DOKUZUNCU YILINDA KAZIM KOYUNCU

DOKUZUNCU ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE KAZIM KOYUNCU VE YORUMSUZ YORUMLAR…! HATIRLAMAYANLARA HATIRLATILIR…

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

DOKUZUNCU YILINDA KAZIM KOYUNCU

DOKUZUNCU ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE KAZIM KOYUNCU VE YORUMSUZ YORUMLAR…! HATIRLAMAYANLARA HATIRLATILIR…

 

kazım koyuncu

Bir güzel insandı. Sadece şarkılarıyla değil duruşu, karekteri, doğaya, insana ve hayvana karşı olan ihlâs dolu sevgisini unutmamak lazım. Kendisine sarılıp sevgimi ifade etme imkânına nail olmuştum.

Tabi bir de büyük boy hamburger kıvamında volkan konak var. Kazımı sevdiğini falan söyler ama kazıma uzaklığı işkembesinin kaç katı olduğunu anlamıyor maalesef.

kazım koyuncu

İyilerin bu yalan dünyayı erkenden bırakıp gittiğine bir kez daha inandıran "adam".
biz sana çok geç kaldık, sense bizi çok erken bırakıp gittin be güzel insan..

 

kazım koyuncu

Olmadı. Olmadı be kazım abi. Şampiyon olamadı Trabzonspor. Sana getiremeyeceğiz kupayı. Hâlbuki en çok bunun için istemiştim Trabzon’un şampiyonluğunu. Ama söz, o kupa gelecek sana eninde sonunda. Sen rahat uyu.

kazım koyuncu

"denizin çocuklarından dağların çocuklarına selam getirdim." demişti kazım koyuncu, Diyarbakır’da bir konserinde. Ve o dağların çocukları, denizin çocuğunu hiçbir zaman unutmadı, unutmayacak da.
Gidiyorum dedi, gitti.

 

kazım koyuncu

İTÜ de verdiği konserden sonra tanıdığım ve harbi delikanlı olduğuna ilaveten sağlam müzik yaptığına kanaat getirdiğim sanatçı.

kazım koyuncu

Biraz önce Disko Kralı programına konuk olan sanatçı, Çok kalmadı, 1 şarkı söyleyip gitti. işi vardı galiba. Televizyonu çok sevmiyor da olabilir. Yine geleceksin değil mi Kazım?

 

kazım koyuncu

Yüz sene daha yaşasam, yapsam, yapsam, yapsam hep yapsam yine eksik gideceğiz. ne kadar eksik gidersek hayatta yapacak o kadar çok şey bırakırız

 

kazım koyuncu

"hoşçakal" şarkısı ne kadar damar olsa da bende komik bir anısı olan sanatçımızdır.
yaklaşık iki hafta önce odamda valizimi hazırlıyorum sonra annem geldi o da bir şeyler yapıyor bir yandan da müzik çalıyor bilgisayarda, çıka çıka bu çıktı "işte gidiyorum bir şey demeden arkamı dönmeden..."annem şarkının yarısına kadar dayanabildi bir anda bana bağırmaya başladı:
"sen ne biçim şarkılar dinliyosuun.! bunalıma giriyosun bunları dinleyip.! bak zaten rockçılar da hep intihar ediyormuş sadist misiniz siiz.! insanı hayattan soğutur bu şarkılar..."

kazım koyuncu

abi sonsuz oluşunun 5. senesi olmak üzere. Bugün veya yarın senle iligli bir şeyler yazmayacaktım aslında. Ama şuan Artvin’deyim abi. ve 2 gündür durmadan yağmur yağıyor ve eminim yarın da yağacak. Saçmalama diyceksin belki ama artvinin sana ağlıyor abi. Ben de yazmadan duramadım.
Ve abi bu sefer değişen bir şeyler var. Senin yaşamın ve senin ölümün bir şeyler değiştirdi abi.

Artık Karadenizliler geri zekâlıları dinlemiyor abi. Senin yolundan giden insanları dinliyor. Ve hiç bıkmadan yine seni dinliyoruz abi.

kötü şeyler olmuyor mu.? Tabii ki oluyor. Sen o kadar mücadelesini vermene rağmen nasıl sahil yolu yaptılarsa, şimdi de hes’lerle uğraştırıyorlar bizi abi.

Olsun uğraşalım, bir bir kapattırmaya başladık hes’leri. Belki yine yapacaklar ama Karadeniz intikam alacak bi şekilde onlardan. Biz de yine her şeye rağmen şarkılar söyleyeceğiz.
Deli şevki dede'ye sana niye deli diyorlar diye sorduklarında: 'kimseye boyun bükmeyen kimseye zarar vermeyen adama deli derler'' demişti. abi sen deliydin. Biz de deliyiz. Ve rahat uyu nolursa olsun deli kalacağız.
Şimdi bu yağmurda, bu yeşilde bir de senin sesini özlüyor insan.

bi denizde kararti var söyle de dinleyelum..

 

kazım koyuncu

68lerin Anadolu Rock müziğini bu devirde nerdeyse aynı kalitede uygulamayı başarabilen ender sanatçı. Rahat uyusun.

 

kazım koyuncu

seni çok özlüyoruz kazım abi..

 

kazım koyuncu

Abi şu adamı kullanmayın.
Sinir olduğunuz takıma hava basmak için Trabzonsporlu olmasını kullanmayın.
Öldüğü günün yıldönümlerinde ayar vermek için kullanmayın.
"benim kankamdı ya çok severdi beni" tarzı zırvalarınız vesilesiyle kızları kaldırmak için kullanmayın.
Özünü, fikirlerini, felsefesini kullanmayın. Etinden sütünden faydalanmaya çalışmayın.
Kullanmayın.. Eminim umurunda olmazdı bunlar rahmetlinin ama.. Benim içim burkuluyor. Ayıp.

kazım koyuncu

Komşu topraklarda doğduk. Her gün aynı denize baktık. Aynı şiveyi işiterek büyüdük. Burnumuz bile aynıydı. Karadenizli uşaklardık biz. Yeğenin küçük kardeşimle aynı sınıfta, onun en iyi arkadaşı. Merak etme abi, benim de yeğenim sayılır. Diğer kardeşimin lakabı kazım koyuncu. Burnu, saçı, yüzü sana benziyor çok. 
Abim gibiydin seni tanıdığımdan beri. Yürüyorum sanki senin yanında. Sanki hiç görmediğim, kaybettiğim bir abim. Şimdi senin memleketinden ayrı kaldığın yaşlardayım. peki abim nasıl oldu da sen aynı kaldın benim yaşlarımdayken.? Karadenizli çocuk olarak kaldın hep. Ben kalamadım. Onlara benzedim. Kötülük yaptım, kalp kırdım, aldatıldım ve intikam aldım. Ben Karadenizli kalamadım. Abim. 
Her şeye rağmen senin gibi birinin bu topraklarda yaşamış olduğunu bilmek, çoğu gece içinden çıkamadığım soruların cevabı oluyor. Çok zaman azmim oldun, yolum oldun, hoşgörüm oldun, amacım oldun. İyi ki var oldun.

kazım koyuncu

çok özlediğim, memleketimin şair ceketli çocuğu.. Dünya gözüyle canlı canlı izleyebildim ya, başka hiç bir şey istemem. dünyanın en büyük grupları, sanatçıları gelse, onun o konserlerinin yanından geçemez..

 

kazım koyuncu

galevera deresi isimli eserin en derin yorumcusu..

 

kazım koyuncu

7-24 keyifimi yerine getirebilen nadide insan.

 

kazım koyuncu

Yine de o kadar şanslısın ki bak hala adın şarkıların dolanıyor buralarda. Herkese nasib olmuyor boyle

 

kazım koyuncu

Çok ağladım sen gittikten sonra... Ama başımı hiç öne eğmedim... Senin gibi, senden öğrendiğim gibi hep dimdikti başım...
Yaz sıcağının telaşıyla uğraşırken bakmamışım hiç televizyona, açmamışım radyoyu... Gittiğini 25 Haziran akşamı arkadaşım
"başın sağolsun" deyince öğrendim... Donup kaldım kazım abi, nefes alamadım... Sesini duymak istedim... hayde’yi çıkardım hemen... Sen "koyverdun gittun beni" derken ağlamaya başladım... Aklımda sayısız düşünceyle sabaha kadar... Hıçkıra hıçkıra... Susmadan...
Doymamıştın daha Karadeniz’imin fındık tarlalarına, havasına, suyuna, toprağına...
"dev bir dalgadır, özgür bir sudur..." dediğin ve asiliğini aldığın hırçın Karadeniz dalgalarına...
Horona, tuluma, kemençeye, gitarına...
Kargaşasına rağmen vazgeçemediğin "nerede yaşamak istersin diye sorsalardı yine İstanbul derdim" dediğin İstanbul’a...
"bütün güzel şeylerin sebebi" gönül'e...
"hayat çelişkilerle dolu, çelişkiler olmayınca hayatta olmuyor" dediğin hayata...
"hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilemesek de geleceğe. Kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, donkişotlara, ateş hırsızlarına. ernesto
"çe" guavera’ya, yollara-yolculuklara, sevgililere-sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamadıklarımıza, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara..." bunların hiç birine doymamıştın ki...
Biz de sana doymamıştık...
İstiklal caddesi doymamıştı yıldızlı t-shirtini giyip sokaklarında dolaşmana...
Gittin... Oysa daha yapacak ne çok şey vardı...
"yan yana getirilmemiş sesler duyuyorum" demiştin, yan yana getireceğin sesler vardı...
Müziğini yaptığın
"hoşçakal"ı o kadar içten söylemişsin ki giderken, hala içimiz acıyor dinlerken...
Bu kadar çok mu istedin gitmeyi.? Gideceğini bilseydi hiç yazar mıydı barış pirhasan o sözleri?
(başlayalı 1 ay oldu ama hala tamamlayamadım abi... Sanırım gidişinin 3.yılına yani 25 Haziran’a kadar bitmiş olacak... Bu arada 17 Mayıs’ta her zaman ki yerimizde buluşuyoruz... Geleceksin değil mi?
"bir türkü söyle de herkes Karadeniz’i görsün..." seni çok özledik...)
"ayak izim kalmadan gidiyorum" dedin, gittin... Ama ardında çok iz bıraktın... Gideceğini ya da bize bu şekilde veda edeceğini hiç düşünmemiştik..."gitme" diyemedik bu yüzden...

Belki bedenin gitti ama yüreğin hala bizimle beraber... Seni tanıdığım günden bu yana sesini duymadan geçirdiğim bir gün bile yok...

Hayattan yorulup umutsuzluğa kapıldığım yani en dibe vurduğum anlarda yardımıma koşan yine sensin...

Senin sözlerin, senin sesin, senin müziğin... Kalbim senin sayende öğrendi kendi kendini onarmayı...
3.horon buluşmamızı gerçekleştirdik 17 Mayıs’ta... Her zaman ki gibi, çok kalabalıktık abi... Hepimiz aynıydık, tek eksiğimiz sendin... Mikrofon elinde bir yerlerden çıkıp gelirsin çok bekledik... Gelmedin ama eşsiz sesin sayesinde istediğin gibi horon hiç bir yere sığmadı...
Bugün tam 3 yıl oldu sen gideli... Elimde olsaydı 25 Haziran’ı bütün takvimlerden silerdim...
"bir sevgi yarattım ben" demiştin o yarattığın sevgi büyüdü kocaman oldu... Ve seni sevenler o sevgiyi daha da büyüterek sadece şarkılarınla anıyor seni... Reklamsız, klişesiz, belki sessiz ama çığlık çığlığa yani senin istediğin gibi...
Yazar arkadaşlarımdan biri
"ben seni sevduğumi dünyalara bildirdum" deyince bana sigara yaktıran adam yazmıştı senin için... Şimdi bende bir sigara yaktım seni sevduğumi dünyalara bildirurken... Sakın kızma hala ağlıyorum diye seni çok özlüyorum...
"bir boşluk ki nasıl insanla dolsun, bilmiyorum var mı daha acısı.?" demiştin ya; daha acısı yok abim...
Boşluğun dolmuyor, dolmayacak... Şarkıların hala deniz kokuyor... Ve hala "haziran'da ölmek zor..." Teşekkürler şair ceketli çocuk... (tsira 13.05.2008-25.06.2008)

 

kazım koyuncu

Dördüncü senesinde de ölmemiş olan, yukarıda bi yerlerde bizleri izleyen insan. Eminim ki şu yazılanları okuyor, okuyamasa bile hissediyordur. 
Rahat uyu üstad yerinde. Unutulmayacaksın hiçbir zaman!

 

kazım koyuncu

Geçen seneki yılbaşı gecesiydi 'gidiyorum' şarkısını bu kadar hissederek dinlediğim, Kazım Koyuncu’nun duygusal şarkısı.
salonun ortasındaki pufa oturup bir yandan laptoptan gitar akortlarına bakıp çalmaya çalışırken şarkıyı,ben çoktan 'gideceğini' anlamıştım hiç hissettirmemişsen de.!
Ben sende sevmiştim bu adamı da şarkılarını da.
Sonra gidiyorum dedin.!
Bir şey demeden gidiyorum dedin.!
gitme diyip sarıldığımda,hayatım bu ölüm şarkısı hem gitmiyorum ki bir yere diyince,hiç inanmadım biliyor musun?!
Ben ilk defa inanmadım sana.
Gideceğin an meselesiydi sanki
o gece gayet mutluyduk
yılbaşıydı
birlikteydik
ve aniden bu şarkı geldi kulaklarımıza
gitmen de uzun sürmedi zaten
gittin
bir şeyler söyleyip
ama gittin!
'ne küslük var ne pişmanlık kalbimde 
yürüyorum sanki senin yanında 
sesin uzaklaşır her bir adımda 
ayak izim kalmadan gidiyorum'
kısmı da benden gelsin.
Küs değilim.
Olamam da zaten.
Hoşça kal kazım koyuncu
hoşça kal sevdiğim!

kazım koyuncu

2004'te İstanbul’dan ayrıldım ben. Bu dünyada belki en haksız eleştirilere maruz kalan Ankara’ya kadardı yolum. ODTÜ denen baş belasına gidiyordum. Hoş, o kadar sene uğraşıp diploma almadan çıktık ya, neyse. O ayrı bir konu.
Dünyadaki en saçma şehirlerden birinde öğrendim ben kazım koyuncuyu. Daha önce birkaç kere kulağıma çalınmıştı adı ama kendisiyle orada tanıştım ben. Bugün Ankara’yı sevme nedenlerimden birisi kendisini tanımamdır belki de.
2004 sonu oldu, aralığa geldik, Kızılay’da bir afiş gördüm: kazım koyuncu, Fuat saka, volkan konak. Bahtıma bakın ki 17 Aralık’taydı konser. Gitmedim. Mevlana dedim. Şeb-i aruz dedim, gitmedim.

Bugün hala şeb-i aruzlardan tiksinirim bir yandan, o da hediyesi oldu bana.
Gelmedi sonra bir daha. Gelemedi. Gelmek isterdi belki "şu hastalık hikâyeleri filan" izin vermiş olsaydı. Gelemedi.
Bugün, "dedemi özlüyorum" dediğim zaman bile bana söven annem, "Kazım’ı özlüyorum" dediğim zaman demiyor bana bir şey. "ev hanımı" annemin, bu işlerle ilgisi olmayan annemin, annelerin bile gönlüne girmek...! Rahat uyu şair ceketli çocuk. Rahat uyu.

 

kazım koyuncu

Karadeniz müziğini Rock müzik ile harmanlamış, tadına doyulmaz sesi ile her şarkısı ayrı bir müzik ziyafeti olan gerçek sanatçılarımızdandı. 25 Haziran 2005'te kaybettik onu. Bu harika yazı ona aittir. İşte böylesi kalbiselim bir insandı. 
"bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe. Kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, donkişotlar 'a, ateş hırsızlarına.

ernesto "çe" guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere. Sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük.

Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya."
teşekkürler sana kazım abi.!.!.!

 

kazım koyuncu

İşte gidiyorum dediğinde 7 cihanın kalbini kanatan insan...

 

kazım koyuncu

Hayatını müziğe ve doğru bildiğini yaşamaya adamış, musiki açıdan harika eserler vermiş, fikri açıdan belli bir kesimin sesi olmuş, saygı duyulası, dinlenesi, dinlettirilesi (dinlemeyenler dövülesi) , Çernobil’in son kurbanı sanatçımız...

O kadar hissederek ben seni sevdiğimi dünyalara bildirdim demiştir ki can alıcıdır. Allah rahmet eylesin.

 

kazım koyuncu

Tüm albümlerini didik didik etmiş ve bilmediğim şarkısı yok derken bir gün radyo da rast geldim o nasıl bir müzik sözler harika hiç duymadım derken bazı sanatçılar ile ortak albümünden buldum.
Kazım koyuncu-çift jandarma

 

kazım koyuncu

Bir sürü acının içerisinde, acısı küllenmemiş abim. 
Kalbimiz acıyor, hala. 
Sen hiç ölme, orda kal. Oradasın biliyorum.

 

 

kazım koyuncu

İçimden önceki yıllar gibi fırtınalar kopuyor. Hiç biri bir öncekini aratmıyor. Sanki bir öncekinin açığını bir sonraki kapatır gibi sert...

Bu hüzün o kadar farklı bir duygu ki sanki alacağım en iyi ve güzel haber bile bunu bastıramayacak gibi...

Şimdi yine içimde bir şeyleri eksik yaşadığım anlardan birindeyim. Bu hisler beni bir süre hayattan kopartıp farklı bir insan yapabiliyor. Kazım koyuncu yalnızlığı anla diyor ama bir türlü bunu beceremedim. Şimdi yine kendimi çaresiz ve mutsuz sandığım zamanlardan birindeyim. Gidecek bu hüzün ama tekrar tekrar daha güçlü gelecek. Bu başka türlü bir şey, Kelime bulamıyorum ne yazabilirim diye düşünüyorum ama hep aynı duygular. ve onları da anlatamıyorum dolayısıyla yazamıyorum. Şuan gerçekten çok acizim.

 

kazım koyuncu

Bir seneyi daha devirmişiz biz yine, sensiz. 
Burnumun direğini hala sızlatan, Kazım abim. Her yaz böyle ardında ağlayışımızı hatırlayıp bir daha ağlıyorum. Kazım abim. 
Taşlarına basamadım daha mezarının yollarının. Ama sen ordasın, zaten hem buradasın. Toprağa, havaya, suya karıştın. Karadeniz’e karıştın, Çoruh’a. Kızılırmak’a, Fırat’a karıştın. Hepimiz için akıyorsun. Hepimiz için hepimizi bir arada tutuyorsun.
Kazım abim. Özledim. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.

 

kazım koyuncu

Yüreğimizin en asi yerindeki şair ceketli uşak...

 

kazım koyuncu

Ölmesin Müzisyenler, ölmesin sanatçılar, ölmesin ruhu güzel - sesi güzel - dili güzel olanlar, ölmesin kimse, ölmesin insanlar...

Ölümün, bir bakıma yeniden doğuş olabilmesi düşüncesi yetmiyor gidenin ardından kan tükürmemeye.

Kader, felek, adalet, alın yazısı vs. dolaylanışlar uysallaştırmaya kâfi gelmiyor bazı insanların ardında kalanları.

Yaşamın formatını, ilahi adaletin sağlam dikişli ceplerinden araklamaya çalışmaktan usandım mı ne, sağlıksız olabileceğini zannettiğim ama yine de bu duyguma virgül verdiğim geleceğe umudun, erinç geçmiş örneği olacak inşallah Kazım Koyuncu.
Ne kadar yazık gençliğine ve ne kadar hayret şu düzene...

 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Haziran.2014 - okkesb@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb61@gmail.com,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Haziran.2014 - okkesb@gmail.com,

 

.

Kazım Koyuncu Yollama

<iframe class="itusozlukvideo" width="640" height="480" src="http://www.itusozluk.com/embed.php?id=97275" frameborder="0" marginwidth="0" marginheight="0" scrolling="no"></iframe>

 

Hiç mu Duşunmedun Sen Sevduğum boyle ağlar

<iframe class="itusozlukvideo" width="640" height="480" src="http://www.itusozluk.com/embed.php?id=11833" frameborder="0" marginwidth="0" marginheight="0" scrolling="no"></iframe>

 

Rindlerin Ölümü...

Ne kadar geç buldum onu… Ve ne kadar erken kaybettim. Ne kadar erken… Tipik bir insanoğlu yanılgısıydı benimki… Daha gençti nasıl olsa… Önünde uzun yılları vardı… Olgunluk dönemini de yaşayacak, bir ekol olacak, izleyicileri, öğrencileri olacaktı… Nasıl olsa yanı başımızdaydı. Sık sık konserlere çıkıyordu… Birini kaçırsak, diğerine giderdik nasıl olsa…

Gerçekten öyle miydi? Gördük ki, değilmiş. Herkesin ömründe 4 mevsim olmuyormuş bu âlemde. Aslında bunu yeni öğrenmiyoruz, çok iyi biliyoruz da, ne diye hemencecik unutuveririz? Neden sevdiklerimizi bu kadar ihmal ederiz? Neden yüzlerine bakarken, bu bakışın onu son görüşümüz olabileceğini düşünemeyiz?

Kâzım ile tanışmak nasip olmadı. Dedim ya, acelemiz yoktu nasıl olsa... Trabzonspor için o besteler yapacak, ben yazılar yazacaktım... Ve nasıl olsa günün birinde ya bir maçta, ya bir konserde ya da ne bileyim Trabzonspor Dergisi’nin bürosunda filan tanışacaktık.

Trabzonspor Dergisi’nin bürosunda tanışmak değil, amansız hastalığını öğrenmek nasip oldu, sevgili Aytekin Akay’dan. Aytekin’in aktardığına bakılırsa, doktorlar Kâzım’a "Yüzde seksen kurtulacaksın demişlerdi. Bu yüreğimize bir parça su serpti serpmesine ama o doktorlar Volkan Konak’ın babası için ne demişlerdi kimbilir?..
İlerleyen günlerde haberler kötüye gitmeye başladı. Sonra sonra, sormaya da korkar olduk. Dua etmekten başka yapacak bir şeyimiz yoktu ya, hayatın harala gürelesi içinde onu da hakkıyla yaptık mı bilmiyorum..
Ölüm haberini aldığımızın akşamı işten çıktım eve gidiyorum. Bir de baktım ki, insanlar sahillerde güle oynaya geziyorlar, rüzgar tatlı tatlı esiyor, yapraklar neşeli neşeli oynaşıyorlar. "Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz, Kâzım öldü Kâzım, haberiniz yok mu.!.? diye haykıracaktım az kalsın.
Neyse ki sakinleşmem fazla zaman almadı. Dünya böyleydi işte, hayat böyleydi. Kim bilir biz de kimler acı içindeyken neşe ve keyifle hayatın tadını çıkarıyorduk, kim bilir.?
Ne kadar geç buldum onu... Ve ne kadar erken kaybettim... Ne kadar erken... Nasıl da aileden biri gibi olmuştu benim için... Tek kelimesini anlamadığım “Ella ella” türküsünü nasıl da benimsemiş, Ali Kemal Denizci’nin puslu bir Avni Aker gününde etrafına bordo-mavi ışıklar saçan bir gök cismi gibi rakip kaleye inmesiyle nasıl da özdeşleştirmiştim o türküyü... Kim bilir, belki de Ali Kemal öyle bir günde rakip defansı bunaltırken, Hemşin’de bir köy düğününde o türkü söyleniyordu, kim bilir.?
Nedendir bilmem; düğün, nişan, toplantı, maç, piknik, cenaze gibi insanların topluca bulunduğu her organizasyonda benim aklımda bir enstantane kalır ve o organizasyon, o enstantaneyle benim hafızamda billurlaşır. Kâzım’dan da geriye, önde Birol Topaloğlu’nun tulum çaldığı, arkadan da cenaze alayının geldiği görüntü kaldı. Hafızamdan ölünceye kadar çıkmamak üzere..

Böyle bir ölüm için, belki de en güzel sözü
Rindlerin ölümü adlı emsalsiz şiirinde üstâd Yahya Kemal söylemiştir:
Hâfızın kabri olan bahçede bir gül varmış,
Yeniden açarmış her gün kanayan rengiyle.
Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış,
Eski Şirâz’ı hayâl ettiren ahengiyle.

Ölüm asûde bahâr ülkesidir bir rinde,
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin selviler altında yatan kabrinde,
Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.


Evet evet... Kim bilir demeyeceğim bu sefer... Ali Kemal Denizci Avni Aker’de rakip defans üzerine bir felaket gölgesi gibi çökerken, Hemşin’de bir köy düğününde "Ella ella” söyleniyordu hep bir ağızdan... Bundan eminim artık...
İnsan bu âlemde ismi en son anılıncaya kadar yaşarmış... Demek oluyor ki Kâzım hep bizimle kalacak, hiçbir yere gitmeyecek.
Rahat uyu Kâzım. Kısacık ömründe gök kubbeye o kadar hoş sadalar bıraktın ki, onların lezzeti dünya durdukça bizlere yetecektir.
Bülent Şirin - 28.06.2005

 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Haziran.2014 - okkesb@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb61@gmail.com,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Haziran.2014 - okkesb@gmail.com,

 

Metni

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP