Y-CHP'YE VERİLEN GÖREV.!

Y.CHP'nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu Masasında Oturması, Cumhuriyeti Yıkma Projesine Meşruiyet Zemini Hazırlıyor.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

Y-CHP'YE VERİLEN GÖREV.!

Y.CHP'nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu Masasında Oturması, Cumhuriyeti Yıkma Projesine Meşruiyet Zemini Hazırlıyor.

Masum gibi gözüken bu durum, Cumhuriyet düşmanları tarafından sürekli kullanılıyor. TBMM “kurucu meclis olarak seçilmiş değil, buna rağmen AKP tarafından kurucu meclis gibi çalıştırılmak isteniyor. Böylece Meclis'e yetkisi olmayan işler de yaptırılacak.! Milletin yeni anayasa yapmak için seçtiği kurucu meclis, hiç kuşku yok ki, yeni bir anayasa yapabilir. Yeter ki, halk seçtiği kişilerin yeni bir anayasa yapacağını bilsin. Kurulu meclis ise, Anayasa'da yazılı kurallara bağlı kalarak, ancak anayasa değişikliği yapabilir. Zira kurulu meclise, sil baştan yeni bir anayasa yapma yetkisi, mevcut anayasa ile verilmemiştir. Yetkisiz bir meclisin yaptığı anayasa ise meşru kabul edilemez. Bugünkü meclis, kurulu meclis olduğu için, yeni bir anayasa yapma konusunda da yetkisizdir. Dolayısıyla bu meclisin değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilk dört maddeyi değiştirmesi olanaksızdır. Siyasi iktidar, bu durumu biliyor. O nedenle yapacağı yeni anayasanın meşruiyetini tartıştırmamak için, muhalefet partilerini, özellikle de yüzde 26 oy oranına sahip CHP'yi, bu çalışmaların içerisine almak istiyor...

CHP yönetimi ısrarla bütün iyi niyetli uyarılara kulaklarını tıkamış ve sonuçta bu anayasa tuzağına düşmüştür.! AKP'nin yola BDP ile devam edeceğini açıklamasından sonra, Y-CHP Parti Meclisi'nin toplanıp; ilk dört maddeyi kırmızıçizgi olarak açıklaması, içerisine düşülen tuzaktan kurtulduğunu göstermez. Hükümetin izlediği açılım politikasına Y-CHP'nin destek vermemesini eleştiren ve ellerinde dövizler bulunan gençleri, Genel Merkez önünde protesto gösterisi yaptırılmak zevahiri kurtarmaya yetmez. Gören de sanacak ki, “açılım”ı destekleyen bu gençler, “açılım”a destek vermeyen Y-CHP yönetimini protesto ediyorlar. Yemezler.!

Çünkü Y-CHP'nin hükümetin “açılım” politikasını, kredi üstüne kredi vererek, baştan itibaren desteklediğini sağır sultanlar bile duymuştur.! Kısa aralıklarla yapılan birbirine zıt açıklamalar, CHP yönetimini güven verici olmaktan çıkartmıştır.!

Y-CHP başlangıçtan bu yana Anayasa Uzlaşma Komisyonu masasında oturarak, bu Mecliste bulunmayan yeni anayasa yapma yetkisinin, var olduğu inancının yerleşmesine ortam hazırlamıştır. Bu tutarsız davranışla, anayasanın toptan değiştirilmesinin yolunu açmıştır. Bu noktada en büyük sorumluluk CHP'nindir. Zira CHP, bu Meclis'in yeni anayasa yapabileceğini kabul etmekle, üzerinde uzlaşma sağlanamayan maddelerin de halkoyuna” sunulmasını meşrulaştırmıştır. Artık hiç bir şekilde halkoyuna itiraz edemeyecektir.!

İşte CHP'nin düştüğü veya düşürüldüğü tuzak budur. Aslına Y-CHP yönetimi, bu iki yüzlü siyaseti ile Türk halkını tuzağa düşürmüştür.!

Kaset olayından sonra, CHP yönetimine taşınan TESEVCİ ekip, işbirlikçidir ve asıl görevinin; AKP'ye muhalif kesimleri barajlayıp, muhalefet yapmalarını engellemek olduğu ortaya çıkmıştır. Bundan sonraki işi, iktidar çok rahat yapabilir ve nitekim bu plan, Y-CHP  sayesinde harfiyen uygulanabilmiştir.!

Parti Meclisi'nin son bildirisinde kırmızıçizgilerinhatırlanmasını, Y-CHP'nin muhalefet görevi yapıyormuş izlenimini vermek içindir. Aynı zamanda muhalif kesimlerin gazını da bu sözlerle almaktadır. Bildiriyi bu bağlamında değerlendirmek gerekir.!

Y-CHP'nin Kürt açılım konusundaki duruşu ile yeni anayasa konusundaki tutumu biri biriyle uyumludur.

Y-CHP ortamı hazır hale getirip, yapılan işi meşrulaştırdıktan sonra, Anayasa Mahkemesi'nin Başkanı Haşim Kılıç da asıl “görevi” olan siyasetin gereğini yapmak üzere kollarını sıvamıştır.

90 yıllık Cumhuriyet'i travma olarak nitelendirip, sonunun geldiği müjdesini vermiştir.!

Kayseri'de yapılan Yeni Anayasa Sempozyumuna katılan Kılıç, İmralı ile yapılan görüşmeleri  desteklediğini  açıklamıştır.

Dikkat buyurunuz, yürürlükteki hukuk kurallarımıza açıkça aykırı olan bu siyasi görüşmeleri, hiç bir şekilde görevi ile ilgili olmadığı halde, en yüksek mahkememizin başkanı desteklediğini açıklayıvermiştir.!

Bu durumu, yargının ne kadar siyasallaştığının bir kanıtı olarak not edelim.!

MİT Başkanı Hakan Fidan'ın, Oslo görüşmeleri sırasında, PKK temsilcilerine yaptığı:”Habur açılımında yaşananların hukuka aykırı olduğu” (1) şeklindeki tespiti de önceki notumuzun yanına koyalım. 

Kuvvetler Ayrılığı ve Hukukun Üstünlüğü gibi evrensel hukuk ilkelerinin, AKP iktidarı boyunca nasıl işlevsiz hale getirildiğinin de altını çizmeden geçmeyelim...

En yüksek mahkeme başkanının, hukuka aykırı olduğu tartışma götürmeyen Habur açılımı ve onun devamı olarak gelen Oslo görüşmeleri” ile “İmralı görüşmelerini desteklediğini açıklaması tam bir skandaldır.!

Ana muhalefet partisi Y-CHP 'nin, bu durumu görmezden gelerek, aynı oyunun içerisinde rol alması ise ikinci büyük skandaldır... Anayasa Mahkemesi Başkanı; 4 partinin Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda oturmasını, bir “şans olarak görmesi ise, Cumhuriyet'i yıkmak üzere kurulmuş bir ortaklığın itirafıdır.!

AKP, CHP ile MHP'nin İmralı Süreci”ne daha fazla dâhil olmasını istemektedir. Kuşkusuz bunun bir nedeni vardır. Muhalefet, muhalefet görevini hakkıyla yerine getirebilse, AKP yaptığı işler nedeniyle bir miktar puan kaybeder ve oylarında azalma meydana gelir. AKP'nin düşen oyları doğal olarak muhalefet partilerine katılır. Böyle bir oy kayması olmasın diye, haklı olarak iktidar muhalefetin işin içerisinde olmasını isteyebilir. Zaten muhalefet olmasa da iktidar, dilediği yasaları çıkartarak ve gerektiğinde halkoyuna başvurarak, istediği değişiklikleri yapabilirdi.!

Bunun için TBMM'nde yeterli çoğunluğu her zaman bulabilmektedir.!

Meclis aritmetiği açısından durum böyledir...

Siyasi açıdan iktidarın elini güçlendirecek ve iktidar partisinin oy kaybını en aza indirecek şekilde, işin içinde olmak ve kredi üstüne kredi açarak, Anayasa Uzlaşma Komisyonu masasında çakılı kalmak başka ne anlama gelebilir.?

Sonuçta denebilir ki, AKP'nin oyu azalmasın diye, başka bir söyleyişle, CHP ve MHP'nin oyları artmasın diye bir görev ifa edilmektedir.!

Yapılan çakma muhalefettir ve artık muhalefetin hiç bir inandırıcılığı kalmamıştır.!

Y-CHP ile Y-MHP, bir tür muhalefetçilik oyunu  oynanmaktadırlar.!

Bu ilkesiz, faydacı ve sığ politikalar sonunda, Y-CHP ve Y-MHP, PKK ile aynı Anayasa Masası'nda oturmak zorunda kalmıştır.!

Hazır söz meşruiyetten açılmışken, uzun zamandır gözüme takılan bir hususu aktarmak isterim:

CHP'nin eski genel başkanlarından Altan Öymen, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları; Nagihan Alçı ve Nazlı Ilıcak ile yandaş kanallarda programlara katılmaktadır.

Aynı şekilde Ümit Zileli de bir diğer Cumhuriyet düşmanı Rasım Ozan Kütahyalı ile benzer bir programa katılmaktadır. Kim ne dersen desin, Altan Öymen ile Ümit Zileli'nin bu programlarda yaptığı konuşmalar, program yapımcılarını, karşı görüşlere yer veren, demokrat, objektif program yapıcıları düşüncesinin yerleşmesinden başka bir işe yaramamıştır.

Altan Öymen ile Ümit Zileli'nin temsil ettiği düşünceleri izleyicilerin benimsemesi bakımından programların hiç bir yararı bulunmadığı son derece açıktır.

Tam aksine karşı görüşte olanlara; ne kadar da isabetli fikirleri olduğu hususunda güven telkin edilmesine sebebiyet vermişlerdir..

Dolayısıyla adı geçen düşünürler, son tahlilde; bu işe yaramaz, gerici ve Cumhuriyet düşmanı programları meşrulaştırarak, izleyici bulmalarına yardımcı olmuşlardır...

Aynı şekilde, Cemaate yakınlığı ile bilinen TAA - Türk Amerikan Birliği ile TUSKON -Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Federasyonu'nun ortaklaşa düzenlediği, Türk Amerikan Kongresi'nin Washington'da gerçekleşen sempozyumuna 6 Y-CHP milletvekili ile Antalya Belediye Başkanı'nın katılması, Y-CHP  açısından tam bir yönetim zaafiyeti içerisinde olduğunu göstermiştir.

Bu hamle, ABD ile işbirliği yaparak, TSK'yı tasfiye etme ve Cumhuriyet'i yıkma planında rol alan Cemaat'i, meşrulaştırmaya hizmet etmiştir.!

Y-CHP ise, bu hareketi ile hiç bir siyasi yarar sağlayabilmiş değildir. Tam aksine, Y-CHP'nin, Cemaat'in  yörüngesinde  hareket edebilecek kadar, irade yoksunu ve işbirlikçi olduğunu ortaya koymuştur.!

Tam da bu sırada, Avrupa Konseyi Karma Parlamento Meclis toplantısı için Fas'a giden CHP eski genel başkanı ve Y-CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın, Fas Kazablanka Muhammed el Fatih Eğitim Kurumları'nı ziyaret etmesi, CHP'liler üzerinde şok etkisi yapmıştır. Vaktiyle Ecevit'in Gülen okulları ile ilgili söylediği olumlu sözleri, Baykal'ın tekrar etmesi hiç yakışık almamıştır.

Başta Rusya olmak üzere, bu okulları CIA'nın yuvalandığı yerler olarak ifşa edip kapatan ülkelerin, bu yönde yaydıkları fikirler ile gayrimeşru duruma düşen Gülen okulları, Baykal'ın bilinmez ihtirasları ile bir kez daha meşrulaştırılmıştır.!

Atatürk'ün partisi CHP'nin şu kötü talihine bakar mısınız.? İkinci kez açıldıktan sonra, ezik ve kendine güveni olmayan, bu nedenle de işbirlikçiliğe yatkın liderlerin elinde kalmıştır. Genel Merkez'in şaşkınlığı, ne yazık ki örgüte de yansımıştır. Öte yandan, CHP örgütünün Ordu'da vatandaşa, 1000 adet başörtüsü dağıtarak neyi ispatlamaya çalıştığı da ayrı bir muamma olarak ortada kalmıştır! Bu noktadan itibaren, Y-CHP'ye Atatürk'ün partisi denebilir mi.?

Şu andaki rejime ne kadar demokratik, layık, sosyal hukuk devleti diyebilirsek, CHP'ye de o kadar Atatürk Devrimleri'ni savunan parti diyebiliriz!.. Laikliği ideolojisinin merkezine koymuş bir parti, nasıl başörtüsü dağıtabilir.? Bu kadar öngörüsüzlükle , sığ sularda siyaset yapılabilir mi.?

Y-CHP'nin Atatürk'ün CHP'si ile bir ilgisinin kalmadığı açıktır. CHP ele geçirilmiş ve yeni görevine göre dizayn edilmiştir... CHP artık yabancı ellerdedir ve düşmanın borusunu çalmaktadır.!

Bazı saf arkadaşlar, AKP'nin üç dönem iktidarda olmakla yıprandığını ve artık iktidar olma sırasının CHP'ye geldiğini, ABD'nin de CHP'yi destekleyerek iktidara getireceğine inanmaktadırlar.!

Onların da aklına şaşarım, emperyalizmi hiç tanıyamamışlardır. Oysa ABD'nin CHP'ye yaptığı iltifatlar veya değer verme sözleri, AKP'ye gösterilen beyzbol sopası hükmündedir.!

Dediklerimizi harfiyen yapın, aksi halde CHP'yi destekleriz diyerek, AKP'ye aba altından sopa gösterilmektedir.

Y-CHP içerisindeki bazı hainler de bu gelişmeleri, CHP'ye iktidar yolu açıldı” gibi lanse etmektedirler.!

Av. Cemil Can

 

 

Cemil CAN, Ankara – Mart.2013

http://www.medyagunebakis.com/  av.cemilcan@hotmail.com,  

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.!

Bilgi Sahibi Olmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa Olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

Cemil CAN, Ankara – Mart.2013

 

 

EĞER BİR ÜLKEDE

“Hukuk Üstün Değilse, Adalet Yok Hükmündedir.!”

"Türk Yargısında Kronik İşlev Bozukluğu Var"

Bağımsız Bir Millet Olan Papua Yeni Gine, 

Parlamenter Demokrasi Sistemini Kabul Etmiş

Ülkelerdendir.

"Adil Yargılamayı Etkileme Suçunun Oluşabilmesi

İçin, Öncelikle Adil Yargılamanın Olması Gerekir."

Türkiye, ‘Hukuk Devleti İlkesizlikleriyle Malul’

Ülkeler Kategorisini Oluşturan ‘Hibrit Rejimler’

Arasında 88.Sıradadır. 

 

Hiç Bir Şey İçin Aşırı Endişe Etmeyin.

Bakarsınız, Yarın; Ya Deve, Ya Deveci

Ya Da Üstündeki Hacı Ölebilir. İ.İnönü

 

* * * * * * * * * *

TEK YOL DEVRİM.!

YA İSTİKLAL YA ÖLÜM.!

Yaşasın Halkların Kardeşliği.!

KURTULUŞA KADAR SAVAŞ.!

ÜLKÜMÜZ TAM BAĞIMSIZLIK VE

GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE.!

 

Hazırlanmakta olan AKP Anayasası

Halkımız İçin Kölelik Anayasasıdır,

KÖLELİK ANAYASASINA HAYIR.!

 

SU HAYATTIR… SU BİR HAKTIR…

SU, KAYNAK DEĞİL, DOĞAL VARLIKTIR.

SU YASASI ÇIKARILMALIDIR.!

 

TEMA Vakfı Eko Siyaset Bildirgesi:

 “Salt ekonomi odaklı projeler dönemi bitmeli,

Ekolojik Siyaset dönemi başlamalıdır.!”

 

GELECEĞİN TÜRKİYE’Sİ İÇİN

TEMA VAKFINDAN PARTİLERE..!

“Yaşamın sürdürülebilmesinin” ve

“sürdürülebilir gelişmenin” ön koşulu

“çevrenin, toprağın, suyun, ormanın,

biyoçeşitliliğin” korunarak yönetilmesidir.

 

ÜLKEMİZ, TOPRAKLARIMIZ…

GÖZ GÖRE GÖRE ÇÖL OLMASIN.!

YEŞİL OLMASI İÇİN DESTEK OLUN..

 

 

Bir Memlekette, Namuslular, Namussuzlar

Kadar Cesur Olmadıkça, O Memlekette Kurtuluş

Yoktur. İ.İnönü

Ülkeyi Dini İrticadan Kurtarmanın Tek Yolu

Millete Kuran’ı Türkçe Olarak Okutmaktır.

Şartlar Gelişirse İhtilal’ler Hak Olur.

İrtica Başbakan’dan Cesaret Bulursa,

Kim Onun Sokağa Dökülmesini Önleyebilir.?

İrtica’nın Sokağa Dökülmesi İse Ülkenin Kana

Bulanmasıdır. İ.İnönü


Biz Açıkça Milliyetçiyiz...

Ve Milliyetçilik Bizim Yegâne Birlik Unsurumuzdur.

Türk Ekseriyetinde Diğer Unsurların Hiçbir Etkisi

Yoktur. Vazifemiz Türk Vatanı İçinde Türklüğü

Yaşatmaktır. Türkleri Ve Türklüğe Muhalefet

Edecek Öğeleri Kestirip Atacağız. Ülkeye Hizmet

Edeceklerde Her Şeyin Üstünde Aradığımız

Türk Olmalarıdır. İ.İnönü

 

 

 

 

 

 

 

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP