MAÇKALI HASAN TUNÇ’UN ANISINA

Günümüzde Karadeniz türküsü diye ortaya konulan bunca soytarılığın sayesinde, asırlık türkülerimizin nasıl yozlaştırılarak arabeskleştirildiğini izledikçe, üzüntülerimizi ve çaresizliğimizi, geçmişimize rahmet okumakla geçiştirmeye çalıştığımızı itiraf etmeliyiz.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

MAÇKALI HASAN TUNÇ’UN ANISINA

1912 - 01. Mayıs. 1986

ÖLÜMÜNÜN 21.NCİ YILINDA…

        Günümüzde Karadeniz türküsü diye ortaya konulan bunca soytarılığın sayesinde, asırlık türkülerimizin nasıl yozlaştırılarak arabeskleştirildiğini izledikçe, üzüntülerimizi ve çaresizliğimizi, geçmişimize rahmet okumakla geçiştirmeye çalıştığımızı itiraf etmeliyiz. Bu nedenle de bu yazımızı Maçkalı Hasan Tunç’ un anısına atfediyoruz. 

         Adı Karadeniz türküleriyle özdeşmiş İstanbul Radyosunun eski Bölge Sanatçılarından Maçkalı Hasan’ı Karadenizlilere, özelliklede Maçkalılara anlatmak bizim için türkülerin sahiplenilmesi kadar anlamlıdır.

         

         Doğmuş olmaktan daima gurur duyduğumuz bu toprakların sesine ses veren değerlerin geleceğe taşınmasını onun için önemli görüyor, önemlide sayıyoruz.

         Zigana dağının eteklerinde kurulu, tarihi geçmiş kadar, zengin folklor değerleriyle de ünlenmiş bir ilçenin, Maçka’nın Örnekalan (mağura) köyünde(1912) doğmuştur.

Maçkalı Hasan. O, fakir ve fukaralığın hüküm gördüğü yıllarda üç sınıftan ibaret olan köy ilkokulunu bitirebilmiştir. Bu yüzdende onun hem okuması, hem de yazması sınırlı kalmıştır.

Çocukluk yılları bu yokluklar ortamında Maçka’dan Trabzon’a eşeksırtında kömür taşımakla geçeri köy insanlarının, gurbet yollarında ekmek parası peşindeki mücadelesi devam ediyordu.

Daha sonraki yıllarda kendisi de bu göç kervanına katılarak İstanbul’a gelecek ve bu insanlarla aynı kaderi paylaşacaktı. Gurbetin ve ayrılığın ne anlama geldiğini daha iyi anlayacak, günü geldiğinde de yaşanan bu dramatik duruma kemençe çalıp türkü söyleyecekti.

Denilebilir ki Maçkalı Hasan bu dünyanın yükü ile birlikte gurbetin kahrını da çekmiş birisi olarak, bu dünyaya dertli gelip dertlide göçmüştür.

CERRAHPAŞA ANONİM DEĞİL HASAN TUNÇ’A AİTTİR..

         Onu yorumladığı ezgilerde, köyünden ve aile ortamından koparak gurbet yollarına düşen insanların özlemleri bir sanatçı duyarlılığı ile kemençenin tellerine örülmüştür.

 

Dertliyim kederliyim                       

Her ne dersen ağlarım                    

Gülmedim bu dünyada                     

Hem ağlar hem yanarım                

 

Darılma sevdiceğim

Ben hep böle söylerim

Yazma ile tükenmez

Ha bu benim dertlerim

 

 

Ey dere derin dere                                   

Derman ol derdimize                     

Allah sabırlar versin                       

Sevdiğim ikimize                            

 

Dere akar Tersine

Değirmen Deresine

Gül çiçekleri koysam

Yarin entaresine

 

 

MAÇKALI HASAN TUNÇ ( 1912 – 1986 )

 

Hasan TUNÇ kemençe sanatçısıdır. Maçkalı’dır. Örnekalan (Mağura) Köyü’nde doğmuştur. Yedi erkek, bir kız kardeşin en büyüğüdür. Annesi Ayşe (Ayşecuk), babası İbrahim’dir.

Maçka’lı Hasan Tunç kemençeye ve türkülere küçük yaşlarda merak sarmış ve kendisini, çalıp söyleyerek geliştirmiştir. Ailesinin fakir, köy ilkokulunun üç sınıflı olması onun okumasına engel olmuştur. Ancak köy ortamında çalıp söylediği türküler daha sonraki yıllarda kendisine farklı kapılar açacaktır.

Maçka’lı Hasan Tunç köyde yaşadığı süreçte yayla ve tarla işlerinde annesine yardımcı olmuştur. Çok kereler Maçka’nın diğer köylerinden (Kudula v.b.) çıkartılan kömürleri eşeğine yükleyerek o küçük yaşına rağmen kendi köyünden bir kısım insanlarla birlikte Trabzon’a götürerek satmış ve ailesinin geçimine katkıda bulunmuştur.

Maçka’lı Hasan Tunç, bu çileli ve yorucu çalışma ortamından İstanbul’a gelerek kurtulacağını düşünerek 15 - 16 yaşlarında bu yolculuğa çıkmıştır. İstanbul’a geldiği ilk yıllarında, önce babasının Kocamustafapaşa’daki yorgancı dükkânında çalışmaya başlamıştır. Daha sonra Haseki Hastanesi’ne geçerek burada kısa bir süre çalışmış ve buradan da bugünkü Çapa Tıp Fakültesi’ne geçerek emekliliğine kadar fasılasız 34 yıl çalışmıştır.

Maçka’lı Hasan Tunç’un yorgancılık yaptığı dönemde Hamiyet Yüceses ve onun vasıtasıyla keman sanatçısı Cevdet Çağla’yı tanıması sanat yaşamında yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Bu şansı yardımıyla, önce kendisine İstanbul Radyosunda bölge sanatçısı olarak program yapma imkanı verilir. Bu arada  sayıları bilinmeyen taş plaklar yapar.

Hasan Tunç’un radyoda seanslara başlaması onun daha iyi tanınmasını, yani Maçka’lı Hasan Tunç olarak bilinmesini sağlamıştır. Bu dönemlere ait ilk türküsünün ilk dörtlüğü;

       “Bu Maçka’lı Hasan’ın

Yoktur mali melali

Giyinip de kuşansa

Olur daha belali” dir.

Hasan Tunç’un küçük yaşta çıktığı İstanbul’da ömrünün sonuna kadar yaşamıştır. Ancak o Maçka’yı ve Mağura’yı hiç unutmamıştır. Bu sevgi ve bağlılığın bir ifadesi aşağıdaki dörtlükler olsa gerek;  

 

Maçka güzel bir yerdir

Bende ordanım ordan

Bir kabahati vardur

Duman hiç kalkmaz ordan

 

İki taş arasında

Beri bağurur beri

Kaybana sevdaluğun

Karakapandur yeri

 

Maçka güzel bir yerdur

Üç dağun arasında

Ötmesun bensuz kuşlar

Mağura yaylasında

 

Güneş aluyu güneş

Maçka yaylalarına

Şimdi kızlar gideyi

Gürgen yapraklarina

 

 

Hasan Tunç’un radyoda çalıp söylediği dönemlerde çevresi ile iyi ilişkiler ve dostluklar kurmuştur. Bu kişilerden biriside Cemile Cevher’dir. Zaman zaman bir araya gelerek Karadeniz türkülerini birlikte söylemişlerdir.

Halen müzik piyasasında bulunan Kalan Müzik tarafından çıkarılan Maçkalı Hasan Tunç’a ait ( Divane Aşık Gibi ) Kaset - CD’ sinde yer alan tüm türküler zamanımızdan 40 yıl öncesine ait olup İstanbul Radyosunda çalıp söylediği canlı yayın dönemine aittir.

Bunların dışında bir kaset daha oluşturacak türküleri olmasına rağmen bunları temin etmek mümkün olmamıştır.

Maçka’lı Hasan Tunç’un unutamadığı ve kendisini onurlandıran önemli bir olayda Beylerbeyi sarayında Atatürk’ün huzurunda Soldoy (Sevinç Köyü) dan bir ekiple folklor gösterisi sunmaları olmuştur. Gösteriden çok memnun kalan Atatürk “ Çal evlat çal, Karadeniz havaları bizim milli havalarımızdır” dediği ifade edilmiştir.

Maçka’lı Hasan Tunç İstanbul Radyosundaki çalışmalarına 1965 yılında nokta koymuştur. Bazı çevrelerin ısrarlarına rağmen devam etmemiştir. O, kemençeyi ve türküyü Mağura’da olduğu gibi çalıp söylemiştir.

Yörenin otantik havasından asla uzaklaşmamıştır. Kemençeyi hak ettiği yerde çalmıştır. Olur, olmaz yerlerde yay çekmemiştir ve kemençeyi para kazanma vasıtası yapmamıştır. O nedenledir ki övünçle bahsedilebilecek onurlu bir geçmiş bırakarak dünyamızdan göç etmiştir.

Maçka’lı Hasan Tunç’a ait türküler değişik sanatçılar tarafından yorumlanmış ve yorumlanmaktadır.

Bunlardan en önemlileri,

- Divane aşık gibi

- Ben seni sevduğumi’dir.

Bu iki türkü birkaç TV dizisinde seslendirilmiştir.  

1983 yılında Karadeniz Kültürüne ve Türk Halk Müziğine yapmış olduğu katkı dolayısıyla Kültür Bakanlığı’nca ödüle layık görülmüştür. Aynı yıllarda Yunanistan’a davet edilmiş ancak sağlık sorunları nedeniyle bu mümkün olmamıştır.

Maçka’lı Hasan Tunç iki kez evlenmiş ve bu evliliklerinden iki erkek iki de kız evlatı olmuştur.

01.05.1986 yılında bir kalp krizi sonucu hayata gözlerini yummuştur. Mezarı Yedikule’deki aile kabristanındadır.

Bu bilgiler ve fotoğraflar tarafımıza oğlu Yılmaz Tunç tarafından iletilmiştir.

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP