.
Herhangi bir ülke mutlaka hem Milletlerarası Para Fonu’na (IMF)
ve hem de Dünya Bankası’na (IBRD) bir arada üye olmak durumundadır.
IMF, günümüz dünyasının tartışmasız en güçlü hükümetler üstü
Hükümeti’dir. Dev bir sistemin temel taşı niteliğindedir.
IMF ve Dünya Bankası’nın kurmayları, gelişmekte olan ülkelerin
yöneticilerine ve yönetici adaylarına, ekonomilerini nasıl düzenlemelerini
bildiren âmir mekanizma rolündedir.
KREDİ VERMEZLER
Gelişmekte olan ülkelerde bu kurumlara en karşı olan muhalif
politikacılar bile, IMF ve Dünya Bankası olmadan yaşamanın bu her ikisi ile de
yaşamaktan daha da olanaksız diye düşünerek seçim öncesi vaatlerini unutmakta
ve her ikisi ile anlaşmaya varmaktadır.
Fon’un en önemli güç kaynağını, bu kuruluşun uluslararası bir
kredi kurumu olarak sürdürdüğü işlev oluşturmaktadır. Başta Dünya Bankası olmak
üzere özel veya resmî hiçbir banka, IMF’nin önerilerini uygulamamakta direnen
bir ülkeye tek kuruşluk kredi vermez.
Dostlar… Olay, AKP’in dış politika hataları…
İç politikadaki nepotizm (yakınlara yönelik kayırmalar)…
Enflasyon… Rahip Brunson… Fethullah Gülen… Ya da diğer yansımalardan öte bir
boyut kazanmıştır.
Başa kim gelirse gelsin, kolay kolay değişmeyecektir.
Yüzer yılda bir hortlayan emperyalist kıskacın üçüncü denemesi
ile karşı karşıyayız özetle.
Geç olmadan, gönül ve kafa birliği ile elele vermemizin
zamanıdır.
Halit Kakınç - odatv.com
@#ÖkkeşBölükbaşı
©#MedyaGünebakış
Ökkeş
Bölükbaşı,
İstanbul –Ağustos.2018- okkesb61@gmail.com,
http://www.medyagunebakis.com/ -
okkesb@turkfreezone.com,
|