“Suçta ve cezada kanunilik” prensibine göre,
iþlendiði sýrada suç olarak tanýmlanmayan ve karþýlýðýnda ceza öngörülmeyen bir
eylemden dolayý kimse cezalandýrýlamaz.” 
Vatana Ýhanet, Anayasal Suç, Ýnsanlýk Suçu
Bu kavramlarý çok duyarýz, olur olmaz yerlerde “vatana
ihanet ediyor”, “anayasal suç iþliyor” veya “insanlýk suçu iþlendi” sözlerinin
kullanýldýðýný görürüz.
Herhalde bu tür bir
söz, içerdiði kelimelerin siyaseten yol açtýðý tesir gücü sebebiyle tercih
edilmektedir. Oysa bu kavramlarýn, Ceza Hukuku bakýmýndan ne anlam ifade ettiði
ve içlerinin dolu olup olmadýðý önemlidir. “Darbe suçu” kavramýnýn da çokça
kullanýldýðý görülür, fakat bir eylemin “darbe suçu” olarak
nitelendirilebilmesi için, öncelikle bu suçun Ceza Hukukunun ilke ve esaslarý
kapsamýnda kanunla tanýmý yapýlmalý ve iddiaya konu edilen eylem de bu tanýma
uymalýdýr. Aksi halde sýkça kullanýlan “darbe suçu” kavramý, Ceza Hukukunda
karþýlýk bulamaz.
“Suçta
ve cezada kanunilik” prensibine göre, iþlendiði sýrada suç olarak tanýmlanmayan
ve karþýlýðýnda ceza öngörülmeyen bir eylemden dolayý kimse cezalandýrýlamaz.
1. “Vatana ihanet”
kavramýný; 1632 sayýlý Askeri Ceza Kanunu’nun 54. maddesinde “TCK m.302 ila
339’da tanýmlanan vatana karþý suçlar”, 55. maddesinde “savaþ ihaneti” ve 56.
maddesinde “milli savunmaya ihanet” olarak ve Anayasa m.105/3’de görmekteyiz.
“Sorumluluk ve
sorumsuzluk hali” baþlýklý Anayasa m.105/3’e göre, “Cumhurbaþkaný, vatana
ihanetten dolayý, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayýsýnýn en az üçte
birinin teklifi üzerine, üye tamsayýsýnýn en az dörtte üçünün vereceði kararla
suçlandýrýlýr”.
“Vatan”; yurt, bir kimsenin
doðup büyüdüðü yer, vatandaþlýk baðý ile üzerinde yaþanýlan ülke olarak
tanýmlanabilir. Bu kavram kutsal olup, her yerde özel koruma görür. “Ýhanet”
kavramý ise; kutsal sayýlan deðerlere el uzatma, kötülük etme, karþý gelme,
hainlik, güveni kötüye kullanma, aldatma ve vefasýzlýk olarak açýklanabilecek
bir geniþliðe sahiptir.
Bir kimsenin;
yurduna, doðup büyüdüðü veya vatandaþ olarak baðlandýðý ülkesine hainlik
yapmasýna “vatana ihanet” denir.
Gerek “ihanet”
kavramýnýn anlam geniþliði ve gerekse sayýsýz eylem ve tasarrufun “vatana
ihanet” olarak nitelendirilerek, bu kavramýn ifade hürriyeti ile kiþi hürriyeti
ve güvenliði hakký aleyhine keyfi kullanýlabilme olasýlýðý mutlaka
gözetilmelidir. Kanun, vatana ihanetin ne þekilde gerçekleþeceðini ve
hangi unsurlarýn varlýðý halinde “vatana ihanet” suçunun oluþacaðýný Ceza
Hukukunun ilke ve esaslarýna uygun þekilde göstermelidir.
“Vatana ihanet”
kavramýnýn tanýmý, Anayasa ve kanunlarda yer almamaktadýr. 07.02.1921 tarihli 1
sayýlý Resmi Gazete’de yayýmlanan 2 sayýlý Hýyanet-i Vataniye Kanunu,
12.04.1991 tarihinde yürürlüðe giren 3713 sayýlý Terörle Mücadele Kanunu m.23/a
bendi ile yürürlükten kaldýrýlmýþtýr.
12.04.1991
tarihinde yürürlükten kaldýrýlan 2 sayýlý Kanunun 1. maddesinde “vatana ihanet”
tanýmlanmýþtýr. Bu maddeye göre, “Yüce Hilafet Makamý ile Saltanatý ve Ülkeyi,
yedi yabancý devlet gücünden kurtarmak ve saldýrýlarý önlemek amacýyla kurulan
Büyük Millet Meclisi’ne karþý sözle, fiille veya yazýyla muhalefet ve
bozgunculuk eden ‘vatan haini’ olarak kabul edilir”. Kanunun 2. maddesine göre,
“Bilfiil vatan hainliði yapanlar asýlarak idam edilir. Bu hainliðe katýlanlar
ile teþebbüs edenler, Ceza Kanunu’nun 45 ve 46. maddelerine göre
cezalandýrýlýrlar”.
Hýyanet-i Vataniye
Kanunu’na göre esas olan, egemenliðin kayýtsýz ve þartsýz Millete ait olduðunu
kabul eden 1921 Anayasasý ile kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin
korunmasýdýr.
13.03.1926
tarihinde yürürlüðe girip, 1 Haziran 2005 tarihine kadar yürürlükte kalan 765
sayýlý Türk Ceza Kanunu’nun 146. maddesinde de, Büyük Millet Meclisini ortadan
kaldýrmaya veya vazifesini yapmayý engellemeye cebren teþebbüs edenlerin idam
cezasýna mahkum edilecekleri, bu suça fer’i olarak iþtirak edenlerin de hukuki
durumlarýna göre idam veya aðýr hapis cezasý ile cezalandýrýlacaklarý ifade
edilmiþtir.
Görüleceði üzere
kanun koyucu, egemenliðin kayýtsýz þartsýz Millete ait olduðunun net bir
göstergesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin her ne þekilde olursa olsun
varlýðýný korumayý hedeflemiþtir.
Kanun koyucu; mülga
TCK m.146 ve yerine yürürlüðe giren 5237 sayýlý TCK m.311’de cebir ve þiddet
kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldýrmaya veya görevini
yapmasýný engellemeye teþebbüs edenlerin cezalandýrýlmalarýný öngörürken, 2
sayýlý Hiyanet-i Vataniye Kanunu’nun 1. maddesi ile Türkiye Büyük Millet
Meclisi’ne karþý cebir ve þiddete baþvurmayan, fakat sözle, fiille veya yazýyla
muhalefet ve bozgunculuk edenlerin dahi en aðýr þekilde cezalandýrýlacaklarýný
ifade etmiþtir. Hýyanet-i Vataniye Kanunu, kabul edildiði dönemin
özelliklerini, sertliðini ve tavizsiz bir þekilde Türkiye Büyük Millet
Meclisi’ne karþý olabilecek her türlü müdahaleyi ne pahasýna olursa olsun
önlemeyi amaçlamýþtýr.
1921 yýlýnda kabul
edilen Hýyanet-i Vataniye Kanunu’nda tanýmlanan “vatana ihanet” kavramý ile
Anayasa m.105/3’de yer alan “vatana ihanet” kavramýný ayný nitelikte görmek,
Hýyanet-i Vataniye Kanunu yürürlükten kaldýrýldýðý için “vatana ihanet”
kavramýnýn tanýmsýz kaldýðýný ve bu tür bir suçun olmadýðýný ileri sürmek
isabetli deðildir. Mevcut þartlarda, 2 sayýlý Kanunda öngörülen “vatana ihanet”
kavramý ile Türk Milleti’nin benimsediði Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne karþý
yapýlacak sözlü, fiili veya yazýlý muhalefet ve bozgunculuk içeren eylemleri,
ifade hürriyetinin geldiði aþama da dikkate alýndýðýnda Ceza Hukuku açýsýndan
“vatana ihanet” kabul etmek isabetli olmayacaktýr.
Sonuç olarak;
Anayasa m.105/3’de yer alan “vatana ihanet” kavramý, Hýyanet-i Vataniye
Kanunu’nun 1. maddesinden lafzý, ruhu ve amacý itibariyle farklýdýr.
Ýsabetli olan,
hangi eylemin “vatana ihanet” kabul edileceði konusunda bir tanýmlamanýn
Anayasada veya kanunda yer almasýdýr. Kanaatimizce, “vatana ihanet” kavramý
Anayasada yer aldýðýndan ve tanýmýnýn kanunla yapýlacaðýna dair bir atýf da
Anayasada yer almadýðýndan, bu kavram Anayasada tanýmlanmalýdýr. Anayasanýn
Baþlangýç, Genel Esaslar ile 14. maddesini dikkate almak suretiyle “vatana
ihanet” tanýmlamasýný yapmak da doðru deðildir.
Mevcut durumda
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, Cumhurbaþkanýný vatana ihanetten dolayý
suçladýðý fiillerin “vatana ihanet” kavramýný oluþturacaðý söylenebilir. Bu
düþünceye katýlmamaktayýz. Bizce, hangi fiillerin ve dolayýsýyla suçlarýn
“vatana ihanet” sayýlacaðýný ceza normlarý ile tespit etmek gerekir. TCK m.302
ile 339. maddeleri arasýnda sayýlan suçlardan bazýlarýný “vatana ihanet”
kapsamýnda deðerlendirilebilir. “Devletin Güvenliðine Karþý Suçlar”, “Anayasal
Düzen ve Bu Düzenin Ýþleyiþine Karþý Suçlar”, “Milli Savunmaya Karþý Suçlar” ve
“Devletin Sýrlarýna Karþý Suçlar ve Casusluk” baþlýklarý altýnda düzenlenen bir
kýsým suçlarda “vatana ihanet” kavramý temel alýnmýþtýr. Belirtmeliyiz ki,
“vatana ihanet” sayýlabilecek her suçun aðýrlýðýna göre ceza belirlenmiþtir.
Bazý suçlarda aðýrlaþtýrýlmýþ müebbet hapis, bazýlarýnda da fiilin aðýrlýðýna
göre hapis cezalarý öngörülmüþtür. 
Devletin birliðini
ve Ülke bütünlüðünü bozmak (TCK m.302), düþmanla iþbirliði yapmak (TCK m.303),
Devlete karþý savaþa tahrik (TCK m.304), temel milli yararlara karþý faaliyette
bulunmak için yarar saðlama (TCK m.305), yabancý devlet aleyhine asker toplama
(TCK m.306), askeri tesisleri tahrip ve düþman askeri hareketleri yararýna
anlaþma (TCK m.307), düþman devlete maddi ve mali yardým (TCK m.308), Anayasayý
ihlal (TCK m.309), Cumhurbaþkanýna suikast ve fiili saldýrý (TCK m.310), yasama
organýna karþý suç (TCK m.311), Hükümete karþý suç (TCK m.312), Türkiye
Cumhuriyetine karþý silahlý isyan (TCK m.313), silahlý örgüt (TCK m.314), silah
saðlama (TCK m.315), suç için anlaþma (TCK m.316), askeri komutanlýklarýn gasbý
(TCK m.317), yabancý hizmetine asker yazma, yazýlma (TCK m.320), savaþ
zamanýnda emirlere uymama (TCK m.321), savaþ zamanýnda yükümlülükler (TCK
m.322), savaþta yalan haber yayma (TCK
m.323), seferberlikle ilgili görevin ihmali (TCK m.324), düþmandan unvan ve
benzeri payeler kabulü (TCK m.325), TCK m.326 ila 339’da sayýlan Devlet
sýrlarýna karþý suçlar ve casusluk suçlarýnýn “vatana ihanet” kapsamýnda
deðerlendirilmesi mümkündür.
2. “Anayasal suç”
veya “Anayasa suçu” ne demektir?
Anayasa bir ceza kanunu deðildir. Anayasa; normlarýn tepesinde olan, Ülkenin
yönetim þekli ile kiþi hak ve hürriyetlerini tanýmlayan çerçeve kanundur.
Anayasada yer alan kurallara aykýrý hareket, anayasal suç veya Anayasa suçu
olarak deðerlendirilemez. Anayasada veya Türk Ceza Kanunu’nda, Anayasanýn
deðiþtirilemez maddeleri ile temel hak ve hürriyetlere aykýrý eylemeleri
anayasal suç sayan bir hüküm bulunmamaktadýr.
TCK m.309’da, “Anayasayý ihlal” suçunun tanýmlandýðý görülmektedir. TCK
m.309/1’e göre, “Cebir ve þiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasý’nýn
öngördüðü düzeni ortadan kaldýrmaya veya bu düzen yerine baþka bir düzen
getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasýný önlemeye teþebbüs edenler
aðýrlaþtýrýlmýþ müebbet hapis cezasý ile cezalandýrýlýrlar”. Ancak bu suç,
“anayasal suç” kavramý ile anlatýlmak istenenin karþýlýðý deðildir.
Anayasal suç; Anayasa ile tanýmlanan emredici kurallara, hukukun evrensel ilke
ve esaslarýna, “kuvvetler ayrýlýðý” ilkesi ýþýðýnda sayýlan görev ve yetkilere,
niteliklere aykýrý düþünce veya hareketler için kullanýlmaktadýr. “Anayasal
suç” kavramý siyaseten kullanýlsa bile, Ceza Hukukunda anlam ifade etmez. Bir
eylemin suç sayýlýp failinin cezalandýrýlabilmesi için, “suçta ve cezada
kanunilik” prensibi uyarýnca suça konu eylemin ve cezasýnýn kanunda yer almasý
gerekir. “Anayasal suç” adý ile geniþ, muðlak, kiþi hak ve hürriyetlerine aþýrý
sýnýrlama getirme eðilimi taþýyan suç tipleri ilk bakýþta etkileyici gözükse
de, ifade hürriyetini ve örgütlenme hakkýný kýsýtlayan “fikri suç” ile “suçta
ve cezada kanunilik” prensibinin “öngörülebilirlik ve bilinirlik” sonucuna ters
düþen “soyut suç” kavramlarýný gündeme getirmek suretiyle “siyasi suç” türünü
geniþletecektir. “Siyasi suç” kavramý; cebir ve þiddetle birleþmediðinde, yani
ifade hürriyeti aþamasýnda kalýp, “tehdit/manevi cebir” ve “örgüt” kavramlarý
ile birlikte en kolay sindirme, baský, ceza yargýlamasýna ait koruma
tedbirlerinin geniþ olarak uygulanýp cezalandýrma yöntemine dönüþebildiði suç
tiplerini kapsar.
3. “Ýnsanlýk suçu” ne demektir?
Esasýnda bu tür bir suç tipi de ceza hukukuna yabancýdýr. Birçok suçun koruduðu
hukuki yarara bakýldýðýnda, temelinde insanýn korunmasý esas olup, bu esasýn
ihlal edildiði durumda “insanlýk suçu” ortaya çýkar. Bu kavramýn; insanýn kabul
edemeyeceði, insanlýk onuruna, þeref ve haysiyetine ters düþen davranýþlarýn
tümü için kullanýldýðý görülmektedir. Bu genel kullaným elbette insanlýk suçunu
açýklamak için yeterli deðildir.
Günümüzde insanlýk suçu; soykýrým ve insanlýða karþý iþlenen suçlar olarak iki
baþlýk altýna incelenmektedir. Soykýrým, henüz taraf olmadýðýmýz Uluslararasý
Ceza Mahkemesi Roma Statüsü’nün 6. maddesi ile TCK m.76’da düzenlenmiþtir.
“Soykýrým” kavramý ilk defa, 2. Dünya Savaþý’nýn yýkýcý sonuçlarýnýn ardýndan
Birleþmiþ Milletler Genel Kurulu tarafýndan 09.12.1948 tarihinde kabul edilip,
12.01.1951 tarihinde yürürlüðe giren “Soykýrým Suçunun Önlenmesi ve
Cezalandýrýlmasý Sözleþmesi” ile tanýmlanmýþtýr. Hukuka aykýrý fiillerin
soykýrým suçunu oluþturup oluþturmadýðý, bu Sözleþme ile Uluslararasý Ceza
Hukukunun kapsamýna girmiþtir.
Türkiye Cumhuriyeti, milli, ýrki ve dini kitlelerin kýsmen veya tümü ile
ortadan kaldýrýlmasýnýn önlenmesi ve bu tür fiiller ile teþebbüs aþamalarýnýn
cezalandýrýlmasý amacýyla düzenlenen bu sözleþmeye, 23.03.1950 kabul tarihli ve
5630 sayýlý “Milli, Irki, Dini Kitlelerin Kýsmen veya Tamamen Ýmhasý Suçunun
‘Genocide’ Önlenmesi ve Cezalandýrýlmasý Hakkýnda Sözleþmeye Türkiye
Cumhuriyeti’nin Katýlmasýnýn Onanmasýna Dair Kanun” ile baðlayýcý olarak taraf
olmuþtur. Ýþbu Kanun, 29.03.1950 günlü ve 7469 sayýlý Resmi Gazete’de
yayýmlanmak suretiyle yürürlüðe girmiþtir.
Bu Sözleþmenin “Soykýrým oluþturan eylemler” baþlýklý 2. maddesinde göre;
milli, etnik, ýrki veya dini bir grubu kýsmen veya tamamen ortadan kaldýrmak
amacýyla iþlenen insan öldürme, insana zarar verme, grubu ortadan kaldýrmaya
yönelik yaþam þartlarýný deðiþtirme, grup içinde doðumlarý engelleme veya gruba
mensup çocuklarý zorla baþka bir gruba nakletme eylemleri soykýrým
sayýlacaktýr.
Türkiye Cumhuriyeti’nin henüz baðlayýcý olarak taraf olmadýðý Uluslararasý Ceza
Mahkemesi Roma Statüsü’nün “Soykýrým” baþlýklý 6. maddesinde de benzer bir
tanýma yer verilmiþtir.
Türkiye Cumhuriyeti 01.06.2005 tarihinde yürürlüðe giren 5237 sayýlý Türk Ceza
Kanunu’nun “Soykýrým” baþlýklý 76. maddesinde, soykýrým olabilecek eylemleri
sýralamýþ ve cezasýný aðýrlaþtýrýlmýþ müebbet hapis olarak öngörmüþtür.

TCK m.76’da “bir planýn icrasý suretiyle iþlenmesi” soykýrým suçunun unsuru
olarak arandýðý halde, bu unsura uluslararasý düzenlemelerde yer verilmemiþtir.
Bu husus, TCK m.76 ile uluslararasý sözleþmeler arasýnda tespit edilebilecek
önemli bir farktýr.
“Suçta ve cezada kanunilik” prensibi uyarýnca, insanlýk suçunu bir kanunla
kabul edilmiþ uluslararasý sözleþmede, genel veya özel ceza kanunu hükmünde
görmek gerekir. “Ýnsanlýk suçu” veya “insanlýða karþý suç” olarak adlandýrýlan
ve Ýngilizcesi “crimes against humanity” olan bu suç tipini, henüz tarafý
olmadýðýmýz Uluslararasý Ceza Mahkemesi Roma Statüsü’nün “Ýnsanlýða karþý suçlar”
baþlýklý 7. maddesinde ve ayný baþlýklý TCK m.77’de görmekteyiz.
Statünün 7. maddesine göre insanlýða karþý suç; öldürme, toplu yok etme,
köleleþtirme, nüfusun sürgün edilmesi veya zorla nakil, hapsetme veya deðiþik
yöntemlerle kiþiyi hürriyetinden alýkoyma, iþkence, cinsel hürriyete karþý
eylemler, siyasi, ýrki, milli, etnik, kültürel, dini, cinsel veya kabulü mümkün
olmayan nedenlere dayalý zulüm, zorla kaybedilme, ýrk ayrýmcýlýðý, eziyet
yöntemleri kullanýlarak, herhangi bir sivil nüfusa karþý yaygýn veya sistematik
bir saldýrýnýn parçasý olarak iþlenen fiillerdir.
TCK m.77’ye göre ise insanlýða karþý suç; kasten öldürme, kasten yaralama,
iþkence, eziyet veya köleleþtirme, hürriyetten yoksun kýlma, bilimsel deneylere
tabi tutma, cinsel saldýrý ve cinsel istismar, zorla hamile býrakma veya zorla
fuhuþa sevk etme yöntemleri kullanýlarak, siyasi, felsefi, ýrki veya dini
saiklerle toplumun bir kesimine karþý bir plan doðrultusunda sistemli olarak
iþlenen fiillerdir.
Ýnsanlýða karþý suçlar TCK m.77’de, Roma Statüsünün 7. maddesine göre daha dar
düzenlemiþtir. Suçun, hem seçimlik hareketleri hem de unsurlarýnýn TCK m.77’de
daha sýnýrlý olduðu görülmektedir.
Soykýrým ve insanlýða karþý suçlarda zamanaþýmý iþlemez. Bu suçlarýn örgütlü
olarak iþlenmesinde cezalarýn aðýrlaþtýrýlmasý öngörülmüþtür. TCK m.76 ve 77’de
gösterilen seçimlik hareketlerden birisinin iþlenmesi, soykýrým veya insanlýða
karþý suçun gerçekleþmesi için yeterli olmakla birlikte, suçun manevi unsuru
bakýmýndan failde her iki maddede öngörülen özel kastýn varlýðýnýn tespiti
gerekir.
Soykýrým suçu; 29.03.1950 tarihinde yürürlüðe giren 5630 sayýlý Milli, Irki,
Dini Kitlelerin Kýsmen veya Tamamen Ýmhasý Suçunun “Genocide” Önlenmesi ve
Cezalandýrýlmasý Hakkýnda Sözleþmeye Türkiye Cumhuriyeti’nin Katýlmasýnýn
Onanmasýna Dair Kanun ile Türkiye Cumhuriyeti tarafýndan baðlayýcý olarak kabul
edilmiþtir. Bu tarihten önce iþlendiði iddia edilen soykýrým veya etnik
temizlik eylemlerinden dolayý Türkiye Cumhuriyeti’ne sorumluluk yüklenmesi
mümkün deðildir. Ýç hukukta cezai düzenleme ise, 01.06.2005 tarihinde yürürlüðe
giren 5237 sayýlý Türk Ceza Kanunu’nun 76. maddesi ile kabul edilmiþtir.
Ýnsanlýða karþý suçlar; 01.06.2005 tarihinde yürürlüðe giren 5237 sayýlý Türk
Ceza Kanunu’nun 77. maddesinde tanýmlanmýþ bu tarihten sonra “insanlýk
suçu/insanlýða karþý suç” kavramý Türk Ceza Hukuku’na girmiþtir.

Prof. Dr. Ersan Þen
@#Ökkeþ Bölükbaþý ©#MedyaGünebakýþ
Ökkeþ Bölükbaþý,
Ýstanbul –Aðustos.2018- okkesb61@gmail.com,
http://www.medyagunebakis.com/ --- okkesb@turkfreezone.com,
|