SİYASETİ KÖTÜLEYEREK SPORU ÖVMEK

SİYASETİ KÖTÜLEYEREK SPORU ÖVMEK DOĞRU DEĞİLDİR.!

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

SİYASETİ KÖTÜLEYEREK SPORU ÖVMEK

SİYASETİ KÖTÜLEYEREK SPORU ÖVMEK DOĞRU DEĞİLDİR.!

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251. Maddesi ile özel yetkilerle donatılmış savcıların, yürüttükleri soruşturmaların gizli dosyaları “yandaş basın”ın mensuplarının ellerinde dolaşması neredeyse kanıksandı. 250. Madde ile özel görev verilmiş ağır ceza mahkemeleri ise yargılamada açıklık prensibini gereği gibi uygulamaması da öyle. Soruşturmada “açıklık” kovuşturmada “gizlilik” kural haline geldi. En basitinden bir örnek; “Ergenekon Mahkemesi”nde şüpheliler aleyhine olan bazı kanıtların “imajları” savunma avukatlarına verilmeyerek gizlenmektedir!Gizli tanık”ların varlığı bu duruma eklendiğinde “yargılamada açıklık” ilkesinin ihlal edildiği tartışmasız hale gelmektedir. Denebilir ki, soruşturmalarda esas olan “gizlilik” yargılamalarda da belirleyici hale geldi! Bu durum karşısında elbette ki, adil ve güvenilir yargılamadan söz etmek olanaklı değildir. Geçen hafta başlatılan “şike Soruşturması”nda da durum değişmemiştir. Şikeye adı karışan kulüp yöneticileri ile futbolcular hakkında, soruşturma aşamasında toplanmış görüntü ve ses kayıtları yine yandaş basına paylaşılmıştır..  Ergenekon Davası” ile ilgili olarak da görüntü ve ses kayıtları basına sızdırılmıştı. Fakat spor yazarları ile taraftarları, bu kanun dışı duruma pek de ses çıkartmamışlardı. Şike soruşturmasının genişlemesi ile Trabzonspor ve Beşiktaş’ı da kapsamına alma olasılığı belirdi. İlk defa spor yazarları ile taraftarların dikkati, özel yetkili savcılar ile özel görevli ağır ceza mahkemelerinin üzerine çevirdi.

Bu nedenle mahkemelerin “bağımsızlığı ve tarafsızlığı” ile “soruşturmanın gizliliği ve kovuşturmanın açıklığı” ilkelerinin önemi bir kez daha öne çıkıp, tartışılmaya başlandı...

Her hukukçunun fakültede okuduğu “Ceza Muhakemesi Hukuku” dersinin, temel prensiplerini bir kez daha gözden geçirme zamanı geldi de geçiyor. Bu konuda başvurulacak kaynak; rahmetli hocamız Prof. Dr. Nurullah Kunter’in paha biçilmez değerdeki ders notlarıdır. Bu nedenle benden bir özet çıkartmamı isteyen değerli dostum Avukat Atakan Akyıldırım’ı kutluyorum.

Hukuk Fakültesini hak ederek bitiren her hukukçunun bildiği gibi; muhakeme işlemlerinin açıklığı daha çok kovuşturma işlemleri bakımındandır. Bu açıklığın, kontrolü sağlayarak, insanları gizli yargılamalara karşı koruduğu, adaletli yargılanmayı gerçekleştirdiği, mahkemelere güveni sağladığı için demokratik rejimlerin vazgeçilmez prensipleri olduğu kabul edilir. Bu prensip her işlemin açık olmasını da gerektirmez. Anayasamız “Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır” demekle (1)  açıklığı duruşmalar bakımından aramıştır. Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, davanın açık görülmesini bir hak olarak kabul etmiştir.(2) İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ise, bu kurallara son kararın açıklığını eklemiştir.(3)

Açıklık, isteyenin hazır bulunması ve yapılanları görmesi kadar, söylenenleri işitmesi ve gösterilenleri görmesidir de. Bu sebeple demokratik ülkelerde, büyük salonlarda dinleyicilerin de duymasını ve görmesini sağlayacak teknik donanımlar konulmaktadır.

Açıklık, isteyenin görmesi ve duyması kadar, gördüklerini, duyduklarını başkalarına yayabilmesini de gerektirir. Kuşkusuz, bu durumun istisnaları vardır.(4) Ayrıca yine Anayasamıza göre “genel ahlak veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde” duruşmalar kapalı yapılabilmektedir. Açık duruşmalarda olan bitenin yayınlanması bu itibarla serbesttir. Nitekim Anayasa “Basın hürdür” derken (5)  bunu ifade etmiştir..

Basın Kanunu, ceza kovuşturmasının başlaması ile son kararın yargı halini almasına kadar, hâkim ve mahkemenin hüküm, karar ve işlemleri hakkında mütalaa yayınlanmasını yasaklamıştır.(6) Hâkimleri etki altında bırakmamak için konulan bu yasak, duruşmada olan bitenin hikâye edilmesini yasaklamadığından açıklık prensibine aykırı değildir.

Hâkimi diğer memurlardan ayıran en belirgin özellik, onun bağımsız oluşudur. Bağımsızlık yargılamaya, yasama ve yürütmenin üstünde olduğundan dolayı değil, görevini hakkıyla ve tam olarak yapabilmesi için tanınmıştır. Bir diğer söyleyişle yargılama, gücünü bağımsızlığından alır. Hâkimlerin bağımsızlığı, kararlarını verirken hür olmaları, hiçbir dış baskı ve etki altında bulunmamaları demektir. Baskı yapılması kadar yapılabilmesi ihtimali de hâkimlerin bağımsızlığını zedeler.

Soruşturmanın selameti bakımından, bazı işlemlerin gizli yapılması gerekebilir. Soruşturmada gizlilik kuralının kabul edilmesinin sebebi budur. Kovuşturmada ise, hâkimlerin müzakeresinin gizli olması bu nedenledir. Müzakere, karara iştirak edecek hâkimlerin, karşılıklı olarak mütalaa mahiyetinde hükümlerini belirtmeleri ve birbirlerini karşılıklı olarak aydınlatmaları demektir. Bu aşamadaki hükümler mütalaa mahiyetinde olduğundan henüz kesin değillerdir. Ama değişmeleri mümkündür. Zaten müzakere de bunun için yapılmaktadır. Müzakerelerde ancak karara iştirak edecek hâkimler bulunabilir.

Soruşturmanın ve dolayısı ile bütün muhakemenin selameti bakımından kabul edilmiş olan gizlilik de ihtiyaca göre farklı şekiller alır. Şahsa, işleme ve soruşturmanın devre ve bölümlerine göre, gizliliğin değişmesinin sebebi budur. Soruşturma işlemleri kural olarak gizli yapılır. Yani soruşturmalarda, hazır bulunması gerekli şahıslardan başkası hazır bulunamaz. Soruşturma evrakları ile kanıtlar “yandaş basın” mensuplarının ellerinde, televizyon kanallarında gösterilemez ve gazetelerde yayınlanamazlar. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda  savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizli” olduğu belirtilmiştir.(7) Dosyanın gizliliği asıl sanık bakımındandır.  Zira delilleri karartabilecek olan odur. Bunun için dosyanın sanığa verilmesi tehlikeli görülmüştür. Müdafi, soruşturmanın amacına zarar vermeyecek belgeleri her zaman inceleyebilir.

Yüzyılların deneyimi sonunda ortaya çıkan bu temel hukuk prensipleri, bir gün gelir herkese gerekli olabilir.. Siyasetin uzağında durmayı marifet sanan sporcular ile taraftarlara bugün gerekli olduğu gibi. O bakımdan sağcı, solcu ve futbolcu demeden, herkesin evrensel kabul gören, hukuk kurallarının çiğnenmesi halinde sesini çıkartması gerekir…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

1-) Any. 141/1

2-) İHEB. m.10

3-) AİHS m.6

4-) Duruşmaların vakarı ile bağdaşmadığı için fotoğraf, televizyon, sinema makineleri yasaklanmalıdır. (Ceza Hukuku 8. Milletlerarası Kongresi, Lizbon 1961)

5-) Any. 28 (Yeri gelmişken söylemeliyim ki,  aynı maddede “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir” denilerek, hızlı yargılanma görevi yargıya verilmiş bulunmaktadır. )

6-) Basın Kanunu m.19

7-) CMK m. 157/1

8-) CMK m.153/2

  

http://www.medyagunebakis.com/ -http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.!

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

 

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP