DİŞ HEKİMLERİNİN İNANILMAZ BAŞARISI

TMTF - Türkiye Masa Tenisi Federasyonu tarafından düzenlenen 2. Kurum ve Kuruluşlar arası Masa Tenisi Türkiye Şampiyonası gerçekleştirildi.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

DİŞ HEKİMLERİNİN İNANILMAZ BAŞARIS

I

TMTF - Türkiye Masa Tenisi Federasyonu tarafından düzenlenen 2. Kurum ve Kuruluşlar arası Masa Tenisi Türkiye Şampiyonası gerçekleştirildi.

TMTF - Türkiye Masa Tenisi Federasyonu tarafından bu yıl 2. si düzenlenen Kurum ve Kuruluşlar arası Masa Tenisi Türkiye Şampiyonası 14 – 16 Nisan 2015 tarihlerinde Antalya Kemer İlçesi'nin Kapalı Spor Salonu'nda 60 ilin 71 erkek, 11 kadın Kurum ve Kuruluş takımlarının katılımı ile yapıldı. 

Halil Arıkan, Kürşat çavuşoğlu, Burhan Yazar, kader Dönmez

Antalya Diş Hekimleri Odası Masa Tenisi Takımı;

Kürşat Çavuşoğlu, Kader Dönmez, Halil Arıkan ve Burhan Yazar'dan oluşan kadrosuyla inanılmaz bir başarı elde etti. 60 ilden Katılan takımların birçoğunun kadrosunda milli takım,  süper ve birinci lig oyuncularının yer aldığı Kurum ve Kuruluşlar arası Masa Tenisi Türkiye Şampiyonası’nda Türkiye 3.sü olmuştur.

Kürşat Çavuşoğlu, Halil Arıkan, Kader Dönmez

Takım kaptanı Kürşat Çavuşoğlu: “ 71 takım arasında ilk üç takım arasına girmek büyük bir başarıdır. Takımların birçoğunun kadrosunda milli takım, süper ve birinci lig oyuncuların yer aldığını düşünürsek, bu inanılmaz bir başarıdır. Bu başarı şehrimiz Antalya’ya armağan olsun”

Metin Namlı

Fatih Bacak, Antalya – Nisan.2015 fb.antalya007@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ – mail: okkesb61@gmail.com,

https://twitter.com/okkesb – web: http://www.trabmarder.org,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,- okkesb@telmar.net

Fatih Bacak, Antalya – Nisan.2015 fb.antalya007@gmail.com,

 

Kürşat Çavuşoğlu… O bir Kerkük Türkmen’i, işinin ehli bir diş hekimi, 5 dil biliyor, iyi bir eş, süper bir baba, birçok ülkeyi dolaşan bir sporcu ve en önemlisi: “O bir dünya şampiyonu”

 

KOLTUKTA “DİŞ HEKİMİ” MASADA “ŞAMPİYON

Antalya’da ikamet eden Diş Hekimi Kürşat Çavuşoğlu, farklı özellikleri ve başarılarıyla Antalyalıların dikkatini çekiyor.

Tam 5 dil bilen bir hekim olmasının yanı sıra gönül verdiği masa tenisinde elde ettiği başarılarla da, bir Kerkük Türkmen’i olan Çavuşoğlu’nun deyim yerindeyse yıldızı parlıyor. Masa tenisinde Irak, Türkiye, Danimarka ve İsveç liglerinde oynayarak ulusal ve uluslararası dereceler kazanan Kürşat Çavuşoğlu en son Avusturya´nın Wels kentinde 21-28 Haziran 2014 tarihleri arasında yapılan 35. Medigames-World Medical and Health Games’de tek erkeklerde üst üste 3. kez dünya şampiyonu oldu. Çavuşoğlu, Avusturya’da hem tekler hem de çiftlerde dünya şampiyonluğu elde ederek, bu yıl Türkiye’ye iki altın madalya kazandırdı.

Medigames’de 54 ülkeden tıp ve sağlık sektörü çalışanının katıldığı oyunlarda, her yaştan binlerce sağlık çalışanı, 24 ayrı kategoride bireysel ya da takım olarak yarıştı. ‘Tıp Olimpiyatları’ olarak da adlandırılan organizasyonda futbol ve basketbolun yanı sıra atletizm, yüzme, tenis, masa tenisi, voleybol, biatlon ve satranç gibi spor dallarında sporcular, olimpiyat ruhuna sahip çıkarak hem birbirine üstünlük sağlamaya çalıştı. Olimpiyatlarda yeni dostluk köprüleri kuruldu. Çavuşoğlu da elde ettiği başarıyla Türkiye’nin adını bütün dünyaya duyurdu. Şampiyon hekim Türkiye ve Türk adını bütün dünyaya alkışlatarak Avusturya’yı fethetti.

Hem sağlık hem de spor alanında renkli bir sima olarak tanınan Şampiyon Diş Hekimi Çavuşoğlu’nu daha yakından tanımak istedik.

Sayın Kürşat Çavuşoğlu Sizi Bir De Kendi Ağzınızdan Tanımak İsteriz.?

Tabi ki tanıtayım. İlk ve orta öğrenimini doğduğum kent Kerkük’te tamamlayarak, 1978’de Üniversite öğrenimi için Türkiye’ye geldim. 1979 yılında Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesini kazandım. 1980 yılında İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ne yatay geçiş yaptım. 1985 yılında mezun oldum ve halen Antalya’da diş hekimi olarak hayatımı sürdürüyorum. Yurtdışında 9.5 yıl süreyle eğitim aldım ve çalıştım. Evli ve 2 çocuk babasıyım. 5 yabancı dil biliyorum. Ayrıca Antalya Masa Tenisi Federasyon Temsilciliği görevini de yürütüyorum.

Kerkük doğumlusunuz. Gözyaşının maalesef halen dinmediği bir coğrafya, Nasıl bir ortam vardı çocukluğunuzda.?

Çocukluğum, doğduğum Kerkük’ün Sarıkahya Mahallesi sokaklarında futbol, masa tenisi, misket, çelik-çomak, oynayarak geçti. Kerkük caddelerinin, sokaklarının her adımında ve her karış toprağında bir hatıramın hâlâ capcanlı aklımın bir köşesinde duruyor. Yaşadıklarımı unutmak mümkün mü? Zaten bu yaşadıklarım hayatımın önemli bir parçasıdır. Çok güzeldi o günler.

Türkiye’ye geliş hikayeniz nedir.? Siz buraya geldikten iki yıl sonra İran-Irak savaşı başladı. Neler yaşandı o yıllarda.?

Üniversitede okumak için 1978 yılında anavatan Türkiye’ye geldim. 1980 yılında İran-Irak savaşı başladı. Baas rejimi ve başındaki Saddam Hüseyin 8 yıl boyunca yüz binlerce Iraklı ve İranlının hayatına mal olacak bir savaşı başlattı. Bu savaşın bitmesinden iki yıl sonra bu kez yine hiçbir sebep yokken Kuveyt'i işgal etti ve Körfez Savaşı'na yol açtı. Ancak Saddam'ın terörü sadece komşu ülkeleri değil, kendi halkını da hedef alıyordu. İktidarı boyunca rejime muhalif görülen kişiler, siyasi ve hatta etnik gruplar türlü vahşetlere maruz kadılar.

Ateşkes ilanından 7 ay önce yani 1988’de kardeşim savaş meydanında şehit oldu. 3 hafta sonra da ağabeyim İranlılara esir düştü ve İran da 11 yıl esir kaldı. Ağabeyim savaş ve esarette yaşadıklarını anlatırken, inanın hayalin ötesinde şeylerdi yaşadıkları. Kardeşimin şehit olduğunu tam 4 yıl sonra yani 1992 yılında öğrenebildim. Türkiye’deki çevrem ve arkadaşlarım biliyorlardı, üzülmemem için benden saklamışlardı.

Peki Irak’ta spora ilginiz nasıl başladı.? Başarılarınız neler.?

 

Ailemde, babam sporla uğraştığı için bende spora yöneldim. Babam benim sporla uğraşmama öncü oldu. Kardeşlerim Kerkük Karmasında yıllarca forma giydi. Karmada yer alabilmek oldukça zor ve ağır antrenmanlar sonrası elde edilecek bir başarıdır. Daha sonra Kerkük’ün o zaman en ünlü kulübü olan Elsavra Kulübü’ne üye oldum. Kerkük’te Irak Milli Takım’ının Çinli antrenörü kurs açtı. Bu fırsatı iyi değerlendirdim ve masa tenisinde Kerkük’te 1 numara oldum. 1977 yılında yani iki yıl sonra da Irak Genç Milli Takımı’na seçildim. Irak’ı uluslararası turnuvalarda temsil ettim. Kerkük masa tenisi karmasında yıllarca oynadım ve kaptanlığını yaptım. Çiftlerde Kerkük için yarıştığım milli eğitim karmaları şampiyonasında Süleymaniye Şehri’nde finalde Bağdat’ı yenerek Irak 1.’si olduk.

Lise ve üniversite yıllarından bahsedebilir misiniz.?

Liseyi 1978’de bitirdim. Üniversite sınavlarına girdim kazandım. Ancak ben Türkiye’de okumak istiyordum. 8 ay üniversiteye hazırlık döneminden sonra 1979 senesinde Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesini kazandım. Ardından hemen Ankara Diş Hekimliği Fakültesi masa tenisi takımını oluşturduk ve Türkiye Diş Hekimleri Şampiyonası’nda birinci olduk. Ankara’da 1 yıl okuduktan sonra 1980 yılında İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesine yatay geçiş yaptım ve burada 4 yıl hem fakülte hem de üniversite masa tenisi takımında oynadım.

Aynı yıl İstanbul Tenis Eskrim Dağcılık  (TED) Spor Kulübünün masa tenisi takımında çalışmalara başladım.

TED Kulübü Terfi Ligi maçlarında 3. Lig’e şampiyon olarak yükseldik. 3. Lig’den 2. Lig’e 1. olarak çıktık. 1983 yılında şampiyon olduğumuz yıl takıma İran’ın Milli oyuncusu Perviz Farahmand transfer edildi. Bu Azeri asıllı oyuncunun takıma büyük katkısı olmuştu. Aynı zamanda senelerce Türkiye şampiyonu olan milli masa tenisçi ve takım kaptanı Osman Vardar’ı zikretmeden olmaz. Bu takım o günlerde benzeri olmayan çok özel bir takımdı.

Üç ülkenin milli sporcuları bir takımda toplanmıştı ve üçü de Türk’tü. O tarihlerde İran ve Irak savaş halindeydi ama biz takımımız için savaşıyorduk. 1. Lig’de Türkiye 2.’si olduk ve Süper Lig’e yükseldik. TED takımında tam 9 yıl oynadım. Daha sonra yurt dışına ihtisas yapmak üzere Danimarka’ya gittim. Danimarka’da bir yıl kaldım ve eğitimimi sürdürürken orada Arhus SİSU Spor Kulübü’nü 1. Lig’de temsil ettim.

Avrupa’da spor kültürünü nasıl görüyorsunuz? Oralarda da raket salladınız.

Evet, çok meraklılar ve istekliler. Alt yapı ve sporun gelişmesi için her şeyi yapıyorlar, sporculara spor yapmaları için her imkânı ve ortamı sağlıyorlar, salon, malzeme ve psikolojik destek. Zaten bu ülkelerin olimpiyatlarda aldıkları madalyalar her şeyi net bir şekilde açıklıyor. Danimarka’nın komşusu İsveç o tarihte dünyanın en refah ülkesiydi benim için de şartlar uygundu İsveç’e gittim, eğitim çalışmamı burada sürdürdüm. İsveç’te Umea şehrinde Umea Spor Kulübü’nde bölge liginde oynamaya başladım. Umea Şampiyonası’nda hem ferdi hem de çiftlerde 1. oldum. 6 yıl İsveç’te kaldım. Hem meslek hem sporcu olarak burada yaşamımı sürdürdüm. 1995 yılında Kanada’da bir burs kazandım. 2 yıl 2 ay Kanada’da kaldıktan sonra Anavatanım Türkiye’ye dönüş yaptım.

Antalya’ya yerleşmeye nasıl karar verdiniz?

Bu kadar yurt dışı tecrübesi yaşamış hem sporcu hem diş hekimi olarak Antalya’ya gelip de aşık olmayan bu güzelliklere hayran kalmayan kimse yoktur. Bende birkaç günlüğüne Antalya’ya gelmiştim. Karaalioğlu Parkı’ndan Antalya’yı seyrettim ve evet dedim ben artık bir yerde durmalıyım. O yer Antalya olmalı dedim ve karar verdiğim parkın içerisinde yer alan düğün salonunda evlendim.

Buradaki masa tenisi hikâyeniz nasıl gelişti?

Karaalioğlu Parkı’nda, Atatürk Stadyumu’nun içinde bulunan masa tenisi salonunda masa tenisine gönül vermiş olan Milli Takım Antrenörü Yahya Gürcüm ile tanıştım. ‘Ligde takım var mı?’ diye sordum. Hayır cevabını alınca çok şaşırdım. Nasıl olur da böylesine güzel bir dünya şehrinde bu eksik olur dedim. O dönem de Antalyalı masa tenisçiler başka şehirlerin kulüplerin de oynuyorlardı. Antrenör Yahya Gürcüm ve isimsiz üç kişi Kürşat Çavuşoğlu, Akif Özsarı ve Kader Dönmez Antalya için güç birliği yaparak çalışmalara başladık. 2000 yılında Afyon’da terfi ligi maçlarına katıldık, olmadı. 2001 de Mersin’de yine denedik yine olmadı. 2002 yılında Çankırı’da başardık ve 2. Lig’e çıkıldı. O yıl ligde Türkiye üçüncüsü olduk. 2005 yılın da 1. Lig’de Türkiye 2.’si olduk Süper Lig’e çıktık. Süper lige çıkmamız aslında azmin, inancın ve çok çalışmanın zaferiydi. Bu bir mucizeydi, sıfır imkanla buralara gelmek gerçekten bir mucizeydi. 10 yıl Antalyaspor’un hem oyuncu hem de kaptanlığını yaptım. Bugün Antalya Masa Tenisi Federasyon İl Temsilcisi’yim.

Anladığımız kadarıyla masa tenisi sizin için yaşam biçimi olmuş. Peki bu spor aile yaşantınızı nasıl etkiledi.?

Evet gerçekten öyle. 7 Aralık 2003 tarihinde oğlum erken doğumla dünyaya geldi. Bu nedenle hastane kapılarındayız. Ancak lisanslı olarak mücadele verdiğim kulübümün de (Antalyaspor) Aydın’nın ilçesi Kuşadası’nda önemli bir maçı vardı ve ben orada bulunmak zorundaydım. O maça gitmeseydim ki o gün yedek oyuncumuz yoktu, 1. Lig’e ve daha sonra da süper lige çıkamayacaktık. Oğlumun hastanede yatışını hiç düşünmeden Kuşadası’na o maça gittim. Eşim hala o günü bana hatırlatır. O haklıdır ama; benim de başka çarem yoktu. Masa tenisi sporu bende böylesine tutkuya dönüşmüş durumda. Antalya’ya ve Antalyalılara hizmet etmekten ve onların sağlığına kavuşmasını sağlamaktan dolayı büyük mutluluk duymaktayım.

Birazda Kerkük’ten bahsedelim. Oralardan 25 yıl ayrı kaldınız. Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonra gittiniz mi Kerkük'e?

Bağdat'ın Firdevs Meydanı'ndaki Saddam heykelinin 9 Nisan 2003'te devrilmesiyle Saddam rejiminden en çok zulüm gören biz Türkmenlerin üzerinde sevinç yaratmıştır. 25 yıldır  bu anı bekleyen biri olarak ben de sevinmiştim. Çocukluğumu yaşadığım Kerkük’e ben, eşim ve 1.5 yaşındaki kızım inci ile gitmeye karar verdik. Yirmi beş yıl gibi uzun bir süre Kerkük'ten, ailemden, akrabalarımdan ve arkadaşlarımdan ayrı kalmıştım. Ayrı kaldığım süre içerisinde en acı duyduğum hususların başında aile yakınlarının cenazelerine gidememekti. Irak’ta savaş hâlâ devam (1 Mayıs 2003'te savaş sona erdi) ediyordu, Kerkük’e vardığımızda çok duygulandım. Bir an önce çocukluk yıllarımın anılarıyla dolu Sarıkahya Mahallesi ve Korya Pazarı’na varmak için sabırsızlanıyordum. Şaturlu, Arafa, Bağdat Yolu, Tisin, Almas, O Yaka (Büyük Pazar), Musalla, Çukur, Piryadi, Avcılar ve Kerkük Kalesini görmek hayalindeydim.

Kerkük uzun süren ambargo ve savaş yılları dolayısıyla çok yorgun düşmüş, şehirde uzun yıllar taş üstüne taş konulmamış. İnsanların yüzünde hüzün ve korku hâkimdi. Şehir adeta harabe gibiydi. Kültür ve medeniyet şehri olan bir kent ancak bu kadar acımasız bir şekilde tahrip edilebilirdi. Sefalet, kargaşa beni çok üzdü. Acı ve sevinç içinde gidip gelen duygulara kapıldım. O güzelim toprakların işgal altında olması beni çok yaraladı. İnsanların çaresiz ve ümitsiz çırpınışlarından çok etkilendim. İlk ayrıldığım zaman ile tekrar geldiğim andaki tespitlerime gelince, zulüm, haksızlık ve insanların ne yapacağı belli olmayan hedefsiz, ümitsiz ve istikrarsız bir ortamdaki insanları görmemdi. Ayrıca o güzelim kültür, tarih ve sanat ile yoğrulmuş kentler adeta harabeye dönmüştü. Kerkük, bu gezegende, aklımıza gelebilecek en büyük servetin zengin petrol yatağı üzerinde oturup, ama yoksulluk ve sefalet içinde yaşatılan insanların kenti. Artık Kerkük’ün idaresi sahiplerinin değil yabancıların elinde.!

Kerkük’ün kimliği neden değiştiriliyor.?

Türkmenler, Irak Devleti içinde Araplar, Kürtler ile birlikte üç “asli unsur”dan biridir. Türkmenler, en eğitimli, kültürel düzeyi en yüksek ve en şehirli olan unsurdur. Buna rağmen önce “Araplaştırılma”, şimdilerde de “Kürtleştirme” politikaları ile Türkmen varlığı ortadan kaldırılmaya ve Kerkük’ün kimliği yok edilmeye çalışılıyor. Ne zaman ki işgal güçleri ABD ve İngiltere Irak’a girdi, Kerkük’te tapu ve nüfus kayıtları yakıldı ve bu kent talan edildi, yağmalandı. Türkmen şehri Kerkük’ün nüfusunda ve nüfuzunda büyük hareketlenmeler ve oynamalar baş gösterdi. Irak’a getirilmek istenen özgürlük ve demokrasinin yerüstündekiler için değil, yeraltındakiler için olduğunu sonunda saflar bile anladı.

Kerkük, asırlardan beri Irak Türkmenlerinin bu coğrafyada şekillenmiş Türk kültürünün merkezidir. Bir kentin aidiyeti ve kimliği, o şehrin tarihi mimari eserleri, sosyal ve kültürel yapısıyla da yakından ilgilidir. Kerkük Kalesi, Gök Kümbet’i, Nakışlı Minare ve Camisi, Kerkük Redif Kışlası, Kapalı Çarşı (Kayseri), Kilciler Pazarı, Kırdar Hanı ve Çarşısı, Kerkük Kale Hanı, Mecidiye Sarayı, Dakuk Ulu Cami Minaresi, 16 gözlü Taşköprü gibi 60’tan fazla Türk eserine Kerkük’ün her noktasında rastlamak mümkün.

Kerkük’te yaşayan Türkmenlerin dışındaki milletlerin buna benzer acaba kaç tane tarihi eseri vardır.?

Yok. Diğer taraftan edebiyat ve kültür alanında da Türkmen ağırlığını görmek mümkün, Kerkük’teki sanatçıların çoğunluğu da yine Türkmenlerden Kerkük Türküleri tüm dünyada hangi dille icra ediliyor.? Türkçe. Bazı gruplar Kerkük bizim diyor, o zaman haklı olarak şu soruyu sormak gerekiyor? Bu grupların Kerkük’te tarih, medeniyet ve kültür mirasları nerede.? Yok.

Son olarak bizlere ve okurlarımıza neler söylemek istersiniz?

Altın madalya aldığım için çok mutlu ve gururluyum. Ay yıldızlı bayrağımızı dalgalandırmak ve o bayrakla tur atmak gerçekten inanılmaz bir duygu. O madalyaları ülkem için kazandım. Bu gururu yaşamak için yaz-kış, kar-yağmur, sıcak-soğuk demeden çok çalıştım. Bu ülkede eğitim gören ve bu ülkenin ekmeğini yiyen, suyunu içen ve çalışan bir vatandaş olarak tek borcum; ülkeme olan gönül borcumdur. Onu da madalyalar kazanarak ödemeye çalışıyorum. Kazandığım madalyaları tutkuyla sevdiğim güzel ülkeme armağan ediyorum.

Güzel sohbetiniz için teşekkür ediyoruz.

Ben de teşekkür eder yayın hayatınızda başarılar dilerim.

 

Fatih Bacak, Antalya – Nisan.2015 fb.antalya007@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ – mail: okkesb61@gmail.com,

https://twitter.com/okkesb – web: http://www.trabmarder.org,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,- okkesb@telmar.net

Fatih Bacak, Antalya – Nisan.2015 fb.antalya007@gmail.com,

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP