EN KÜÇÜK HATAYI SAVUNMA.!

Nihat CHP’ye hiç oy çıkmayan 8 bin sandıktan birinin başkanıydı.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

EN KÜÇÜK HATAYI SAVUNMA.!

Nihat CHP’ye hiç oy çıkmayan 8 bin sandıktan birinin başkanıydı. Son görüşmemizde, görevli olduğu sandıktaki üyelerden birinin, ortak arkadaşımız olduğunu anlatarak sözlerine başladı.

“Sandıktaki CHP görevlisinin ismini vermesem iyi olur” diyerek anlatmaya başladı: “İnsan 40 yıl arkadaşını tanımak için uğraş verir mi? Bu uzun zaman, sıfırdan başlayıp 40 tane yeni arkadaş yapmaya yeter de artar. Bu konuda kendimi, kazığına dolanıp ipini kısaltan buzağıya benzetiyorum. Defalarca karar vermiş olmama rağmen, elimde kesin kanıtlar olmadan bir ilişkiyi bitiremiyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse, onunla arkadaşlığımız güven temeli üzerinde hiçbir zaman yükselemedi. 40 yıl dile kolay, neredeyse bir ömür kadar.!

Bir gün hesap ettim; eşimden daha çok arkadaşlarımla zaman geçirmişim.  Geçen hafta, tutarlı davranıp sonunda arkadaşlığımıza noktayı koydum. Doğru yaptığıma da inanıyorum.  Bu gerçeği önce benden duymanı istedim. O nedenle sana anlatıyorum.  O önce anlatırsa, yine ona inanırsın diye korkuyorum. Ben ona hiçbir zaman tam olarak güvenememiştim. Şimdi bunun nedenini, geçerli bazı olgulara dayandıramayabilirim. Hayıflandığım şeylerden biri de onunla paylaştığım çok özel şeylerde bile hep tedbirli olmuşumdur. Hakkındaki düşüncemde yanılmadığımı da seçim günü bir kez daha gördüm. Sezgilerime güveniyorum ve kendimi seviyorum dostum” dedi.

Çayından bir yudum aldıktan sonra, çocukluk arkadaşım iyice açıldı: “Galiba CHP yöneticileri bu seçimde, kurultay delegelerine de sandık kurullarında görev vermişler. Bu defa sandıklarda kuş uçurtmayacaklarmış! Özellikle bu seçim, hayati öneme sahipmiş.  Genel Merkezinizden gelen komut da şöyleydi: Görev verilmiş olsun veya olmasın partili olan herkes, görevli olanlar gibi sandık sonuçlarının Genel Merkez’e ulaşmasına kadar sandık alanlarını terk etmeyeceklermiş.  Durum gerçekten o kadar kritik miydi? Sanmıyorum. Güya sandıkların başına her iş gelebilirmiş. CHP’liler seçim günü, takım halinde tetikte olacaklarmış… 

Seninki seçimden önceki gece, yıllar önce Anıtkabir’den getirdiğin ve birini de bana hediye ettiğin Mustafa Kemal desenli kravatını,  kendi elleriyle ütülemiş.  İskarpinlerini de bir güzel boyalamıştı. Geçenlerde yenge bize uğrayıp, bizim hanıma övünerek anlatmıştı. Her neyse, seninki o gün kravatı ile uyumlu, bayramlık elbiselerini giyerek, erken saatlerde okuldaki yerin almıştı. Yakalarındaki Atatürk rozetinden birbirini tanıyacak olan parti gözlemcileri, birer birer yanına gelip, başlarıyla onu selamladılar.  O da başını hafifçe öne eğip tebessüm ederek, bütün partililere ağabey ağırlığını hissettirmişti. Hadi onu da itiraf ediyorum: Havasından ötürü onu biraz da kıskanmıştım. Kıskançlığım bizim sandıktaki sonuçlar belli olana kadar sürdü.”

“Neden sandık sonuçları belli olana kadar” diye sordum.  Anlatmaya devam etti:”Bizim sandıkta CHP’ye hiç oy çıkmamıştı. Geçersiz oylar sadece birkaç taneydi. Bana öyle bakma.! Ne dediğimi biliyorum. Biliyorsun ben bu seçimde “Cumhuriyet Güç Birliği” adayına oy verecektim. Bu sizin için o kadar önemli değildi biliyorum. Ama seninki CHP’ne oy vermemişti! Buna ne diyorsun? Son oy pusulasına birlikte baktık. O da CHP’ye verilmemişti. Göz göze geldik. Yüzü biraz pembeleşti. Ben diğer sandık görevlileri bir şey anlamasın diye, onlara zarfları ve oy pusulalarını yeniden sayma görevi verdim. Her neyse, onun benim durumu anladığımı bildiğinden eminim. 40 yıldır arayıp da bulamadığım kanıtı o gün elime o vermişti. Bundan böyle benim için, hiç tanımadığım veya yeni tanıdığım fakat sınırlı kredi tanıdığım biridir. O nedenle üçümüzün birlikte yemek yeme teklifini kabul etmedim. Hiç kusura bakma. Bundan sonra o kendi yoluna, ben kendi yoluma. Sen dilediğini seçebilirsin! İstersen başka bir gün birlikte oturup yemek yiyelim, biraz dertleşiriz. Ne dersin?” dedi.

Kafamdan aşağıya kaynar sular döküldü. Sırtım terlemeye başladı. Sanki Urfa biberi yemiştim! Bir süre ikimiz de susarak öylece oturduk. Aynı masada oturduğumuz halde, ikimiz de çevremizle ilgilenmeye başlamıştık. Gerçekten de anlattıkları çok zoruma gitmişti. Sanki karşımda duran oydu. Kendi duyacağım kadar bir sesle mırıldanarak konuşmaya başladım: Geçmişte ben sana yüzde yüz güvenerek sırtımı dönüyordum.  Hala da dönerim vallahi…  Bu söylenenler doğru mu lan?  Bir taraftan partinin kurultay delegeliği gibi onurlu bir görevi üstleneceksin ve “eski tüfek” olarak ortalıkta dolaşıp partili gençlere ağabeylik taslayacaksın, diğer taraftan sana görev veren partine oy vermeyeceksin. Olacak şey mi bu! Yok artık daha neler!.. İhanet sözcüğü bile senin bu yaptığını tarife yetmez!...

Gökyüzünü “lazer” gibi tarayan gözlerimiz, yukarılarda bir yerde yine kesişti. Şimdi sıra bendedir. Gözlerimi gözlerinin bebeklerine odakladım ve azarlar gibi bir ses tonuyla konuşmaya başladım: ”Bak oğlum, çocukluğumuzdan beri, zaten sende ona karşı bir önyargı var. Bunu kendin de söyledin. Zaman içinde önyargını azaltıp yok edeceğine, daha da pekiştirmişsin. Bence sizin sandıktaki geçersiz oyların biri onundur. Çocuk heyecanlanıp, mührü iki yere vurmuş olabilir. Ya da ne bileyim, mühür doğru dürüst çıkmamıştır belki de ve sen onun oyu olduğunu tahmin edip o oyu iptal etmişsin. Bu olasılıklar ortada dururken, böyle ağır ve desteksiz bir suçlama yapmayı sana hiç yakıştıramadım. Bence ona karşı duygularını bir daha gözden geçirmelisin. İlk fırsatta ondan özür dile” diyerek, ortak çocukluk arkadaşımızı savunmaya çalıştım…

Bana ne söylese beğenirsiniz? Çok haklısınız elbette. Zira o gün söyledikleri beni daha fazla incitmişti. Keşke onunla hiç bunları konuşmasaydım.

”Geçen hafta kahvede Maça Kızı oynuyorduk. O gün biraz dalgındım. Son el oynanmış kartları doğru takip edemediğim için Karo 2’liyi çekerek, maça kızını yedim ve oyunu kaybettim.’Sorsalar idarecisin, daha 52 kâğıda kumanda edemiyorsun, bu kafa ile bir de siyasete girmeye heves ediyorsun’ dedi. Bu sözler üzerine: ”Ben senden çok iyiyim, hiç değilse kendi partime oy vermeyi becerebiliyorum. Sen 20 yıldır siyasetle uğraştığın halde,  bir karışlık oy pusulasında 6 okun yerini bulup da üzerine mührü basamadın. Oyunu yakıp yok ettin” dedim. Hiçbir bir yana kıvırmadan dosdoğru şunları söyledi:”Bu seçimde bilerek CHP’ye oy vermedik, yeni CHP diye bir şey icat etmişler. Ben eski CHP’liyim! Bundan böyle yeniden CHP’yi kurmak için mücadele edeceğiz.”  Bunu oyun masasında söylediğine pişman olduğuna eminim. Ama sözlerini bir türlü toparlayamadı. Sonra işi dalgaya vurmaya çalıştı. Bu sefer de inanan olmadı. Duydun mu seninki kurultayı toplayıp yeniden CHP’yi canlandıracakmış!  Yemin ederim kurultayı toplamak isteyenler arasında onun da imzası vardır. Doğruyu söyledi o gün. Ama o sözler bir kere ağzından kaçıverdi. Ben de o sözlerden sonra, verdiğim kararın ne kadar isabetli olduğunu anladım. Şimdi geçmiş yıllarda onu anlamak için harcadığım zamanlara acıyorum.

Suskunluk çöktü masamıza. Canım iyice sıkılmıştı. Çay bardağını elime aldım, çay da hava gibi soğumaya yüz tutmuştu. İkimiz de çok sevdiğimiz çocukluk kahvemizde, büyük olasılıkla ilk defa çaylarımızı iade ediyorduk.”Sen roman yazarı olmalıymışsın oğlum. Hayal gücün de müthiş iyi. Üstelik kendi kurduğun senaryolara da inanıyorsun. Sanki sandığın içerisindeydin. Kimin nereye oy verdiğini nereden biliyorsun? Belki de sana kahvede söylenen: “Ben bu defa CHP’ye oy vermedim” sözü gerçek değildi. Sen onu gerçek kabul edip hemen üzerine atladın. Belki seni kızdırmak ve işletmek için söylemiştir o sözleri. Belki de senin iptal ettiğin oylardan biri, CHP’nindi ve ona aitti. Bütün bunları, senin içindeki ondan nefret eden başka biri, yapmış olabilir mi? Onu eskiden beri kıskanıyorsun ve yerin dibine batırmak için kafanda kurduğun şeytanca senaryoya dâhil ediyorsun. 40 yıldır kanıt arayıp bulamadığın için, kendini başarısız de kabul ediyorsun. Sana inanmıyorum yalancı köpek!” diyerek çocukluk arkadaşlarımdan birini savunayım derken diğerinin kalbini kırdım…

Arkadaşım beklemediğim kadar sakindi, “en büyük hatayı yap, fakat en küçük hatayı savunma” özdeyişini hatırlatarak, devam etti: ”Peki dediğin gibi olsun bakalım.  Bugün bizim sandığı bir kalem geçelim! Sizin Genel Merkezin ‘8 bin sandıkta CHP’ye hiç oy verilmemiş’  şeklindeki açıklamasına ne diyeceksin? Aynı açıklama yapılırken,  Kılıçdaroğlu parti örgütünüzün çalışmadığını da söylemişti. Oy çıkmayan sandıkların sandık kurullarında görevli parti üyeleriniz vardı herhalde. Hepsi de geçersiz oy mu kullandılar?! Eğer öyleyse, durumunuz sandığımdan çok daha kötüdür. En güvendiğiniz adamlarınız, oy pusulasında partinizin yerini bulup, “evet” mührünü basamıyor galiba!  Örgütünüz böyleyse eğer, iktidara geldiğinizde ne yapabilirsiniz ki?  Benim bildiğim bir şey daha var: Bu seçimlerde on binlerce sandıkta da CHP’ne sadece 1 tek oy çıkmış! Hadi bu oyları verenlerin,  CHP’nin sandıkta görevlendirdiği kişiler olduğunu kabul edelim. Hiç biri de eşini veya çocuğunu CHP’ne oy vermeye ikna edememiş galiba! Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Daha kendi ailesini inandıramayan bu adamlar, 74 milyon insanı nasıl ikna edip de oylarını alacaklar?”diyerek taşı gediğine oturttu!..

Çok “küçük” bir hatayı savunarak, büyük bir hata yaptığımı fark ettiğimde, vakit hayli geç olmuştu. Garson tam karşımızdaki televizyonu açıp, kumandasını önümüzdeki masaya koydu. Televizyonlar “parti büyüğü” Önder Sav ile Deniz Baykal’ın, kurultayın toplanması hususunda anlaştığını (!) haber veriyordu. Kanal değiştirerek biraz ilerledim. Bütün  yandaş kanallarda terane aynıydı: Kurultayın toplanması için atılan imzaların sayısı  500’ü aşmıştı.!

Av. Cemil Can

http://www.medyagunebakis.com/ - http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.!

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP