O BAYRAKLAR NASIL İNER.?

Tunceli dağlarına dikilmiş PKK bayrakları, oradan Türkiye Cumhuriyeti devletine meydan okur gibi. Nasıl oluyor da indirilemiyorlar.?

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

O BAYRAKLAR NASIL İNER.?

Tunceli dağlarına dikilmiş PKK bayrakları, oradan Türkiye Cumhuriyeti devletine meydan okur gibi. Nasıl oluyor da indirilemiyorlar.?

Görevliler indirilmesini istemiyor, ya da böyle bir emir yokken ne diye kendi başımıza bela alalım mı diyorlar, nedir.?

Valinin yaptırım gücü yok, belediye başkanının yaptırım gücü yok, savcının yok, jandarmanın yok, polisin yok… Hiç biri bu nedir.?

Emir büyük yerdendir sesinizi çıkartmayın demişler gibi. Şu emrin geldiği merkezi aslında herkes biliyor. BOP haritalarının yapıldığı yerdir orası. Eşbaşkanların bir tanesi Erdoğan, diğeri de Barzani. O bayraklara hiç laf etmediğine göre, başbakan biliyor ve susuyor demektir.

Devletsiz kaldığımızın resmidir. Jandarmayı çekersen, polisi saygı duyulmayan konuma getirirsen, 35.maddeyi değiştirip askerini BM barış gücü yaparsan, kurmay subaylarını sahte CD’lerle mahkûm edersen, PKK bayraklarını kim indirecek diye biz de boşuna bekler dururuz.

Eğer Tunceli halkı PKK’nın kendilerine ördüğü tuzağı fark ederse gider indirir. Diyap Ağa’nın torunlarıysalar bunu yapacaklar! Yoksa çok büyük acılar yaşanır. Tarihten bir parça ders almışlarsa bu tuzağın bizzat kendilerine dış düşmanlar tarafından örüldüğünü görmeleri gerekir.

PKK bu dağlarda bir kurtarılmış bölgeyi mi işareti ediyor, “yoksa gelin burayı bombalayın” işareti mi veriyor.? Tuncelili herkes bunu iyice düşünsün?

Bu bayraklar hangi fabrikada imal ediliyor, “made-in.?” ne yazıyor, lütfen biriniz baksın. Kuvvetle muhtemeldir o fabrika İngiliz fabrikasıdır. Babamın öğüdüne göre, bizi birbirimize düşürmenin her türlü tuzağını kuran onlardır. Bayrağı götürür diker oraya, PKK eliyle veya başka yolla,  fotoğrafını çeker dağıtır, TC devleti de gider bombalar o köyleri. 1938’deki de benzer bir durumdu, Katolik Fransa ve İngiltere kuyruk acısını çıkartıyordu.

Hani Osmanlı zamanında Tunceli’de 8 tane İtalyan, Fransız ve Amerikan (Katolik ve Protestan) kolejleri vardı ya, Atatürk’ün ancak İstiklâl Harbi sonunda yasaklayabildiği yabancı okullar, onları ne için açmıştı o emperyalistler, düşünsenize. Ayağını bastıkları yer onlarınmış…

Anımsayalım; Roma’nın baş edemediği Pers yöneticileri, Oğuzlu akil adamlar buralarda yaşadı. Dorsi-u-Ma (Dersim) burasıdır. Yani cesur ve Hilal (Tur-ci) uğruna savaşanların yeridir.

Rize’de nasıl ki çokça Oğuz Öztürk adına rastlarsanız, burada da çokça Aziz Tunç-Türk adına rastlarsınız. Bükülmez Tunç bilekli Hilal uğruna Romalı yağmacılara karşı savaşanları tarif eder.

Romanın kasası demek olan Venedikli Yahudi tefecilerin kuyruk acısı var buralardan.

Claudio adlı Roma kralının Pülümür’de esir alıp Roma’da öldürdüğü Zeynep Sultan’ın memleketidir Tunceli. Zeynaoğulları, Zeyneloğulları, Zeyneboğulları bulursunuz Tunceli’de. Gazze’yi ve Ankara’yı Romalı yağmacılardan kurtarmış olan Azizler ordusuna başkomutanlık yapmıştı. Zaza adı (Aziza) Azize Zeynep Sultan’ın adından gelir. Gazze de onun adıdır, onun için poşuları aynıdır.

Zazaca, Perslerde en yüksek seviyeli bilim adamlarının ve yöneticilerin kullandığı elit dilinden bugüne kalan dildir. Zazalar onun için İslam’da bilimi ibadet sayan Maturidi itikadındandır. Onun için emperyalist düşmanlarımız bilim yapmamızı istemezler, çünkü bilim olan yerde İngiliz Nakşi şeyhleri barınamaz.

Diyap Ağa’sız Tunceli anlatılamaz. Sivas kongresinde bir ay boyunca “Buradan manda kararı çıkamaz” diye en tutarlı tavrı koyanlardandı.

15 oğluyla birlikte kongrenin korumasını gönüllü üstlenmişti. Alevilikte çok önemli bir kol olan Sarı Saltukların Ferhat Uşağı aşiretinden olduğu bilinir. Sarı Saltuk Dede ocağı Zeynep Sultan’a kadar gider. Zeynep Sultan ise, borç köleliğini ilk yasaklayan 2. Kuruş’a ve kızı Artemis’e kadar gider.

Böyle damarlar var bu topraklarda. Tunceli’ni yıkmadan Anadolu yıkılmaz, bunu biliyor İngiliz gizli servisleri. Tunceli halkının Alevi kültürünü, yani bilime olan saygısını yok etmeden Türkiye’ye şeriat gelemez, onu da biliyor başbakan Erdoğan.

Kürt konferansı toplayanlar, Nakşi Barzani’yi başkan edecekleri bölgede Tunceli’ni yok etmeden bunu yapamayacaklarını bilirler.

Buranın insanı laikliği savunur, şeriatçı Kürdistan planlayanların önünde en büyük engel Tunceli’dir. Ona göre plan kurulmuş görünüyor, Tunceli’nin bombalanmasına zemin hazırlamak icap eder.

Bu bayraklar Tunceli halkının düşmanları tarafından oraya dikilmiştir, bunu herkes bilsin. Bir yandan Erdoğan’ın Aleviliğe karşı insanlarda nefret uyandıran söylemleri, Bakınız, Tunceli halkı hem Öcalan tarafından hem Erdoğan tarafından sıkıştırılıyor. Erdoğan ile Öcalan paslaşarak bunu yapıyorlar, ikisi de dış planların görevlisidir.

Tunceli halkı, düşmanlarımızın ördüğü bu tuzakları görmeli, o bayrakları o dağlardan indirmelidir.

O dağlar, Mustafa Kemal’in Diyap Ağa’ya "Şayet Ankara'dan çıkarak Dersim'e gelsem, mücadelemizi başa çıkarmak için yüksek dağlarınız ve büyük mağaralarınız var mıdır.? Bizi saklar mı.?" diye sorduğu dağlardır. 

Diyap Ağa’dan "Dersim'in dağları hepimize yeter" cevabını aldığı dağlardır.

Zeynep Sultan’ı bugünlerde sıkça anlatıyorum, onun için yakılmış olan Leyla türküsünü söylüyorum.

Geçen hafta güzel bir tesadüfle eski Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek’e Zeynep Sultan’ı anlatma fırsatım oldu. Çok şaşırdı, sevindi. Meğer aile lakapları Zeyneboğlu imiş ve soyadı alınırken cüzdanlarını Zeyneboğlu olarak beklerken nüfus memuru her halde kadından oğul olunmaz diye değiştirmiş, Zeybek olmuş. Ailenin bir diğer kolunda Zeyneloğlu varmış. Ailede kız çocuk doğduğunda ilk adı mutlaka Zeynep olurmuş. Anne tarafından Zeyneboğlu olanlar mutlaka çok zeki oluyorlarmış.

Sayın Zeybek’e, Atatürk’ün ilk eşi Fikriye Hanımefendinin ikinci adının Zeyneb olduğunu söyleyince iyice şaşırdı, heyecanlandı.

İşte,  böyle sürprizlerle dolu bir toprakta yaşıyoruz. Bir türlü yok edemiyorlar törelerimizi. Tunceli’ni sevmiyorlar, çünkü töreli insanlar yaşıyor orada.

Halkının bileği tunçtandır, bükülmeyen bileğe tunç der bizim insanımız.

Oğuzların (Perslerin) en dirençli yöneticileri, kadın savaşçıları ve Roma’ya karşı ordular toplama töresi olan bir yerdir Tunceli.

MÖ.400’de, Anabasis’te anlatılan iki Oğuz beyinin birbirine karşı savaştığı yer buralardadır. “Onbinlerin Dönüşü” kitabında anlatılır.

Akmenid Oğuzlu beylerinden iki kardeş birbiriyle savaştırılıyor, Batı Karadeniz (Kios) valisi olan küçük kardeş Atina oligarkları adına ağabeyinin üzerine gönderiliyor, Fırat nehri kenarında yenik düşüyor, ağabeyi onu öldürüyor ama askerlerin geri dönmelerine izin veriyor, kitap bu dönüşü anlatır.

Batılı yağmacıların tarih boyunca her defasında gelip tıkandıkları bu bölgeyi şimdi yeni tuzaklarla Alevi-Sünni çatışması göstererek veya Türk-Kürt çatışması göstererek perişan etme gayretlerini boşa çıkartmalıyız. Toprak Ana bizden bunu bekliyor.

1980’de Molla rejimini İran’a getiren Katolik Fransa’yı anımsatayım, Leyla Zana’yı pek severler. Buralara gerici rejimlerle gelir emperyalistler, Barzanileri Erdoğanları çok severler. PKK geçici görevlidir, yolu onlarla açarlar, İran’da yolu Halkın Mücahitleri örgütüne açtırmışlardı. 8 yıl süren İran iç savaşında, Şirazlı Alevi Türkmenler 2,500 milyon kayıp verdi. Halepçe kırsalında Şiraz Türkmenleri kadın ve erkek askeri kamplar kurmuşlardı.

Meşhur Halepçe katliamı denilen vahşet onların öldürülmesiydi, sanıldığı gibi Kürt katliamı değildi.

Kürt kartını masaya koymak için kullanıldı. Saddam Hüseyin’i katliam suçlusu ilan ettiklerinde Saddam ABD müttefikiydi. Her iki tarafa da silahları aynı ABD şirketi satmıştı. Ama ölenler Alevi Türkmen Kaşgari Oğuzlu antik Persepolisliydi, kendi parası Kuruş’u ilan etmiş, borç almayı yasaklamış, Babil’den Yahudi tefecileri kovmuş olan Akmenidler onlardı. Batılı tefecilerin büyük kuyruk acısı hala duruyor, unutmayın.

Şimdi kızgın boğaya saldırması için matadorun salladığı bez gibi başbakan Erdoğan’a saldır diye Tunceli dağlarında PKK bayrağı tutuyorlar;

saldırsa bir türlü saldırmasa bir türlü. Devlet adamlığı bu sırat köprüsünden halkını burnunu kanatmadan geçirtmektir, buyurun başbakan, yönetin!

Tunceli’den sonra masaya çıkartılacak Ermeni kartı var. Lütfen dikkat; Alevilerden sonra sırada Ortodokslar var, Katolik ve Protestan batılı emperyalistler onları da hiç sevmez! Asala gelip Ağrı dağına Ermenistan bayrağı dikerse kıskıvrak bağladığınız TSK ile ne yapacaksınız, görelim devlet adamlığınızı.

Mahiye Morgül - 2. Ağustos. 2013

 

Mahiye Morgül, Ankara –Aralık.2013 – mahiye@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/  - okkesb@telmar.net,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb61@gmail.com,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,

MEDYAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.!

Bilgi Sahibi Olmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

Mahiye Morgül, Ankara – Aralık.2013 – mahiye@gmail.com,

 

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP